Başta Samuel Morse (1791-1872) olmak üzere çeşitli mucitler tarafından 1830'larda ve 1840'larda geliştirilen telgraf uzun mesafeli iletişimde devrim yarattı. Sistem, istasyon arasına döşenen bir tel üzerinden iletilen elektrik sinyali ile çalışıyordu. Samuel Morse hem telgrafın icat edilmesine yardımcı oldu hem de kendi adını taşıyan Mors kodunu geliştirdi. Bu kodu, İngilizce alfabenin her harfine eklediği noktalar ve çizgiler ile elde etti. Böylece karmaşık mesajların telgraf hattı üzerinden kolayca iletilmesini sağladı. Samuel Morse ilk telgraf mesajını 1844'te Vaşington'dan Maryland'e gönderdi. Ardından 1866'da Atlantik Okyanusu boyunca ABD'den Avrupa'ya bir telgraf hattı döşendi. Telgraf iletişim devriminin temelini attı ve kendinden sonraki yeniliklerin önünü açtı. Bu yüzden 21. yüzyılın başında yaygın kullanımdan çıkarak artık yerini telefon, faks makinesi ve internete bıraktı.
Uzun mesafeli iletişimin ilk biçimleri
Elektrikli telgraf 19. yüzyılda geliştirilip bilginin uzun mesafeli aktarımında devrim yaratmadan önce, Çin, Mısır ve Yunanistan'daki gibi antik uygarlıklar uzak noktalar arasında bilgi alışverişi yapmak için davul sesi veya duman sinyali kullanıyordu. Ne var ki bu tür yöntemler hem hava koşulu hem de noktalar arasında kesintisiz görüş gibi ihtiyaçlar nedeniyle sınırlıydı. Elektrikli telgrafın modern öncüsü semafor da aynı nedenlerle tam etkili olmamıştır.
1790'ların başında geliştirilen semafor, her biri harf ve sayılara işaret eden hareketli büyük kollara ve istasyonların birbirini görmesi için iki teleskoplu birkaç yüksek istasyona sahipti. Duman sinyali gibi, semafor da hava şartları gibi görünürlüğü engelleyen faktörlere karşı duyarlıydı. Düzenli ve güvenilir uzun mesafeli iletişimi uygulanabilir kılacak daha farklı bir bilgi aktarım yöntemine ihtiyaç vardı.
Biliyor musunuz? Uluslararası tehlike sinyali olan SOS, herhangi belirli bir kelimeyi temsil etmez. Bu harfler Mors alfabesinde aktarımı kolay olduğu için seçildi: "S" üç nokta ve "O" üç çizgi gerektiriyor.
Elektrikli telgrafın icadı
19. yüzyılın başlarında elektrik alanında yaşanan iki gelişme elektrikli telgraf üretimini mümkün kıldı. İlk olarak 1800 yılında İtalyan fizikçi Alessandro Volta (1745-1827) elektrik akımını güvenilir şekilde depolayan ve akımın kontrollü bir ortamda kullanılmasına izin veren pili icat etti. İkinci olaraksa 1820'de Danimarkalı fizikçi Hans Christian Oersted (1777-1851) manyetik bir iğneyi elektrik akımıyla saptırarak elektrik ve manyetizma arasındaki bağlantıyı gösterdi. Dünyanın dört bir yanındaki bilim adamları ve mucitler yeni bir tür iletişim sistemi geliştirmek için piller ve elektromanyetizma ilkeleri üzerinde deneyler yapmaya başladı. Bu yüzden telgrafı icat etme onuru genellikle iki araştırmacı gruba düşer: Sir William Cooke (1806-79) ve Sir Charles Wheatstone (1802-75) İngiltere'de ve Samuel Morse, Leonard Gale (1800-83) ve Alfred Vail (1807-59) ise ABD'de.
1830'larda İngiliz Cooke ve Wheatstone beş manyetik iğneli bir telgraf sistemi geliştirdi. Elektrik akımının kullanıldığı sistemde her sinyal iğneyi paneldeki bir harf ve rakama işaret ettiriyordu. Sistem kısa sürede Britanya'da demiryolu sinyalizasyonu için kullanıldı. Kariyerine bir ressam olarak başlamış Massachusetts doğumlu ve Yale eğitimli Morse bu dönemde kendine ait bir elektrikli telgraf geliştirmeye başladı.
Bildirildiğine göre, 1830'ların başında Avrupa'dan Amerika'ya giderken dinlediği elektromanyetizma hakkındaki konuşma bu fikirle ilgilenmesini sağladı ve daha sonra Amerikalı fizikçi Joseph Henry'den (1797-1878) konu hakkında daha fazla şey öğrendi. Gale ve Vail ile işbirliği içinde kalan Morse sonunda tek devreli bir telgraf üretti. Operatör anahtarı aşağı doğru iterek pilin elektrik devresini kuruyor ve sistem çalışıyordu. Bu eylem ile elektrik sinyali tel üstünden diğer uçtaki alıcıya gidiyordu. İhtiyaç duyulan tüm sistem bir anahtar, pil, tel ve tel ile alıcı için istasyonlar arasına kurulan kutup hattıydı.
Mors alfabesinin geliştirilmesi
1830'larda Morse ve Vail mesajları telgraf telleri üzerinden iletmek için Mors kodu olarak bilinen yöntemi tasarladı. Kod kullanım sıklığına bağlı olarak alfabedeki harflere atanmış nokta (kısa işaret) ve kısa çizgi (uzun işaret) ile oluşturulmuştu. Sık kullanılan harfler ("E" gibi) basit bir kod alırken, seyrek kullanılanlar ("Q" gibi) daha uzun ve daha karmaşık kodlar aldı. Aktarım anahtarına uzun basmak kısa çizgi ve kısa basmaksa nokta sinyali gönderirdi. Kayıt cihazı sinyalleri alır ve bunları çizgi ve nokta olarak kağıda işlerdi.
Mors kodu telgraf sistemi üzerinden iletildiğinden karşıdaki telgraf operatörünün kodu tekrar İngilizce'ye çevirmesi gerekliydi ve kağıt parçasının üzerine işlenen işaretler kullanılıyordu. Bununla birlikte operatörler zamanla kodu yalnızca alıcı cihazın tıklamalarını dinleyerek anlamaya başladı. Bu yüzden kağıdın yerine artık daha belirgin bip sesleri çıkaran alıcılar tasarlandı.
Telgraf sisteminin yükselişi ve düşüşü
Morse ve Vail 1843'te Vaşington ile Baltimore, Maryland arasına telgraf sistemi kurmak ve test etmek için ABD Kongresi'nden fon aldı. Morse 24 Mayıs 1844'te Vail'e tarihi ilk mesajı gönderdi: "Tanrı ne yaptı!" (İncil'de yer alan bir cümleydi). Telgraf sistemi daha sonra başka yeniliklerin yardımıyla Amerika'ya ve dünyaya yayıldı. Bu gelişmeler arasında telgraf teli için iyi yalıtımın icadı da var. Bu yeniliğin arkasındaki adam New York'ta kendi adını taşıyan üniversitenin kurucularından Ezra Cornell'dir (1807-74). Ardından Ünlü mucit Thomas Alva Edison (1847-1931) 1874'te aynı kablo kullanılarak aynı anda dört mesajın iletilmesine izin veren Quadruplex sistemini buldu ve bir başka telgraf gelişimine yol açtı.
Telgraf kullanımı, bilgi gönderip almanın daha hızlı ve kolay yolunu arayan insanlar tarafından hızla kabul edildi. Bununla birlikte cihazın yaygın ve başarılı bir şekilde kullanılması için bilgilerin iletilebileceği birleşik bir telgraf istasyonu sistemi kurmak şarttı. Kısmen Cornell tarafından kurulan Western Union Telegraph Company 1850'lerde ortaya çıkan birçok telgraf şirketinden biriydi. Ancak 1861'de Western Union ilk kıtalararası telgraf hattını kurarak onu ilk ulusal telgraf şirketi haline getirdi. Telgraf sistemleri ardından tüm dünyaya yayıldı. 19. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa'da kapsamlı sistemler ortaya çıktı ve 1866'da Atlantik Okyanusu boyunca ilk kalıcı telgraf kablosu başarılı bir şekilde döşendi; 1940'a gelindiğinde Atlantik boyunca bu tür 40 telgraf hattı döşenmişti. İstanbul'dan ilk telgraf 14 Eylül 1855'de çekildi.
Elektrikli telgraf savaşların nasıl yapıldığını ve kazanıldığını ve gazetecilerin ve gazetelerin iş yapma şeklini değiştirdi. Önceleri haberler at arabasıyla haftalar içinde teslim edilirken artık telgraf istasyonları arasında neredeyse anında aktarılabiliyordu. Telgraf ayrıca paranın uzak mesafelere "aktarılmasına" izin veren derin bir ekonomik etkiye de sahip oldu.
19. yüzyılın sonunda bile yeni teknolojiler ortaya çıkmaya devam etti ve bunların çoğu telgraf sistemi için geliştirilen ilk ilkelere dayanıyordu. Bu yeni teknolojiler zamanla telgrafı gölgede bıraktı ve yaygın kullanımdan düşmesini sağladı. O zamandan beri telgrafın yerini daha da kullanışlı olan telefon, faks makinesi ve internet almasına rağmen telgrafın icadı dünya tarihinde bir dönüm noktasıdır. Modern telgrafın mucidi Samuel Morse, 2 Nisan 1872'de New York'ta 80 yaşında öldü.