Yakın zamanda yapılan uluslararası bir araştırma, basit bir buğday bitkisinin insanlık tarihinin seyrini nasıl değiştirdiğine ve bugün sekiz milyarlık küresel nüfusu besleyen temel haline geldiğine ışık tuttu. Nature dergisinde yayınlanan bu araştırma, uygarlığımızın evrimindeki kritik bir olayı ortaya koyuyor: ekmeğin doğuşu.
Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nde (KAUST) buğday araştırmacısı ve çalışmanın başyazarlarından biri olan Profesör Brande Wulff, bulgularının önemini vurgulayarak şunları söyledi: "Keşiflerimiz, uygarlığımızda yeni bir tarım biçimi yaratan, insanların yerleşmesine ve toplumlar oluşturmasına olanak tanıyan ikonik bir anı aydınlatıyor. Bu araştırma sadece en temel gıdalarımızdan birinin kökenini ortaya çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda bu ürünün yaşam biçimimizde nasıl bir devrim yarattığını da açıklıyor.
Open Wild Wheat Consortium (OWWC) tarafından yürütülen araştırmaya göre ekmeklik buğdayın başarısının anahtarı, Aegilops tauschii adlı önemsiz gibi görünen bir yabani otun genetik çeşitliliğinde yatıyor. Bu mütevazı bitki, sekiz ila on bir bin yıl önce Bereketli Hilal'de yetiştirilen makarnalık buğdayla çaprazlandığında ekmeklik buğdaya D genomunu katmıştır.
Hazar Denizi'nin güney kıyılarında tesadüfen gerçekleşen bu melezleme, eşi benzeri görülmemiş bir tarım devrimine yol açtı. Daha havadar ve elastik bir hamur yaratan yüksek glüten içeriğine sahip yeni ekmeklik buğday, çok çeşitli iklim ve topraklara hızla yayıldı. Çiftçiler bu dinamik ürünü hevesle benimseyerek tarımda ve insan beslenmesinde yeni bir çağın başlangıcına işaret ettiler.
Ancak ekmeklik buğdayın hızlı coğrafi yayılımı araştırmacıları uzun süre şaşırtmıştır. Yabani atalarının aksine ekmeklik buğday, benzersiz bir melezleme olayından ortaya çıkan "insan yapımı" bir türdür. Bu köken, genetik bir darboğaz yarattı; yani yeni tür, çevresindeki yabani otlara kıyasla çok daha az genetik çeşitliliğe sahipti.
Bu gizemi çözmek için uluslararası ekip, Türkiye'nin kuzeybatısından Çin'in doğusuna kadar uzanan coğrafi aralığı kapsayan 493 benzersiz Aegilops tauschii erişiminden oluşan çeşitli bir panel oluşturdu. Bu panelden, Aegilops tauschii'nin yüksek kaliteli bir genetik haritası olan pan-genomu oluşturmak için 46 aksesyon seçtiler.
Araştırmacılar bu haritayı kullanarak, Uluslararası Mısır ve Buğday Geliştirme Merkezi (CIMMYT) tarafından korunan ve dünyanın dört bir yanından toplanan 80.000 yerel ekmeklik buğday çeşidini analiz etti. Sonuçlar şaşırtıcıydı: Ekmeklik buğdayın D genomunun yaklaşık %75'i, Hazar Denizi'nin güneyinden gelen Aegilops tauschii'nin L2 soyundan geliyor. Geri kalan %25'lik kısım ise menzilindeki diğer soylardan geliyor.
Araştırmanın başyazarı Profesör Simon Krattinger, diğer tauschii soylarından gelen bu %25'lik genetik materyal akışının ekmeklik buğdayın başarısına katkıda bulunduğunu ve bu başarıyı tanımladığını belirtiyor. Bu çeşitliliğin sağladığı genetik canlılık olmasaydı, büyük olasılıkla bugün tükettiğimiz ölçekte ekmek tüketemezdik.
Dahası, daha önceki bir OWWC çalışması, coğrafi olarak Kafkasya bölgesinde günümüz Gürcistan'ı ile sınırlı olan farklı bir Aegilops tauschii soyunun varlığını ortaya koymuştur. Bu soy (L3) ekmeklik buğdaya hamur kalitesi için çok önemli bir gen sağlamıştır.
Aegilops tauschii'nin yeni açık erişimli pan-genomu ve OWWC tarafından kullanıma sunulan germplazm, dünya çapındaki araştırmacılar ve ıslahçılar tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Bu kaynaklar, buğday mahsullerini buğday pası gibi eski tarımsal zararlılardan koruyacak yeni hastalık direnç genlerinin keşfedilmesine yardımcı oluyor. Ayrıca, elit buğday çeşitlerine dahil edilebilecek iklime dirençli genler bulmak için bu yabani ot türlerinden yararlanabilirler.
Çalışmanın bir diğer yazarı olan John Innes Centre'dan Profesör Cristobal Uauy, bu araştırmada küresel işbirliğinin önemini vurguladı: Bu çalışma, küresel işbirliğinin ve ülkeler arasında veri ve tohum alışverişinin önemini göstermektedir; enstitüler ve uluslararası sınırlar arasında kaynakları ve uzmanlığı birleştirerek çok şey başarabiliriz.