Tarih alanındaki çalışmaların kritik önem taşımasının en önemli nedenlerinden biri, ilerlerken gelişim sağlamak için geçmişteki hatalardan ders çıkarılmasını sağlamaktır. Bu durum yaşamın her alanında geçerli olsa da, kesinlikle askeri tarih için çok daha önemlidir. Antik Mısırlılar bunu belki de diğer tüm toplumlardan daha iyi biliyorlardı.
Antik Mısırlılar yüzlerce yıl boyunca, o dönemlerde yaratılmış en güçlü ordulardan birisine sahiptiler. Böylesine baş edilemez bir savaş gücünü nasıl inşa ettiklerinden çok şey öğrenebiliriz. Ayrıca bu gücün en sonunda nasıl yok edildiğinden çok şey öğrenebiliriz.
Çağlar boyunca Antik Mısır ordusu
İlk olarak Antik Mısır'ın yaşamı boyunca oluşturduğu farklı ordulara bir göz atmalıyız. Antik Mısır'ın tarihi birçok imparatorluk gibi farklı dönemlerden oluşuyor. Bu süreçte üç farklı krallık ve iki ara dönemden oluşan durumlar oluşmuştur. Ara dönemler, bir tür sivil ayaklanmaların ve darlıkların yaşandığı ve devletin 'krallıklar' arasında gidip geldiği parçalanmaya yakın anlarıdır.
Yıllar geçtikçe ve Antik Mısır krallıklar arasında geçişler yaptıkça, Mısır'ın askeri gücünde de büyük bir ilerleme görmeye başlıyoruz. Mısırlılar ordularını güçlendirmek için geçmiş iç tartışmalardan ve elbette düşmanlarından ders alma konusunda kusursuz kişilerdi.
Bu yazıda öncelikle silahlardan bahsetmek yerine Mısır ordusunun zaman içindeki kendini yenileme yatkınlığına bakacağız. Elbette silahsız bir ordunun anlamı yok. Mısır silahlarına da bir göz atacağız.
Eski Krallık Mısır ordusu
Mısır, Eski Krallık döneminde MÖ 2686 ile MÖ 2181 yılları arasında güçlü bir yükseliş yaşadı. Eski Krallık gerçekten başkasıyla kıyas edilemeyecek kadar başarılıydı. İstikrar, beraberlik ve büyük bir refah dönemi yaşandı. Bu zengin ekonomi, hükümdarların kendinden önce gelenlerden daha güçlü bir ordu oluşturma yarışını başlattı.
Elbette bahsettiğimiz bugün düşündüğünüz gibi bir ordu değil. Mısır, nomes adı verilen farklı yönetim bölgelerinden oluşuyordu (ABD'deki eyaletleri gibi). Bu nomeler bir dönemler bağımsız devletlerdi ancak Mısır tarafından ayrı ayrı ilhak edilmişlerdi ve dolayısıyla firavuna bağlıydılar. Her nomenin, eyaletinin günlük gidişatından sorumlu olan bir valisi vardı. Valinin görevleri arasında, gerektiğinde gönüllülerden oluşan bir ordu oluşturmak da vardı.
Böylece Firavun ne zaman sefere çıkmak isterse, bu gönüllü orduları tek bir sancak altında birleştirebilirdi. Antik Mısır'da yaklaşık 42 nom olduğu düşünülürse, bu durum firavunun emrinde inanılmaz büyük bir ordunun olduğunu gösteriyor. Elbette bu ordu görünüş olarak sarsıcı olabilir, ancak bazı kritik eksiklikleri de yok değildi.
İlk olarak ve en önemlisi, askerlerin kendileri için birinci sınıf diyemeyiz. Mısır o dönemde, basitçe bir köylü ordusuna sahipti. Ortalama bir Mısır askeri büyük ölçüde eğitimsiz, hiyerarşinin alt bölümlerinden bir adamdı ve orduya katılmasının nedeni Firavun'a olan bağlılık değil, düzgün bir eğitim almaya parasının yetmemesiydi. Yani Romalı lejyonerlerin tam tersi bir durum olarak, Antik Mısır'da orduda yer almanın getirdiği prestij önemsizdi. Ayrıca çok iyi bir maaşı da yoktu. Askerlere ekmek ve biradan oluşan bir beslenme harçlığı ödenirdi.
İkinci olarak, ordunun silahları en yumuşak ifadeyse kalitesizdi. Ortalama bir birliğin bakır kılıçları ve hançerleri herhangi bir çarpışmada kırılabilirdi. Okçu olarak görevlendirilen birliklerde de durum farklı değildi. Menzili ve isabet hassasiyeti içler acısı olan tek bir kavisli yay kullanıyorlardı.
Kısacası, Eski Krallık ordusu, çok sayıda kötü eğitimli ve kötü donanımlı köylü birliklerinin düşmanın önüne atıldığı, 'nitelikten çok nicelik' yönteminin izlendiği bir insan topluluğuydu. İzlenen yol şüphesiz işe yarıyordu ama efektif değildi. Diğer büyük sorun ise Antik Mısır'daki her eyaletin bir dönemler bağımsız olması nedeniyle, şimdi Mısır imparatorluğunun himayesi altına girmekte zorlanmasıydı. Bu da bağlılık ve savaş motivasyonun sorun yaratacağı anlamına geliyordu. Tüm krallığı bir arada tutmak için güçlü bir hükümdara ve lider karizmasına ihtiyaç vardı.
Tam olarak bu durum Birinci Ara Dönem'i başlatan en önemli nedenlerden biriydi. Bu süre içinde firavunlar eyaletleri (nomlar) kontrol etmekte zorlandı ve Antik Mısır'ın büyük bir kısmının kontrolünü yitirdi. Daha önce tek bir güç olarak savaşan nome orduları artık birbirlerinin toprağını almak için savaşıyordu.
Orta Krallık'ta ciddi bir ordu
Antik Mısır'ı ve ordusunu karanlık dönemden kurtaran Orta Krallık dönemindeki kazanımlar olmuştur. Her şey Birinci Ara Dönemi sona erdiren II. Mentuhotep ile başladı. Tüm bunları, büyük Mısır ordusunu rakip hanedanları yıkmak ve Mısır'ı Teb merkezli tek bir hükümdar altında birleştirmeye yönelik kullanarak yaptı. Sina bölgesini tekrar bir araya getirmiş ve tüm nomları bir kez daha tek sancakta birleştirmişti.
Orta Krallık ordusu, Eski Krallık gibi çok sayıda küçük gönüllü gruplardan oluşmuyordu. Çünkü o dönemdeki Firavunlar, askeri eğitim almış yüksek donanımlı sürekli bir ordu ihtiyacını iyi anlamıştı. Mısır çarpışmalarla geçen bir dönemin sonrasında canlanırken, ordusunun kendini eğittiği nokta savunma yapmaktı; örneğin I. Senusret Buhen'de sınırı korumak için bir kale yaptırdı ve Aşağı Nubma'yı sömürge yaptı.
Bu dönemde askerliğin prestiji yükselmişti. Ordu mensuplarının büyük bölümü kendini yetiştirmiş kişilerdi. Artık kırılmayan silahlara ve en önemlisi daha güçlü zırhlara odaklanma zamanıydı. Orta Krallık bu hamlelerle ilerleyen dönemlerde yaşanacaklara hazırlanıyordu. Çünkü II. Mentuhotep ve sonra gelenler Eski Krallık ordusunun zayıflıklarını hiçbir zaman akıllarından çıkarmamıştı.
Mısır'da İkinci Ara Dönem
Her şeyde olduğu gibi sürekli yukarı çıkan bir gün aşağı inmeli ve elbette her güzel şeyin mutlaka bir sonu gelmelidir. Orta Krallık'ın çöküşüne doğru, o ana kadar kazanılan başarılar firavunları yozlaştırmış ve kendilerini zayıf düşürmüştü. Bu durum imparatorluğun yeniden bölünmesine neden oldu.
- Konuyla ilgili: Antik Mısır'da İkinci Ara Dönem
Herkes tarafından fark edilen zayıflık, Hiksosların Aşağı Mısır'ı istila ederek burada bir güç inşası yapmasına neden oldu. Firavun Merneferre Ay (uzun süre hükmetse de zayıftı) sarayından kaçtığında Hiksoslar Memfis'i alt üst etmişti. Bununla da kalmayıp Avaris'e kendi başkentlerini kurdular ve kendi dönemlerinin korkulan bir gücü oldular.
Fakat Hiksoslar zayıf değildi. Asyalı bir toplumdu ve askeri teknoloji aısından Mısırlıların çok önündeydiler. O döneme ait kaynaklara bakıldığında, katliamı seven bir topluluk olduğu iddia ediliyor. Yeni Krallık dönemindeki anlatılara göre Hiksoslar binlerce sivilin ölümünden sorumlu tutuluyor. Fakat buna dair hiçbir arkeolojik kanıt bulunamamıştır.
Antik Mısır bu dönemde Hiksoklar ve Kuşit Nubyalılar olarak iki sert düşman arasında kalmıştı. Fakat Mısırlılar zeki bir toplumdu. Hiksosların kendilerinden teknolojik olarak ileri olduklarını biliyorlardı. Öyleyse yapılacak tek bir şey vardı; bu teknolojisi "çalmak" ve kullanmak. Firavun Seqenenre Tere'nin, Kamose'nin ve son olarak I. Ahmose'nin yaptıkları da tam olarak bu oldu. Mısır ordusu derhal Hiksosların ekipmanlarını kopyaladı ve bunları hem onları hem de Nubyalıları yenmek için kullandı.
Mısırlılar Hiksoslardan çok önemli şeyler gördü ve öğrendi. Hiksoslar sayesinde artık süvari, savaş arabaları, daha etkili kompozit yaylara sahip oldular. Antik Mısır'ın Yeni Krallık döneminde artık durdurulamaz bir orduları vardı.
Mısır'da Yeni Krallık'ın yeni ordusu
1550-1069 yılları arasını kapsayan Yeni Krallık, Mısır'ın ağır sıklet kategorisinde çarpışmaya başladığı bir dönemdi. Ordu ilk başlarda, uzak kuzeydoğudan gelen yeni bir düşman olan Hititlerin ve tüm Mısır'ı yağmalayan Deniz Kavimleri'nin saldırılarıyla başa çıkmak zorunda kaldı.
Hititler çok iyi çarpışmalar yapmıştı ama savaş arabası odaklı orduları Mısır'ın daha güçlü ordusuna karşı koyamadı. Diğer yandan, Deniz Kavimleri Mısır'da büyük problemleri yol açmış, ancak yine de bu modern ordu kavimleri bastıracak ve devletin tamamen çökmesini durduracak kadar güçlüydü. Deniz Kavimleri hakkında pek hiçbir şey bilinmemektedir. Nereden geldiklerini ya da nereye gitmek istediklerini gerçekten bilmiyoruz.
Mısırlılar sadece Hiksoslardan teknolojilerini alıp öğrenmekle kalmamış, aynı zamanda Hiksosların teknolojisini ileri taşıyorlardı. Mısır savaş arabası daha hafif, daha hızlı ve diğer Orta Doğu ordularının onlara fırlatabileceği her türlü silahtan çok daha iyi silahlarla çevriliydi. Mısır savaş arabası ve kompozit yay, düşman saflarını kolayca yarabilen ölümcül bir birleşimdi.
Piyade birlikleri için yeni silahlar ve zırhlar yapıldı. Khopesh gibi silahlar Mısırlı piyadelere teknolojik yönden az gelişmiş komşularına karşı net bir avantaj getirmişti. Elbette bu teçhizatların üretimi pahalıydı ve bu nedenle birliklerin bireysel eğitimine olan önem daha da artırıldı. En sonunda üstün bir şekilde donatılmış ve eğitilmiş olarak savaşa çıkıyorlardı.
Zaman içinde Mısır ordusunun rolü değişti. Ordu artık savunma durumundan çıkmak istiyordu. Mısır daha sonra savaşı komşularına götürmüştü ve Nubya gibi bölgelerdeki işgaller Mısır'ın aralıksız olarak sınırlarının dışında konuşlanmış garnizonlara yatırım yapması gerektiği anlamına geliyordu. Dahası, daha sonra Asurlular ve Babilliler gibi güçlü ordularla karşılaşmaları Mısırlıların evlerinden uzakta savaşmalarını gerektirdi.
II. Ramses zamanında Mısır ordusunun 100.000 kişilik bir güce ulaştığı tahmin edilmektedir. Buna ek olarak Libyalı, Nubyalı ve Yunan askerlerden oluşan bölükleri de vardı. Bunlar genellikle paralı askerler olarak bilinse de, büyük olasılıkla köle olmak yerine asker olmayı seçen savaş esirleriydiler.
Antik Mısır ordusunun organizasyonu
Eski Krallık dönemindeki gönüllü nome ordularına kadar geriye gitsek bile bile, Antik Mısır ordusunun her dönem oldukça iyi organize olduğu biliniyor. Ancak, Mısır ordusunun diğer tüm yönleri gibi, bu organizasyon da zaman içinde en iyi haline ulaşmıştır. Eski Krallık farklı askeri birimlerden (okçular ve piyadeler) destek alıyordu, ancak iyi planlanmış bir ordu değildi.
Orta Krallık'ın birleşik ordusu askeri hiyerarşi düşüncesini ortaya koydu. Orduda firavunun emrinde orduyu yöneten bir başkomutan vardı. Başkomutanın altında da çeşitli rütbeliler yer aldı.
Son olarak, ordunun piyade, savaş arabası ve deniz kuvvetleri olmak üzere üç ana koldan oluştuğu dallara ayrılmış bir ordu fikrini ortaya atan Yeni Krallık olmuştur. Şimdi onlardan bahsedelim:
Antik Mısır ordusunda piyade
Piyadeler Yeni Krallık döneminde hem askere çağırılan hem de gönüllü askerlerden oluşuyordu. İster askere alınmış ister gönüllü olsunlar, ücret karşılığında savaşırlardı. Rütbeniz ne kadar yüksekse, o kadar çok maaş alırdınız. Piyadeler aynı zamanda yabancı 'paralı askerlerden' de oluşuyordu ve bunlar köle olmak yerine asker olarak hizmet etmeyi seçen esirlerdi. Piyadeler kullandıkları silahlarla rahatlıkla fark edilen çeşitli alaylardan oluşuyordu. Bunlar uzun menzilli okçular, orta menzilli mızrakçılar ve normal mızraklı askerler ile yakın menzilli birliklerden oluşuyordu.
Antik Mısır ordusunda savaş arabaları
Ordunun ikinci saldırı kolu savaş arabalarıydı. Bunu Antik Mısır'ın zırhlı birliği olarak düşünülebilir. Savaş arabaları atların çektiği, son derece hareketli silah platformlarıydı. Genellikle önde bir sürücü ve arkada ise silahını kullanan askerden oluşurdu.
Savaş arabası hafifti ama silahlarla yüklüydü; ok ve cirit sadakları, khopeshes (orak şeklinde Mısır kılıcı) ve savaş baltaları yanlara takılırdı. Kısa mesafelerde kendilerini savunabilirken, uzun mesafelerde düşmanı yok edebiliyorlardı. Bir tanesinin hızlanması bile yeterince korkutucuydu ama Mısırlılar bir seferde 100 savaş arabasından oluşan birlikler kullanıyordu. Bunlar düşmanın kanatlarını adeta bir bıçak gibi kesip arardı.
Savaş arabası tümenleri genellikle yenilmez olarak kabul görüyordu. Atlar ve savaş arabacıları genellikle en yeni ölçekli zırhlarla donatılmıştı ve bu da onları etkisiz kılmayı inanılmaz derecede zorlaştırıyordu. Zırh başlı başına onları dehşet verici kılıyordu. Bazı kaynaklar zırhın onlara kertenkele adam gibi görünmelerini sağladığını yazar.
Antik Mısır'da donanma
Mısır'ı çoğu zaman ve yanlışlıkla yalnızca çöl olarak düşünsek de, Antik Mısırlıların güçlü bir donanması vardı. Mısırlılar askerlerini her zaman teknelerle taşımışlardı, ancak Geç Orta Dönem'de donanma tek başına dikkate alınması gereken bir güç haline gelmişti.
Geç Yeni Krallık döneminde Mısır ordusu devasa boyutlardaydı ve tedarik ağı çok önemliydi. Askerlerini taşıyacak gelişmiş bir donanma olmasaydı, Mısır ordusu bu kadar etkili ve ölümcül olamazdı.
Antik Mısır ordusunun değerlendirmesi
Görülebileceği gibi, antik Mısır ordusu eksikliklerinden ders çıkarma konusunda çok hızlıydı. Her Antik Mısır çağında teknoloji ve taktiklerde bir ilerleme kaydedilmiş ve bu da Mısır ordusunun gezegendeki en sert savaş makinesi haline gelmesini sağlamıştır. Yeni Krallık döneminde, Mısırlılara meydan okumaya gelen herkes en sonunda acı yenilgiler almıştır.
Ne yazık ki, ordunun sınırsız gücü en sonunda kendi felaketi olacaktı. Ordunun maliyeti idare edilemez hale geldi. Mısır sonunda öyle bir noktaya ulaşacaktı ki, ordu kurmanın ekonomik yükü askeri zaferlerden elde edilen ganimet veya diğer kazanımlardan daha ağır basacaktı.
Daha da ilgi çekici olanı, büyük güç çoğunlukla büyük kibir getirir. Firavunlar giderek olan bitene karşı duyarsızlaştı ve en önemli ders olan, orduyu bu kadar büyük yapan kritik anları unuttu. Liderlik önlemez hızla zayıfladı ve geçmişin hataları tekrarlanmaya başladı.
Bir ordu ancak onu yönetenler kadar büyüktür ve en sonunda dünyanın gördüğü en büyük savaş güçlerinden biri, onu yönetenlerin elinde başarısız olmaya mahkum oldu.