İtalya'da Bolsena Gölü yakınlarındaki Bisenzo Dağı'nda yer alan bu alanın, Orientalizan ve Arkaik dönemlerde (MÖ 7-6. yüzyıllar) gelişen önemli bir aristokratik merkez olduğu kanıtlanmış ve o dönemde daha az önemli bir yerleşim yeri olduğunu düşünen önceki teorilerle çelişmiştir.
2024'te gerçekleştirilen en son araştırma kampanyası, dikkate değer bir arkeolojik keşfe yol açmıştır. Bu kazılar sırasında arkeologlar, yağmacılardan kaçan bir nekropol ortaya çıkarmışlardır ki bu, diğer alanlardaki bu tür eylemlerin neden olduğu hasar göz önüne alındığında alışılmadık bir olaydır.
Araştırma ekibi, MÖ 7. yüzyıldan MÖ 6. yüzyılın sonlarına kadar uzanan çeşitli mezarlar keşfetti. Bu mezar kümesi arasında, kısmen korunmuş bir taş çitle korunan bir alanda bulunan bir grup mezar özellikle dikkat çekmiştir. Aile üyelerinin atalarına duydukları saygı ve bağlılığın açık bir göstergesi olan büyük bir taş lahit ve ona eşlik eden zengin cenaze eşyalarının keşfine dayanarak, bu mezarların soylu bir aileye ait olduğu düşünülmektedir.
Lahdin dışında bulunan nesneler arasında, konservatörlerden oluşan bir ekip tarafından özenle kurtarılan ve restore edilen bronz bir situla (tören kabı) öne çıkmaktadır. Bu buluntu, korunma durumu ve ritüel önemi nedeniyle oldukça önemlidir, çünkü bu kaplar yüksek rütbeli törenlerde kullanılmış ve burada gömülü bireylerin daha yüksek bir sosyal sınıfa ait olduğu hipotezini güçlendirmiştir.
Bu keşfi özellikle değerli kılan şey, arkeoloji alanında istisnai bir buluntu olan lahdin korunma durumudur. Tüf taşından yapılmış olan lahit tamamen mühürlenmiş olarak bulundu ve arkeologlar içinde tamamen korunmuş bir insan iskeleti keşfetti. Çevresel koşullar genellikle insan kalıntılarını yüzyıllar içinde bozduğundan, bu nadir bir durumu temsil etmektedir.
Bu eşsiz koruma sayesinde uzmanlar artık iskelet üzerinde bir dizi osteoarkeolojik, izotopik ve arkeogenomik analiz yapabiliyor. Bu testler, yakın zamanda bölgede keşfedilen ve Bisenzio topluluğunun o dönemdeki yükselişini vurgulayan anıtsal altyapının planlanması ve inşasında önemli bir figür olması muhtemel olan bu lahitte gömülü kişinin bireysel tarihinin yeniden yapılandırılmasına yardımcı olacak.
Gömülen kişiler arasında yakın aile bağları olduğunu düşündürecek şekilde düzenlenmiş bu mezarların keşfi, Bisenzio'nun sosyal organizasyonu hakkında yeni kanıtlar sunmaktadır. Kısmen örtüşen mezarlar, soy ve aile kimliğinin ölenlerin nasıl organize edildiği ve hatırlandığı konusunda kilit bir rol oynadığını göstermektedir.
Bisenzio Projesi sadece keşfedilen nesneler ve yapılar açısından değil, aynı zamanda bunları yorumlamak için kullanılan disiplinler arası yaklaşım açısından da önem taşımaktadır. Proje kapsamında arkeologlar, konservatörler, fiziksel antropologlar, antik genetik uzmanları ve diğer uzmanlar birlikte çalışarak Bisenzio'daki yaşam ve ölümün daha ayrıntılı bir portresini oluşturmaktadır.
Bu araştırmalar, MÖ 7. ve 6. yüzyıllarda Bisenzio ile Akdeniz'in diğer bölgeleri arasındaki ticaret, siyasi ilişkiler ve kültürel bağlantılar hakkında yeni veriler sağlıyor. Bisenzio Projesi'nin bulguları, bu yerleşimin izole olmadığını, uzun mesafeli değişim ağlarına aktif olarak katıldığını göstermekte ve İtalya'daki Roma öncesi toplumların gelişiminin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır.