İlk uçak, Birinci Dünya Savaşı patlak vermeden on yıl kadar önce icat edilmişti ancak çatışmanın her iki tarafı da uçan savaş makineleri kullanmanın avantajlarını çabucak fark etti ve savaş boyunca daha hızlı, daha büyük ve daha ölümcül savaşçılar ve bombardıman uçakları geliştirmek için durmaksızın çalıştı. "Hava üstünlüğü" terimi 1914'e dek duyulmamıştı, ancak savaşı göklerde kazanmak, Büyük Savaş'ın sonunda taktiksel gereklilik haline geldi.
İlk savaş uçakları keşif içindi
I. Dünya Savaşı'nda uçakların başlıca askeri rolü keşifti. Sıcak hava balonları, ABD İç Savaşı dahil, savaş alanını kuşbakışı görmek için bir yüzyıldan fazla süredir kullanılıyordu, ancak Birinci Dünya Savaşı'nın sabit kanatlı uçakları düşman hatlarının derinliklerine uçabiliyor, düşman hareketlerini izliyor ve araziyi haritalıyordu.
Bunlar, yönlendirme için pilotun ve dürbünle not almak için önde bir gözlemcinin bulunduğu iki kişilik uçaklardı. El yazısı çizimler ve anında gözlemler her zaman doğru olmuyordu, ancak bazı ilk operasyonlarda kritik önemi görüldü. Örneğin 1914'te İngiliz keşif uçakları, İngiliz ve Fransız komutanlarını, Belçika üzerinden Paris'i kuşatmaya hazırlanan Alman birliklerine karşı uyardı. Müttefik orduları Almanları geride bırakmayı başardı ve bu da Marne Savaşı'nda erken zafer getirdi.
Kameraların keşif uçaklarına monte edilmesi ve panoramik savaş alanı haritası oluşturmak için birleştirilen düzinelerce hava fotoğrafı çekmesi uzun sürmedi. Giderek daha keskin ve yakınlaştırılan bu görüntüler, saha komutanlarına topçuları konumlandırmak ve birlik hareketlerini planlamak için benzeri görülmemiş olanaklar sundu.
İlk it dalaşı
Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında, keşif uçakları o kadar yeniydi ki, düşman pilotlar cephe hatlarından geçerken birbirlerine el sallardı. Ancak, casus uçaklarının stratejik önemi ve bununla birlikte düşmanın uçağını gökyüzünden indirme arzusu ağır bastı. 1915'e dek savaş uçağı diye bir şey yoktu. Fakat Marne'den sonra, askeri komutanlar düşman uçaklarını indirme fikrini ciddiye almaya başladılar.
İlk çatışmalarda yavaş hareket eden keşif uçaklarında tabancalar ve tüfeklerle birbirlerine ateş edildi. Yer ekipleri gözlemcinin bulunduğu yerin önüne makineli tüfekler yerleştirmeye başladı, ancak pervane, kanat ve payanda arasından nişan almak zordu.
Çığır açan buluş, öne monte edilen makineli tüfeğin, uçağın dönen pervanesi arasından mermi ateşlemesine olanak veren "kesme dişlisi" veya "senkronizasyon dişlisi" oldu. Pilotların tek yapması gereken uçağın burnunu düşmana doğrultmak ve ateş etmekti.
Hollanda doğumlu mühendis Anthony Fokker, 1915'te tek kişilik Fokker E-1'e Alman ordusu için monte ettiği ilk senkronize teçhizatı geliştirmesiyle tanınır. Hafif uçak o kadar çevik ve ölümcüldü ki Müttefikler ona "Fokker Belası" dedi.
İlk kez, uçaklar havadan havaya muharebe amacıyla havalandı ve Fransızlar, beş veya daha fazla düşman uçağını düşüren herhangi bir pilota "l'as" veya As demeye başladı. Bu Asların beceri ve cesaret eksikliği olmamasına rağmen, ilk dönem "it dalaşlarının" kazananları daha iyi teknolojiyi kullanan pilotlardı.
Bir uçağın performansı, kullanım kolaylığı, silahlanması, tırmanma hızı ve diğer her şey son düzeyde önemsenir hale geldi. Müttefik mühendisler, İngiliz yapımı Sopwith Camel gibi kendi tek koltuklu avcı uçaklarıyla karşılık verdiler; iki öne monteli senkronize makineli tüfeği sığdırmak için gövdesindeki kambur şeklinde çıkıntıdan adını almıştı.
Zeplin hava gemileri sivil hedefleri bombaladı
Hava bombalamalarını genellikle Nazi Almanyası'nın Dünya Savaşı'ndaki Blitzkrieg taktikleriyle ilişkilendiririz, ancak ilk hedefli bombalama girişimi, Almanya'nın yüksek irtifa Zeppelin hava gemilerini Londra ve Edinburgh'daki sivil hedeflere yönelik gece bombardımanlarına göndermesiyle gerçekleşti.
Başta keşif için kullanılan hidrojen dolu Zeplinler, 11.000 fitte seyrediyor ve sürpriz saldırılar gerçekleştirmek için motorunu kapatabiliyordu. Ordu sonunda devasa Zeplinleri yakmak için yanıcı mermilerle donanmış savaş uçakları görevlendirdi.
İlk bombardıman uçakları yaşamların, düşman hatlarının gerisinde savaşmak zorunda kaldıkları için hep daha fazla silahla yüklenen keşif uçakları olarak başladılar. Ilya Muramet olarak bilinen dört motorlu Rus devi gibi en büyük keşif uçakları son bir hakaret olarak düşmana bomba atmak için bomba taşımaya başladı.
Almanlar Ruslardan esinlenerek 1916'da dokuz mürettebata dek taşıyabilen kanat açıklığı 42 metreden uzun çift kanatlı Zeppelin Staaken R.VI adlı kendi devasa bombardıman uçaklarını yaptılar. Korkulan Alman bombardıman uçağı Londra ve Paris'e uçarak, Londra'daki Royal Hospital Chelsea'ye doğrudan isabet dahil 1000 ton ağırlıkta bombalar attı.
Uçaklar II. Dünya Savaşı'ndaki büyük rollerine hazır
Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda, uçakların geleceğinin silahı olduğu tartışılmazdı. 1918'e gelindiğinde, Müttefik bombardıman uçakları, Fransız sınırındaki Alman mühimmat fabrikalarına saldırmak için halihazırda grup durumunda uçuyordu ve Alman savaş uçakları göklerdeydi.
Hava üstünlüğünün Müttefikler için hem Avrupa hem de Pasifik cephelerinde belirleyici faktörlerden biri olduğu II. Dünya Savaşı için uçakların sahnesi hazırlanmıştı.