MÖ beşinci binyılda, Mısır tarihinin Hanedan-Öncesi denen döneminde, Nil Nehri boylarında alet yapma, ilkel gemicilik, el sanatları ve çiftçilik becerilerine sahip halkların yaşadığı yerleşimler bulunuyordu. Bu insanların etnik yapısı üzerine yapılan araştırmalarda çok fazla uyuşmazlık mevcuttur.
Mısır Mitolojisi
Bu dönemin sonunda Mısır'ın, "İki Ülke" olarak tanındığını biliyoruz. Çoğu bilim insanı, kuzeyde (Aşağı Mısır'da) yaşayan halkın Doğu Akdeniz ile bağları olan Merimde kültüründen geldiğine, güneyde yaşayan halkın ise, kaynağı Kuzey Doğu Afrika ve Nübye olan Nakada ve Badari kültürlerinden doğduğuna hemfikirdir. MÖ 3100 yıllarında Birinci Hanedan döneminin başlangıcında, Kral Narmer veya oğlu Aha, iki ülkeyi birleştirip, dünyanın ilk büyük ulus-devletini oluşturmuştur. Topluca Menes olarak bilinirler.
Kurdukları başkent Memfis günümüz Kahiresi yakınındadır. Bundan sonra Mısır siyasal ve sanatsal bakımdan başarılı dönemler geçirdiği gibi, iki ülke arasında bölünme de yaşamıştır. Mısır tarihi, genelde hanedan ve ara dönemler şeklinde ayrılır: Eski Krallık dönemi (MÖ 2780 civarında başlar); Birinci Ara Dönem (parçalanma dönemi, MÖ 2250'de başlar); Orta Krallık (MÖ 2050'de başlar); Mısır'ın, Hiksoslar olarak bilinen istilacıların kontrolünde kaldığı İkinci Ara Dönem; Yeni Krallık (MÖ 1580'de başlar) ve Yunan Ptolemaios hanedanından (en meşhuru Kleopatra olan) gelen firavunların hükümdarlığında doruğa ulaşan sonraki dönemler. Kleopatra ile Marcus Antonius'un yenilgisinden (Aktium Muharebesi) sonra MÖ 30 yılında Roma dönemi başlamıştır.
Antik Mısırlıların Konuştuğu Dil
Genelde erken antik Mısır dilinin, bir zamanlar Hamito-Semitik denen Afro-Asyatik dil ailesinden olduğuna inanılır. Çoğu kültürde olduğu gibi, bu dil de yüzyıllar içerisinde önce orta biçim sonra da yeni biçim şeklinde gelişmiş, bu arada eski biçimi, Latincenin Avrupa'da, Sümercenin Mezopotamya'da kullanıldığı şekilde, dini ve diğer resmi amaçlarla kullanılmıştır. Mısır dilinin halkın kullandığı bir biçimi de Kıptîce olarak bilinir ve günümüzde sadece Hristiyan-Kıptî kilisesinin ayinlerinde kullanılır, halkın kullandığı eski Mısır dilinin yerini Arapça almıştır.
Rosetta (Reşid) Taşı Nedir?
MÖ 196'da V. Ptolemaios zamanında Memfis'te bir taş levhanın üzerine birtakım metinler yazılmıştır. Bu metinler üç farklı dilde yazılmış bir buyruktur: Antik Mısır hiyeroglifi, Demotik (halkın kullandığı) Mısır dili ve eski Yunanca. Sonuncusu, eski Mısır dilini deşifre etmeye yarayan bir şifre anahtarı işlevi görmüştür. Taş levha, ortaçağda Reşid (Rosetta) adlı bir yerleşimin civarında inşa edilen bir kalede inşaat malzemesi olarak kullanılmış, 1799'da bir Fransız askeri tarafından keşfedilmiş ve bundan kısa süre sonra İngilizler, Mısır'da Fransızları yenince taş levhayı bulunduğu yerden söküp almışlardır. Rosetta Taşı bugün Londra'daki British Museum'da bulunmaktadır.
Mısır'da Yazının Gelişiminin Mitoloji Açısından Önemi
Çömleklerin ve diğer nesnelerin üzerine hiyeroglif formunda yazı yazmak, Hanedan-öncesi dönemin sonunda, muhtemelen yazının Sümerler tarafından icadından kısa süre sonra gelişmişti. İlk önce çömleklerde ve diğer işlevsel nesnelerin üzerinde görülmüştür. Hiyeroglif sembolleri, hem ideogramlardan (düşünceleri belirten kavram-yazılardan) hem de fonogramlardan (sesleri belirten ses-yazılardan) oluşmaktaydı. Yazının, tanrı Thoth tarafından icat edildiğine inanılırdı ve hiyeroglif kelimesi de, esasen Mısır dilinde "Tanrı'nın Kelimeleri" anlamına gelen sözcüğün Yunancasıdır (hiros=kutsal, glypho=yazıt).
İlgili: Jean-François Champollion: Hiyerogliflerin ve Rosetta Taşı'nın Şifresi
Yazıdan önceki Mısır mitolojisi hakkındaki bilgimiz, ancak arkeolojik açıdan (yani, nesnelerin üzerindeki tasvirler yoluyla) tahmin edilebilir. Mısır tanrılarına ve hikâyelerine giden doğrudan yol ancak, Rosetta Taşı'nın keşfinden sonra, hiyeroglif bilim insanlarınca çözüldüğünde açılmıştır.
Mısır Dininin Özelliği
Mısır dininin esası kutsal krallıktı. Her kralın (firavunun), yaratıcı güneş tanrısının oğlu ve yüce kral-tanrı Osiris'in oğlu Horus'un doğrudan temsilcisi olduğu düşünülürdü. Horus ile bağlantı belirgindir çünkü kralın birincil sorumluluğu, ilahi düzeni (maat) korumaktı. Mitolojide, bu düzeni temsil eden Horus, aksini temsil eden amcası Seth ile sürekli bir mücadele içindeydi.
Firavunun güneş tanrısıyla bağlantısı önemliydi çünkü güneşin her gün doğuşu, yaratılışı ve aydınlığın karanlığa karşı zaferini temsil ediyordu.
Mısır dini ile mitolojisinin en belirgin yönü, ölümden sonraki yaşama olan ilgisidir. Bir müzenin Mısır bölümünü ziyaret edenler, değerli eşyaları ve hatta ölünün Yeraltı Dünyası'na rahatça geçmesi için kurban edilen hizmetkârları ile birlikte (önceleri piramitlerin içinde hazırlanan, sonraları da kayalara oyulan) mezar odalarına lahitler içine yerleştirilerek konan, antik krallarla soylu kişilerin özenle korunmuş bedenlerini yani mumyaları görünce kaçınılmaz olarak irkilirler.
Mısır'ı ziyaret edenler, özellikle, Sfenks'in de bulunduğu (Kahire yakınındaki) Gize'deki büyük piramit mezarlara giderler. Eski Mısırlıların ölüm ve ahiret üzerinde durması, neredeyse kesin olarak, Mısır'da yaşama ilişkin doğal bir fenomenle, Nil'in senelik taşkınlarının önce ölümü, sonra da nehir boyundaki verimli topraklara yeniden doğuşu getirmesiyle alakalıydı.
Piramitlerin Amacı
Piramitler, güçlü krallar için dikkatle hazırlanmış mezarlardı. Bir bilim insanı, onlardan, "diriliş makineleri" (kralların öbür dünyada yeniden ortaya çıkmalarını garantileyecek kadar haşmetli yerler) olarak bahsetmişti. Piramitlerin şekli yeryüzünün, ilk başta kadim bir höyükten doğduğuna dair yaygın bir inançla ilgilidir. O zaman piramitler, bir anlamda, evrenin modelleriydiler. Piramit, güneşe erişen ucuyla, yüce güneş tanrısını çağrıştırır ve giderek genişleyen cepheleri, yeryüzündeki yaşamı sürdüren güneş ışınlarını simgelerdi.
İlk piramit, Sakkara'daki basamaklı piramittir ve MÖ 2750'de Kral Djoser için yapılmıştır. Daha sonra, Sneferu ve Khafra'nın hükümdarlıkları sırasında da başka piramitler inşa edilmiştir. MÖ 2650'de inşa edilen Büyük Khue (Keops) piramidi tüm diğerlerinin önüne çıkar, antik dünyanın harikalarından biridir.
Sfenksin Amacı
Muhtemelen MÖ 2400'de inşa edilmiş olan ve Gize'de çölün üzerinde belli belirsiz görünen devasa Sfenks, bir diğer harikadır. Bu sfenks, hepsi de aslan vücuduna ve başka bir yaratığın, bazen de kralın kendisinin kafasına sahip olan antik Mısır'daki birçok sfenksten biridir. Büyük Sfenks'in neyi temsil ettiğinden kimse emin değildir. Fakat aslan, Yakındoğu'da geleneksel olarak güneşi ve güneş tanrılarını çağrıştırdığından, aslan vücudu ile insan kafasının, güneş tanrısı ile "oğlu" firavunu simgelemesi olasıdır.
Piramit Metinleri Nedir?
Karmaşık Mısır mitolojisinin ayrıntılarını, çömlekler ve özellikle mezarlarla tapınak duvarlarının üzerindeki süslemeler ve hiyeroglifler kanalıyla olduğu gibi, günümüzde Piramit Metinleri, Tabut Metinleri ve Ölüler Kitabı gibi eserler de dahil olmak üzere çeşitli cenaze metinleri vasıtasıyla da öğrendik.
Piramit Metinleri, bir firavunun ölümden sonraki yaşamında yol gösterecek bilgilerin ya da "büyülerin" derlemesidir. Bu metinler MÖ 2400'ler civarındaki Eski Krallık döneminde, Kral Veni'nin (Unas) ve çeşitli krallarla kraliçelerin Sakkara'da inşa edilen piramitlerindeki mezar odalarının duvarlarına, söz konusu firavunun kalıntılarını korumak ve firavunun ölümden sonra, tanrıların yanına yükselmek üzere bu bedene geri dönmesini sağlamak amacıyla yazılıyordu. Büyüler, kralın belirli merdiven ve rampaları nasıl kullanacağını ve gökyüzüne nasıl uçacağını açıklamaya özgüdür.
Eski Mısır dilinde yazılmış olan Piramit Metinleri, İnanna'ya yazılan Sümer ilahileriyle birlikte bilinen en eski dini metinlerdendir. Mısır mitolojisini anlamak için önemli bir başlangıç noktası oluştururlar. Metinler, ayrıntılı mitolojik öyküler içermemek ile birlikte, yaratılış, Osiris adlı tanrının dirilişi, Seth ve Horus arasındaki mücadele ve güneş tanrısının saltanat kayığı her gün yaptığı yolculuk gibi önemli mitolojik konulara değinir. Metinler, günümüzde Mısır tanrılarına ilişkin turistik ve akademik metinlerde yer alan yaklaşık iki yüz kadar tanrısal varlıktan söz eder: Ra, Atum, Geb ve Nut, Osi Isis, Horus, Seth, Neftis (Nephthys), Anubis, Thoth ve kadim yaratıcı tanrıça Neith, bunlardan sadece birkaçıdır.
Bu tanrıların kimliklerinin ve temsil ettikleri şeylerin daha iyi anlaşılması, antik Mısır'daki belli dini merkezlerin panteonlarının ve sonradan Yeni Krallık döneminde geliştirilen metinlerin incelenmesi ile mümkün olur.
Tabut Metinleri
Tabut Metinleri, Orta Krallık döneminin(MÖ 2055 ile 1550 arası) tabutlarının ve mezar duvarlarının üzerinde bulunan cenaze yazılardır. Orta Mısır diliyle ve sonraki bir edebi ya da hiyeroglif yazısıyla yazılmış metinler olan Tabut Metinleri, Piramit Metinleri gibi, ölü kralın ölümden sonraki hayata geçiş ile ilgilidir. Tabut Metinleri tam mitolojik anlatımlar içermemesine rağmen belli mitler hakkında, Piramit Metinleri'nden daha fazla bilgi barındırır. Örneğin, Ra'nın güneş teknesiyle nasıl yol alacağı hakkında yönergeler veren bir büyü vardır. Bu yazıların, İki Yol Kitabı olarak bilinen bölümünde, Osiris'in bedeninin alevler içinde yattığı ve ölen kişinin Cennete ulaşmak için geçmesi gereken yer olan Rosetau bölgesi dahil, öbür dünyadaki geçide ilişkin haritalar vardır.
Yaratılış hakkında, ilahi düzenin temsilcisi, yaratıcı tanrı Atum-Ra ile Kaos'un korkunç temsilcisi Apophis arasındaki mücadele ile simgelenen düalizmin açıklaması dahil, daha fazla bilgi verilmiştir. Piramit Metinlerinde adı geçen tanrıların birçoğu burada da gözükür. Horus ile Seth ve firavunun özdeşleştiği diriliş tanrısı Osiris gibi, Thoth da önemli bir tanrıdır.
Ölüler Kitabı
Ölüler Kitabı olarak bildiğimiz derleme, eskiler tarafından Aydınlığa Kavuşturan Büyüler şeklinde adlandırılmıştır. Ölümden sonraki hayata geçişle ilgili görece küçük bir büyü derlemesi olan bu metnin önemi, gerçekte fazla abartılmıştır.
Yine de, Ölüler Kitabı, mitoloji öğrencileri için önemlidir çünkü iki önemli tanrı, güneş tanrısı Ra ile Yeraltı Dünyası'nın tanrısı Osiris hakkında bilgi içerir. Ölen kişinin Osiris tarafından yargılanmasını içeren büyülerden birinde, terazinin bir kefesine ölünün kalbi, diğer kefesine de kutsal maat (ilahi düzen) kavramının somut ifadesi Tanrıça Maat'ın kalbini simgeleyen bir tüy konur.
Mısır'ın Başlıca Dini Merkezleri
Mısır tarihinde belirli zamanlarda çeşitli dini, siyasi ve kültürel merkezler, göreli bir önem ve üstünlük kazanmışlardır. Mısır dini ve mitolojisinin, çeşitli merkezlerin özgün ritüel ve mitlerini aşan belli bir tutarlılığı olmakla birlikte, her merkez, belirli tanrıların ve öykülerin üzerinde dururdu.
En eski merkez, sonradan Yunanlılar tarafından adlandırıldığı şekliyle, Memfis'ti. Memfis. Aneb-Hetch bölgesinin başkentiydi. MÖ 3000'lerde, ilk Hanedan kralı Menes'in yönetiminde yeni birleşmiş olan Yukarı ve Aşağı Mısır'ın başkenti haline gelmişti. Memfis'in kalıntıları, günümüzde Aşağı Mısır'da Kahire yakınlarındaki Mit Rahina kentindedir.
Memfis'in yaratıcısı, kalbi ve diliyle yaratan baş tanrı Ptah'dı. Bir sakalı ve zanaatkâr başlığı vardı; eşi aslan-başlı Sekhmet'ti. Ptah, büyük bir zanaatkârdı, bir yaratıcı tanrı idi; Yunan tanrısı Hephaistos (Vulcan) gibi, ölüler için yeni bedenler dahil, güzel nesneler yapabilen zanaatkâr bir tanrıydı. "Het ka Ptah" ("Ptah'ın tapınağı") sözcükleri Yunanca "Aegyptos" ve oradan da İngilizce "Egypt" isimlerine dönüşmüştür. Thebes (Teb), günümüzde Luksor olarak bilinen Waset kentine Yunanlıların verdiği isimdi.
MÖ 3200'lerde kurulan Teb, Yukarı Mısır'ın en büyük şehriydi ve çeşitli zamanlarda da bütün Mısır'ın başkenti olmuştu. Büyük Karnak tapınağı şehrin yakınındadır. Burada baş tanrı ve yaratıcı, bazen bir koçbaşıyla betimlenen Amun, yani "Gizli Olan"di. Cinsel gücü simgelerdi ve bir ortakla, "Tanrı'nın Eli" ile işbirliği yapardı, bu el yaratabilmesi için Amun'un cinselliğini uyarırdı. Sonradan güneş tanrısı Ra ile işbirliği yapıp, Amun-Ra olarak anılacaktı. Kraliçesi Mut, oğulları ise ay tanrısı Khonsu idi. Teb'in kuzeyinde, Dendera'da, başlığında bir güneş diski ve bir çift boğa boynuzu olan antik inek tanrıça Hathor, "Ra'nın Gözü" (gökteki güneş diski) idi. Hathor, bir başka Horus ile de, yani Behdet'in (Edfu) yakınında anılan oğlu ile de ilişkilendirilir.
Orta Mısır'daki Khmun kenti (Hermopolis), Yunanlılar tarafından, hem Mısır'ın bilgelik ve gizli bilgiler tanrısı hem de yazının mucidi Thoth ile aynı olduğuna inandıkları tanrıları Hermes'e istinaden Hermopolis olarak adlandırılmıştı. Kent, başta Sekiz-Kent olarak bilinirdi çünkü sekiz tanrılı bir gruba ya da Sekizli'ye tapılan yerdi. Bu ilk tanrılar, dünyanın orijinal maddesini temsil ederler. Sekizli, dört erkek ve dişi çiftten oluşurdu. Nun ile Naunet, ilksel sulardı. Amon ile Amunet hava, yani yaşamın kaynağıydı. Kek ile Ke ket karanlıktı. Heh ile Hehet kaos veya sonsuzluktu.
Aşağı Mısır'da, Memfis'in güneyindeki Hnes kenti, Yunanlılar tarafından, kişiliğini şehrin baş tanrısı olan koç tanrı Herişef ile bağdaştırdıkları kahramanları Herakles'e istinaden Herakleopolis olarak adlandırılmıştı. Herişef, bazen tanrı Osiris'in bir biçimi olarak düşünülürdü.
Antik Mısır'daki açık ara en önemli kült merkezi, Yunanlıların, yüce güneş tanrısı Ra'nın oradaki üstünlüğü nedeniyle Heliopolis (Güneşin Şehri) dedikleri İunu şehriydi.