Prusya lideri Otto von Bismarck, 1871 yılında Almanca dilini kullanan çeşitli yerlerdeki devletleri bir araya getirerek Alman İmparatorluğu'nu oluşturdu ve ilk Şansölye unvanını aldı. Peki, Bismarck'ın devriminden önce Prusya nasıldı? Ayrıca Bismarck'ın yeni imparatorluğunda merkezi iktidar neden Prusya'ya aitti? Elbette en önemlisi, Prusya on dokuzuncu yüzyılın sonlarındaki en üstün Alman gücüyken, bir anda nereye kaybolmuştu? Avrupa'nın bu unutulmuş süper gücüne dair detaylı bir yazı okuyacaksınız. İşte karşınızda Prusya Krallığı.
Birleşik Prusya'dan önce: Bölünmüş Almanya
Avrupa'da Prusya Krallığı olarak tanımladığımız topraklar, Baltık Denizi'nin güneydoğu ucunda Polonya ve Litvanya arasında konumlanmıştı. Popülasyon, modern Letonca ve Litvanyaca ile ilişkili olan ve Eski Prusya olarak bilinen, daha geniş bir ifadeyle Lehçe ve Çekçe ile yakın akrabalığın olduğu bir Baltık dilini konuşuyordu.
Batı bölümünde Almanya olarak değişecek olan bölge, yalnızca dillerinin ortak olduğu bir takım dükalık, elektörlük, prenslik ve küçük krallıklara bölünmüş durumdaydı. Bu bölünmüş yönetimler Kutsal Roma İmparatorluğu'nun toprakları içinde yeşermiş olsalar da, imparatorluğun bu bölgede siyasi egemenliği tam anlamıyla dayatacak bir idari gücü yoktu.
Tarihsel Prusya, etrafındaki krallıklardan idari bakımdan bağımsız hareket edebilecek şekilde yaşamını devam ettirmişti. Fakat 13. yüzyılda Kutsal Roma İmparatoru tarafından gönderilen Töton Şövalyeleri bölgeyi ele geçirdi. Alman dilini konuşan Hristiyan Haçlılar olan Töton Şövalyeleri bu bölgeye Alman kültürünü ve dilini getirmeye başlayacaktı. Almanlar Polonyalılarla savaşmaya başladı. On üç yıl süren bu çıkmazlar 1466'da Polonya Kralı IV. Casimi (IV. Kazimierz Jagiellon) ile Alman Töton Şövalyeleri arasında gerçekleşen İkinci Thorn Barışı ile bitirildi.
Bölünmüş Prusya bölünmüş Almanya ile buluşuyor
İkinci Thorn Barışı toprakları Doğu Prusya ve Batı Prusya olarak ikiye ayırdı – bir derebeylik ve Polonya kraliyetine verilmiş bir eyalet. Doğu'daki derebeylik, Protestan Reformu sonrasında, 1525 yılında bir düklük yönetimi tarafından kuruldu ve Polonyalı, Alman ve Litvanyalı herkese açık kapı bırakıldı. Her iki Prusya krallığının kökleri bir önceki Tötonik Prusya'ya (Hristiyan Alman şövalyelerinin işgalinden sonra) dayanıyordu.
1525'e gelindiğinde, Albert'e Doğu Prusya Düklüğü verildi. Albert önemli birisiydi. Aynı anda hem Alman Töton Şövalyelerinin Büyük Üstadı hem de Polonya Kralının yeğeni olma ayrıcalıkları edinmiş. Dük Albert'in ilk icraatlarından birisi Lutherci Protestanlığı (bkz: Martin Luther) devletin dini olarak kabul etmesidir. Çünkü o dönemde bunu yapan ilk Avrupa ulus ülkesiydi. Albert daha sonra Danimarka Kralı'nın kızıyla evlenerek, gücünü yaymaya devam etti.
Katolik bir hareket olan Töton Şövalyeleri için bir sorun vardı. Prusyalı Albert Dük olduktan sonra Hristiyanlığı reddetmişti. Tötonlar ise bu inancın askeri destekçileriydi. Albert, Kuzey Avrupa'yı alt üst eden Protestanlığı kendi gücüyle seküler hale getirdi. Sanata ve eğitime özellikle değer vererek, sayısız okul inşa ettirmiştir. İlginç bir şekilde, Kutsal Roma İmparatoru V. Charles'ı yıkacak olan saldırılara dahil olarak, Almanların etrafındaki Kutsal Roma gözetimini neredeyse sonlandırmıştır.
Prusya Krallığının yükselişi
Dük Albert'in elinde tuttuğu Prusya bölgesi, Polonya'nın derebeyliği olarak 1657'ye kadar varlığını sürdürdü. Albert'in kendi soyunun buradaki varlığı 1618'de sonlanacaktı.
Katolik ve Protestan güçler arasındaki Otuz Yıl Savaşları (1618-1648) kuzey Avrupa'yı yıkımın eşiğine götürdü. İrili ufaklı Alman devletlerinde, Martin Luther zamanından beri her zaman bir dini söylem vardı. Artık bu çatışmayla da örneklenmiş oldu. 1648 yılına geldiğimizde Kutsal Roma İmparatorluğu, bir kabuğun içine çekilerek küçülmüş, Almanya da paramparça olmuştu.
1618 yılında savaşlar başladığında evlilik hamleleri yapıldı. Albert'in de aynı soydan geldiği Alman Brandenburg'un Hohenzollern Hanedanı, Albert'in soyundan kişilerle Prusya topraklarında evlendirildi. Bu akraba evliliklerinin elbette siyasi bir amacı vardı. Hanedanın Kutsal Roma İmparatorluğu'ndaki etki alanını doğu bölgesiyle, yani Polonya'daki Prusya bölgesiyle siyasi olarak daha da pekiştirdi. Oysa bu topraklar birbirine bağlanmış değildi. Sınırların kaldırılması ve bölgenin tamamının birleşmesi gerekiyordu.
Vestfalya Antlaşması'nın 1648 yılında Otuz Yıl Savaşları'nı bitirmesiyle, yeni Brandengurg-Prusya olarak belirlenen yönetim, önemli bir toprak büyüklüğüne erişti. Dokuz yılın ardından Brandenburglar, Prusya topraklarının Polonya egemenliğinden kurtulmasını sağlayacak olan Bromberg Anlaşması'nı yapacaktı.
Brandenburg-Prusya geleceği ön görerek modern ve liyakatli bir ordu ve donanma inşa etmeye başladı. Topraklarının tamamını Protestan göçmenlere yönelik açmış; merkezi yönetimini de Batı'daki başkent olan Berlin'e taşımıştı. Prusya 1701 yılında krallığını ilan edecekti.
Yeni bir Avrupa gücü olarak Prusya
Prusya'daki bütün ilerlemeler, mevcut Brandenburg Elektörü ve aynı zamanda Prusya Dükü olan Frederick William (1640-1688) denetimi altındaydı. Kendi unvanının 'Krallık' seviyesine ulaşacağını görecek kadar yaşamamış olsa da – bu unvanı ilk önce sadece oğlu ve halefi istedi – bu statü onun çabalarının sonucudur.
Otuz Yıl Savaşları her ulusu enkaza çevirmişti. Frederick William bütün zamanını ekonomi ve ordunun inşasına ayırdı. Ayrıca dini hoşgörüden hiçbir zaman uzaklaşmayarak, dışarıdan kaliteli göçler aldı. Frederick William, yeğeni William of Orange ile ortak oldu. William o dönem ekonomik güç olan Hollanda Cumhuriyeti'nin hükümdarıydı. Ayrıca III. William (1689-1702) adıyla Britanya'yı yönetti.
Frederick William odağını Hollanda'daki yeğenine kaydırmıştı. Aklının diğer köşesinde de parçalanmış olarak duran Almanya vardı. Savaşın sonucu olarak Kutsal Roma İmparatorluğu olabildiğince zayıflamış, Protestanların yaşadığı topraklarda da üstünlük söz konusuydu. Sonraki yüzyılda, Kutsal Roma İmparatorluğu'na son darbeyi Napolyon Bonapart vurdu.
1688 yılında Prusya Dükü I. Frederick, babası Frederick William'ın tahtını aldı. Prusya Kralı unvanını 1701 yılında kullanmaya başladı.
Prusya Birleşik Krallığı
Almanya'nun soylu ailesi, Almanya ve Polonya topraklarını eline geçirmişti. Ayrıca Polonya bölgesindeki parçaya da Prusya ismini dayattı. Bu sayede Prusya Krallığı ortaya çıkmış oldu. İlk kral I. Frederick (1701-1713), Hollandalı Britanya Kralı III. William'ın kuzeydi.
Kral Frederick, babasının modernleştirip güçlendirdiği ekonomi ve orduyu, bölünmüş Alman siyasetinin içine gönderdi. Elindeki ekonomi ve insan gücüyle, kaliteli bir soylu tüccar takımı oluşturmuştu. Her ne kadar ekonomileri çok güçlü olsa da, krallık özerk yapılara kesin olarak karşıydı.
Prusya Kralığı'nın hükümdarlık koltuğu mutlak gücü dayatacak egemenliğe, I. Frederick'in oğlu I. Frederick William (1713-1740) döneminde ulaştı. Oğul Frederick William genellikle askeri ve az para harcayan bir yaşam tarzı benimsemişti. Bu durum babasının yöntemlerinin tam tersiydi. Fakat imparatorluğun hazinesine çok önemli katkılar sağladı.
Kral I. Frederick William, doğuda Rus I. (Büyük) Petro'nun arkasında durduğu İsveç ile savaşarak, topraklarını bir anda kuzeye doğru büyütmeye başladı. Prusya, I. Frederick William ile küresel güç olmaya yakınlaşmıştı fakat gerçekleşmedi. Bu hayale ulaşan kişi, Büyük Frederick olarak tanıdığımız Kral II. Frederick olmuştur.
Aydınlanma döneminde Prusya
Büyük Frederick, genç imparatorlukta Aydınlanma Hareketi'ni duyurdu. Prusya devleti, II. Frederick yönetiminde devam eden üçüncü nesil aile egemenliği için Polonya'nın doğuya doğru genişleyen bölgelerini kendi topraklarına dahil etti. Batıda ise II. Frederick, Almanya'nın eksiksiz kontrolü için Avusturyalı Habsburg krallarıyla çatışma içindeydi.
1772 yılında Büyük Frederick, batıdaki birkaç küçük elektörlük toprağı haricinde, kraliyetinin topraklarını en sonunda bir bölge olarak birleştirdi. Son adım olarak bölgesel zayıflıkları ortadan kaldırması gerekiyordu. Bunun içinde II. Frederick, Kutsal Roma İmparatorları olarak hükmeden Habsburg soyunun hükümdarı Avusturyalı Maria Theresa'ya yönelik savaşlar başlattı.
Prusya'yı benzersiz bir Avrupa kuvveti haline getiren temel konular vardı. Bunlar dini hoşgörü politikası, liberal siyaset ve sanat olmuştur. Bu üç alan, sıra dışı bir planlama dahilinde teşvik edilmiştir. Büyük Frederick, Aydınlanma filozofu Voltaire'in ve oğlu kralın sarayında yaşayan Johann Sebastian Bach'ın yakın arkadaşıydı. Prusya büyüdü ve politik olduğu kadar elit bir Avrupa gücü haline geldi.
Büyük Frederick'in eşcinsel olduğu anlatılırdı. O nedenle mutsuz bir evlilik yaşamıştı ve çocukları olmadan öldü. Eğer yeğeni II. Frederick William olmasaydı, aile soyu bu büyük hükümdarla sona erebilirdi.
Prusya'nın günümüzdeki mirası
Prusya, Almanya üzerindeki hakimiyetini bir sonraki yüzyıla kadar sürdürdü. On dokuzuncu yüzyıl boyunca önemli topraklar elde etti ve nihayet Prusya'yı 1860'larda başlayan Almanya'yı birleştirme hamlelerinin arkasındaki temel güç haline getirdi.
Prusya, 1867'de birçok Alman prensliğini Kuzey Almanya Konfederasyonu'na ve son olarak 1871'de Alman İmparatorluğu'na aldı. Böylece, uzun yıllar bölünmüş olan Almanya'ya tam olarak hakim oldular. Alman İmparatorluğu kurulduğunda, Prusya Başbakanı Otto von Bismarck 1871'den 1890'a kadar ilk Şansölye olarak görev yaptı.
Alman Devrimi sonrasında 1918'de, Prusya Krallığı yerini demokratik bir cumhuriyete bıraktı. 1930'lı yıllardaysa bir zamanların Prusya'sının altyapısını taşıyan Nazi Almanyası ortaya çıkmıştı. II. Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'nın Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyetler Birliği arasında pay edilmesi, Prusya devletinin son varlıklarını kesin bir şekilde ortadan kaldırdı. Bir zamanlar süper güç olan Prusya artık tarihten silinmiştir.