Kuş gribi, kümes hayvanı çiftlikleri için yıkıcı sonuçlar doğurmaktadır. Bilim insanları bu sorunu çözmek amacıyla tavukları hastalığa karşı dirençli hale getirmek için genetik olarak manipüle etmeye çalıştılar. Bu deney umut verici sonuçlar verdi ama aynı zamanda etik soruları da gündeme getirdi.
2021 yılından bu yana kuş gribi dünya çapında kümes hayvanı çiftliklerini yok ederek milyonlarca evcil ve yabani kuşun itlaf edilmesine ve önemli ekonomik kayıplara yol açıyor. Şimdiye kadar insanlara bulaştığı belgelenmemiş olsa da, bu virüslerin çeşitli memeli türlerine bulaşma sıklığının artması, insanlara daha uygun ve insandan insana bulaşabilen yeni bir influenza virüsünün ortaya çıkma riskini artırmaktadır.
Bu nedenle araştırmacılar, genetik modifikasyondan farklı olarak tavukların genomik düzenlemesine girişmişlerdir. Genomik düzenleme, bir geni kesmek için "moleküler makas" kullanmayı ve daha sonra belirli bir hastalığa direnç, artan üretkenlik ve hayvan refahını artıran özellikler gibi özellikleri tanıtmak için geni düzeltmeyi, onarmayı veya devre dışı bırakmayı içerir.
Son Derece Umut Verici Sonuçlar
Şimdi, tavuklara dönelim. Araştırmacılar ANP32A proteinini hedeflemek için bir geni düzenlediler. Genetiği değiştirilmiş bu tavuklar, sağlıkları ve huzurları üzerinde gözle görülür herhangi bir olumsuz etki olmaksızın olgunlaştı. Aslında, normal tavuklardan bile daha sağlıklıydılar. Dayanma güçlerini test etmek için başlangıçta düşük dozda kuş gribi virüsüne maruz bırakıldılar. Sonuç: 10 tavuktan 9'u tam direnç gösterdi ve grup içinde herhangi bir bulaşma meydana gelmedi.
Süper dirençli tavuklarımız ayrıca ilkinden 1.000 kat daha güçlü olan sentetik yüksek dozda virüse maruz bırakıldı. Bu kez, genetiği değiştirilmiş 10 tavuktan 5'i enfekte oldu. Nature Communications'da yayınlanan çalışmanın sonuçları cesaret verici olsa da etik bir soruyu gündeme getiriyor: Endüstriyel tarıma devam etmeli ve mevcut et tüketimimizi sürdürmeli miyiz? Yoksa tam tersine, biyoteknolojinin ilerlemesine rağmen bunu azaltmalı ve gıda ile ilişkimizde daha erdemli bir yaklaşımı mı teşvik etmeliyiz?