Antik Mısır'da Birinci Ara Dönem

Birinci Ara Dönem boyunca Mısır iki güç odağı arasında bölünmüş, bu da yerel liderliğin artmasına, orta sınıfın yükselişine ve eşsiz sanatın seri üretimine yol açmıştır.

Eski Krallık'ın hemen ardından yedinci ve 11. Hanedanlıkları kapsayan Birinci Ara Dönem (yaklaşık MÖ 2181-2040) gelmiştir. Bu dönem bazen yanlış bir şekilde Mısır tarihinde tamamen karanlık ve kaotik bir dönem olarak tasvir edilir. Mısır'ın merkezi otoritesi henüz çökmüştü ve ülke artık Aşağı Mısır'daki (Feyyum'un güneyi) Herakleopolis ile Yukarı Mısır'daki (Nil'in kuzeyi) Teb arasında bölünmüştü. Tarihçiler uzun bir süre boyunca Birinci Ara Dönem'de yaygın yağma, ikonoklazm ve yıkımın meydana geldiğini varsaymışlardır. Ancak yeni araştırmalar, bu dönemi bir geçiş ve değişim dönemi olarak resmederek vurguyu kraliyetten sıradan insanlara kaydırmıştır.

Birinci Ara Dönem hanedanları


7. ve 8. hanedanlar

Mevcut bilgi eksikliği nedeniyle yedi ve sekizinci hanedanlardan nadiren bahsedilir. Doğrusunu söylemek gerekirse, 7. hanedanın var olup olmadığı bile tartışmalıdır. Manetho'nun MÖ 3. yüzyılda yayınlanan derleme tarihi Aegyptiaca bu dönem için tek kaynağımızdır. Bu iki hanedanlık döneminde Memfis hükümdarları, yönetim merkezi olmaya devam etmekle birlikte, kendi şehirlerinin dışında çok az etkiye sahipti. 7. hanedanlık döneminde Mısır'ı yetmiş kralın yönettiği söylenir ve bu hükümdarların peş peşe gelmesi anarşi için bir sembol olarak kullanılmıştır. Benzer şekilde kısa süren ve çok az kayıt altına alınan 8. hanedanlık da Birinci Ara Dönem'in başlangıcı olarak kabul edilmektedir.


Konuyla ilgili:


9. ve 10. hanedanlar: Herakleopolitan dönemi

Aşağı Mısır'daki Herakleopolis hem dokuz hem de 9. hanedanlık döneminde iktidarın merkeziydi ve birlikte Herakleopolitan Hanedanlığı olarak bilinirler. Bu Herakleopolitan hükümdarların Memfis'teki 8. hanedanın yerine geçtiğine ilişkin neredeyse çok az arkeolojik kanıt vardır. Birinci Ara Dönem hanedanlarının çoğunun hükümdarı Khety adını taşısa da, özellikle 10. hanedan çok sayıda kral değişikliği nedeniyle dengesiz bir seyir izlemiştir. "Khety Hanedanı" yakıştırması bu olgudan kaynaklanır.

Herakleopolitan hükümdarların otoritesi ve etkisi asla Eski Krallık'ınki kadar büyük olmasa da, Delta'da bir tür istikrar sağladılar. Bununla birlikte, kralların Teb (Theban) yetkilileriyle sık sık yaşadıkları anlaşmazlıkların bir sonucu olarak çeşitli iç savaşlar patlak vermiştir. Herakleopolis'in güneyinde özerk bir eyalet olan Asyut'ta, iki ana yönetim organı arasında güçlü bir nomarklar hattı ortaya çıktı.

Yönetici krallara bağlılıklarını ifade eden ve kendilerini kralların adıyla anan mezar yazıtlarının da gösterdiği gibi, Herakleopolitan hükümdarlarla sıkı ilişkilerini sürdürdüler. Refahları, sulama kanallarını etkin bir şekilde inşa etmelerinden kaynaklanıyordu, bu da bol miktarda mahsul almalarına, hayvan yetiştirmelerine ve bir orduyu idame ettirmelerine olanak sağlıyordu. Asyut nomarkları, çoğunlukla konumlarından dolayı Aşağı ve Yukarı Mısır kralları arasında bir tür denge unsuru olarak da görev yapmışlardır. 10. hanedanlık, Teblerin Herakleopolitan hükümdarları devirerek Mısır'ın genellikle Orta Krallık olarak bilinen ikinci birleşme sürecini başlatmasıyla sona erdi.

11. hanedan: Theban dönemi

Kral II. İntef Wahankh'ın steli. Kaynak,  Met Museum
Kral II. İntef Wahankh'ın steli. Kaynak, Met Museum

Yukarı Mısır 11. hanedanın ilk bölümü boyunca Teb egemenliği altındaydı. MÖ 2125 civarında öne çıkan bir Teb nomarkı olan İntef, Herakleopolis hanedanını devirmeye çalıştı. 11. hanedanın ilk hükümdarı olan I. İntef, Mısır'ın yeniden birleşmesine yol açan süreci başlatmıştır. Sonraki Mısırlıların onu "Büyük İntef" olarak anması ve onuruna anıtlar inşa etmesi, yönetimine dair çok az fiziksel kanıt günümüze ulaşmış olsa da liderliğine saygı duyulduğunu göstermektedir. I. İntef'in ölümünden sonra halefi I. Mentuhotep, Herakleopolis'e saldırma yolunda komşu nomları ele geçirerek Yukarı Mısır'ı birleşik bir hükümet altında birleştirdi.

Bu uygulamalar diğer hükümdarlar tarafından da sürdürülmüştür, özellikle de birçok erken hanedanın mezarlarını barındıran Abydos'u ele geçirerek meşruiyetini kanıtlayan II. İntef, kendisini Mısır'ın gerçek hükümdarı olarak ilan etti, takipçileriyle ilgilendi, tanrılar için tapınaklar ve anıtlar inşa edilmesini denetledi ve ma'at'ı yeniden kurmaya başladı. II. İntef Yukarı Mısır'ı birleştirdi.

Ölümünün ardından III. İntef, Herakleopolis'in kuzey yöneticilerinden Asyut'u ele geçirerek Theban bölgesinin nüfuzunu artırdı. Son olarak II. Mentuhotep, Herakleopolis'le kararlı bir şekilde savaşıp Mısır'ı kendi kontrolü altında birleştirerek önceki kralların çalışmalarını tamamladı ve Birinci Ara Dönem sona erdi. Ancak Birinci Ara Dönem'de gerçekleşen ilerlemenin Orta Krallık üzerinde kuşkusuz bir tesiri olmuştur. Nomarkların yardımıyla bu dönemin kralları Mısır'ın en istikrarlı ve zengin uygarlıklarından birini kurmuş ve bu süre zarfında gerçekten dikkate değer bazı sanat eserleri üretilmiştir.

Birinci Ara Dönem'de Mısır sanat ve mimarisi

Kraliyet Mühürdarı Neferiu'nun Sahte Kapısıa
Kraliyet Mühürdarı Neferiu'nun Sahte Kapısı

Bu dönemde toplumun gelir düzeyi artıyor. Eskiden ayrıcalıklı olan etkinliklere işçi sınıfının para ödeyebilmesi, ürünlerin kalitesinin düşmesine neden olmuştur. Tahmin edileceği üzere, seri üretim ürün kalitesinin düşmesine yol açmıştır. Yoksul insanlar çok az deneyim ve yeteneğe sahip bölgesel ustalarla idare etmek zorunda kalırken, kraliyet sarayı ve aristokrasi çok yetenekli ve en iyi eğitimli zanaatkârların mal ve hizmetlerini satın alabiliyordu. Dönem, Eski Krallık'a kıyasla nispeten basit ve hoyrat olduğundan, dönemin birçok tarihçisi Birinci Ara Dönem'i Mısır'da siyasi ve kültürel bir duraklama dönemi olarak değerlendirmiştir.

Yönetimdeki krallıkların yaptırdığı sanat eserleri muhtemelen içlerinde en sofistike olanıdır. Herakleopolitan hükümdarlar hakkında çok az şey bilindiğinden ve dolayısıyla hükümdarlıkları sırasında ortaya çıkan sanat tarzı hakkında da pek az şey olduğundan, Herakleopolitan estetiğini sergileyen oyma anıtların sayısı oldukça azdır. Bununla birlikte, Teb hükümdarları otoritelerinin meşruiyetini kanıtlamak amacıyla çok sayıda sanat eseri sipariş etmek için birkaç yerel kraliyet atölyesi kurmuş ve böylece benzersiz bir Teb üslubu ortaya çıkmıştır.

Bölgedeki zanaatkârların ve esnafın geleneksel konulara kendi yaklaşımlarını katmaya başladıklarına dair günümüze ulaşan sanat eserleri bulunmaktadır. Renkli duvar resimleri ve hiyeroglifler, çok çeşitli birincil ve ikincil tonların kullanıldığı çarpıtılmış insan figürleriyle doludur. Eski Krallık döneminden itibaren sanatçılar yaşlı erkekleri yuvarlak karınlı ve dar omuzlu olarak resmetmeye başlamıştır.

Yeni Krallık mezarları yapı bakımından Eski Krallık'taki öncüllerinden daha küçük ve daha az karmaşıktı. Kurbanların tasvir edildiği mezar kabartmaları ve heykeller de benzer şekilde basitleştirilmiştir. Dikdörtgen ahşap tabutlar kullanılmaya devam etse de, Herakleopolis Dönemi'ne kadar daha sade olan süslemeler giderek daha karmaşık hale gelmiştir. Güneyde yer alan Teb'de, geniş ailelerin defnedilmesi için kayaya oyulmuş büyük saff (sıra) mezarlar inşa etme modeli başlamıştı. Sütunlar ve avlular mezarların dışını süslerken, belki de Teb'deki eğitimli zanaatkâr sıkıntısı nedeniyle mezar odalarının içi süslenmeden bırakılmıştır.

Birinci Ara Dönem hakkında kilit noktalar

Güç dengesi değiştikçe, Eski Krallık hanedanları Mısır'ı etkin bir şekilde kontrol etme kabiliyetlerini kaybederek Birinci Ara Dönem'i başlattılar. Merkez hükümet zayıfladıkça, bölgesel valiler de kendi eyaletlerinin idaresini ellerine aldılar. Piramitler gibi anıtsal yapıların inşası için artık güçlü bir merkezi otorite yoktu. Dolayısıyla bu büyük işgücünün faaliyetlerini koordine edebilecek tek bir kişi de yoktu.

Bununla birlikte, Mısır uygarlığının tamamen dağıldığı iddiası biraz tek yanlıdır. Bu, üst sınıfın bir üyesinin bakış açısından doğru olabilir; geleneksel Mısır hükümeti kavramı kralı ve onun başarılarını ve üst sınıfın önemini vurguluyordu, ancak merkezi güç azaldıkça, sıradan insanlar seslerini duyurabildiler ve kendi izlerini bırakabildiler. Üst sınıf, spot ışıklarının artık hükümdarın değil, bölgesel nomarkların ve onların bölgelerinde yaşayan insanların üzerinde olduğunu fark ettiğinde, bu muhtemelen moralleri için büyük bir darbe oldu.

Arkeolojik ve epigrafik bulguların da ortaya koyduğu gibi, orta sınıf ve işçi sınıfı arasında canlı bir kültür vardı. Mısır toplumu, başta bir hükümdar olmadan geleneksel sosyal yapısını korumuş ve monarşik bir sistem altında daha düşük sosyal statüde olanlara kapılarını açmıştır. Her ne kadar sadece zenginler kendi mezarlarını inşa ettirebilecek imkanlara sahip olsalar da, alt sınıflar da sonunda bunu fark etmiş ve kendileri için mezarlar yaptırmaya başlamışlar, çoğu zaman da, dürüst olalım, uzmanlık ve yetenekleri az olan yerel zanaatkarları kullanmışlardır.

Kerpiç taştan daha ucuz olsa da, onun kadar uzun ömürlü değildir ve bu mezarların birçoğunun yapımında kullanılmıştır. Mezar girişlerini işaretlemek için taş dikilitaşlar da yaptırılmış ve bunların birçoğu korunmuştur. Mezar sakinlerinin hayatlarını anlatmakta, genellikle memleketlerinden ve orada sahip oldukları liderlikten övgüyle bahsetmektedirler. Artık Birinci Ara Dönem'in daha sonraki Mısırlılar tarafından düşünüldüğü kadar kaotik ve kasvetli olmadığını biliyoruz.

Kerpiç taştan daha ucuz olsa da, onun kadar uzun ömürlü değildir ve bu mezarların birçoğunun yapımında kullanılmıştır. Mezar girişlerini işaretlemek için taş dikilitaşlar da yaptırılmış ve bunların birçoğu korunmuştur. Bu dikilitaşlar orada yatanların hayatlarını anlatmakta, tipik olarak memleketlerinden ve o memlekette sahip oldukları liderlikten övgüyle bahsetmektedir. Artık Birinci Ara Dönem'in daha sonraki Mısırlılar tarafından düşünüldüğü kadar kargaşa ve sıkıntı dolu olmadığını biliyoruz.