Sovyetler Birliği'ndeki zayıflamaya bağlı olarak 1970'ler ve 1980'lerde Yugoslavya devletlerinde ulusal ve etnik duyguların yeniden canlanmasına tanık olundu. 1991'e gelindiğinde Bosna-Hersek artık bağımsızlık istiyordu. O zamanlar Bosna'da üç grup insan vardı: Bosnalı Hırvatlar (~%15, Roma Katolik), Bosnalı Sırplar (~%30, Sırp Ortodoks Hristiyan) ve Bosnalı Müslümanlar (~%50, İslam). Başkent Saraybosna'daki Bosna hükümet merkezindeki çoğunluğu oluşturan Bosnalı Müslümanların adı 1993 yılında Boşnak Meclisi tarafından Boşnaklar olarak değiştirildi. Dönemin Sırpları gibi Bosna hükümeti de güçlü şekilde bağımsızlık arıyordu ancak Yugoslav lider Josip Broz Tito milliyetçi hareketleri açıkça tehdit etti. Ardından Bosnalı Sırpların politik lideri Radovan Karadziç de öfkesini açık şekilde dile getirdi.
Bosna Savaşı'nın tarihi
Radovan Karadziç, eğer Bosnalı Hırvatlar ve Boşnaklar, Sırpların çoğunlukta olduğu Yugoslavya'dan ayrılmakta ısrar ederse kan dökmekle tehdit etti. Karadziç, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç'in desteğiyle Bosna'daki Boşnaklar ve Boşnak Hırvatlara karşı soykırım ve etnik temizlik savaşı başlattı. Karadziç, Sırp JNA Ordusu ve daha da önemlisi Bosna Sırp Ordusu'ndan destek aldı. Bosna Sırp Ordusu, General Ratko Mladiç'in doğrudan komutasındaydı ve Bosna'nın doğu bölgesini ele geçirerek "Sırp Cumhuriyeti" demeye başladı. Bosna Savaşı sırasında birçok zulüm meydana gelmiştir ancak aşağıda en kötü üne sahip üç olay vurgulanıyor.
Bosna Savaşı: Saraybosna Kuşatması
Saraybosna'nın Nisan 1992'de kuşatılması ile Bosna Savaşı dönülmez bir yola girdi. Çatışmalar neredeyse dört yıl (resmi olarak 1.425 gün) sürdü. Hem Boşnak ve Bosnalı Hırvat savunma güçlerinden hem de şehrin içinde kısılı kalan sivillerden 100.000 kişi öldü (yüzde 80'i Boşnaklardır). Kuşatmanın kötü ünü birkaç nedenden gelir: Vatandaşları ölüme sürükleyen sefil hayat koşulları, Bosnalı Sırp keskin nişancıların Saraybosna'daki ana bulvarı tutarak geçmeye çalışan herkese ateş etmesi, savaş gazetecilerinin ve muhabirlerin kaldığı Holiday Inn oteli, kuşatmanın çok uzun sürmesi ve ancak 1995 sonlarında NATO, Bosna ve Sırbistan'daki Bosna Sırp mevzilerini bombalamasıyla durması.
Bosna Savaşı: Mostar Köprüsü'nün yıkımı
Markale'de (pazar yeri) siviller bombalandı. Nihayetinde kendi ismini de korumak isteyen NATO sonunda müdahale etmeye karar verdi. NATO, 30 Ağustos 1995'te Bosna Sırp ordusuna karşı bir bombalama harekatı başlattı (Kararlı Güç Harekatı). Bosna Sırpları soykırımı durdurmaya karar verdi ve Dayton, Ohio'da BM destekli bir barış anlaşması müzakere edildi. Dayton Barış Anlaşmaları olarak da bilinen Dayton Anlaşması, 14 Aralık 1995'te Paris'te imzalandı ve Bosna Savaşı sona erdi. Geride akıllarda kalan sayısız sorudan biri şu oldu: Ölen insanlar Müslüman olmasaydı Birleşmiş Milletler'in tepkisi ne olurdu? (Soykırıma göz yuman BM Barış Gücü Hollandalılardan oluşuyordu ve geçtiğimiz günlerde Hollanda hükümeti tarafından hizmetleri için 5.000 Avro takdir ödemesi almışlardır.)
Bosna Savaşı'nın ardından
Dayton Anlaşması'nın sonucunda Bosna Hersek Federasyonu (BHF) adlı bir Hırvat-Boşnak federasyonu ile Sırp Cumhuriyeti arasında bölünmüş federal bir Bosna oluşturuldu. BHF eskiden Bosna'nın batısı ve orta kesimiydi ve çoğunlukla Boşnaklar ve Bosnalı Hırvatlar tarafından yönetiliyor. Doğu BHF sınırındaki Saraybosna, BHF'nin başkentidir. Çoğunlukla Bosnalı Sırpların yaşadığı Sırp Cumhuriyeti ise kuzey ve güneydoğu bölgelerinden oluşuyor ve Brcko Bölgesi denilen ortak bir BHF / Sırp Cumhuriyeti özyönetim bölgesi var. Sırp Cumhuriyeti'nin başkenti ve hükümet merkezi olan Banja Luka, Belgrad'daki Sırp hükümeti ile ittifakını sürdürüyor, ancak Sırp Cumhuriyeti ne Sırbistan'ın parçası ne de kendi başına bir ülke. BHF gibi, Sırp Cumhuriyeti de federalleştirilmiş Bosna Hersek'teki coğrafi bir bölge ve siyasi bir varlık.
Bosna Kasabı
Uluslararası Adalet Divanı, Bosna'nın Sırbistan'a açtığı tarihi hukuk davasındaki kararını 2007'de açıkladı. Mahkeme Srebrenitsa'daki katliamı soykırım olarak nitelendirdi ve Sırbistan'ın bunu "engelleyebileceğini ve engellemiş olması gerektiğini" söylese de ve işleyenleri cezalandırsa da Sırbistan'ı soykırımdan suçlu ilan edemedi.
Dört yıldan uzun süren ve yaklaşık 600 tanığın ifadesini içeren duruşmanın ardından divan "Bosna Kasabı" lakaplı Mladiç'i Kasım 2017'de soykırım yapma ve insanlığa karşı işlenmiş diğer suçlardan suçlu buldu. Mahkeme 74 yaşındaki eski generali ömür boyu hapse mahkum etti. Ondan önceki yıl Karaciç de işlediği savaş suçlarından müebbet hapse mahkum edilmişti ancak Mladiç'in mahkumiyeti uzun süredir ertelenmişti. Bu karar divanın son büyük kovuşturması oldu.