Çanakkale Savaşı kendi içinde bir başka savaşa sahne olmuştu. Bu savaş iki yetenekli keskin nişancının düellosuydu. Avusturalya'dan seçkin bir keskin nişancı olan Billy Sing ve onu avlaması için seçilen Türk nişancı "Korkunç Abdül". Billy Sing hakkında geniş kayıtlar bulunurken ne yazık ki Abdül tarihe neredeyse işlenmemiştir. Ancak yetenekli ve zeki bir keskin nişancı olan Abdül Türk Ordusu'nun gururuydu. Tüfeğine 'Ölümün Anası' adını verdiler. Çünkü silahından çıkan her atış insanın hayatına son veren mermiler doğuruyordu.
Korkunç Abdül ile Billy Sing arasındaki hikayenin geniş detayları basımı tükenen Lurking Death; The Stories of Snipers in Gallipoli, Sinai and Palestine eserini yazmış ve Çanakkale'de Anzaklarla birlikte görev almış gazeteci Ion Idriess'ten günümüze ulaşır.
Korkunç Abdül ve Billy Sing'in hikayesi
Korkunç Abdül ellerini tüfeğinin üzerinde ona sarılır gibi tutardı ve tetiğe dokunuşu bir sevgilinin öpücüğünden daha yumuşaktı. Erinden generaline hiç kimse bu Türk keskin nişancısı karşısında güvende değildi. Öldürdüğü 100'lerce askerin sayısı düşmanın ona "Abdul the Terrible" lakabını takmasını sağladı. Gerçek kimliği asla bilinemedi.
Avustralya'nın 20.000 kişilik keşif kuvvetini oluşturmakla görevli General William Bridges, Korkunç Abdül tehdidini doğrular: Ön cepheyi teftiş eden general bir Türk nişancının varlığını fark edince, tehlikeli olduğunu bile bile subaylarını keskin nişancı ateşine karşı uyarmak için bir çukurdan ikinci kez geçmeye çalışır.
Anzakların "Ölü Adam Sırtı" dediği askersiz bir tepede oturan Korkunç Abdül yanağını tüfeğine dayadı, yukarı bakan namlusunu yavaşça aşağı hizaladı. General koştu, artık sığınağa birkaç metre kalmıştı. Abdül generali sağ bacak arterinden vurdu. Abdül'ün bir diğer kurbanı "eşekli adam" olarak bilinen ve bir heykeli dikilen Er John Simpson Kirkpatrick olmuştur.
Keskin nişancı düellosu başlar
Korkunç Abdül'ün ve diğer Türk keskin nişancıların saçtığı tehlike düşman ordusunu harekete geçirdi. Yeni Zelanda Teğmeni Thomas Grace liderliğinde bir "karşı keskin nişancı" grubu kuruldu. Gruba Türk nişancıları bulma ve indirme talimatı verildi. Her keskin nişancının teleskoplu bir gözlemcisi vardı.
Bu gruptan, aynı derecede korkunç bir Avustralyalı keskin nişancı ortaya çıktı ve gün geçtikçe artan sayıda Türk askerini vuruyordu. Bir keresinde 10 Türk askerini öldürdü. Bu keskin nişancı 5. Hafif Süvari'den Avustralyalı Billy Sing'di. Korkunç Abdül'e Billy'yi bulması ve öldürmesi emredildi.
Abdül her gün şafak sökmeden konumunu alır ve Billy'yi tespit etmeye çalışırdı. Sonunda onu dürbününde buldu ve atışı Billy'yi omuzundan yaralarken gözcüsü Sheean'ın çenesini parçaladı. Gözcü Avustralya'ya gönderilirken Billy bir hafta sonra cepheye geri döndü. Billy'nin yeni gözcüsü olan Idriess kitabında ona dair şöyle yazmıştır: "Bu keskin nişancının kaç düşmanı daha vuracağı asla bilinmeyecek ancak üç ay içindeki sayı yüz elliydi."
Korkunç Adbül, 150 Türk askerini vuran bu keskin nişancının olası yerini yeniden belirlemek için başından isabet almış her askeri inceledi ve merminin olası yönünü hesaplamaya çalıştı. Hesaplamaları, atışların Avustralyalıların Chatham Garnizonu'ndaki bir siperin neredeyse en üst noktasından geldiğini bulmasını sağladı.
İkinci karşılaşma
Abdül geceleyin kendine Chatham Garnizonu'na bakan tek kişilik bir yatma çukuru kazdı. Şafaktan önce çukura girdi ve tüm gün orada uzandı. Idriess'in aktardığı gibi Abdül günlerce tüm açık hedefleri görmezden geldi. Sessizce Billy'yi tespit etmeyi bekledi. Ta ki bir akşam sorumlu subaya rapor verene kadar: "Onu buldum. yarın öldüreceğim." Subay cevap verir: "Güzel!", "İnşallah". (Yazar konuşmanın detaylarını nereden bildiğini belirtmez.)
Ertesi gün Billy Sing'in gizlenme yerine bir başka Anzak tırmandı. Ancak Abdül'ün içgüdüleri siperdekinin peşinde olduğu gerçek adam olmadığını düşündürdü, tetiği bıraktı. Sonra Billy sipere girdi ve tam mazgalı açacakken gözlemcisi aniden uyararak Billy'ye teleskoptan bakmasını söyledi.
Avustralyalı keskin nişancı Korkunç Abdül'ün tam gözlerine baktı. Idriess sonrasında yaşadıklarını şöyle anlatır:
- "Keskin nişancı (Billy), parmağıyla mazgalın kapağını neredeyse bir santim geriye kaydırdı, sonra tüfek namlusunu dikkatlice içeri dürttü…"
- "Dikkat et" diye mırıldandı gözlemci. "Bir kartal gibi gözlere sahip ve – tam buraya bakıyor."
- Sing, "Ya ben ya o," diye homurdandı.
- "Ama Abdül ateş etse ve mermisi o küçük yarıktan geçse bile keskin nişancıya isabet etmezdi, çünkü her uzman keskin nişancı çömelmenin yaşam ve ölüm arasındaki küçük fark olduğunu bilir. Sadece eğer düşman keskin nişancı gözünü tüfek nişangahı ile aynı hizada tutuyorsa ateş edilir –
- "Abdül'ün beklediği de buydu. Büyük gözleri dik dik bakıyor, tüfeğinin namlusu yavaşça yükseliyor… Ama Abdül, Avustralyalı keskin nişancının onu gördüğünü bilmiyordu.
- "Mazgal nazikçe açıldı, sonra tüfeğin hizasında durduruldu. Abdül parmağı tetikte bekledi, o mazgalın bir parçacık daha açılmasını bekliyordu. Ve—kurşun onu gözlerinin arasından aldı."
Avustralya Savaş Anıtı, Türk ordusunun derhal misilleme yaptığını, ağır toplarını Billy'nin saklandığı konuma hedeflediğini ve hedefi tamamen yok ettiğini belirtir. Ne yazık ki Billy Sing ve gözcüsü çoktan birim siperlerine geri çekilmişlerdi.
Savaştan sonra
Billy Sing tarihe iki farklı şekilde işlendi. Birine göre Billy öldürmekten hoşlanan (ve bunu bizzat dile getiren) acımasız bir katildi. Bir gün günlüğüne bir Türk subayını önce bacağından vurduğunu ve daha sonra etrafına toplanan askerleri başlarından vurduğunu yazdı. Ayrıca yaralı bir Türk askerini gördüğünde "acısını dindirmek için" onu öldürmüştü. Billy'ye dair diğer anlatıda ise onun merhametli olduğu, yaralıları ve de yaralı askerleri taşıyan sedyecileri asla vurmadığından söz edilir.
Billy, Çanakkale'den sonra 1916'da İngiliz Üstün Davranış Madalyası aldı. 1918'de Almanların karşısında savaştı. Kahraman görülmesine ve ödüller almasına rağmen Billy Sing hiçbir zaman halkı tarafından genişçe tanınmadı. Yarı Çinli yarı Avustralyalıydı ve yaşadığı akıl hastalığı nedeniyle 1943'te Avustralya'da bir pansiyonda son derece fakir öldü.