Çocuk felci yani polio virüsü nasıl ortaya çıktı ve aşısı nasıl geliştirildi? Dünyayı hiçbir tıbbi gelişmenin sarsmadığı kadar sarsan röntgen ışınlarının keşfinin ardından tam 60 yıl geçmişti ki, 1955'te yaşanan bir gelişme yine aynı derecede halkın ilgisini çekti. Televizyonlarda çıkan haberler, çocukları için korkup panikleyen ebeveynler ve halkın sevgilisi bir liderin (Franklin Delano Roosevelt, Amerika'nın 32. başkanı) korkunç olan bu hastalığa yakalanması yaşanan dramın üstüne tuz biber ekmişti.
Çocuk Felcinin Yayılması
Bu gelişme insanlığa en değerli hediyesini de beraberinde getirmişti; onu korkularından uzaklaştırmak. Yalnız "korkunun kendisinden" değil, aynı zamanda her yıl yaz aylarında ortaya çıkan (daha yaygın anlamıyla "çocuk felci" olarak bilinen) paralitik poliomyelit'e yakalanma korkusu da yenilmişti. Yeni çiçek aşısıyla toplu aşılamaların başladığı 1955 yılından beş yıl önceki süreçte, sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde yılda 25 bin poliomyelit vakası görülüyordu. Hastalık Antik Mısırlıları da vuran köklü bir geçmişe sahipti.
Fakat Amerika'daki 1920'li, 30'lu ve 40'lı yıllarda görülen salgınlar giderek daha fazla ölüme yol açıyordu. Birçok çocuk ve genç, hastalık yüzünden ölmekte, sakat ya da felç kalanlar ise geri kalan yaşamlarını devasa bir tanka benzeyen "demir akciğer" denilen solunum makinelerine bağlı olarak sürdürmekteydiler. Uzmanlar 1950'li yıllarda salgınların daha da kötüleşeceğini tahmin ediyorlardı. 1952 salgını, kayıtlara geçen en dehşet verici salgındı. Yaklaşık 58.000 kişi hastalığa yakalanmış ve 3.000'i hayatını kaybetmişti. Binli sayılarla ifade edilen bu trajedinin yanında, yaz aylarında duyulan endişe ve korku çok yıpratıcı olmuştu. O döneme tanıklık etmiş her insan yaşadığı korkuyu ömür boyu unutamadı.
Çocuk Felci Aşısı
1955 yılının başında halkın öncelikli konusu, polio virüsüne karşı geliştirilmekte olan aşıyla elde edilen küçük çaplı başarılardı. Daha sonra Michigan Üniversitesi'nden Dr. Thomas Francis (babasıyla adaştır), 440.000'i çocuklardan oluşan yaklaşık bir milyon insanın Dr. Jonas Salk'ın aşısıyla aşılandığını ve "bu aşının polio virüsünü öldürdüğünü" duyurmak için 12 Nisan'da bir basın toplantısı düzenlemişti. Bu haber bir kurşun sesi gibi dünyada yankılandı, duyulan sevinç ve rahatlama insanların yüzlerinden hissediliyordu. Dwight Eisenhower, Dr. Salk'a övgüler yağdırarak onu, "tüm insanlığa iyilik eden" kişi olarak tanımlamıştı. Amerikan Tıp Derneği'nin başkanı Dr. Dwight H. Murray, bu gelişmeyi "tıp tarihine geçen en büyük buluşlardan biri" olarak nitelendirildi.
Hayvan doku kültürü tekniği ile laboratuvarlarda virüs hazırlama yöntemlerinin gelişmesi ve etkili bir aşı yapabilmek için polio virüsünün üç türünün de kullanılması çocuk felci aşısının başarısının arkasında yatan en önemli iki etkendir. Daha sonra Harvard Üniversitesi'nden Dr. John Enders, bu çalışmasıyla Nobel Tıp Ödülü'ne layık görülmüştür. Salk aşısı içindeki virüsler önce maymun böbrek hücreleri içinde çoğaltılmış ve daha sonra formaldehit solüsyonu ile etkisiz hale getirilmiştir. Yaptığı başarılı denemelerden sonra Salk bir halk kahramanı olmuştur. Kamuoyu yoklamalarında halktan Churchill ve Gandhi'ye yakın oylar alarak tarihe geçen kişiler arasına girmiştir. Salk, halkın kendisi için düşündüklerine karşı çıkmamıştır.
Salk Çevresinden Saygı Görmez
İleriki yıllarda filozof olan Salk, çalışmalarında ona yol gösterenin gelişmenin gücü olduğuna ve insanların gelişmelere yön verebileceğine inanarak, "Gelişme, sadece her an yaşadığım etkin bir süreç değil, aynı zamanda yaptığım seçimlerle yönlendirebileceğim ve yaşadığım deneyimlerle şekillendirebileceğim bir olgudur. Ben, çoğu kez bir sonraki gelişimsel aşamayı hep kendi içimde hissederim. Bu herkesin yapabileceği bir şey değildir, sadece bazılarımızın buna yeteneği vardır," demiştir. Bu sözlerinden de anlaşılıyor ki, Salk kendiyle çok fazla gurur duyan bir adamdı. Fakat halk onu onunlandırırken, kendi meslektaşlarının onun bu çalışmasını görmezden gelerek gereken saygıyı göstermemeleri onu derinden yaralamıştı.
Life dergisinin kıdemli editörü ve aynı zamanda Salk'ın da yakın arkadaşı olan Al Rosenfeld, bu durumu, "halkın gözünde bu kadar yüceltilen bir adamın, çalışmalarıyla sadece birkaç meslektaşının övgüsünü kazanması çok trajikomik bir şeydir," diye belirtmişti. Başarılarından dolayı ne Nobel ödülüne layık görülmüş ne de Amerika Bilimsel Akademisi üyeliğine kabul edilmişti.
Asistanının Yaşadığı Üzüntü
Başlarda Salk'ı bir baba gibi görüyordum, fakat zaman geçtikçe bu fikrim değişti, gözümde korkunç bir adama dönüştü (…) Geliştirdiğimiz aşı için ödenen tüm parayı almıştı, tüm idari işlerden o sorumluydu. Her şeyi o yürütüyordu. İşimize karışan çok fazla politikacı vardı. Bir gün onu basın mensuplarının sorularını cevaplarken gördüm. Sanki her şeyi kendisi tek başına başarmış gibi demeç veriyordu. Herkes yaptıklarıyla övülmek ister. Ama ne yazık ki o bizden kaçmış ve bizi bu övgülerden mahrum bırakmıştı. Bunu anlamam oldukça uzun zaman aldı. Bu kadar hayran olduğum ve güvendiğim birinin bana ve diğer çalışma arkadaşlarıma böyle bir şey yapmış olmasını aklım almıyor.
Çocuk felci aşısı üzerinde çalışan takımda Salk'ın bir numaralı asistani olan Dr. Julius S. Youngner'ın kendisiyle yapılan bir söyleşide Salk'la ilgili düşünceleri.
Salk, kendini herkese önemli biri gibi göstermesiyle ilgili eleştirilere cevap olarak "Belki bu konuda daha dikkatli davranabilirdim, aslında yaptığım işle övünmeden önce bu araştırma takımında olan herkesin ismini bir liste halinde yazıp duyurmuş olmam gerekirdi. Aslında elime, tüm dikkatleri bana toplayan ve bilim dünyasında tanınmamı sağlayan bir koz verildi. Şimdi ise bunun bedelini çok ağır ödüyorum," demiştir.
Bazı takım arkadaşları onu tüm alkışları toplamakla eleştirse de, davranışları ve çalışmaları yüzünden bundan daha sert ve ciddi eleştirilere de maruz kalmıştı. Bu eleştirilerin çoğu Salk'ın rekabet ettiği Dr. Albert Sabin ve onun canlı (zayıflatılmış) çocuk felci aşısı hakkındaydı.
Çocuk Felci İçin Kusursuz Aşı
Albert Sabin (1907-1993) II. Dünya Savaşı'ndan önce polio virüsünün insanlara nasıl bulaştığı konusunda bilim dünyasına önemli katkıları olan dahi bir virologtu. Polio virüsünün ağız yoluyla insanlara girip sindirim sisteminden geçtikten sonra sinirlere yerleşerek onları harap ettiğini bulan da oydu. Savaş süresince ordu birliklerini güçsüz düşüren viral hastalıklara karşı başarılı yöntemler geliştirmişti. Bu başarılarından dolayı 1951 yılında Amerikan Bilimler Akademisi'ne kabul edilmişti.
Savaşın ardından, polio virüsü çalışmalarına dönerek, patojenik olarak oldukça zayıflatılmış, zararsız üç tür polio virüsünü içeren canlı aşılar (canlı çocuk felci aşısı) üstünde çalışmaya başlamıştı. Sabin'e göre, canlı virüsün zayıflatılmış formunu kullanan bu aşının, ölü virüslerden yapılan aşıya göre birçok avantajı vardı. Öncelikle enjeksiyona gerek duyulmadan bir şeker küpü içinde ağız yoluyla verilebiliyordu; diğer aşıdaki tekrarlanan enjeksiyonların aksine, canlı aşı ile ağızdan alınan tek bir doz ömür boyu bağışıklık sağlıyordu; gerçek polio virüsü gibi canlı aşıyla vücuda giren virüs de dışkı yoluyla atılabiliyordu.
Aşı Dünyaya Dağıtılıyor
Salk, Sabin'in aşısına karşı bir kampanya başlatmıştı. Halbuki Sabin, bu aşıyı halka sunmakla her bakımdan haklıydı. Yine de 1958-59 yıllarında, aşısını test etmek için Sovyetler Birliği'ne gönderilmişti. Bu yaşananlar, Salk aşısının 1955-62 yılları arasında çocuk felci vakalarını önemli oranda azalttığı gerçeğini inkar etmemekle birlikte, Sabin aşısı hakkındaki gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. 1960 yılında Cincinnati'deki 180 bin çocuk üzerinde test edilen aşı muhteşem sonuçlar vermiştir ve 1962'de Amerikan Halk Sağlığı Birliği tarafından lisansı alınarak, o tarihten bu yana Amerika'da ve diğer birçok ülkede tek başına çocuk felcinden korunmak için kullanılmaktadır.