Bu makalede Avrupa'da modern tiyatro tarihinin gelişimi ele alınmaktadır. Avrupa tiyatrosunun bilinen modern biçimi, XVI. yüzyılda oyun konularının geniş bir ilgi alanına hitap eder hale gelmesine ve seyirci kitlesinin artmasına koşut olarak, oyun yazarları, tasarımcılar ve oyuncuların hünerlerini, kilise sınırlarının dışına çıkarmalarıyla birlikte gelişmeye başladı. Yeni dramaların çoğu, sanatlarını köylerin yeşil alanlarında veya kent meydanlarında icra eden gezici oyuncular tarafından veya saraylarda, soyluların evlerinde, üniversitelerde gösterime sunulmaktaydı.
Avrupa'da modern tiyatro tarihi
Bu yeni oyun türünde krallar ve kraliçelerin efsanevi öykülerinin yanı sıra, karı koca arasındaki kıskançlık, köylüler arasındaki rekabet, efendiler ile hizmetkarları arasındaki zaman zaman eğlenceli, bazen de acı ilişkiler gibi günlük konular da hikaye edilmekteydi.
İngiltere'de Elizabeth dönemindeki dönüşüm, profesyonel tiyatro kumpanyalarına bağlı olan Shakespeare, Marlowe ve Ben Jonson gibi yazarlar sayesinde mümkün oldu. XVI. yüzyılın sonlarında Lonra'da ilk yerleşik tiyatrolar olan açık hava tiyatroları inşa edildi. Daha sonraları I. James ve I. Charles dönemlerinde kapalı tiyatrolar yapıldı. Mimarlar öncülüğünü 1580 yılında Vicenza'da, Eski Roma döneminin bir rekonstrüksiyonu olan Olimpico Tiyatrosu'nu yaratan Andrea Palladio'nun yaptığı İtalyan modellerden etkilendiler.
İngiltere'de İnigo Jones, Fransa'da Giacomo Torelli ve İtalya'da Nicola Sabbatini bu sahnelerde, incelikle hazırlanmış ışıklandırma efektleri ve hareket ettirebilen sahne dekorları geliştirdiler. Bunlar Avrupa'da oyun yazarı, oyuncu ve yönetmenlerin yolunu açtı, çalıştıkları veya oyunlarının sergilendiği tiyatrolarda pay sahibi olabilmelerine ve onları kontrol edebilmelerine zemin hazırladı.
"Türedi Karga"
Shakespeare, oyunlarının konularını ve karakterlerini, çok okuyarak ulaştığı geniş birikimi sayesinde yarattı. İngiliz tarihi için çağdaşı Raphael Holinshed'in Chronicles'ından, Roma dönemine ait oyunlar için de Yunanlı biyografi yazarı Plutarch'tan yararlandı. Tiyatro için çalışan bir işçiydi ve başarıları arkadaşları tarafından gıpta edilerek izleniyordu. 1592 yılında rakibi olan oyun yazarı Robert Greene Shakespeare'i "Bizim tüylerimizle güzelleşen türedi karga" olarak adlandırmıştı.
Gizem ve Mucize
Birçok araştırmacıya göre tiyatronun köklerinden biri, XII. yüzyılın sonları ve XIII. yüzyılda insanların, dili Latince olan kiliselerden çıkarak sokaklara taşıdıkları ve kendi ana dillerinde sürdürdükleri törensel gösterilerdir. Fransa'da sunulan görkemli törensel oyunlar Kitabı Mukaddes'e dayanan "gizem" ve azizlerin yaşamlarındaki olayları dramatize eden "mucize" oyunlarıydı. Mucize oyunu dizileri Kuzey İngiltere'de de popülerdi ve birkaç gün sürüyordu. Oyuncular bazen, çoğunlukla çeşitli loncaların kendi zanaatlarıyla ilgili oyunları destekledikleri gösterilerini, tekerlekli sahneleriyle şehrin bir yerinden diğerine taşıyor, izleyiciler de oyuncuları takip ediyordu.
Elizabeth döneminde, işkence ve kanlı olayları vurgulayan Ortaçağ'ın mucize oyunlarını, diğer şiddet içerikli bir drama türü, "intikam trajedileri" adı verilen klasik Romalı oyun yazarı ve filozof Seneca'yı anımsatan oyunlar takip etti. Thomas Kyd'in kanlı bir cinayet öyküsü olan ve 1580 yılında Londra'da yazmış olduğu Spanish Tragedy (İspanyol Trajedisi) adlı eseri dönemin en popüler oyunlarından biriydi.
"Zekiler"in trajedisi
XVI. yüzyılın sonlarında tiyatronun popüler olmasıyla yeni oyunlara karşı bir açlık oluştu. Bu gereksinim Oxford ve Cambridge'de eğitim almış, "üniversiteli yazarlar" olarak bilinen bir grup yazar tarafından karşılandı. Bu grubun liderliğini oyun yazarı ve şair Christopher Marlowe yapıyordu. Doktor Faustus, The Famous Tragedy of The Rich Jew of Malta (Maltalı Zengin Yahudi'nin Ünlü Trajedisi), Tamburlaine the Great (Büyük Timurlenk) ve İkinci Edward gibi epik dramlarında Marlowe açık ölçüye yeni bir esneklik ve güç kazandırdı.
Her mevsimin oyunları
Shakespeare püritenlerin tiyatroya karşı itirazlarına cesurca göğüs gerdi ve zorba hükümdarların eleştirisinden kadın-erkek ilişkilerine (o günlerde kadın rollerini erkek oyuncuların oynamasıyla vurgulandı) konuları ele aldı. Shakespeare'in oyunları o gün bu gündür dünyanın dört bir yanında ve sayısız dilde yorumladı; onun oyunlarına dayanan operalar, baleler, müzikaller ve filmler yapıldı. Avrupa'da modern tiyatro tarihi için en önemli isim kesinlikle Shakespeare'dir.
Han avlusundan kapalı tiyatrolara
Londra'daki Swan ve Globe gibi ilk halka açık tiyatrolar XVI. yüzyılın sonlarında inşa edildi. Üzeri açık ve daire şeklindeki (Shakespeare Globe Tiyatrosu'nu "Bu ahşap O" diye adlandırmıştı) bu tiyatrolar, daha önce aynı amaçla kullanılan han avlularından esinlenmişti. Sahne uzun bir platformdan oluşuyordu, arkasında üstü kapalı bir bölüm, üç tarafında seyirciler için sıralar vardı. Oyun başlayacağı zaman bir bayrak dalgalandırılıyordu. Tiyatro severler soylulardan bir peni ödeyerek oyunu ayakta seyreden basit zevklere sahip insanlara doğru sıralanıyordu. 1600'lü yılların başında inşa edilen kapalı tiyatrolar bu mekanlara çekilen üst sınıfa mensup seyircileri, açıkta sergilenen oyunların seyircisinden ayırdı.
Şenlik, müzik ve cinayet
Ben Jonson oyun yazarı olarak Shakespeare'den sonra geliyordu ve Londra'daki Mermaid Meyhanesi'nde onunla "parlak zeka savaşlarına" girişiyordu. Jonson Every Man in His Homour (Herkes Kendi Havasında), Bartholomew Fair (Bartholomew Panayırı) ve Volpone gibi çağının en önemli hicivli oyunlarını kaleme aldı. I. James sarayının gözdesiydi ve olağanüstü müzikal eğlenceler hazırlanıyordu. Şiddete yatkın bir mizaca sahip olduğu bilinen Jonson 1598 yılında bir tartışma esnasında arkadaşı olan bir aktörü öldürdü. İdamdan zor kurtularak kısa süre hapis yattı ve başparmağı damgalandı.
Sahnedeki centilmen
Yüzyıllar boyunca serseri muamelesi görmüş olan aktörler, Elizabeth döneminde saygınlık kazandılar. Bu olumlu gelişmenin başlıca nedeni artık Leicester ve Southampton kontları gibi soylular tarafından himaye edilmeleri ve bizzat Kraliçe tarafından teşvik görüyor olmalarıydı. O günlerin önde gelen iki aktörü trajedi oyuncusu Richard Burbage ve komedi oyuncusu William Kemp'ti. Erkek kardeşi Cuthbert 1599 yılında Londra'daki Globe Tiyatrosu'nu inşa etmiş olan Burbage, Shakespeare'in oyunlarında III. Richard, Romeo, V. Henry, Hamlet, Othello ve Kral Lear rollerini canlandırdı. Kemp de aktörünlerin edindiği yeni sosyal statünün keyfini çıkarıyordu: "Dick Burbage ve Will Kemp'i tanımayan bir centilmen sayılamaz!"
Tutkular ve Onur
Fransa'da XVII. yüzyıla kadar daha çok İtalyan oyun yazarlarının klasik oyunları sergilenmekteydi. Daha sonraları XIII. Louis'nin başbakanı Kardinal Richelieu, kendi ülkelerinde yaratılan oyunları tanıtmakla görevlendirildi. Paris'te yepyeni bir tiyatro açıldı ve 1637 yılında Pierre Corneille'in efsanevi İspanyol kahraman El Cid'in serüvenlerini anlatan manzum eseri Le Cid sergilendi. Oyunun Fransız dramasının başlangıcını temsil ettiği söylenir.
Corneille'in tiyatrosunu 1660'lardan itibaren Jean Racine'in Andromaque, Iphigenie ve Phaidra adlı eserleri gibi büyük klasik trajediler izledi. Racine 1677 yılında ününün zirvesindeyken XIV. Louis'nin hükümdarlık döneminin resmi tarihini kaleme almak amacıyla çekildi. Fransız oyun yazarları, insanoğlunu esir eden tutkuları ve tutkuları gemlemenin onurunu anlattılar.
İspanya'nın altın çağının oyun yazarları
İspanyol yazar Miguel de Cervantes borçlarından dolayı Sevilla'da hapis yatarken, 1597 yılında, çılgın ve yürekli bir şövalyenin serüvenlerini konu alan başyapıtı Don Kişot'u yazmaya başladı. Sıklıkla sahneye uyarlanan bu roman ona hemen başarı kazandırdı. III. Felipe bir gün bir kitabın üzerine eğilmiş durumda kahkahalara boğulan bir adamla karşılaştığında "Ya delidir, ya da Don Kişot'u okuyor" diye yorumladı.
Cervantes 30'dan fazla oyun yazdı, fakat 1600'lü yılların başında en üretken ve nüfuzlu İspanyol oyun yazarı Lope de Vega'ydı. 1614'te yazdığı kırsal yaşam draması Fuente Ovejuna (Koyun Pınarı) Avrupa'nın sosyal ayaklanmayı konu edilen ilk oyunu olarak kabul edilir. Cervantes ve Lope, dindar oyun yazarı Pedro Calderon'la birlikte İspanyol tiyatrosunun altın çağını başlattılar.
Herkese göre oyunlar
Fransa Kralı XIV. Loius tiyatroyu tüm tebaasına ulaştırabilmek amacıyla 1680 yılında, dünyada türünün ilk örneği olan bir ulusal tiyatro kurdu. Bu amaçla Paris'te bulunan ve bir tanesi önceleri aktör ve oyun yazarı Moliere tarafından işletilen üç kumpanyayı birleştirdi. Bu yeni tiyatroya, rakibi Comedie İtalienne'den ayrılabilmesi için Comedie Française adı verildi.
Oyunseverler zengin komedileri ve güçlü dramaları görebilmek için akın ettiler. Napolyon Bonapart'ın 1812'de Moskova'dayken seferinin kurallarını yeniden gözden geçirdi. Aktörler bir yıllık deneme süresinden sonra sabit maaşa bağlanıyor, daha sonra da sürekli bir iş ve rahat bir emeklilik sahibi olabiliyorlardı. Avrupa'da modern tiyatro tarihi sürecinin en önemli gelişmesi bu olabilir. Zira Napolyon Rusya'da önemli bir yenilgi almıştı.
Duygularla alay etmek
Köklerini İtalyan folklorundan ve eski karnaval oyunlarından alan, yetenekli profesyonel oyuncuların yer aldığı commedia dell'arte, XVI., XVII. ve XVIII. yüzyıllarda Avrupa'da gelişti. Bu tiyatroda önceden yazılmış sahne ve diyaloglara değil, aktörlerin bir taslak etrafında kendi eylemlerini ve konuşmalarını yaratabilme yeteneğine güveniliyordu. Aktörler oyunların değişiklik ve farklı tatla katabilmek amacıyla mim sanatını, dansı, şarkıları ve akrobasiyi kullanıyor, komik yanlış anlaşmalara neden olan farklı lehçeler kullanıyorlardı.
Her aktör soytarı Harlequin, sevgilisi tarafından aldatılmış ve terk edilmiş Pantaloon veya kendini beğenmiş kaptan Scaramuccia gibi yerleşik bir karakteri canlandırıyor, kolaylıkla tanınabilen bir maske ve kostüm taşıyordu.