Bugün petrol hala dünyanın en hızlı büyüyen birincil enerji kaynaklarından biri ve Orta Doğu ülkelerindeki petrol endüstrisinin tarihi uzun bir geçmişe dayanıyor. Bu bölgedeki geniş petrol rezervlerinin keşfi büyük zorluklarla yapıldı. Orta Doğu'daki petrol ilk kez 1908'de İran'da açılan bir kuyuyla bulundu. Daha sonra 1927'de Irak, Kerkük'te yeni bir petrol sahası keşfedildi. Ancak Arap topraklarının büyük bölümünde petrol aramaları başlatan ve Amerikan petrol şirketlerini bu bölgeye getiren 1930'larda Bahreyn, Suudi Arabistan ve Kuveyt'te petrol keşfedilmesiydi.
Orta Doğu'da petrolün keşfi
Sert ve sabırlı bir İngiliz-Yeni Zelandalı olan Binbaşı Frank Holmes (1874-1947) Araplar tarafından "Petrolün Babası" anlamına gelen "Ebu Naft" olarak bilinir. Holmes, I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz donanmasında görev yapmış olmasına rağmen, aslen dünya çapında altın madenlerinde çalışmış bir maden mühendisiydi. Orta Doğu'nun zengin petrol kaynaklarına sahip olduğuna ve petrol ticaretinden kâr elde edebileceğine inanıyordu. Orta Doğu'daki petrol girişimlerini geliştirmek için 1920'de Londra'da Doğu ve Genel Sendika'nın kurulmasını sağladı. Ünlü jeologlar dahi karşı çıkarken, jeolog olmayan birisinin nasıl Orta Doğu'daki petrol zenginliğinden bu kadar emin olduğu yıllar sonra sorulduğunda Holmes burnuna işaret ederek, "Bu benim jeoloğum!" dedi.
Araplar, Türklere karşı İngiltere ve ABD'yi seçer
Holmes 1922'de ileride Arap Yarımadası'nın doğu kısımlarını yönetecek olan Sultan Abdülaziz İbn Suud (1880-1953) ile petrol çıkarma imtiyazı üzerine konuşmak için Arabistan'a gitti. O sıralarda İngilizler Orta Doğu meselelerinde baskın güçtü ve İbn Suud, Osmanlı Türklerine karşı İngilizlerin yanında yer almak için İngiliz Yüksek Temsilcisi Sir Percy Cox'dan fon aldı.
Cox bu dönemde ülkenin Kuveyt ile olan sınır çizgisini tartışmak için İbn Suud ile görüşüyordu. Bu sorun 1922'de iki ülke arasında Tarafsız Bölge oluşturularak çözüldü. Cox, Holmes'un Arabistan'daki varlığından haberdar olunca alarma geçti. Anglo-Persian Oil Company'nin (sonradan BP yani British Petroleum olacak) Arabistan'da petrol çıkarma imtiyazı kazanması için Holmes ve İbn Suud'u herhangi bir petrol anlaşması imzalamaktan caydırmaya çalıştı.
Bunlar olurken Amerikan-Lübnanlı entelektüel Ameen Rihani de İbn Suud'un konuğuydu ve olayları ilgiyle takip ediyordu. 1928'de yayımladığı Arabistan'ın İbn Suud'u adlı kitabında bahsettiği gibi Cox'un sömürgeci tutumuna içerlemiş ve Holmes'un Sultan'a sunduğu anlaşmayı daha "doğru" bulmuştu.
İbn Suud 1923'te Holmes'a yılda 2.500 sterlinlik kira ödemesi karşılığında doğu Al-Hasa bölgesinde petrol arama imtiyazı verdi. Doğu ve Genel Sendika böylece yetersiz donanımıyla çok uzak bir bölgede keşiflere başladı. Şirket İsviçreli jeolog Arnold Albert Heim'i tuttu ve o da 1924'te Arabistan'ı ziyaret etti. İki yıl sonra sunduğu raporda bölgedeki petrol sondajının "saf kumar" olacağını açıkladı. Holmes 1927'e gelindiğinde şirketin Al-Hasa'daki faaliyetlerini sessizce durdurdu. Sözleşmeyi resmi olarak iptal etmeden yıllık kirayı ödemeyi bıraktı. Geleceğin BP'si Anglo-Persian Company de Arabistan'da petrol olmadığı sonucuna varmıştı ve bu karar onlara daha sonra pahalıya patlayacaktı.
Her şey Bahreyn'de başladı
Holmes, Basra Körfezi'ndeki küçük Bahreyn adasına (665 km2 büyüklüğünde) taşınmıştı. 1908'de (İngiliz) Hindistan Jeoloji Tetkiki'nden Guy E. Pilgrim adanın tabakalaşması ve petrol sızıntıları hakkında bilgi vermişti ancak Bahreynli Şeyh Hamed el-Halife daha çok suyla ilgileniyordu. Holmes, Bahreyn'de artezyen su kuyuları açtı; Şeyh ise karşılığında 1925'te Doğu ve Genel Sendika'ya petrol çıkarma imtiyazı verdi. Ancak sendika o zamanlar mali sıkıntı içindeydi. Holmes, fon toplamak için Londra'ya gitti ve hatta Anglo-Persian ve Shell'e imtiyaz teklif etti. Ancak bir noktadan sonra şirketler artık onu dinlemekten bıktı. Daha sonraları bir İngiliz işadamının belirttiği gibi "İnsanlar Holmes'un geldiğini görünce kaçardı."
Elinde Bahreyn'den gelen ilgi çekici jeolojik raporlar ve petrole doymuş kaya örnekleri ile Holmes "büyük New York Şeyhleri"ni bulmak üzere ABD'ye gitti. Sadece Gulf Oil Corporation adlı tek bir şirket teklifle ilgilendi ve önce jeolojik raporu doğrulamak için jeolog Ralph Rhoades'i bölgeye gönderdiler. Rhoades derhal delme işlemine başlanmasını önerdi. Gulf Oil şirketi 1927'de Holmes'un imtiyazını satın almayı kabul etti ve onu Bahreyn'e müdür olarak atadı.
Ancak sorunların başlaması uzun sürmedi. 1927'de Irak'ta (O zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'na ait olan Mezopotamya'da) yapılan petrol keşfinin ardından Türk Petrol Şirketi (sonradan Irak denilecek), Anglo-Persian, Royal Dutch-Shell, French Oil Company, American Group ve "Bay Yüzde Beş" olarak bilinen Kalust Sarkis Gülbenkyan (tüm şirketleri bir araya getiren Ermeni-Türk-İngiliz iş adamı) dahil konsorsiyum olarak yeniden yapılandırıldı. Gülbenkyan 1928'deki bir toplantıda eski Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarını gösteren bir Orta Doğu haritasına kırmızı bir çizgi çekti ve bu Kırmızı Hat Anlaşmasına göre, Irak Petrol konsorsiyumunun hiçbir üyesi bu bölgede bağımsız faaliyet göstermeyecekti.
Gulf Oil, Kırmızı Hat Anlaşması'nı imzalayanlar arasındaydı ve Bahreyn de bu bölgeye dahil edilmişti. Irak Petrol konsorsiyumu Bahreyn'de herhangi bir girişimde bulunmakla ilgilenmedi ancak Gulf Oil'in kendi başına hareket etmesine de izin vermedi. Bu nedenle Gulf Oil, Bahreyn imtiyazını 50.000 $'a Standard Oil of California'ya (Socal) sattı ve 1929'da Kanadalı bir alt şirket olan Bahreyn Petroleum Company'yi (Bapco) kurdu. Böylece Bahreyn'deki operasyonlarını ana adamı Holmes ile birlikte yürütmeye devam edecekti. Bapco, ABD Dışişleri Bakanı'nın yardımıyla İngiliz hükümetinin Bahreyn'deki keşif çalışmalarına engel olmamasını sağladı.
Awali kasabası yakınlardaki bir sızıntıdan sonra Socal/Bapco Ekim 1931'de Jabal Dukhan adı verilen "Duman Dağı" adlı antiklinal yapıda kuyu açtı. 1 Haziran 1932'de Kretase devrinden kalma yaşlı kireçtaşı rezervuarında (Wasia Group) 600-750 metre derinlikte hafif ham petrol bulundu (38 derece API gravitede günde 9.600 varil doluyordu).
1934 yılında Bahreyn 39.000 ton (285.000 varil) petrol üretti ve ihracata başladı. İki yıl sonra adaya günde 10.000 varil kapasiteli rafineri inşa edildi. Bahreyn imtiyazı hükümete üretilen petrol tonu başına 3,5 rupi (%14) kazandırdı. Bu pay 1950'de 10 rupiye (%19) yükseltildi. İki yıl sonra 50-50 kar paylaşımı anlaşması imzalandı ve Bahreyn yılda 11 milyon varil (günde 30.000 varil petrol) üretmeye başladı.
Suudi Arabistan'da petrolün bulunması
Anglo-Persian'ın başkanı Sir John Cadman, Bahreyn'in elinden kaçmış olmasına öfkeliydi; üstelik adanın şeyhliğinin İngiliz himayesinde olmasına rağmen. Jeologlar ciddi bir hata yapmıştı: Sadece Oligosen-Miyosen rezervuar kayalarını ele almışlardı. Tıpkı Bahreyn'deki 1908 Pers petrol sahası gibi. Ancak Bahreyn'deki petrol bölgeleri daha eski tortuların altındaydı.
Sokal jeoloğu Fred A. Davies'in ise daha vizyoner bir fikri vardı: Sadece 32 kilometre doğudaki Arap Yarımadası'nda yeraltında Bahreyn'dekilere benzer rezervuarlar bulunuyordu. San Francisco'daki şirkete ulaştı ve petrol aramasına Arabistan karasında devam etmeye ikna etti.
1932'de Suudi Arabistan ülkesini fetheden, birleştiren ve adını veren İbn Suud, Riyad'ı başkent seçerek kral tahtına çıktı. Ancak çok büyük mali sorunlarla karşı karşıya kaldı. Batı dünyası Büyük Buhran içindeydi ve Arabistan'ın Mekke'ye gelen hacılardan kazandığı gelir azalıyordu. İbn Suud'un İngiliz arkadaşı Harry Philby 1925'te Arabistan'da ticaret ve coğrafi keşifler yapmak üzere Hindistan Kamu Hizmeti'ndeki görevini bırakmıştı. Orta Doğu'daki İngiliz sömürgeciliğinden nefret ediyordu ve Arap kültürüne olan ilgisi neticesinde Suudi kralı tarafından kendisine Abdullah ismi verildi ve Müslüman bile oldu.
Philby, The Arabian Oil Ventures (1964) adlı kitabında 1930 sonbaharında çöldeki bir araba yolculuğunda İbn Suud'u ülkesinin gizli petrol kaynaklarını kullanmaya ikna ettiğini yazar. Philby ertesi yıl Amerikalı bir milyoner ve hayırsever olan Charles R. Crane'i Philby'nin otomobil ticaret şirketinin bulunduğu Cidde kasabasındaki Kral'la tanıştırdı. Sulama konusunda uzman olan Crane, California'da Mısır hurmaları ekme konusunda başarılı işler yapmıştı. İbn Suud, ülkesinde artezyen suyu bulmakla ilgileniyordu. Crane, kralın misafirperverliğine duyduğu minnettarlığın sonucu olarak Yemen'deki mühendisi Karl Twitchell'i Suudi Arabistan'daki su kaynaklarını araması için görevlendirdi. Twitchell'in 1932 raporunda su kaynaklarına dair bulgular olumsuzdu. Ancak El-Hasa bölgesindeki petrol sızıntılarının önemine dikkat çekmişti. Twitchell, Amerikan petrol şirketlerini Arap petrol aramasına yatırım yapmaya davet etmesi için İbn Suud'un onayıyla ABD'ye döndü.
Bahreyn'deki petrol keşiflerinden sonra Socal 1932'de Suudi Kralı ile petrol imtiyazı için toplantılar düzenlemek üzere Bahreyn'deki Holmes'e mesajlar gönderdi. Ancak, 1923'teki başarısız tavizinden dolayı Suudi Arabistan'da istenmeyen adam olduğunu bilen Holmes, Suudi Arabistan'a tekrar dahil olmaya isteksizdi.
Bu arada, eski bir Birleşik Dışişleri Bakanlığı diplomatı ve Socal'ın dış ilişkiler danışmanı olan Francis Loomis, Suudi Arabistan'da petrol imtiyazı kazanmak için yardım istemek üzere 1932'de Philby'ye mektup göndermişti. 1932'nin sonlarında Washington D.C.'deki bir öğle yemeği partisinde Loomis, Twitchell ile tanıştı. Kısa bir konuşmadan sonra, Socal'ın menajeri M.E. Lombardi, Twitchell'i danışman olarak işe aldı ve onu avukat Lloyd Hamilton ile birlikte Suudi krallığına gönderdi. İki adam ve eşleri 20 Şubat 1933'te gemiyle Cidde'ye geldiler. Philby ile temasa geçtiler ve onu gizli danışman olarak Socal'ın maaş bordrosuna eklediler. Philby yine de Kral arkadaşı adına daha iyi pazarlık yapmak istiyordu ve bu nedenle Anglo-Persian ve Irak Petroleum'u (ikisi de İngiliz etkisindeydi) petrol teklifi sunmak üzere bir müzakereci göndermeye ikna etti.
İngilizler Stephen Hemsley Longrigg'i (sonraları Oil in the Middle East'i yazacak) gönderdi. Longrigg, Philby'nin de sonradan anladığı gibi, petrol çıkarma imtiyazı için 6.000 £'dan fazla ödeme yapmaya yetkili değildi. Amerikalılar ise daha fazla ödemeye hazırdı. Uzun görüşmelerden sonra, Socal'ın peşin altın olarak 35.000 sterlin (ilk yılın 5.000 sterlinlik kirası dahil), on sekiz ay sonra 20.000 sterlinlik ikinci bir kredi, yılda 5.000 sterlin kira ücreti ve üretilen her ton petrol başına 4 şilin telif ödemesi kararlaştırıldı. 60 yıl süreyle geçerli olan imtiyaz 29 Mayıs 1933'te L.N. Hamilton ve Suudi maliye bakanı Abdullah el-Süleyman el-Hamdan tarafından imzalandı. Kral İbn Suud maliye bakanına olan desteğini böyle dile getirdi: "Allah'a güvenin ve imzalayın." 25 Ağustos 1933'te Karl Twitchell ve Abdullah Süleyman, Socal yetkililerinin Londra'nın karaborsasından satın aldığı ve Cidde'ye gönderdiği 35.000 altını birer birer saydılar. (Twitchell 1951'de Suudi Arabistan üzerine bilgilendirici bir kitap yayımladı.)
Arabistan'da petrol arayan şirketler çoğalır
1938'de Suudi Arabistan'daki Dammam petrol sahasının keşfine öncülük eden kişi Amerikalı petrol jeoloğu Max Steineke olmuştu. 1934-1946 yılları arasında Suudi Arabistan'da petrol araması yapmış Socal'ın Baş Jeoloğu, Amerika Petrol Jeologları Derneği tarafından prestijli Sidney Powers Memorial Madalyası ile ödüllendirilmiştir. Ödülü 1951'de ölümünden sadece bir yıl önce aldı. Steineke sadece son derece başarılı bir jeolog değildi aynı zamanda Araplar tarafından arkadaş canlısı bulunan popüler bir insandı.
Socal Suudi Arabistan'da faaliyet gösterecek bir yan kuruluş açmak amacıyla 1933 sonbaharında California Arabian Standard Oil Company'yi kurdu. Şirketin beş jeoloğu Suudi askerler ve rehberler eşliğinde Suudi Arabistan'ın petrol keşif haritasını çıkardı. Dammam liman köyünden yaklaşık 8 kilometre uzaklıkta Dammam Kubbesi'ni tespit ettiler. Bu antiklinal yapıya Araplarça Jabal (Tepe) Dahran denildi. 1934 baharında şirket havadan haritalama için bölgeye Fairchild 71 uçağı gönderdi ve pilotu Dick Kerr bir jeologdu. Çok yetenekli bir alan jeoloğu olan Max Steineke 1934 sonbaharında Suudi Arabistan'daki jeolog ekibine katıldı ve iki yıl sonra baş jeolog oldu (1946'ya kadar görevi sürdürdü).
İmtiyaz alanında yapılan aylarca süren aramalardan sonra jeologlar Jabal Dhaharan'ın batı yamacındaki ilk petrol kuyularını tespit ettiler. Önce Dammam No. 1 kuyusunu açmaya karar verdiler. Operasyon Guy S. Williams (delici) ve Floyd W. Ohliger (petrol mühendisi) tarafından yönetildi. Kuyu 30 Nisan 1935'te püskürdü; Aralık ayına gelindiğinde sadece küçük gaz ve petrol kaynaklarına rastlanmıştı ve bu nedenle sondaj 976 metre derinlikte durdu.
Dammam No. 2, Şubat 1936'da açıldı ancak sadece tuzlu suya rastlandı. 3 numaradan kükürt bakımından zengin yüksek viskoziteli petrol fışkırdı (çöl yollarını asfaltlamak için yeterliydi). 4 numara (707 m derinlik) ve 5 numara (630 m derinlik) kuruydu. Max Steineke 7 numaranın daha iyi bir sondaj noktası olduğunu bulunca 6 numara hiç delinmedi. 7 numara 7 Aralık 1936'da delinmeye başlandı ve Steineke petrol olduğuna dair kendinden emindi.
1937 baharında sondaj sürerken, Amerikalı jeologların eşleri ve çocukları Dahran'a gelmiş ve onlara klimalı kulübeler yapılmıştı. 7 nolu Dammam 31 Aralık 1937'de patladı ve kuyudan jet hızında yükselen gaz tüm teçhizatı havaya yükseltti. Haberler kötüydü. Ancak Steineke biraz daha derine inilmesinde ısrar etti. 4 Mart 1938'de (1 numaralı Dammam'dan üç yıl sonra) 1.585 varil petrole denk kara altın kuyudan dışarı akmaya başladı. Petrol akışı üç gün sonra 3.690 varile yükseldi ve yerin 1441 metre altında Üst Jurassic Arap katmanına ulaşılmasıyla delme tamamlandı. 130 metre kalınlığındaki bu karbonat rezervuarı (%20-25 gözeneklilikte), 34-35 derece API gravitesine ve %1,5 kükürt içeriğine sahipti yani bulunan petrol kaliteliydi.
1939'da Dammam sahasından Ras Tanura limanına 63 km'lik boru hattı döşendi (bir yıl sonra Ras Tanura'da 3000 varillik küçük bir rafineri inşa edildi). 1 Mayıs 1939'da Kral Abdülaziz İbn Suud, limandaki Socal tankerine büyük bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu tanker ilk petrol kargosunu Ras Tanura'dan taşıyacak olan D.G. Scofield tankeriydi. 1939'un sonunda Suudi petrol ihracatı 521.000 tona ulaştı (3,9 milyon varil; yani günde 10.700 varil petrol).
31 Mayıs 1939'da Socal'ın temsilcisi William J. Lenahan, Kral ile bir ek anlaşma imzaladı ve imtiyazı 830 bin km2'den 1,14 milyon km2'ye yükseltti. Bunun karşılığında Suudi hükümetine 140.000 £ (altın olarak) ödendi, kira ücreti yılda 25.000 £'a yükseldi, yeni petrol sahası keşfi yapılırsa 100.000 £ ödeme sözü verildi ve ton başına telif hakkı eskisi gibi kaldı. (Bu terimler daha sonraki on yıllarda değişikliğe uğramıştır.)
1936'da Texaco Company, California Arabian Standard Oil Company'nin %50 hissesini satın aldı. 1944 yılında şirketin adı Aramco (Arabian American Oil Company) olarak değiştirildi. 1948'de, Standard Oil of New Jersey ve Socony-Vacuuum (her ikisi de şimdi ExxonMobil oldu) Aramco'nun hisselerini satın aldı. 1980'de Suudi hükümeti Aramco'nun varlıklarının aşamalı olarak satın alınmasını tamamladı (1973'te %25 ve 1974'te %60) ve "Saudi Aramco" (Suudi Arabistan Petrol Şirketi) doğmuş oldu.
1982'de (45 yıl sonra) o zamana kadar 32 milyon varil petrol üretmiş (günde ortalama 2000 varil petrol) 7 numaralı Dammam kapatıldı.
Kuveyt'te petrol gelişmeleri
Şeyh Ahmed el-Jaber al-Sabah (1885-1950) 1921'de Kuveyt Emiri oldu. İnci ihracatı uzun süredir Kuveyt'in ana geliriydi ancak 1930'da Japon bir işadamı olan Kokichi Mikimoto yapay olarak kültürlenmiş ucuz inci ticaretini başlattı. Kuveyt'in şimdi çok paraya ihtiyacı vardı ve özellikle Bahreyn'deki keşiften sonra petrolün kazançlı bir fırsat olduğu anlaşılmıştı.
Kuveyt, Kırmızı Hat Anlaşmasının dışındaydı; bu nedenle, Gulf Oil o ülkede faaliyet göstermekte özgürdü. Dahası, Gulf Oil, güçlü bir Amerikalı diplomat ve petrol adamı olan 77 yaşındaki Andrew Mellon tarafından destekleniyordu. Kendisi o zamanlar Londra'da ABD büyükelçisiydi ve kendisini Gulf Oil'in kurucusu olarak görürdü. Ancak Cadman, emirin Gulf Oil temsilcisi Binbaşı Frank Holmes ile anlaşma yapmaya daha yakın olduğunu fark edince, her iki şirketin birleşip ortak teklif sunması fikrini önerdi.
1933'te Holmes ve Anglo-Persian Petrol Şirketi temsilcisi Archibald Chisholm, Londra'da Kuveyt Petrol Şirketi adında 50-50 paya sahip ortak bir girişim kurdular. 23 Aralık 1934'te Şeyh Ahmed bu yeni şirkete Kuveyt'in neredeyse tamamında (75 yıl boyunca 15.800 km2'de) petrol çıkarma imtiyazı verdi ve Binbaşı Holmes'u Londra temsilcisi olarak atadı. Şeyh, Hint rupisi olarak 35.700 sterline denk ön ödeme, yıllık 7.150 sterlin kira ücreti ve yıllık minimum 250.000 rupi olmak üzere üretilen ton petrol başına üç rupi telif hakkı teklifi aldı. Bu teklif elbette Şeyh'in umduğundan çok daha azdı (1950'de Kuveyt 50-50 kar paylaşım anlaşması yaptı ve Kuveyt Petrol Şirketi 1970'lerde kamulaştırıldı).
1935'te Kuveyt'te jeolojik keşifler başladı ve 31 Mayıs 1936'da Bahrah'da ilk kuyu açıldı. Ancak 2.442 metre derinlikte bile kuyu kuruydu. Şirket daha sonra Kuveyt'te sismik araştırma yapmaya karar verdi. Kuveyt şehrinin yaklaşık 42 kilometre güneyindeki Burgan bölgesinde rastlanan bir zift sızıntısının yakınında ikinci sondaja başlandı. Sondaj 16 Ekim 1937'de başladı ve 1000 m'nin altındaki çökeltilerde petrol izleri vardı. 23 Şubat 1938'de sondaj 1120 m derinlikteyken yüzeye petrol ve gaz çıktı (petrol akışı günde 4.343 varile denkti ve 32.5 API gravite derecesindeydi). Petrol yüksek basınçlı bir kum bölgesinden geliyordu (Orta Kretase Burgan Formasyonu). Kuyu büyük zorluklarla kontrol altına alındı ve inşası 14 Mayıs'ta tamamlandı. Sonraki sondajlar bu antiklinal Burgan yapının Orta Doğu'nun en büyük petrol sahalarından biri olduğunu gösterdi.
Orta Doğu'da yeni çağ
Arap topraklarında petrol arama ve üretimi II. Dünya Savaşı sırasında petrol sahalarının Alman işgalinden korunması için durduruldu. Endüstri II. Dünya Savaşı'ndan sonra hızla büyüdü. Suudi Arabistan ve Kuveyt'teki petrolün ilk kez 1938'de keşfedilmesinden bu yana devam eden petrol aramaları Amerikan petrol şirketlerinin katılımıyla Orta Doğu'nun ekonomik ve jeopolitik olarak değişmesine yol açtı. Arap krallar hazinelerini büyütüp, İngiliz ve Amerikan hükümetleri zenginleşirken Arap halkları bu petrol oyunundan çoğunlukla karlı değil zararlı çıktı.