Publius Cornelius Scipio Africanus (veya Afrikalı Scipio)'un (MÖ 236-183) sıra dışı bir yaşamı vardı. Büyük general Scipio'nun gençlik dönemleri Hannibal Barca'nın İtalya'yı ele geçirmesinin travmasıyla geçmişti. Cannae Muharebesi'ndeki insanlık dışı anları bizzat izleyen Scipio, bütün yaşamını Hannibal'ı analiz ederek geçirdi ve nihayet kurnaz komutanı yok edebilmiştir.
Scipio Hannibal'ın elinden İspanya'yı aldıktan sonra, Kartaca'nın yönetim üssü olan Afrika bölgesine beklenmedik bir şekilde saldırmış ve arkasında büyük bir yıkım bırakmıştır. Scipio'nun efsaneye dönüştüğü yer Zama Muharebesi'ndeki zaferi olmuş ve bu da kendisine "Africanus" isminin verilmesine neden olmuştur. Fakat Scipio'nun baskın karakteri ve güçlü ordusu, Roma'nın en güçlü isimleri arasında bazı düşmanlar edinmesine neden olacaktı.
Scipio Africanus, Roma'yı belki de uçurumun kenarından almıştı fakat karşılık olarak Roma Cumhuriyeti'nden dışlandı. Yaşamının son zamanlarını evinin çevresinde yaşayarak geçirdi. Tarih alay edercesine, Scipio'yu ve üstün komutanlığını geleceğe aktarmak yerine, mağlup Hannibal'ı anlatmayı tercih etmiştir.
Scipio Africanus ve Hannibal'ın ilk karşılaşması
Scipio Africanus, M.Ö. 236 civarında Publius Cornelius Scipio ismiyle doğdu. Roma'nın en eski ve prestijli ailelerinden biri olan Cornelia klanının (gens) üyesiydi. Küçüklüğü dönemine dair hiçbir şey bilinmemektedir. Fakat genç Scipio, Romalı seçkinlerden birisi olarak Roma Cumhuriyeti'nin içinde görev alabilecek bir devlet adamı olarak yönlendirilecek ve erken yaşta askeri eğitimlere gönderilecekti. Almış olduğu sıkı askeri eğitim, Scipio'nun Roma tarihinin en büyük generallerinden biri olmasını sağladı.
MÖ 218'de İkinci Pön Savaşı başladığında Scipio henüz 17 yaşındaydı. Kartacalı komutan Hannibal Barca, herkesçe bilindiği gibi, geçilmesi imkansız olan kar kaplı Alp dağlarını geçerek İtalya'ya ulaşmıştı. Bu Roma'nın uğradığı en büyük şok olarak tarihe geçti. Romalıların ikinci şoku yaşadığı an ise, Hannibal'ın Ticinus Muharebesi'nde Roma lejyonlarını yok ettiği zamandı. Roma ordusunun komutanı ve Scipio Africanus'un babası olan konsül Publius Cornelius'un muharebe sırasında etrafının sarıldı.
Genç yaştaki Scipio Africanus tarihte ilk defa burada ortaya çıktı. Birlikleri bir araya getirdi ve babasını ölümün pençesinden almak için güçlü düşmana karşı atağa geçti. Hannibal'ın birlikleri geri çekildi ve Scipio bir meşe tacı (corona civica) ile onurlandırılmak istendi. Fakat genç Scipio bunu istemedi. Cesaret ve mütevazılık, Scipio Africanus'un ölene kadar dikkat edeceği iki karakteristik özelliği olmuştur.
Ticinus Muharebesi Hannibal'ın aldığı Roma yenilgilerinin birincisiydi. Fakat hala İtalya'ya ilerleyebilirdi. Görünüşe göre Roma askeri disiplini ve tedarik zincirinin büyüklüğü, Hannibal Barca'nın zekasıyla aynı seviyede değildi. Hannibal'ın savaş planları ve gerçekleştirdiği pusular, Roma – Hannibal arasında üç yıl devam edecek olan savaşlarda sayısız lejyonu yok edecekti.
Roma MÖ 216'da bir felaketi yaşadı. Hannibal Cannae Muharebesi'nde 50.000 Roma askerini sadece bir gün süren çatışmalarda yok etmişti. Roma komuta kademesinden sadece bir kişi hayatta kalabilmiş, diğer kişi ise savaşı terk etmiştir. Tarihçi Titus Livius'a göre, Scipio bu savaşta hayatta kalan birkaç rütbeli subay arasındaydı. Hayatta kalan insanlardan bir grup yapmış ve onları savaştan uzakta bir yere ulaştırmayı başarmıştır.
Roma halkı için Cannae Muharebesi tamamen ürperticiydi. Ancak Scipio Africanus için savaşın yaşandığı yerler, Hannibal'ın taktiksel hamlelerini analiz edebileceği, sınıf gibi bir yerdi. Scipio taktikleri adım adım çözerek kafasında karşı atak planları çiziyordu.
Scipio karşı atağa geçiyor
Scipio'nun babası Publius Cornelius, Cannae Muharebesi'nde aldığı yenilgi sonrasında İspanya'ya döndü. O da artık Hannibal'ın alışılmış taktiklerle yok edilemeyeceğinden emindi. Roma orduları Kartacaların en zayıf yeri olan İspanya'daki merkezine saldırıya geçmeliydi.
Fakat MÖ 211'de Scipio'nun babası çarpışta öldü ve Roma paramparça oldu. Hannibal artık Güney İtalya'da rahatlıkla dolaşıyordu. İspanya'da ise Kartaca birlikleri Romalıları artık önemsemiyor denebilirdi. Oysa Roma intikam almak için adeta kendini parçalıyordu. Ancak sayısız aristokratın hayatını kaybetmesiyle orduyu komuta etmeye istekli olabilecek birileri yoktu. Tam bu esnada genç Scipio Africanus kendini ortaya koydu. Senato tarafından prokonsüllük yetkisi aldı ki bu yetki olarak konsülün hemen arkasında olmaktı. Scipio henüz 26 yaşındaydı. Yani böyle bir gücün verilmesi için çok genç bir yaştı. İlk önce İspanya'ya büyük denilemeyecek bir güçle giriş yaptı. Kendi seçmiş olduğu lejyon birlikleri, Hannibal'ın kardeşi Hasdrubal'ın ordularıyla karşılaşacaktı. Bu orduların üçü de Scipio'dan daha güçlüydü.
Scipio Africanus burada farklı bir yol izledi. Elindeki güce mevzilenmeleri emrini vermek yerine, doğrudan düşmanın merkezine saldırmalarını emretti. Carthago Nova (günümüzde Cartagena) İspanya'daki en değerli Kartaca kentiydi. Çünkü ele geçirilmesi imkansız olarak görülüyordu. Kentin çevresi doğal bir lagünle sarılmıştı ve yalnızca dar bir kıstağı (suyun içinde iki kara parçasını birbirine bağlayan dar kara parçası) geçerek kuşatabilirdi. Zaten zeki Scipio da çevredeki balıkçılarla konuşmuş ve lagünün gelgit saatlerinde geçilebileceğini anlamıştı. Gece saatlerinde sığ bölgede ilerleyen Scipio Africanus, kenti beklenmedik bir saldırıyla ele geçirdi.
Carthago Nova'nın ele geçirilmesi İspanya'da güç dengesini değiştirdi. Roma ordusu bundan sonra güvenliği doğal yollarla sağlanan, bir harekat ve ikmal merkezine sahip olmuştu. Daha da değerlisi, Scipio birliklerinin kenti yağmalamasını isterken, bölge halkına zarar verilmesini kesin olarak yasaklamıştı.
Diğer yandan, Kartaca orduları İspanya'nın çevresinden topladığı nüfuzlu kişileri serbest bırakarak evlerine gitmelerini sağladı. Bölge halkıyla iletişim kurarken önde tuttuğu merhamet ve empati, Roma'yı işgal eden değil bir kurtarıcı olarak göstermişti. Bu avantaj Hannibal'a karşı olan savaşında ona çok yardımcı oldu. İberya çarpışması sürdükçe, bölgedeki yerel birlikler de Roma ordusuna katılmayı sürdürdü.
İspanya Fatihi Scipio Africanus
Gelecek dört yılda Romalılar İspanya'dan ayrılmayan Kartacalılarla birkaç muharebede karşılaştı. Scipio bu çarpışmaların hepsinde Hannibal'ı analiz ederek öğrendiği taktikleri kullandı. Fakat MÖ 208'deki Baecula Muharebesinde, Scipio kendi tasarımı olan kıskaç manevrasını ilk defa test etme imkanı bulacaktı. Scipio'nun orduları Kartacalılardan azdı. Bu durumda ana kuvvetlerini Kartacalıların iki ucuna atak yapacak şekilde ikiye ayırdı. Yine de rakibin komutanını yakalayamadı. Hasdrubal Scipio karşısında yenilerek, kalan birlikleri ile Pireneleri geçmek ve Hannibal'ın yanına gitmeyi istedi. Fakat İtalya'ya geldiklerinde diğer Roma birlikleri tarafından yakalandı ve öldürüldü.
Görünüşe göre Scipio Africanus İspanya bölgesinde üstün durumdaydı. Ancak Kartaca hala iki büyük ordusuyla oradaydı. MÖ 206'da 450.000 kişilik Roma kuvveti -ki yarısı daha az profesyonel olanlardan oluşuyordu- Kartaca ordusuyla Güney İspanya'da karşı karşıya geldi. Kartacalıların çevredeki müttefikleriyle oluşturduğu bu büyük ordu Romalılardan büyüktü. Başlarında ise Hannibal'ın kardeşi Mago ve yine aynı isimli ikinci bir Hasdrubal vardı.
Fakat iki komutan da Scipio'nun taktik becerisini görmezden geliyordu. Büyük komutan, bilinen saldırı düzenini baştan tasarladı. Yani Romalı ağır piyadelerin saldırı hattının merkezinde, İspanyol müttefik birliklerinin ise kanatlardan akın edeceği düzen artık yoktu. Bunun tam tersini uyguladı. Öncelikle ağır piyadelerini saldırı hattının uçlarına kadar götürdü. İspanyol müttefik askerlerini ise ağır silahlı Kartaca piyadelerini hedef alacak şekilde merkezde bir araya getirdi. Kartacalılar merkezden yaklaştıkça, Romalı ağır piyadeler onları yavaş yavaş kıskaca alıyordu. Bu taktikle düşman kısa sürede ezilmişti. Kartaca ordusu tamamen yok olmak üzereyken kuvvetli bir sağanak yağmur başladı ve Mago ve Hasdrubal kaçarak kurtuldu. Kaçmış olsalar da, İspanya artık Roma'ya geçmişti.
Scipio Africanus sadece dört yıl gibi bir sürede Kartaca'yı İspanya'dan kovdu. İber Yarımadası özel bir Roma merkezi olmaya çok yakındı ama mücadele devam edecekti.
İkinci Pön Savaşı'nın sonu
İspanya'yı güvence altına alan Scipio Roma'ya döndü ve büyük bir ilgiyle karşılandı. Scipio artık başarılı bir generaldi ve bir benzeri yoktu. Çünkü sadece 30 yaşındaydı. Kimsenin itirazı olmadan MÖ 205'te prokonsüllük yetkisi konsüllüğe yükseltildi.
Hannibal Barca Scipio'yu alt etmeye kararlıydı. O esnada Scipio Senato'nun karşısına iddialı bir planla geldi. Roma Hannibal ile sürekli Roma bölgelerinde çarpışıyordu. Artık savaş Kartaca'nın bulunduğu yere taşınmalıydı. Burası da Afrika kıtasıydı. Bu plan cesur bir zihinden çıksa da büyük riskler içeriyordu. Senato olukça isteksiz göründü. Diğer yandan Scipio'nun durmadan yükselen tanınırlığı, kendisini Cumhuriyet için tehlike olarak gören politik rakiplerinin hoşuna gitmiyordu.
Senato en sonunda Scipio'nun isteklerini kabul etti. Sicilya bu planda harekatın merkezi olacaktı. Yine de istediği kadar asker alamadı. Hatta yanına verilen askerler pek tercih edilebilir gibi değildi. Çünkü hepsi Cannae Muharebesi'nden sağ çıkanlardan oluşuyordu. Yani halk tarafından sevilmeyen, moralsiz askerler.
Ama genç Scipio ne yaptığından emindi. Bu kişileri aylar içinde tekrar savaş formuna sokarak eğitimden geçirdi. En önemlisi, Afrika'da zafer elde etmeleri halinde şereflerini tekrar elde edebilecekleri fikrini aşıladı. Bu askerler artık Afrika ordusunun merkezindeydi. Geri kalan birlikler İtalyan müttefiklerden ve Romalı gönüllülerden bir araya getirildi.
Scipio'nun 250.000 kişilik öncü birlikleri MÖ 204'te Kuzey Afrika'ya adım bastı. Romalı aristokratların alt sınıf olarak gördüğü bu lejyonlar, sadece bir yıl içinde Kartacalılar ve Numidyalıların ordularını yenmiş ve Utica kentini ele geçirmişti. Bu olayın ardından Numidya kralı Syphax tahttan indirildiğinde dengeler alt üst oldu. Çünkü yeni kral Massinissa Roma yanlısıydı. Kartaca bir anda müttefiksiz kaldı ve Kartaca'nın merkezi artık şüphesiz bir lejyon tehditi altındaydı.
Scipio'nun öngördüğü gibi, Hannibal acilen Kartaca'ya geri çağırıldı. Bu durumda Scipio Africanus ve Hannibal son çarpışma için hazırlanacaktı. Zamanının en büyük iki generali MÖ 202'de yüz yüze geldi. Savaşın öncesinde iki general birbiriyle tanışacaktı. Hannibal, Scipio'dan barış talep edecek fakat Scipio reddedecekti.
Zama Muharebesi, Cannae'nin tam tersi bir çarpışmaydı. Her iki kuvvet de eşit sayıdaydı, hemen hemen 40.000 güçlü asker. Ancak Romalılar ilk defa Numidya süvarilerinin üstünlüğünü yanına almıştı. Hannibal 80 adet Afrika filini Romalılara ani bir atak yapmak için kullanacaktı. Ancak Scipio, Roma saldırı hattında çok geniş koridorlar oluşturdu. Böylece koridorları ezerek geçebilen fillerin saldırısını önemsiz hale getirmiş, büyük komutanı alt etmişti.
Artık baskın taraf olan Scipio, Numidyalı ve Romalı süvarilere Hannibal'ın kanatlarını müdafaa eden Kartaca atlılarına saldırmalarını emretti. Sonraki aşamada Scipio'nun kendine özgü kıskaç saldırısını yapma ve ağır piyadeleriyle düşman birliklerinin etrafını adım adım kuşatma zamanı gelmişti.
Cannae Muharebesi'nden sağ kalanlar yenilgilerinin intikamını almak için benzersiz bir ortam bulmuşlardı. Scipio'nun süvarileri düşmanı arkadan yok etmiş ve Kartaca kuvvetleri alandan silmişti. Genç Scipio ustasını alt etti. 20,000 Kartacalı Zama'nın kumlarında ölüme bırakıldı. Muharebenin kaybedildiğini gören Hannibal, Kartaca'ya geri döndü ve yönetimi teslim olmaya davet etti. Roma'nın zaferiyle İkinci Pön Savaşı sona erdi.
Scipio Africanus'un ölümü
Zama Muharebesi'nden sonra Kartaca daha önemsiz bir seviyeye indirildi. Afrika'daki tüm topraklarını elinde tuttu ama Roma'ya bağımlı devlet haline geldi. Büyük savaş tazminatlarının yanında, Kartaca'nın savaş ilan etme yetkisini elinden alındı. Yalnızca Roma'dan izin alarak bunu yapabilecekti. Tüm savaş gemileri ve filler Roma'nın envanterine dahil edildi. Kartaca'nın eski dostu olan Numidya artık Roma'nın yanındaydı. Hannibal'ın eski harekat sahası İspanya ise tamamen Roma'nın eline geçti.
Scipio artık Scipio Africanus olarak tarihe geçmişti. Roma'nın karşılaştığı en büyük düşman olan Hannibal'ı yok etmişti. Bu duruma göre, Scipio'nun önünde çok parlak günlerin olduğunu aşikardı. Otuzlu yaşlarında, nüfuzlu ve mal varlığı da yeterince genişti. Ordu ve halk tarafından çok sevildi. Ancak Roma düzeninde böyle adamlara koltuk verilemezdi. Roma tek bir kişinin çok fazla güç kazanmasını hiçbir zaman istemediği için, sistemi de böyle tasarladı. Dolayısıyla büyük savaşlar kazanmış komutanların önü bir yerde kesilip, dışlanmaları sağlandı. Fakat kim bilebilirdi ki bir gün Sulla ve Jül Sezar gibi isimler bunu tam tersine çevirecek.
Scipio zirvedeydi ve artık ilerleyebileceği bir nokta yoktu. Büyük general yaşamı boyunca mütevazılığı ile tanındı. Attığı her adım, soluduğu hava sadece Roma Cumhuriyeti içindi. Fakat bu senato ve Scipio'nun politik karşıtları için yeterli olmadı. Scipio MÖ 194 yılında siyasi sahneden ayrıldı.
Scipio Africanus'un Roma Cumhuriyeti'ndeki son işi, Seleukos kralı III. Antiokus'a karşı ilerleyen kardeşinin yanında yer almak oldu. Magnesia Muharebesi'nde Roma lejyonları Scipio'nun icat ettiği taktiklerden yararlandı ve zafer elde etti. Diğer yandan, Antiochus'un askeri tanışmanı da Hannibal'dan başkası değildi. Roma'nın kazandığı çarpışmadan sonra Hannibal, Seleukos'u terk ederek kaçtı. MÖ 183'e kadar kaçmaya devam etti ve en sonunda intihar etti.
Publius Cornelius Scipio Africanus'un da kaderi Hannibal ile aynı durumu paylaştı. Roma'nın değeri bilinmeyen büyük kurtarıcısı, Roma'nın en büyük düşmanıyla aynı sene içinde öldü. Öldüğünde henüz 53 yaşındaydı. Her ne kadar Scipio kendi kendini sürgün etse de, Cumhuriyet'in dışladığı birisi olarak sürgünde öldü. Hem Scipio Africanus hem de kardeşi, onca kazanılmış zafere rağmen onurlandırılmak yerine, kral Antiokhos'tan rüşvet almakla itham edildiler.
Tarihçi Titus Livius'a göre Scipio hem senato kürsüsündeki defteri hem de kendisi için hazırlanan iddianameyi yırtıp atmıştı. Sonra kendisini suçlayanlara, Zama'daki zaferinin yıldönümünde buraya getirildiğinde söyledi. Roma halkı Scipio'nun yanında olsa da, senato soruşturmadan vazgeçmedi ve bu durum Scipio'yu sadece öfkeyle dolduracaktı. Bir daha bu insanların arasına dönmemek üzere villasında inzivaya çekildi. Scipio'nun yıllar süren hizmetine ve kuşku duyulamayacak vatanseverliğine, Roma senatosunun verdiği karşılık onda tiksinti yarattı. Bu öfke mezarındaki kitabede de yer alacaktı:
Ingrata patria, ne ossa quidem habebis / Nankör vatan – Kemiklerimi bile alamayacaksın.
Bu, Roma'nın en büyük generallerinden biri için iç acıtan bir sondu.
Scipio Africanus Roma'nın en büyük generali mi?
Publius Cornelius Scipio Africanus şüphesiz Roma'nın en büyük generaliydi. Hiçbir çarpışması kaybetmemiş ve Roma'nın o güne kadar karşılaştığı en büyük düşmanı, üstün bir taktisyeni yenmiş bir adamdı. Ticinus'taki ilk muharebe deneyiminden itibaren, genç Scipio'nun yetenekli bir savaşçı ve yetenekli bir komutan olduğu ortadaydı. Scipio, Kartacalıların İspanya'daki egemenliğini sonlandırarak Roma'ya İtalya dışındaki ilk topraklarını kazandırdı. Cannae'deki çarpışmalarından kurtulsa da özgüveni yitik ve hor görülen askerlerden, iyi disiplinli ve dirençli bir ordu yarattı. Bu orduyla Kartacalıları kendi topraklarında yok etti.
Sadece otuzlu yaşlarında olan Scipio Africanus, Roma'ya en büyük zaferini getirmiş ve gelecek dönemdeki bir İmparatorluk için zemin hazırlamıştır. Scipio'nun askeri ve diplomatik hareketleri, Roma'nın Afrika ve Asya'ya doğru büyümesinin ve Akdeniz'deki hâkimiyetinin ilk tohumlarını attı. Beklenmedik ve üzücü bir şekilde, Scipio'nun eşsiz başarısı onun sonu olacaktı.
Yenilgi nedir bilmeyen bir general olsa da, hem ordu hem de halk tarafından sevilen, kişisel hırslardan uzak, alçakgönüllü birisi olarak yaşadı. Ancak siyasi rakipleri gücünü ve popülaritesinin önüne geçemiyorlardı. Hepsi Scipio'nun güç bir hamleyle iktidarı kesinlikle ele geçirebileceğinden endişe ediyorlardı.
Savaş nedir bilmeyen Romalı senatörlerin ihanetine sinirlenen Scipio, devlet hayatından dışarı çıktı ve Roma için muhteşem fayda getirecek en güzel yıllarını sessizce evinde geçirdi. Bu şekilde gözden düşmesi, en büyük düşmanı Hannibal'ı yansıtıyordu. Roma'ya imparatorluğunu geri veren Scipio Africanus, günümüz tarihinde savaş alanından sildiği Hannibal'ın gölgesinde kalmıştır.
Titus Livius bir öyküsünde Zama Muharebesi'nin üstünden yıllar geçmiş ve Scipio Africanus ile Hannibal Barca'nın buluştuğu bir andan bahseder. Bu buluşma esnasında Scipio, büyük Kartacalı'ya gelmiş geçmiş en büyük generalin kim olduğunu sormuştur. Hannibal bu soruya; Büyük İskender, Pirus (Pyrrhus) ve son olarak da kendisini söyleyerek yanıt verir. Scipio bu cevabın ardından bir kahkaha atar ve Hannibal'a beni yenen kişi sen olsaydın cevabın ne olurdu diye tekrar sorar. Hannibal bu kez şöyle yanıt verir: "Bu durumda kendimi Büyük İskender ve Pirus'un önüne koyardım. Daha doğrusu gelmiş geçmiş tüm generallerin önüne!"
Bu hikaye büyük olasılıkla bir hayal ürünüdür ama Roma'nın en büyük generalini tam olarak bize anlatmaktadır. Hannibal Barca oldukça esprili ve parlak bir adamdı. Kendisini öne sürerken, Scipio'nun muhteşemliğini de nazikçe ortaya koyuyordu. Hannibal ne kadar önemli bir general olsa da, öyle veya böyle kendisinden daha büyük biri tarafından yok edilmişti: Scipio Africanus.