Büyük Katerina (veya II. Katerina) kimsenin bilmediği bir Alman prensesi olarak dünyaya geldi. Fakat Rus İmparatorluğu'nu tek başına yönetebilecek güce erişen, en büyük kadın hükümdar olacaktı. II. Katerina henüz küçük yaşlarda dahi Rusların hükümdarı olma arzusuna sahipti. Bu amaç uğruna, tahtı ele geçirmek kocasına yönelik bir darbe planladı.
Büyük Katerina'nın felsefeye olan derin merakı, Rusya'da kültürel devrimler gerçekleştirmesine ve özellikle Rusların dış politikasına farklı bir yön çizmesini sağladı. Farklı fikirlere sonsuz açıklıkla yaklaşmasına rağmen, hiçbir zaman radikal reform hedeflerine ulaşamaması da kendisine has bir çelişkiydi.
Prenses Sophie'den Büyük Katerina'ya
Büyük Katerina 1729 yılında doğdu. O yıllarda Kutsal Roma İmparatorluğu'na ait olan Prusya'nın Stettin kentinde başlayan yaşamı, prenses olmasına rağmen ilginçlik barındırmıyordu. Gerçekten de, II. Katerina aslında Anhalt-Zerbst Prensesi Sophie idi ve Alman egemen sınıfa özgü bir eğitimden geçirildi. Bu eğitimde en başta görgü kuralları olmak üzere, Fransızca ve Lütercilik teolojisi dersleri yer alıyordu.
Evet, bir prenses olabilirdi fakat ailesinin maddi durumu güçlü değildi. Öncelikle şunu belirtmemiz gerek; Sophie'nin annesinin soylular ve kraliyet üyelerinden oluşan zengin akrabaları vardı. Fakat diğer yandan Kutsal Roma İmparatorluğu'ndaki egemen birimler 300'ü aşıyordu ve çoğu küçük ve zengin değildi. Bu durumda bu aileleri kurtarabilecek tek şey, prenslerin siyasi evlilikler yaparak konumunu güçlendirmesiydi.
Prens Sophie, daha sonra Rus Çarı olacak olan III. Petro (Peter) ile 10 yaşındayken yüz yüze geldi. O dönemlerde ona karşı bir ilgisi yoktu. III. Petro'nun annesi, Büyük Petro (I. Petro)'nun kızıydı ve kendisi de bir Alman prensiydi. III. Petro'nun halası Rus İmparatoriçesi Elizabeth, daha 15 yaşında olan Prenses Sophie'yi sarayına davet etti. Sophie Rusya'ya ayak bastığında ilerideki teyzesinin, müstakbel eşinin ve en önemlisi Rus toplumunun desteğini almak için çaba gösterdi. İlk önce kendini Rus dilini öğrenmeye yöneltti ve henüz o yaşlarda Rus tacını giyebilmek için her şeyi yapmaya hazırdı.
Diğer yandan ailesi, Sophie'nin Lütherciliği terk edip Doğu Ortodoksluğunu kabullenmesine karşı çıkarken, Sophie 28 Haziran 1744'te kiliseye üye olmuş ve ismini Catherina (Ekaterina) Alekseyevna olarak değiştirmişti. Ertesi gün nişanlandı ve 21 Ağustos 1745 tarihinde St. Petersburg'da evlendi. Kendisi 16, III. Petro ise 17 yaşındaydı.
Büyük Katerina ve Petro'nun arasındaki bağ en başından itibaren uyumlu değildi. Her ikisi de evlilik dışı ilişkilere yöneldiği için, II. Katerina'nın çocuklarının babalarına dair hep bir şüphe oluşmuştu. Sonraki yıllarda Rus Çarı olan oğulları I. Paul (Pavel), Katerina ve Petro'nun evliliklerinden dokuz yıl sonra doğdu. Hatta evliliklerinin düğünün üstünden yıllar geçmesine rağmen tamamlanmadığı iddia ediliyor. Dedikodulara rağmen Paul (Pavel), Petro'nun oğlu olarak sahiplenildi. Ancak Katerina'nın daha sonra doğuracağı iki çocuktan birisi bir aşkın çocuğu olarak kabul edilirken, diğeri açık şekilde Kont Grigory Orlov'un oğluydu.
Rus İmparatoriçesi Elizabeth yirmi yıllık hükümdarlığın sonrasında Ocak 1762'de yaşamını yitirdi. II. Katerina'nın kocası III. Petro yeni çar olduğunda, kendisi de ikinci güç olarak tahta ortak olmaya çalışacaktı. Ancak III. Petro hükümdarlığını altı ay sürdürebildi. Çünkü Petro'nun Yedi Yıl Savaşı sırasında Prusya'ya ilgi gösteren karakteri, iki ülke aynı tarafta olmamasına rağmen Rusya'nın Prusya kuvvetlerini geri çekmesine neden oldu. Bu hamlesi Rus askeri komuta kademesini kızdırdı. Diğer yandan, III. Petro'nun modern iç reformları da alt sınıf soylular arasında tepki görüyordu.
Büyük Katerina'nın komplo planını çok önceden planladığı söylenir. 1749 gibi çok yeni bir tarihte hedefine İmparatoriçe Elizabeth'i koymuş ve komplolar düşünmüştü. Fakat tahta kocası çıkınca, Grigory Orlov ve kardeşlerinin yardımıyla orduyu arkasına almasını da bilecekti. Katerina 8 Temmuz 1762 gününün akşam saatlerinde, kendi darbe ekibinde olan bir ismin III. Petro tarafından tutuklandığını duydu. Artık tüm planını başlatmasının zamanı gelmişti.
Ertesi sabah İsmailovski alayına hitap ederek, askerlerden kendisini eşinden korumalarını istedi. Hemen sonra Semenovsky Kışlası'na yola koyuldu ve burada din adamları kendisini tahtın tek sahibi olarak yüceltmek için bekliyordu. III. Petro, deniz filosunun, ordunun ve meclisin II. Katerina'ya bağlı olduğunu fark edince tutuklandı. Elbette tahtan çekilmek dışında bir şey yapmadı. Sekiz günün ardından yaşamını yitirmesi ilginçti. Ölüm nedeninin hemoroidal kolik ve apoplektik inme olduğunu yazıldı. Fakat çoğu tarihçiye göre suikast sonucu öldürülmüş ve ölüm belgeleri değiştirilmişti.
Büyük Katerina'nın Rus dış politikası
Büyük Katerina 22 Eylül 1762'de naip imparatoriçe olarak tacı aldı. Hükümdarlığı döneminde dış politika, ekonomi, hükümet mekanizması ve özellikle Rus serflerine yönelik hamlelerde ön plandaydı. Ayrıca özel ilgi alanı olan eğitim ve dini konular üstüne düşünecek, sanat ve kültüre ayrı bir yer açacaktı.
Büyük Katerina komşu ülkeler için ürpertici bir hükümdardı. Onun varlığında Rus İmparatorluğu'nun toprakları 520.000 kilometre genişlerdi. Bu toprakları elbette Osmanlı İmparatorluğu'ndan ve Polonya-Litvanya Birliği'nden alacaktı. Ruslar, 1768-1774 Rus-Türk Savaşı sayesinde Karadeniz'e ve günümüzdeki Ukrayna'nın geniş bir bölümüne erişmeye başladı. Rus Devlet Konseyi 1770 yılında Kırım'ın bağımsızlığına yönelik bir açıklama yaparken, II. Katerina 1783'te Kırım'ı topraklarına dahil etmeyi sürdürdü. Bir diğer Rus-Türk Savaşı 1787-1792 yılları arasında yaşandı. Bu savaşla beraber Ruslar hem Kırım üzerinde koz kazanmış hem de topraklarını genişlemeye devam etmişti.
II. Katerina tahtta olduğu olduğu müddetçe Polonya-Litvanya Birliği'ne özel ilgi gösterdi. Aşklarından birisini 1764 yılında Polonya-Litvanya yönetimine getirdi. 1768-1773 yılları arasında kendisine ayaklanan Bar Konfederasyonu'nu bastırdı. Polonya – Litvanya Birliği'nin büyük bölümünde Rus İmparatorluğu'nun yönetiminde olan bir sistem kurdu ve 1792 Polonya – Rus Savaşı'nı yönetti. Ruslar, 1795'te Polonya'nın parçalanmasını sonuçlandırarak Birlik topraklarını Prusya ve Avusturya arasında dağıttı.
Ruslar Büyük Katerina döneminde daha fazla toprak üstünde hak iddiasında bulunurken, diğer yandan bu toprakların batısındaki Avrupa ülkelerinin savaşlarında arabulucu rolüne soyunuyordu. Örneğin, Prusya ve Avusturya arasındaki Bavyera Veraset Savaşı'nda (1778-1779) arabuluculuk yapmak için Almanya topraklarına ordu göndermemişti. Kurmuş olduğu Silahlı Tarafsızlık Birliği ile Amerikan Bağımsızlık Savaşı günlerinde İngilizlerin tarafsız ülke gemilerinde arama yapmasını engellemeye çalıştı. İmparatorluk 1788-1790 yılları arasında İsveç'le savaş içindeydi ve bu savaş ele geçirdikleri toprakların geri verilmesiyle bitti. Bölgedeki barış 20 yıl sürecekti.
II. Katerina Japonlarla ticarete başlayıp kürk işini Kamçatka ve Kuril Adaları'na doğru doğuya genişletirken Perslerle savaşa da girişti. Ruslar Alaska'yı koloni haline getiren ilk Avrupa ülkesi oldu ve Rus Amerikası'nı inşa ettiler. Rusya bu süreçte Çin ile kolay olmayan ilişkilere sahipti. Çünkü Çin'in aynı dönemde Orta Asya topraklarında yayılmacı hedefleri vardı ve Ruslar bunu engelleme gayretindeydi. Daha doğrusu Rusya'nın bu topraklarda yayılmasını durdurmak için Çin yayılmaya çalışıyordu. Daha öncesinde Dzungor Moğol mültecileri, Katerina'nın ilk dönemlerinde Rusya'ya sığınmak istemiş ve doğal olarak Çin ile ilişkilerinde yeni bir soruna neden olmuştu. Katerina'nın dış politikası her şeye rağmen, Prusya ve Avusturya'ya verilen topraklar nedeniyle torunu I. Nikolay tarafından takdir edilmedi.
Büyük Katerina döneminde yapılan reformlar
Peki, Rusya'nın içinde durumlar nasıldı? Katerina'nın ekonomi reformları farklı sonuçlar veriyordu. Rusya'nın ekonomik büyümesi hiçbir zaman Batı Avrupa standartlarına ulaşmadı. Sanayi alanında bir atılım olsa da, Rus topraklarında köylülere özgürlük, tabana yayılan bir orta sınıf ve özellikle özel girişimlere dair bir destek yoktu. II. Katerina iş adamlarının girişimlerinin devlet eliyle düzenleneceği bir sistemi yerleştirmeye çalıştı ama başarısızlıkla sonuçlandı. Diğer yandan Volga Almanlarının göçünü kabul etmesi, buğday üretimini, tütün ve hayvan yetiştiriciliği alanında modernleşmeyi getirdi.
1769'da Assignation Bank açıldı. Böylece St. Petersburg ve Moskova'da ilk defa kağıt para kullanıma sokuldu. Bu paralar 1849'a kadar kullanılacaktı. Savaş ekonomisini sürdürmek için paraya ihtiyaç duyuluyordu. Buna yönelik olarak Kasım 1775 tarihli "Rus İmparatorluğu Valiliklerinin Anayasası" ile kurumların işlevleri açıklığa kavuşturuldu. Hükümet ilk defa 1781'de devlet bütçesini planladı.
Büyük Katerina devletin işleyişine dair reformlara da girişmişti. Halk sağılığı kişisel ilgi alanıydı ve 1760'lı yıllarda ordudan sağlık hizmetlerini modernleştirmesini istedi. Pavel Hastanesi ve Moskova Kimsesizler Evi inşa edildi. Böylece hükümet vatandaşlarına dair kritik bilgileri toplayabilecek ve halka duyurabilecekti. II. Katerina aşının önemine inanan ilk hükümdarlardan birisi oldu. 1768 yılında kendisi ve oğlu çiçek hastalığına karşı aşı oldu. Bu aşı için İngiliz bir doktor getirmişti. Ülke çapında aşılamanın nasıl yapılabileceğine dair uzun süreler düşündü.
Valilik Reformu'na göre Odessa, Dnipro ve Sivastopol kentleri 1775 yılında kuruldu. Tüm imparatorluğun idari-bölgesel ayrımları da yeniden yazıldı. Reformların asıl amacı yeni yapıyı mali ve güvenlik konularına entegre etmekti. Ancak diğer yandan serflerin ayaklanmalarını sonlandırmaları için soyluların gücünü artırmak için de yapılıyordu. Valilik Reformu denilen şey aslında imparatorluğun yeni yargı aracıydı.
18. yüzyıl Rus İmparatorluğu'nda Serflik
Büyük Katerina döneminde zorunlu askerlik devam ederken, Rus ekonomisi sırtını serflere dayamayı sürdürdü. Katerina koltuğa oturduğunda, serflerin kağıt üstünde köle sayılmadığı, fakat çok sınırlı haklarla yaşadıkları bir mekanizma vardı. Kimi serfler zengin olup kendi özgürlüklerinin parasını ödeyebiliyordu, fakat buna bir şekilde engeller koyulurdu.
II. Katerina bu noktada bazı değişiklik duyurdu, ancak kapsamlı bir reform gibi görünmüyordu. Katerina sadece serflerin şikayet etmelerine olanak sağlamıştı, ancak doğrudan kendisine başvurma hakları yoktu. Yine de serflere yasal bir bürokratik seviye verdi. Katerina'nın hükümdarlığı döneminde serflerin okula gidebilme oranı yükseldi ve maaş veren iş yerlerinde çalışmaya başladılar. Ek olarak insanları serfliğe yönlendirebilecek yöntemler azaltıldı ve özgür serflerin dahi serfliğe geri dönmesi yasaklandı. Fakat diğer yandan, toprak sahiplerine serfleri ağır şartlarda çalıştırma imkanı da sağlandı. Dolayısıyla serfleri Sibirya şartlarına gönderen zenginler olacaktı. Bu durum daha önce yalnızca suçlular için geçerliydi.
Pugaçov Ayaklanması ya da Kazakların Ayaklanması denilen olay Rusya'da 20. yüzyılda yaşanmış en büyük baş kaldırıydı. 1773'te başlayıp 1775'te biten ayaklanma doruk noktasında bir milyon kişiye ulaştı. Ayaklanma öylesine şiddetliydi ki, II. Katerina olayları bastırabilmek için Rus-Türk Savaşı'nı (1768-1774) bir an önce çözüme kavuşturmaya çalışıyordu.
Pugaçov (Pugachev), İmparatorluk Ordusu'nda yer almış kaçak bir Kazak'tı. İlk zamanlarda hükümetin Kazak askerlerin yararlandığı avantajlara son vermesini protesto etti. Daha sonra kendisini on yıl önce ölen III. Petro ilan etti ve Temmuz 1774'te bir manifesto yayınladı. Manifesto köylülerin işledikleri topraklara sahip olması gerektiğini anlatıyordu. Pugaçov manifestosu serfleri tüm vergilerden muaf tutarak, Kazaklarla eşit olma imkanını sunuyordu. En önemlisi, kendisini engellemek isteyen herkesin yakılmasını ve idam etmesini istemişti.
Bu manifestodan gücünü alan Pugaçov on binlerce kişi toplayarak bir ordu oluşturdu. Temmuz 1774'te Kazan Muharebesi'nde Pugaçov'un isyancıları kentin büyük parçasını yaksa da, daha sonra imparatorluk ordusu karşısında kontrol altına alındılar. Rus ordusu 1774'ün sonunda Pugaçov Ayaklanması'nı sonlandıracaktı. Kendisi de 1775 yılında idam edildi. Bu ayaklanmanın ardından Kazakların vatandaşlıklarıyla ilgili ayrıcalıklar iyice azalırken, Rusya çevresindeki garnizon sayıları artırıldı.
Büyük Katerina neden Aydınlanmış Despot olarak kabul edilir?
Aydınlanmacı despotizm 18. yüzyıl Avrupa hükümdarlarına işaret eden bir tanımdı. Burada üç hükümdar ön plana çıkıyor; Rusya'da Büyük Katerina, Avusturya İmparatorluğu'nda Maria Theresa ve Prusya Krallığı'nda Büyük Frederick. Bu yönetim şeklini benimseyen hükümdarlar geçmiş monarşilerle olan ilişkilerini derhal kesen bir yönetim inşa etti. Hükümdarlar aydınlanmacı reformlara ağırlık vererek, halkları asırlardır süren batıl inançlardan ve acımasız cezalandırma sistemlerinden uzak tutmaya yöneldi. Bugün dahi gelişmemiş ülkelerde devam eden bilim ve sanat karşıtlığını bu hükümdarlar kökten çözmüştü.
II. Katerina, sanata, edebiyata ve eğitime verdiği hassas önemden dolayı kimi araştırmacılar tarafından aydınlanmış despotlar arasında yer almaktadır. Çocuk yaşlarında okumaktan keyif alan Katerina, Rus dünyasına girmeden önce Fransızca ve Almancayı akıcı şekillerde konuşabiliyordu. III. Petro ile evli olduğu günlerde Voltaire ve diğer aydınlanma dönemi filozoflarına ilgi duyuyordu. İktidara olan hevesini açığa çıkaran şey ise, Antik Roma'nın önemli tarihçilerinden Tacitus'u okumak oldu. II. Katerina kitapları üç gruba ayırarak okudu; zevk, bilgi edinmek ve fikirlerine felsefi bir yapı kazandırmak.
Günümüzdeki Kışlık Saray'ın içinde yer alan Hermitage Müzesi, Büyük Katerina'nın kişisel koleksiyonunu barındıran bir yerdi. 1770 yılında biriktirdiği heykel, kitap ve diğer sanat eserleri için Hermitage'in yapılması istedi ve 1790 yılında burada 60.000 eser yer alıyordu. Büyük Katerina, özellikle bilim insanları Rusya'ya getirmek için büyük zaman harcadı. Diğer yandan edebi yeteneklerini sınamak için kurgu eserler ve komediler yazmaya çalışıp, bir yandan da Voltaire ile 15 yıl boyunca mektup arkadaşlığını sürdürecekti
Katerina 1766'da Büyük Komisyon'u topladı. Bu topluluk her sınıftan ve bölgede 652 üyeyi barındırıyor. Komisyonun tek bir amacı vardı; İmparatorluğun ihtiyaçları nedir ve bunlar nasıl karşılanabilir? Komisyonda danışman olmaları için Montesquieu ve Cesare Beccaria gibi Avrupalı isimlerden ricacı olundu. Fakat 200'ü aşkın kez yapılan toplantılarda, ortaya koyulan demokratik ilkeler bazı tecrübeli isimlerin kafasında şüpheye neden oldu. Dolayısıyla Büyük Komisyon sonsuza dek dağıldı.
Büyük Katerina, 1775 tarihli "Rus İmparatorluğu Valiliklerinin İdaresi Anayasası"nı hazırlarken, o zamana dek okuduğu fikirlerden destek aldı ve hepsini beraber 1785 tarihli Soylular Tüzüğü'yle birleştirdi. Bu tüzükle soyluların imkanları artırıldı, ancak aynı sene bir orta sınıf oluşturmak ve bu sayede soyluların gücünü bir yerde durdurmak amacıyla bir Kent Tüzüğü de hazırlandı. Büyük Katerina, 1777'de Voltaire'e gönderdiği bir mektupta, yasal reform yeniliklerinin "adım adım" ilerlediğini söylemişti.
Söylediğimiz gibi, II. Katerina eğitime çok fazla önem gösteriyordu. Rus bireylerinin hem ahlaklı hem de entelektüel olması için eğitimde reformlar şarttı. 1764 yılında komisyon, 5-18 yaş arasındaki bütün Rus Ortodoks vatandaşları için ortak bir eğitim sistemi fikrini ortaya attı. Ne yazık ki bu fikri de hiçbir zaman hayata geçirilmedi. Daha önceki Moskova Kimsesizler evi, Katerina'nın darlık içinde yaşan insanlara eğitim ortamı sağlama hamlesiydi. Diğer yandan Smolny Enstitüsü'nü de 1764 yılında kurdu. Burası aristokrat kızların bitirme okuluydu. Batı ülkelerinin eğitim sistemini dikkatle inceleyen Katerina, 1786'da Rusya Milli Eğitim Tüzüğü'nün oluşturulmasına katkı sağlamış oldu. Katerina eğitim reformu çabalarına sınırlı almış olsa da, yine de kendinden öncekilerden çok daha fazlasını başardı.
Büyük Katerina'nın dine yaklaşımı
II. Katerina, sanata olan düşkünlüğü ve eğitime yönelik olan büyük ilgisinin yanında, konu dine geldiğinde kesinlikle karmaşık düşünceler içine giriyordu. Savaşa ekonomik güç sağlaması için kilise topraklarını devletleştirdi. Manastırları ele geçirdi ve boştaki din adamlarından, para kazanmaları için başka yollar bulmalarını istedi. Bundan böyle kiliseleri ziyaret etmek soylular için önemsiz bir konu olmuştu. Fransız Devrimi'nin başladığı andan itibaren din odaklı muhalefet yapan rakipleri bastırdı ve muhaliflerin şapel inşaatlarını engelledi.
Aynı şekilde İslam'a yönelik de karşı duygular besledi. 1762 ve 1773 yılları arasında Müslüman vatandaşların serf çalıştırması yasaktı. Ancak 1773'te Müslümanların cami inşa etmelerine ve tüm dini ritüellerini yaşamalarına izin veren "Tüm İnançlara Hoşgörü" Fermanını yayınladı. Daha da kolaylık sağlayarak Orenburg Müslüman Ruhani Meclisi'ni dahi kurdu. Büyük Katerina'ya göre bu girişim, güney Rusya'ya doğru yaklaşan göçebe halkı inanç yoluyla kontrol altına alma adımıydı. İslami okulları 1786'da, hükümet yasaları öne sürülerek Rus devlet okulları sistemine dahil edildi.
Fakat Yahudilere daha farklı bir yaklaşım uygulandı. Polonya'nın İlk Parçalanması'ndan sonra 1770'lerde büyük bir Yahudi mülteci akını başladı. Yahudiler Ortodoks toplumdan ayrılmıştı. Fakat Ortodoks inancını kabul edenlere vergi kolaylığı ve sosyal sınıf avantajları getirildi. 1782 yılında Yahudiler Rusya'nın ekonomisinde etkin olarak kullanılmak için, Kentler Tüzüğü'ne dahil edildi. Fakat üç sene sonra Yahudileri yabancı toplum olarak işaretleyerek, 1970'da da orta sınıftan attılar.
1786 yılında geldiğimizde II. Katerina, bütün dini ve benzeri eğitim türlerini meslek dışı eğitim çemberinin dışında bıraktı Kiliseyi devletten tamamen ayırdı ve Batı felsefelerinin bir kısmını Rusya sistemine entegre etti. Tüm bunları yaparken, Ortodoks din adamlarının devletteki gücünü tamamen sona erdirdi. Hatta onları tazminat alabilmeleri için devlette çalışmak zorunda bıraktı.
Büyük Katerina'nın geride bıraktıkları
Büyük Katerina 1796 yılında yaşamını yitirdi. Modern Polonya'da doğmuştu ve küçüklükten itibaren Rusları yönetme hırsıyla dolmuştu. İmparatorluğun topraklarını genişletirken, Rusya artık bir Avrupa gücü olmuştu.
Sanatı sürekli desteklerken, kendisi de sanat adına üretmeye çalıştı. Torunlarına yazdığı masallar Rus edebiyatının ilk çocuk eseri olarak kaydedildi. Hayallerinin hepsi olmasa da iç reformların bir kısmını yaptı. Sayısız ayaklanmayı durdurdu. Vatandaşlarına çiçek aşısı olmaları için güven verdi.
II. Katerina, Rusların en uzun süre hükmeden kadın lideriydi ve bu süreç Rus rönesansını gerçekleştirdi. Reformlar elbette bir Avrupa ülkesindeki kadar kapsamlı olamadı. Fakat kendinden önce ve sonra gelenlerdeki gerici zihniyetten çok ileride olduğu kesindi.
Büyük Katerina Hakkında Merak Edilenler
Büyük Katerina ne ile tanınır?
Büyük Katerina olarak da bilinen II. Katerina, Rusya'yı 34 yıl boyunca, daha önceki tüm Rus kadınlarından daha uzun süre yönetti. Büyük Katerina, imparatoriçe olarak Rusya'nın Batı'ya daha çok benzemesi için çabaladı. Ülkesini Avrupa siyasetinin ve kültürünün merkezi haline getirdi. Rus yargı sistemini yeniden yapılandırdı ve sanatın sadık bir destekçisi oldu. Ayrıca Rusya'nın toprak genişliğini de büyük ölçüde arttırdı. Bugün pek çok Rus, Katerina'yı ülkelerinin bir sembolü olarak gösteriyor.
Büyük Katerina nasıl iktidara yükseldi?
Prenses Sophie von Anhalt-Zerbst, Prusya prensi Christian August von Anhalt-Zerbst'in kızıydı ve bu da Büyük Katerina'yı doğrudan Anhalt Hanedanı'nın soyundan gelen biri yapıyordu. Henüz 16 yaşındayken geleceğin Rus Çarı Karl Ulrich (daha sonra III. Peter) ile evlendi. Katerina, Ulrich çar olduktan kısa bir süre sonra ona karşı etkili bir ayaklanma düzenledi. Ulrich Eylül 1762'de krallığı bıraktığında, Katerina hemen Rusya'nın imparatorluk hükümdarı oldu.
Büyük Katerina'nın Talimatı (Nakaz) nedir?
Rusya'nın imparatoriçesi olan Büyük Katerina, ülkenin iç yönetiminde yapılması önerilen değişiklikleri tartışan bir yasama komitesine rehber olması amacıyla Büyük Katerina Talimatı'nı kaleme aldı. Katerina esasen komiteye yeni bir dizi yasa taslağı hazırlamalarını ve liberal insani siyasi görüşler doğrultusunda hükümette başka reformlar yapmalarını "emretti". Talimatta şu ifadeler yer almaktadır:
– Hukuk, vatandaşlarına zulmetmek için değil, onları korumak için vardır ve tüm bireyler kanun önünde eşit muamele görmelidir.
– Yasaların yasaklaması gereken tek şey zararlı davranışlardır.
– Serflik kaldırılmalıdır.
– Ölüm cezası ve diğer işkence biçimleri sona ermelidir.
– Mutlakiyetçilik ilkesi korunmalıdır.