Mao Zedong, Sovyetler Birliği ile bağlar kurdu, ülke içinde maddi eşitsizliği hedef aldı ve hızlı sanayileşme peşinde koştu. Ancak Büyük İleri Atılım ve Kültür Devrimi gibi politikaları kıtlık, zulüm ve kültürel yıkımla sonuçlandı. İktidara tırmanan radikal devrimci ile muhaliflerini yok etmek için her yolu deneyen acımasız diktatör arasında belirgin bir fark olduğu açıktır.
İlk Yıllar
1949'da Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ilan ettikten sonra Mao, Josef Stalin ve dolayısıyla Sovyetler Birliği ile güçlü ilişkiler kurmaya öncelik verdi. Aynı yılın kışında Mao, Stalin'in 70. doğum günü kutlamalarına katılmak üzere bir devlet ziyareti gerçekleştirdi. Moskova ziyareti sırasında iki ülke arasında demiryolları, deniz üsleri, Sovyet yardımı, Çin Devrimi ve iki ülkenin ileriye dönük nasıl işbirliği yapabileceği konularını kapsayan bir anlaşma üzerinde görüştüler.
Anlaşma Stalin'in Çin'e yardım etmeye istekli olduğunu gösteriyordu ki bu Mao'nun ilk başarısının ayrılmaz bir parçasıydı. Mao liderliğinde Sovyetler Birliği'nin eski lideri ve kurucusu Vladimir Lenin'den büyük ölçüde etkilendi. Lenin'in bürokrasiyi kontrol altında tutmak için kitlesel eleştirinin gerekli olduğu görüşüne katılıyordu.
Yurt içinde Mao'nun ilk politikaları ülke genelindeki maddi eşitsizliği hedef aldı. Toprak Reformu sırasında toprak ağaları ve varlıklı çiftçiler hedef alındı ve idam edildi; ABD Dışişleri Bakanlığı bu reform sırasında bir milyon kişinin öldürüldüğünü tahmin ediyor. Bunun yanı sıra, aynı dönemde "Karşı Devrimcileri Bastırma Kampanyası", büyük ölçüde tüccarlar ve Kuomintang (Çin Milliyetçi Partisi) yetkilileri olan "ekonomik parazitler" olarak etiketlenenleri hedef aldı. Bu reformdan sonra sekiz yüz bin kişi daha öldürüldü. Bu dönemde daha olumlu politikalar da izlendi.
Mao Çin'deki afyon krizini ele aldı ve yaklaşık on milyon bağımlı zorunlu tedavi altına alındı. Afyon çiftlikleri de başka ürünlerle değiştirildi ve böylece afyon ticareti Çin sınırının güneyine zorlandı.
Bu dönemde Mao'nun algılanan düşmanlarını hedef alan iki saldırgan kampanya daha vardı: Üç Anti Kampanya (1951) ve Beş Anti Kampanya (1952). "Mücadele turları" sırasında devrim düşmanı olarak görülen kişiler sözlü ve fiziksel olarak cezalandırıldı. Birçoğu çalışma kamplarına gönderildi, ancak en kötü suçlular olarak görülen kişiler kurşuna dizildi. Bu iki kampanya, çoğu intihar eden yüz binlerce kişinin ölümüne yol açtı. Şanghay'da vatandaşların binalardan atlaması o kadar yaygındı ki, bölge sakinleri yüksek binaların yakınında yürümekten kaçınıyordu.
Mao'nun sanayi odağı, Stalin'in hızlı sanayileşmesine benzer şekilde ağır sanayiyi büyütmeyi amaçlayan ilk "beş yıllık planında" şekillendi. Sovyet yardımı ile Çin'in demir, çelik, elektrik, kömür ve diğer birçok endüstrisi hızla büyüdü.
Mao'nun 1958'deki Büyük İleri Atılım'dan önceki son kayda değer politikası 1956'daki Yüz Çiçek kampanyasıydı. Bu, Mao'nun siyasi düşmanlarını hedef aldığı ve infaz ettiği bir başka hareketti. Vatandaşlar partiyi ve liderliğini açıkça eleştirmeye davet edildi ve teşvik edildi. Ancak sadece birkaç ay sonra bu politika tersine çevrildi ve eleştirel yaklaşan herkes – yaklaşık beş yüz bin kişi – " Sağcı Karşıtı Hareket " kapsamında zulme uğradı. O dönemde Mao'nun doktoru olan Li Zhisui, Mao'nun fırsat verildiğinde ortaya çıkan muhaliflerin sayısına şaşırdığını iddia etmiştir.
Mao'nun Politikaları
Mao döneminin tartışmasız en önemli ve etkili iki politikası, felakete yol açan Büyük İleri Atılım ve daha sonra gerçekleşen Büyük Proleter Kültür Devrimi'dir.
Büyük İleri Atılım Mao'nun ikinci beş yıllık planıydı ve amacı Çin'i bir tarım ülkesinden bir sanayi ülkesine taşımaktı. Plan 1958'in başında başlatıldı ve küçük tarımsal kolektifler hızla çok daha büyük halk komünleri halinde birleştirildi. Özel gıda üretimi yasaklandı, tarım aletleri ve çiftlik hayvanları kolektif mülkiyet altına alındı.
Plan büyük bir başarısızlığa uğradı. Mao ve parti üyeleri Çin genelinde bilimsel olmayan ve denenmemiş tekniklerin uygulanmasını emretti. Tahıl üretimi 1959'da %15 ve 1960'ta %10 daha düşerek büyük oranda azaldı. Ancak planın en zarar verici unsuru ve kıtlığa yol açan şey, emir komuta zinciri boyunca korkudan söylenen yalanlardı.
Yerel parti yetkilileri düzenli olarak hasat miktarlarını abartıyor ve kotalara ulaşmak için umutsuzca çabalayan pek çok çiftçinin elinde çok az yiyecek kalıyordu. Sorunu daha da kötüleştirmek için, yanlış hasat rakamları Çin hükümetinin kendi ülkesindeki açlığa rağmen tahıl ihraç etmeye devam etmesi anlamına geliyordu. Bu faktörler, insanlık tarihinin en kötü kıtlığı olarak kabul edilen Büyük Çin Kıtlığı'na yol açtı. Ölü sayısına ilişkin tahminler tartışmalı bir şekilde on beş ila elli milyon arasında değişmektedir, ancak tartışmalı olmayan şey, Büyük İleri Atılım'ın felaket bir başarısızlık olduğu algısıdır.
Daha sonra 1966'da Kültür Devrimi gerçekleşti. Mayıs ayına gelindiğinde Mao, devirmek için çalıştığı Çin'in yönetici elitinin yerini yeni ve güçlü bir azınlığın aldığını hissetti. Çin'in, çoğunluğun isteklerinin her zaman yerine getirildiği bir "sürekli devrim" durumuna girmesini arzuluyordu. Frank Dikötter gibi bazı tarihçiler, Kültür Devrimi sırasında yaratılan kaosun kasıtlı olduğunu ve Mao'nun daha önceki yıllarda Büyük İleri Atılım'a meydan okuyanlardan intikam almayı amaçladığını düşünüyor.
Devrim, kültürel mirası ve karşı-devrimci olarak görülenleri hedef aldı. Hareket nedeniyle yüz binlerce kişinin zulme uğradığı ve nihayetinde öldüğü tahmin edilmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti'nin eski başkanı Liu Shaoqi gibi önde gelen isimler bu dönemde hayatını kaybetmiştir. Bunun yanı sıra, intiharlar yeniden yaygınlaştı ve bu konuda Mao açıkça şunları söyledi: "İntihar etmeye çalışan insanlar- onları kurtarmaya çalışmayın!"
Mao'nun devrimdeki ana aracı, devrimin hedefleri açısından sorunlu gördükleri her şeyi ortadan kaldıran genç bir paramiliter hareket olan "Kızıl Muhafızlar"dı. Ulusal polis şefi Xie Fuzhi'nin, "[Kızıl Muhafızların] kötü insanları dövmelerinin yanlış olduğunu söylemeyin: eğer öfkeyle birini öldüresiye dövüyorlarsa, varsın öyle olsun" demesi gibi davranışlarıyla müesses nizamın büyük bir kısmı tarafından destekleniyorlardı. Sadece Pekin'de 1966 yılının Ağustos ve Eylül aylarında 1.772 kişi Kızıl Muhafızlar tarafından öldürüldü.
İnsanların kişisel olarak acı çekmesinin yanı sıra, "eski düşünce tarzına" ait olduğu düşünülen pek çok materyal tahrip edildi ve yok edildi. Cennet Tapınağı, Ming mezarları ve Budist heykelleri büyük ölçüde zarar gören anıtlardan sadece bazılarıydı. Bunun yanı sıra çok sayıda değerli kitap, resim ve kutsal emanet yakıldı.
Mao 1969'da devrimin sona erdiğini ilan etti; ancak benzer faaliyetler Çin genelinde daha uzun yıllar devam etti. Mao'nun ölümünden sonra Komünist Parti devrimi Çin için "ciddi bir gerileme" olarak ilan etti. Büyük İleri Atılım'ın neden olduğu kıtlığa benzer şekilde, devrimin neden olduğu kesin ölü sayısı tartışmalıdır. Ancak genel olarak devrim sırasında en az 400 bin kişinin öldüğü kabul edilmektedir. Mao'nun temel politikaları, yaygın algıda ayakları yere basan bir devrimciden acımasız bir diktatöre dönüşümü tamamlamıştı.
Ölümü ve Mirası
Mao'nun sağlığı, muhtemelen hayatı boyunca içtiği sigara yüzünden hızla bozuldu. Dört gün önce geçirdiği iki büyük kalp krizinin ardından Mao 9 Eylül 1976'da öldü. Akciğer ve kalp sorunları devlet sırrı olarak kabul edilmişti. Cesedi mumyalandı ve insanların saygılarını sunabilmeleri için bir hafta boyunca sergilendi. Bir milyon Çin vatandaşı Büyük Halk Salonu'nda naaşının önünden geçti ve 18 Eylül'de Tiananmen Meydanı'na doluşan milyonlar üç dakikalık zorunlu saygı duruşunda bulundu.
Çin'i birleştirmesi, emperyalizmi kovması, kadın haklarını ilerletmesi ve hükümdarlığı sırasında Çin nüfusunu 550 milyondan 900 milyona çıkararak neredeyse ikiye katlaması, liderliğinin tartışmasız olumlu sonuçlarıdır. Ancak Mao'nun hüküm sürdüğü 27 yıl, 20. yüzyıl liderleri arasında en fazla ölü sayısına sahne oldu. Toplam sayıya ilişkin tahminler seksen milyona kadar çıkmaktadır. Bu nedenlerden dolayı Mao'nun algısı bugün de tartışmalı. Devlet tarafından işletilen Global Times'ın 2013 yılında yaptığı bir ankete katılanların %85'i Mao'nun başarılarının hatalarından daha ağır bastığını düşünmektedir. Uluslararası alanda, Çin ve dolayısıyla dünya üzerinde bu kadar derin bir etkiye sahip olmasına rağmen, yeni nesiller arasında çok daha az tanınan bir liderdir. YouGov'un 2016 yılında yaptığı bir anket, Amerikalı Y kuşağının %42'sinin Mao'nun adını bile duymadığını ortaya koymuştur.
Tarih boyunca Başkan Mao ve onun Çin'i yönettiği dönem kadar tartışmalı ve ihtilaflı çok az lider ve dönem vardır.