Antik Çağ sanatı hakkında düşünürken ilk olarak Mısır'ı ele almalıyız. Antik Mısır sanatın beşiğidir. Nil Nehri'nin verimli kıyılarındaki binlerce yıllık süreçte, edebi olacağına inanılan bir sanat üslubu ortaya çıktı. Bir örnek olarak MÖ 7. yüzyıldan itibaren gelişmeler önce Yunan ardından Roma sanatını etkiledi. Yunan sanatı geç Girit ve Miken üslupları temelinde MÖ 11. yüzyıl sonlarında Yunan anakarasında gelişmeye başladı. Özellikle Helenistik dönemdeki Yunan sanat eserleri zamanla Roma sanatı için birer paradigma haline geldi. Öyleyse Antik Roma, Antik Yunan ve Antik Mısır'daki Antik Çağ sanatını bir arada ele alalım.
Antik Çağ Sanatı
Tarihsel açıdan sıralama şöyle: Mısır MÖ 3000 – MS 395 / Yunanistan MÖ 1100 – 100 / Roma MÖ 200 – MS 565. Mısırlılara özgü olan tasarım paletleri, MÖ 3000'lere dayanan geçmişiyle Mısır kabartma sanatının en eski kanıtıdır. Hiyeroglif yazısı da MÖ 3000 dolaylarında ortaya çıktı. Yunan heykelciliğini büyük ölçüde Roma kopyaları sayesinde biliyoruz. Roma sanatının ilham kaynağı İtalyan konularının yanı sıra Yunan arketipleriydi. Şimdi detaylandıralım.
Mısır'da Antik Çağ sanatı
Katılık, simetri ve ayrıntılar Mısır sanatının şaşmaz özellikleridir. Bunlara ilişkin kurallar saptandıktan sonra üç bin yıl kadar yürürlükte kaldı. Eski Mısır, çevresindeki çöllerden görece kopuktu. MÖ 2900 dolaylarında merkezi bir krallığın kurulmasıyla birlikte, rölyef, heykel ve resim alanlarında tamamen kendine özgü bir üslup gelişti. Mısır inancına uygun olarak, sanat mezar kompleksleri ve tapınaklar üzerine yoğunlaşıldı. İlahlaştırılan firavunların, ailelerinin ve yüksek mevkilerdeki yetkililerin mezarları duvar resimleriyle, ayrıca rahat bir ikinci ömrü güvence altına almaya yönelik birçok değişik gömü nesnesiyle donatıldı.
Bir Şablona Göre Sanat
Özellikle resim sanatı Mısır'daki gündelik yaşamın aslına uygun bir tasvirini sunar. Resimlerde sadece dünyevi hayat işlenmez, Mısır tanrıları ve öbür dünya da betimlenirdi. Resimler ve kabartmalar figür formlarına ilişkin sıkı kurallara göre yapılırdı. Önceden belirlenmiş oranlara uyulması, resim alanının şeritlere ayrılması ve sabit bir referans çizgisinin taban olarak kullanılması bu kurallardan bazılarıydı. Yandan kısaltmalı bir perspektife ve gölgelemeye başvurulmaması, silik bir arka plana yer verilmesi gibi ayırıcı özellikler, ölülerin hayatını çağrıştıran görüntüleri açık ve tam yansıtma yönündeki kurala paraleldi.
İnsan figürü tasvirinde profilden (yüz, kollar ve bacaklar) cephe görüşüne (gözler ve gövde) kesintisiz olarak geçilirdi. Ayrıca, resmedilen figürün büyüklüğü kişinin önemine göre değişirdi ve erkek figürlere kadınınkinden daha koyu bir ten rengi verilirdi.
Portre Ressamlığı
Mısırlılar ölümden sonraki hayat için ölüleri mumlayarak saklarlardı. Tahnit edilip bez şeritlerle sarılan ceset, ruhun sığınağı sayılırdı. Portreler de aynı amaca hizmet ederek defin nesneleri olarak çeşitli tasarımlarla yapılırdı. Heykeltıraş ise bir kişinin temel özelliklerini taşa aktarırdı. Ama bu suretler kişiyle hiçbir fiziksel benzerlik taşımazdı. Giyim gibi simgeler tasvir edilen kişinin sosyal konumunu gösterirdi. Kişinin oturmuş halde ya da ayakta tasvir edildiği daha büyük heykeller yekpare bir biçmeyi oyarak yapılırdı. Bütün Mısır sanatında olduğu gibi, bu heykellerde de her zaman ileriye doğru bakma gibi katı kurallar geçerliydi.
Yunanistan ve Roma'da Antik Çağ Sanatı
Antik Çağ sanatı alanında Yunan sanatının ana teması, mitolojideki ve gündelik yaşamdaki insan figürüydü. Roma döneminde sanat esas olarak siyasal propaganda için kullanıldı. Ön-geometrik ve geometrik sanat MÖ 1050'den 700'e kadar Yunan sanatının ilk üsluplarıydı. Bu dönemde vazolar önce titiz ölçümlü süslemelerle ve daha sonra kıvrımlı hatların yanı sıra statik insan ve hayvan figürü tasviriyle bezenirdi.
Kourus ve Kore
MÖ 7. yüzyıl ortalarında başlayan Arkaik dönemde iki anıtsal heykel tipi ortaya çıktı: Kourus ve kore. Genç bir tanrının ya da savaşçının tasvir edildiği çıplak erkek heykeli olan kourus'larda hem simetri ve ileriye doğru bakış, hem de adım atma duruşu bakımından Mısır heykel üslubu taklit edilirdi. Bunun dişi dengi olan kore ise elbiseli ve ayakta duran bir genç kadın figürü biçimindeydi. Çoğu kez adak sunuşu olarak kullanılan her iki heykel tipinde de Mısır heykel sanatının timsali olan "arkaik gülümseme" sıklıkla görülür.
Gerçekliğin Tasviri
Vazo resminde siyah figür tekniği Yunan ana karasında MÖ 6. yüzyılda ortaya çıktı. Bunu MÖ 5. yüzyılın ilk yarısında gelişen kırmızı figür tekniği izledi. Klasik dönemde her ikisi de anlatısal ve gerçekçi bir üsluba kavuştu. Kourus'ların canlılığındaki ipuçları olarak görülen anlayış MÖ 5. ve 4. yüzyılların klasik heykel sanatında eksiksiz bir biçim buldu. MÖ 5. yüzyılın ilk yarısında arkaik sanattan klasik sanata geçiş evresinde, sanatçılar vücut hareketlerinin özel bir etkileşiminin (kontrapost) yanı sıra yandan kısaltmalı perspektife dayanan yalın üslubu geliştirdi. Zengin üslubun temsilcileri "ruhun ifadesi"ni de yakalamaya çalıştı.
Kontrapostun icadı heykeltıraş Polykleitos'a bağlanır. Onun heykelleri klasik Yunan dünyasındaki insan imgesini somutlaştırır ve demokrasiyi simgeler. Destek bacağının ve serbest bacağın varlığı, hareket ve karşı hareket bileşimini yani hem dengeyi, hem de uyumu ifade eder.
Helenizmin Yayılması
Yunan sanatı Büyük İskender'in kurduğu imparatorlukla birlikte yayıldı. İskender'in ölümünden sonra MÖ 1. yüzyıla kadar süren Helenistik dönemde, uzuvlar ve malzeme kıvrımlarının düzenlenişi gittikçe daha dinamik hale geldi. Statik formlar çarpıcı biçimde canlı eserlere dönüştü.
İmparatorluğa Dayalı Roma Sanatı
MÖ 2. yüzyılda Helenistik devletlerin gerileyişiyle birlikte, Roma'da ayrı bir sanat anlayışı şekillenmeye başladı ve imparatorluğun genişlemesine bağlı olarak diğer çevrelere yayıldı. Romalılar heykelcilikte ve süslemede daha önceki İtalyan ve Helenistik modelleri taklit etti. Buna karşılık, portrelerde ve rölyeflerde kendine özgü bir betimleme geliştirdi. MÖ 27'ye kadar süren cumhuriyet döneminde atalara tapınma geleneğinden dolayı aslına uygun büstler yaygındı. MS 14'te sona eren Augustus döneminde, portre ressamlığında yüceltmeyi öne çıkaran daha eşsiz bir üslup gelişmeye başladı. Yöneticilerin heykellerinde, mezar ve lahit rölyeflerinde, zafer kemerleri ve sütunlarında askeri ve tarihsel olaylara ilişkin bilgilere yer verildi.