Bir Sami ve Kenan tanrısı olan Baal antik dünyanın en popüler tanrılarından biri olmasına rağmen tarihi hala aydınlatılıyor. Bu hava tanrısı önce Kenan panteonundaki birçok tanrıdan biriyken yavaşça önce Ugarit kentinin baş tanrısı oldu ve sonra Yakın Doğu'ya yayıldı. Deniz Kavimleri'nin saldırılarıyla son bulan Tunç Çağı'nda birçok din ve tanrı yıkılırken Baal ayakta kaldı ve Fenikeliler tarafından Akdeniz havzasının uzak köşelerine getirildi. Hatta kutsal metinlerde geçtiği gibi İsrailliler tarafından buza yapılarak tapınıldı. Yüzyıllar sonra Kuzey Afrika'nın Kartaca kentinden gelerek Roma'ya diz çöktüren ünlü Kartacalı General Hannibal Barca bile Baal'ın adını taşır.
Baal Kimdir?
Yakın Doğu'nun tüm büyük tanrıları arasında en bilinenlerden biri Baal'dır. Tunç Çağı'nın Batı Sami dillerinin çoğunda, "baal" sözcüğü "efendi", "sahip" anlamına gelir ve genel olarak her şey için kullanılmıştır. Tanrı Baal, birçok Kenan halkı panteonunda birincil tanrıydı ve tanrıların efendisiydi ancak özel bir sözcük olmadığından El ve Dagan gibi diğer Kenan tanrıları için de kullanıldı.
Baal'ın tarihi özellikleri biraz kafa karıştırıcıdır. Baal genellikle yağmurla ilişkilendirilen bir hava tanrısı olduğundan Suriye'nin fırtına tanrısı Hadad ve Hurrilerin fırtına tanrısı Teşup ile aynı görüldü. Baal, bazı yörelerde ve dönemlerde Fenike tanrısı Molek (Arapça'da Malik) ile de ilişkilendirildi. Bazı uzmanlara göre Baal, Molek'in bir unvanıdır.
Baal'a tapan Kenanlılar, onun çeşitli yönlerini Tunç Çağı Levant'ının sayısız kent devletine yaydı ve Baal bir noktada zengin nüfuzlu Ugarit kentinin en önemli tanrısı oldu. Ugarit ve Levant'tan sonra Fenikeliler Akdeniz havzasında koloniler kurarken Baal'ı da yanlarında getirdiler.
Baal'ın Kökeni
Baal'ın kesin kökeni belirsiz ancak Tunç Çağı'nın Batı Sami halkının ürünü olduğu biliniyor. Batı Samiler Kenan boylarından oluşuyordu. Bu boylar Tunç Çağı Levant'ının kent devletlerini kurdular. Dil ve kültür açısından İbraniler, Moabitler ve Fenikeliler ile benzerlerdir. Kenanlıların ortak kültürel özellikleri vardı ve Baal'ın genelde baş tanrı olması buna dahil.
Baal'ın ailesini oluşturan Kenan panteonuna en kapsamlı biçimde Ugarit'te rastlanır. Panteonun başında, genellikle "Tanrıların Babası" olarak anılan El vardır (El-İlah, Allah ile ilişkilendirilir). El, Tunç Çağı'nın başlarında en önemli Kenan tanrısıydı ancak sonraları Baal'ın babası Dagan ve ardından Baal'ın kendisi ondan daha popüler oldu. Çoğu antik panteonda olduğu gibi, Baal'ın Aşera adında eşi vardır, aynı evde yaşar ve maceralara girişirler.
Baal genellikle fırtınayla ve havayla, özellikle de yağmurla ilişkilendirildi. Kenanlılar, Baal'a tapınmanın ekinlerine bolluk getirdiğine inanıyordu. Tahtının bugünkü Lübnan dağlarının tepesinde olduğuna ve buradan mevsim değişimini kontrol ettiğine inandılar. Baal önce havanın ve ekinlerin koruyucusuyken sonraları Ugarit'te tanrıların kralı olarak savaşçı tanrı oldu.
Ugarit yıkıntılarından çıkarılmış en büyük edebi hazinelerden biri MÖ 14. yüzyıla tarihlenen ve üzerinde Kenan mitlerinin yer aldığı çivi yazılı tabletlerdir. Bu söylencelerde Baal, "Prens Deniz" ve "Yargıç Irmak" adlı tanrıya yenilir ve öldürülür ancak bu su tanrısını yenmek için daha sonra ölümden geri döner. Destanın bir kısmı şöyledir:
"Şimdi, düşmanın, Baal, şimdi düşmanını öldüreceksin, şimdi düşmanını yok edeceksin. Ebedi krallığını, egemenliğini sonsuza dek alacaksın." Kothar iki sopa seçti ve isimlerini telaffuz etti. . . Sopa, parmaklarından çıkan bir akbaba gibi Baal'ın ellerinden fırladı. Prens Deniz'in kafasına, Yargıç Irmak'ın gözlerinin arasına vurdu. . . Astarte ona adıyla bağırdı: "Selam, Fatih Baal! Selam, Bulutların Üzerindeki Binici! Prens Deniz tutsağımız, Yargıç Nehir tutsağımız."
Baal İnancının Yayılışı
Baal'ın popülaritesi başta bir hava ve savaş tanrısı olmasından kaynaklandı. Kenanlılar bu özelliklerin yaşamlarında yararlı olduğunu gördüler. Ancak popülerliğini diğer topraklara yayan çoğunlukla Ugarit halkının yaptırımı olmuştur.
Ugarit Orta Tunç Çağı'nda önemli bir kent devletiydi ve Geç Tunç Çağı'nda en yüksek gücüne ulaştı. Çoğunlukla Mitanni ve Hitit devletlerine vassal oldu ve yine de güçlü bir devletti. Ugarit, devlet destekli tüccar sınıfının çabasıyla müthiş bir donanmaya sahip oldu ancak ordusu zayıftı.
Ugarit'te tüccarlar kral tarafından atanırdı ve devlet tarafından karada ve denizde uzun mesafeli ticarete yollanırdı. Bu tüccarların adları metinlerde geçer. Örneğin, Baal'ın adını taşıyan Shiptibaal kraliyet ailesiyle evlidir. Bu tüccarlar Ugarit'ten uzakta aylarca hatta yıllarca süren yolculuklarında Baal adını ve inancını yaydılar. Ugarit aynı zamanda yabancı tüccarların da yaşadığı canlı, kozmopolit bir yerdi. Bu yabancı tüccarlar Baal'ı kendi yurtlarına da taşıdılar.
MÖ 1600'lerde Mısır'ın Memfis ve Nil gibi bölgelerinde ülkelerinden kopmuş büyük bir Kenan nüfusu yaşıyordu. Yeni Krallık zamanında (MÖ 1550) Memfis'te Baal'a inanan geniş bir grup yaşıyordu ve Baal tapınakları bile vardı. Kraliyetten olmayan Kenanlılar ve diğer Ugarit halkı Baal'a tapınarak kültün Yakın Doğu'ya yayılmasını sağlamıştır. Ancak en büyük etkiyi sonraki Tunç Çağı'nda Ugarit'i yöneten kraliyet hanedanı yaptı: Baal'ı devlet dini haline getirdiler.
Ugarit hükümdarları sonraki Tunç Çağı'nda askeri hükümet politikaları yerine ekonomik politikalara yönelince çoğunlukla kenti geliştirmeye odaklandı. Ugaritli liderlerin giriştiği başlıca projelerden biri Dagan ve Baal için tapınak inşa etmek oldu. Bu ikiz tapınaklar kentin kuzeyinde yükseğe oturuldu. Ancak Kent MÖ 1200'de Deniz Kavimleri tarafından yok edilmiştir.
MÖ İlk 1000 Yılda Baal'ın Etkisi
Deniz Kavimleri'nin saldırıları Tunç Çağı'nın ve Yakın Doğu'da Demir Çağı'nın sonunu getirdi. Tüm eski sistemler, krallıklar ve imparatorluklar yıkıldı ve yeni dünya düzenleri kuruldu. Yakın Doğu'nun antik dinleri ve tanrılarının çoğu Demir Çağı'nın başında yok olmuştur. Ne var ki Baal'a tapınma daha da popüler ve yaygın hale geldi. MÖ ilk 1000 yılda Baal'a ibadete dair bazı en ilginç kaynaklar dini kitaplardan gelir. Anlatılara göre Yahuda halkı ve başta İsrail halkı tek tanrıya değil Baal'a tapınmayı seçmiştir ve bunu defalarca yapmıştır. Hatta Eski Ahit'te İsraillilerin ülkesinin MÖ 722'de Asurlular tarafından yıkılmasının ana nedeninin Baal'a tapınmanın cezası olduğu söylenir. Metinlerde İsraillilerin Baal'a tapınırken kurban ritüeli olarak çocuklarını ateşe attıkları yazar. Günümüz uzmanlarına göre bu Baal ritüeli yalnızca en zorlu dönemlerde uygulandı.
Yurtları, Ugarit'in güneyindeki kıyı bölgesi Levant olan Fenikeliler 9. yüzyılda Akdeniz havzasında koloniler kuran denizci tüccarlar oldular. Ticaret merkezleri açan Fenikeliler burada Baal tapınakları yaptı. Bu Fenike ticaret merkezlerinin en büyüğü ve en zenginlerinden biri MÖ 9. yüzyılda Tire'den gelen Fenikeli tüccarların kurduğu Kuzey Afrika'daki Kartaca kentidir. Tirelilerin başlıca tanrısı Baal'dı. Bunu inşa ettikleri tapınaklar ve kentin kurucusu olan I. Ithobaal'dan görüyoruz. Yüzyıllar sonra Roma'ya diz çöktürecek ünlü Kartacalı General Hannibal bile bu adı taşıdı.
Baal Hakkında Sık Sorulan Sorular
Antik Tanrı Baal Kimdi?
Baal (Ba'al olarak da bilinir) Kenanlı-Fenikeli bir bereket ve hava, özellikle de yağmur fırtınası tanrısıdır. Bu isim aynı zamanda "Rab" anlamına gelen bir unvan olarak da kullanılmış ve antik Yakın Doğu'da bir dizi farklı tanrıya uygulanmıştır.
Kur'an'da Geçen Baal Kimdir?
Baal (ba'l), Kur'an'da İlyas'ın hikayesiyle bağlantılı olarak zikredilen pagan bir ilah veya putun adıdır (K 37:125). İlyas, Allah tarafından Baal putuna tapınmayı halkının arasından kaldırmak için gönderilmiştir ve Kur'an'da Baal'e ve hikayesine yapılan bu kısa atıf daha sonraki geleneklerde ve literatürde daha da geliştirilmiştir. Geleneksel rivayetlerde put hakkında birkaç ayrıntı daha verilmektedir: altından, yirmi arşın boyunda ve dört yüzü vardı (el-Keşf, 8:159; er-Râzî, 26:140) ve sümbüller, inciler ve mücevherlerle süslenmişti.
Baal Nereden Geldi?
İncil'deki peygamberlerin "Baal" olarak karşı çıktıkları tanrı genellikle Hititlerin, Suriyelilerin ve Asurluların başlıca tanrısı olan Baal-Hadad'ın bir versiyonuydu. Baal'a tapınma Kenanlılardan Fenikelilere kadar yayılmıştır. Hem Baal hem de onun eşi Astarte Fenikelilerin bereket sembolleriydi. Fenikeli bir prenses olan Kraliçe Jezebel tarafından desteklenen "Baal", Baal-Melqart olarak anılır. Hem Hadad hem de Melqart Fenike tanrıları listelerinde bulunur, ancak İzebel'in Baal'e tapınma biçiminin Baal-Hadad tapınmasından çok farklı olup olmadığını bilmek zordur.
Baal'ın Karısı Var mıydı?
Ana tanrıça olarak Suriye ve Filistin'de yaygın bir şekilde tapınılan Aşera, sık sık El'in yerini alan Baal ile eşleştirilirdi; Baal'in eşi olarak Aşera'ya genellikle Baalat adı verilirdi.