Roma Lejyonu: Roma İmparatorluğunun Sistemli Askeri Gücü

Roma dünyasında ve ötesinde korkulan Roma lejyonları askeri gücün ulaştığı zirveyi temsil ediyordu.

roma lejyonu

Roma'nın görkemli ve uzun tarihinin büyük ölçüde güçlü ve son derece gelişmiş ordusuna bağlı olduğuna şüphe yoktur. İlk ortaya çıkışından Roma Krallığı, Cumhuriyet ve İmparatorluğa kadar Roma'nın başarısını her zaman ordusunun becerisi ve büyüklüğü belirlemiştir. Ve bu ordunun en önemli gelişimi Roma lejyonlarıydı. Britanya ve Galya'dan Suriye ve Mısır'a kadar Roma'nın genişlemesi Roma lejyonlarının gücü üzerine inşa edilmişti. Bazı Roma vatandaşları için lejyonda asker olarak kariyer yapmak güvenli bir gelir kaynağıydı. Diğerleri içinse, imparatorluk unvanına kadar uzanan bir başarı ve şöhret merdiveniydi.

Tarih bize Roma lejyonlarının Roma'nın başarılarında ve başarısızlıklarında kilit bir rol oynadığını göstermiştir ve işte tam da bu nedenle bu efsanevi askeri birliğin mekanizmasını inceleyeceğiz.

Roma Lejyonlarının En Eski Biçimleri

augustus
Roma İmparatoru Augustus için lejyonlar çok önemli bir yere sahipti.

Lejyon terimi hepimize çok tanıdık geliyor, ancak orijinal anlamını incelemek için nadiren duruyoruz. Latince'de lejyon, legio olarak bilinirdi ve nihayetinde seçmek anlamına gelen legere kelimesinden türetilen askere alma ve toplama anlamına gelirdi. Roma'nın erken tarihi, gelişiminin sonraki aşamaları kadar net değildir. Ancak Roma lejyonlarının ortaya çıkmasından önce bile, erken Roma ordusu oldukça iyi örgütlenmişti.

En azından MÖ 2. yüzyıla kadar, çoğu birlik yüzer kişilik gruplara bölünmüştü ve bunlara centuries deniyordu. Askeri amaçlar için bu yüz kişilik birlikler birleştirilerek disiplinli ve güçlü bir kuvvet haline getirilebilirdi. Böyle bir kuvvetin komutanlık rütbesi olan centurion Roma tarihi boyunca varlığını sürdürmüştür ve bu erken döneme dayanır.

Roma'nın ilk günlerinde bile, Romalı liderlerin silahlı kuvvetlere büyük değer verdiği ortadadır. Ayrıca güçlü bir ordunun siyaset ve diplomasi için önemini de biliyorlardı. Bu nedenle, Roma ordusunda hizmet etmek bir yaşamsal görev olarak "reklam edilirdi" ve Roma'nın yetenekli ve onurlu vatandaşları için seçkin olma durumuydu.

Roma lejyonları, Roma Cumhuriyeti döneminde ön plana çıkmıştır. Her geçen on yılda, Roma ordusunun daha büyük ve daha sık askeri operasyonlara katıldığı gittikçe daha aşikar hale geldi. Roma sınırlarını savaşlar yoluyla genişletti ve böylece ordusu süratle gelişerek güçleniyordu.

Cumhuriyetin en başında Roma ordusu iki lejyona bölünmüştü. Böylece, o sırada görevde olan iki konsülün her biri birer lejyonu kontrol edebiliyordu. Ancak MÖ 494 yılında ihtiyaç duyulan asker ve lejyon sayısı çok daha fazla olunca bu durum derhal değişti.

MÖ 494 yılında Roma ordusunun lejyonlarının büyüklüğündeki artış Manius Valerius Maximus'un diktatörlüğü sırasında yaşandı. Onun yönetimi altında, "Pleblerin İlk Ayrışması" gerçekleşti ve Roma'yı çevreleyen üç kabile isyan etti. Diktatör, asi Volsci, Aequi ve Sabinlerden gelen tehdide karşı koymak için toplamda yaklaşık 45.000 kişiden oluşan on lejyon oluşturdu. Roma ordusu için ilk kez bu kadar çok sayıda erkek askere alınmıştı. Böylece Roma lejyonları etkili ve güvenilir bir askeri örgüt haline geldi.

Ölümcül Bir Kılıç Bileniyor: Lejyon Şekilleniyor

Sezar'ın yorumuna göre Roma öncesi Belçika Galyası'nın Roma fethinden kısa bir süre önceki yaklaşık konumunu gösteren harita
Sezar'ın yorumuna göre Roma öncesi Belçika Galyası'nın Roma fethinden kısa bir süre önceki yaklaşık konumunu gösteren harita

Ancak tüm bunlar henüz gelişme aşamasındaydı. Lejyonlar teşkil edildi, ama sadece kısa bir süre için. Cumhuriyet döneminin ortasında dört orijinal lejyon vardı: Lejyon I'den IV'e kadar, iki konsülün her birine iki tane atanmıştı. Bununla birlikte, yeni bir askeri sefer ya da tehdit daha fazla sayıda asker ihtiyacı doğurduğunda, gerektiğinde ek lejyonlar oluşturuluyordu. Bu zorunlu askerlik sistemi, barış zamanında ekstra asker için ödeme yapmak zorunda kalmadan bir ordu kurmanın etkili ve düşük maliyetli bir yolu olarak düşünülebilir.

Bir lejyondaki birlik türleri, yüzyıllar boyunca savaş yöntemleri geliştikçe Roma tarihinin her evresinde çeşitlilik arz etmiştir. İlk zamanlar süvarilere vurgu yapılıyordu. Roma'da Equites olarak adlandırılan süvariler, tüm birlikler arasında en prestijli ve ölümcül olarak addedilirdi. Süvarilerden oluşan mevkiler genellikle Roma üst sınıfına mensup ve bu sayede siyasi ve askeri kademelerde yükselebilen genç erkeklere tahsis edilirdi.

Hafif piyade ya da velites pozisyonları Roma'nın yoksul sınıflarına bırakılmıştı ve ilk lejyonların çoğunluğunu oluşturuyorlardı. Romalı askerler teçhizatlarından büyük ölçüde sorumlu olduklarından, veliteslerin kendilerini düzgün bir şekilde donatmaya güçleri yetmiyordu. Roma'nın hafif piyadeleri çatışmada ve yakın dövüşte iyiydi ve genellikle mızraklara güvenirlerdi. Bir lejyonun en büyük kısmı olan ağır piyadeler tarafından dengede tutulurdu. Ağır piyade askerleri giderek lejyonun önemli bir parçası haline gelecek ve bugün hepimizin bildiği Roma askeri tasvirini oluşturacaktı. Ağır piyadeler çoğunlukla ne soylu ne de fakir olan vatandaşlardan, yani esasen 'orta sınıf'tan oluşuyordu.

Ağır piyadeler bir lejyonun en büyük grubuydu ve deneyimlerine göre ayrılırdı. Triarii, olağanüstü durumlar için ayrılmış, deneyimli, en güvenilir ve sınavdan geçmiş birliklerdi. Principes savaşta ikinci hattı oluşturuyordu ve deneyim seviyeleri orta düzeydeydi. Son olarak, muharebe deneyimi olmayan acemi ve deneyimsiz acemilerden oluşan Hastati ön cepheyi meydana getirdi.

Roma lejyonları ünlü Marius reformları çerçevesinde yeniden örgütlenmiştir. Cumhuriyet'in sonlarında gerçekleşen bu reformlar, ordu birliklerinin giderek daha taktiksel ve sofistike bir şekilde organize edilmesine yol açmıştır. Reform sonrasında bir lejyonun toplam 4500 adamı vardı ve aşağıdaki şekilde taksim edilmişti. Lejyonun ana merkezini 10 kohort, bir prima cohorta ve 9 sıradan kohort ile bunlara ek olarak 500 süvari askeri oluşturuyordu. Prima cohorta iki kat daha güçlüydü, diğer lejyonların merkezi ise sadece altı centuriadan sahipti. Tek bir centuria 80 adam ya da 10 contubernia'dan (tekil contubernium) oluşmaktaydı. Contubernia en düşük birlik tipiydi ve 8 asker, 1 katır ve gerekli tüm mühimmattan oluşuyordu. Centurionların her biri kendi sancağını ya da flamasını taşımıştır. Bu yeni lejyoner düzeni fazlasıyla etkiliydi ve savaş alanında manevra yapması kolaydı. Roma lejyonlarını diğer kuvvetlerden ayıran da işte bu askeri avantajlardı. Romalılara da pek çok zafer kazandırdılar.

Marius (Marian) Reformları ile Daimi Roma Lejyonları

Gaius Marius Kartaca Harabelerinde, John Vanderlyn'in gravürü, 1842.
Gaius Marius Kartaca Harabelerinde, John Vanderlyn'in gravürü, 1842.

Marius (Marian) reformları Roma'nın liderlerine ve vatandaşlarına bir başka önemli kazanım daha getirdi. Lejyon artık "geçici " bir kuvvet değil, kadrolu profesyonel bir askeri birlik demekti. Söz konusu yeni lejyonlar, en yoksul kesim de dahil olmak üzere her tür yurttaş sınıfından oluşuyordu. Bu durum, askeri kariyer yapmayı yoksul erkekler için yüksek maaş almak ve kendilerini göstermek için gerçekçi bir seçenek haline getirdi. Marius reformları buna ek olarak Roma ordusunu büyük ölçüde genişletip ordunun her an büyük birlikler toplayabilmesini ve muhtelif cephelerde seferler tertip edebilmesini sağladı.

Bu askeri sistem, güvenilirlikleri ve lejyonun askerleri nezdindeki nüfuzları sayesinde hayati anlarda Roma'ya fazladan avantaj kazandıran generallere ve diğer komutanlara özel bir önem atfediyordu. Bu şekilde bir lejyon, siyasi alanda da başvurabileceği büyük bir güce kavuşmuş oluyordu. Bu gücün en büyük simgesi Julius Caesar (Jül Sezar)'dır; "Rubicon'u geçişi" ve akabinde patlak veren Roma iç savaşı tamamen kendi emrindeki lejyonlar tarafından desteklenmişti; bu lejyonlar önce kendisine, sonra da devlete sadıktı.

Gaius Marius'un Roma ordusunda gerçekleştirdiği reformlar, Roma lejyonunun uzun süre devam edecek ideal imajını yarattı. Bu general ve devlet adamı, lejyonu son derece etkili bir askeri birim haline getiren önemli rasyonel ve stratejik değişiklikler getirmiştir. Asker olmak o zamanlar gerçekçi bir kariyer seçimiydi ve Roma vatandaşlığına giden kesin bir yoldu. Romalı bir askerin ortalama hizmet süresi 25 yıl olmasına rağmen, birçok kişi askerlik çağrısına kulak verdi. Buna ek olarak, lejyondaki her asker üstün cesaret ve kahramanlık göstererek mertebe atlayabilirdi. Kendisi de son derece sofistike bir sistem olan bu son derece incelikli ordu organizasyonu, imparatorluk genişledikçe Roma lejyonlarına atfedilen zaferlere büyük katkıda bulunmuştur.

Her yeni lejyonun kendi numarası, adı ve işareti vardı. Bu simgelerin çoğu lejyonun geçmişindeki önemli bir gelişme ya da olayla bağlantılıydı. Bütün bunlar her lejyona belirgin bir itibar ve 'kimlik' kazandırmış, lejyonu ünlü kılmanın yanı sıra lejyonda görev yapan askerlere de büyük bir onur ve gurur kaynağı olmuştur. İç savaşlar sırasında, Roma bir cumhuriyetten imparatorluğa dönüşürken, bazı komutanların lejyonlarına bir numara verdiği görülür. Bu durum ikiz sayıların ve Gemina lejyonlarının doğmasına neden oldu. Mesela Augustus Germanicus birkaç Legio X'a birden komutanlık yapmıştı. İlerleyen zamanlarda siyasi ve ekonomik nedenlerle lejyonlarının sayısını 50'den 28'e düşürdü. Roma ordusunun en korkunç yenilgilerinden biri olan Teutoburg Ormanı Muharebesi'nden sonra bu sayı 25'e düşürülmüştür.

Roma Lejyonlarının Tarihindeki En Kötü Yenilgisi

Teutoburg Ormanı Muharebesi'nde Cermen kabilelerin saldırısını gösteren bir çizim.
Teutoburg Ormanı Muharebesi'nde Cermen kabilelerin saldırısını gösteren bir çizim.

Varian Felaketi olarak da bilinen Varus Muharebesi (Teutoburg Ormanı Muharebesi), Augustus Germanicus ve dolayısıyla Roma İmparatorluğu için devasa bir yenilgiydi. MS 9 yılında Romalı general Publius Quintilius Varus, kendi subayı Arminius tarafından ahmakça bir pusuya düşürüldü. Arminius, Romalılara sırt çeviren Cermen kökenli bir Roma vatandaşıydı. Kendilerini, feci pusunun gerçekleştiği Teutoburg'un gür ormanına götürdü.

Üç lejyon -17. 18. ve 19. lejyonlar- Cermen kabilelerinden oluşan bir koalisyon tarafından bütünüyle yok edildi. Bu katliam Roma ordusu ve lejyonların itibarı adına derin bir yara bırakan mutlak bir yenilgi ve katliamdı. General Varus, ordusunun yok edildiğini görünce intihar etti. Augustus'un bu haber karşısında öylesine perişan olduğu söylenir ki, neredeyse tamamen bitkin düşmüştür. Kafasını duvara vurmaya başladı ve sürekli olarak şöyle bağırdı: 'Quintilius Varus, legiones redde! (Quintilius Varus, lejyonlarımı geri ver!).

Romalıların o günkü can kaybı tarif edilemez boyutlardaydı. Yaklaşık 20.000 adam hayatını kaybetti ve birçoğu Cermen tanrılarına yaşarken kurban edildi.

Jül Sezar ve Augustus Yönetimindeki Roma Lejyonları

Jül Sezar'a teslim olan Galyalı efsane komutan Vercingetorix.
Jül Sezar'a teslim olan Galyalı efsane komutan Vercingetorix.

Roma'nın sınırları yüzyıllar boyunca genişledikçe, fethedilen halklar yavaş yavaş asimile edildi ve Roma vatandaşı olmalarına izin verildi. Bu durum orduyu çok etnisiteli hale getirdi ve sonuç olarak lejyonlar köken aldıkları bölgeye göre adlandırılmaya başlandı. Jül Sezar Galya seferinde (Galya Savaşları) Galyalılara saldırmak için birkaç lejyon oluşturdu. Aşağıda Sezar ve Augustus döneminde aktif olan en ünlü 28 lejyon yer almaktadır.

1. Legio I Germanica
2. Legio II Augusta
3. Legio III Augusta
4. Legio III Gallica
5. Legio III Cyrenaica
6. Legio IV Macedonica
7. Legio IV Scythica
8. Legio V Alaudae
9. Legio V Macedonica
10. Legio VI Victrix
11. Legio VI Ferrata
12. Legio VII Macedonica
13. Legio VIII Augusta
14. Legio IX Hispania
15. Legio X Gemina
16. Legio X Fretensis
17. Legio XI Claudia Pia Fidelis
18. Legio XII Fulminata
19. Legio XIII Gemina
20. Legio XIV Gemina Martia Victrix
21. Legio XV Apollinaris
22. Legio XVI Gallica
23. Legio XVII Castra Vetera
24. Legio XVIII Castra Vetera
25. Legio XIX Castra Vetera
26. Legio XX Valeria Victrix
27. Legio XXI Rapax
28. Legio XXII Deiotariana
Jül Sezar ve Augustus döneminde kullanılan 28 lejyon ve isimleri.

Bu lejyonların her biri o zamanki devasa Roma İmparatorluğu'nun farklı bir bölgesinde konuşlanmıştı. Her lejyon Roma'nın sınırlarındaki gücü korumak ve "barbar" kabilelerin akınlarını önlemekle görevliydi. Augustus zamanında kalıcı hale geldiler. Her lejyonun kendi üssü vardı ve çoğu, gözetleme kuleleri ve kalelerle güçlendirilmiş Roma askeri yolları olan Limes hatları doğrultusunda mevzilenmişti. Roma İmparatorluğu'nun yaşamı boyunca lejyon, başarı ve askeri kahramanlıkla özdeş hale gelmiştir. Roma lejyonları bugüne kadar yüksek işlevli, son derece verimli ve mükemmel gelişmiş bir askeri birliğin kitaplara geçmiş bir modeli olarak varlığını sürdürmüştür.

Askeri açıdan bakıldığında, Roma lejyonları neredeyse mükemmeldi. Ancak zamanla Roma imparatorları ve güce aç generaller tarafından yönlendirilebilen bir konuma geldiler. Lejyonlar genellikle yönetim darbelerinde ve güç ve nüfuz elde etmek için güçlü bir aygıt olarak kullanılmıştır. Yine de Roma İmparatorluğu'nun karmaşık işleyişinde vazgeçilmez bir öge olarak kaldılar ve Roma İmparatorluğu'nun klasik antik çağın en güçlü imparatorluklarından birine dönüşmesini sağlayan en önemli araç oldular.

Roma Lejyonunda Hangi Rütbeler Vardı?

En bilinen roller lejyonerlik ve centurionluk (yüzbaşı) olsa da, Roma lejyonunda farklı rütbeler de vardı. Birkaç tanesini burada bulabilirsiniz:

  • Legatus legionis: Legatus legionis (legate) genel lejyon komutanıydı ve genellikle eski bir tribündü. Bazen legate ayrıca lejyonlarının üslendiği bölgelerin eyalet valisiydi.
  • Tribunus: Marius sonrası dönemde her lejyona bağlı altı askeri tribün vardı: beş dar şeritli tribün (tribunus angusticlavius) ve bir geniş şeritli tribün (tribunus laticlavius), ikomutasındaki ikinci kişi olarak görev yapıyordu.
  • Praefectus castoreum: Lejyondaki en kıdemli üçüncü subay olan kamp sorumlusu, görevleri arasında levazım tedarik etmek ve lejyon kampının imarını yönetmek de vardı.
  • Aquilifer: Lejyonun en yüksek sancağı olan gümüş kartalı ( sonradan altın kartal) taşıyan kişi aquilifer'di; dolayısıyla kendisi aynı zamanda lejyonun sancak taşıyıcılarının (signiferi) en değerlisiydi. Bir sancağın kaybedilmesi müsamaha gösterilecek bir şey değildi; lejyonun onu bırakmaktansa kendi ölümüne kadar savaşması beklenirdi.
  • Imaginifer: Signiferi'lerden bir diğeri olan ve Roma imparatorluğunun kurulmasından sonra oluşturulan bu asker, imparatoru resmederek lejyonerlere yeminlerini ve sadakatlerini tekrar hatırlatırdı. Makam ilk olarak Augustus döneminde kurulmuştur.
  • Tessarius: Tessarius muhafız komutanıydı. Onun görevi, günlük parolayı ihtiva eden tessarayı (küçük bir tablet) orduda dolaştırmaktı.

Roma Lejyonerliğin Şartları Nelerdi?

Gelecekteki tüm lejyonerlerin Roma vatandaşı, fiziksel olarak uygun ve en az 1.80 boyunda olması gerekiyordu. Zorunlu olmamakla birlikte, kırsal kesimden askere alınanlar, fiziksel işgücüne yatkın oldukları ve savaşın sertliklerine daha kolay göğüs gerebilecekleri düşünüldüğü için daha çok kentlerden gelenlere tercih ediliyordu.

Daha dönemsel düşünceler arasında Romalı yazar Vegetius'un dikkat çektiği 'keskin gözler' keskin bir zekanın belirtisi olabilir tezi vardı. Her lejyonun işleyişi önemli ölçüde yönetim çalışması gerektirdiğinden, eğitimli askerler bilhassa hoş karşılanıyordu. Mühendislik, marangozluk, müzisyenlik gibi konularda özel becerilere ya da mesleklere sahip olanlar kanalizasyon kazma ve ağır işlerden muaf olmayı ve dokunulmazlık sahibi olmayı umabilirlerdi. Ayrıca, diğer nüfuzlu Romalılardan alınan tavsiye mektuplarının da bir mahsuru olmayacaktır.

Roma Lejyonları Nasıl Bir Eğitimden Geçiyordu?

Lejyoner eğitimi dört ay sürüyordu ve acemilerin yaklaşık 45 kiloluk bir yük taşıyarak beş saatte 30 kilometre kat etmek zorunda oldukları yürüyüşle başlıyordu. Bu, askerlere zorlu arazilerde, ateş altında ilerlerken ya da düzen değiştirirken saflarını nasıl koruyacaklarını öğretmek açısından önemliydi.

Savaş eğitimi, ahşap bir kazığa karşı, gerçek muadillerinden iki kat daha ağır olan ahşap bir kılıç ve kalkan kullanılarak yapılan idmanlarla başlardı – kuvvet ve dayanıklılık eğitimi, gerçek silahların daha kolayca kullanılmasını sağlardı. Daha sonra acemiler ayrı ayrı ya da temsili savaşlarda birbirleriyle dövüştüler; bazı zamanlar gladyatörlere rakip oldular. Mızrak atma, sapan ve yüzme de eğitimin önemli parçalarıydı.