Anneliese Kohlmann, Nazilerin kadın toplama kampındaki esirleri acımasızca dövdü ve cinsel olarak istismar etti. Ancak bu seviyedeki savaş suçlarına karşın yalnızca iki yıl hapis cezası verildi. Bu yazıda Anneliese'nin hikayesinden bahsediyoruz.
Anneliese Kohlmann, SS üniformasını II. Dünya Savaş'nın sonuna yaklaşırken giydi. Kohlmann, toplama kampında muhafız olmayı seçmeden önce çok alışılmış bir hayat yaşıyordu. Fakat 1945'te tüm kamplar ele geçirildiğinde, Kohlmann'ın Nazi rejiminin en acımasız SS muhafızlarından biri olduğu anlaşılacaktı.
Kohlmann 1944'te Aufseherin – kadın toplama kampı muhafızlarının kullandığı ünvan – oldu ve en kısa sürede önemsiz davranışları için dahi esirleri acımasızca döven duygusuz bir kadın olarak tanındı.
Kohlmann'ın Nazi muhafızı olarak geçirdiği kısa süre, kadınları kırbaçlayarak kanlar içinde bırakmasından, Yahudi mahkûmlara tecavüz etmesine kadar, yüzlerce acımasız hikayenin oluşmasına yetti. Ve mahkeme salonuyla yüzleşme günü geldiğinde, suçlamalardan kaçmak için kendini bir mahkum gibi tanıtmaya çalıştı.
Kohlmann savaş bittikten sonra, toplama kampı esirlerine kötü muamele yapmaktan yargılandı. Ve savaş suçlusu olduğu tespit edilmesine rağmen, demir parmaklıklar ardında yalnızca iki yıl geçirdi.
Anneliese Kohlmann'ın Nazi muhafızı olarak kısa ve acımasız kariyeri
Diğer milyonlarca erkek ve kadın gibi, 19 yaşındaki Anneliese Kohlmann da II. Dünya Savaşı'nın başlangıcında Nazi Partisine katılım sağladı. 1 Nisan 1940'ta resmen üye oldu. Ancak dört yıl boyunca tramvay operatörü olarak çalıştı. Yani sürecin sivil tarafındaydı.
4 Kasım 1944'te Kohlmann, SS German Women's Auxiliary Services (SS Alman Kadın Yardımcı Birlikleri)'e alındı. Almanca bir kitap olan Angeklagt: SS-Frauen vor Gericht (Accused: SS Women in Court adlı eserde yazılanlara göre, Kohlmann'ın eğitimi yalnızca bir hafta sürmüştü. Bu eğitim sırasında kendisine yalnızca "bilhassa mutsuz insanlara özellikle kötü davranması" dikte edildi.
Kohlmann'ın ilk işi, oldukça kötü bilinen toplama kampı Neuengamme'nin yan kampı olan Neugraben'de gardiyanlıktı. Tanksavar hendekleri kazmaya mecbur bırakılan kadın esirlerin başındaydı. Kadınlar özellikle beş gardiyan tarafından sıklıkla taciz edildiğini anlatıyordu. Elbette Kohlmann onlardan biriydi.
Kohlmann Mart 1945'te, Neugraben'de tam olarak dört ay geçirdikten sonra, Tiefstack köle işçi kampına gönderildi. Her iki kamptaki tanıklar, 1946'daki dava duruşması sırasında Kohlmann'a karşı tanıklık ettiler.
Kohlmann'ın bir kadını ellerinden ve ağzından kan boşalacak düzeyde vahşice dövdüğü anlardan söz ettiler. Başka bir sefer, kolları morarmaktan renk değiştirene kadar bir mahkûma sopayla saldırdı.
Ama eziyetleri bununla da bitmedi. Hamile bir kadını o kadar umarsızca dövüp tekmelemişti ki, kadının bir hafta geçmesine karşın yüzü hala şişti. Ve başka bir kadını ekmek çalarken yakaladığında, elindeki sopayla en 30 defa vurdu.
Ancak enteresan bir şekilde, birkaç tanık Kohlmann'ın yaşlı kadınları genç kadınlara göre daha sert ve daha fazla dövdüğü konusunda ısrarcıydı. Hatta Anneliese Kohlmann bazı genç kadın mahkûmlara diğerlerine nazaran daha merhametli davrandı.
Anneliese Kohlmann'ın Kadın Toplama Kampı esirleriyle ilişkisi
Kohlmann duruşmasında, eziyet suçlamalarına karşı kendini savundu. Bazı kadınlara özel muamele gösterdiğini kabul ediyordu. Örneğin, kendilerine söylenmeden ara vermelerine veya onlara fazladan yiyeceği gizlice sokmalarına izin vermek gibi.
German History dergisinde yayınlanan bir makaleye göre, Věra Fuchsová adlı Çek Yahudi bir kadın Kohlmann ile aynı kamplarda yaşamış ve bu ayrıcalıklı muameleyi bizzat görmüştü. Fuchsová savaştan uzun zaman sonra şunları hatırladı:
Hamburg'da bir SS kadın muhafızımız vardı, genç bir kızdı ve ona Bubi adını verdik. O bize iyi davrandı. Genç, güzel bir kızdı ama sonradan gördüğümüz üzere eşcinseldi. Ve esir arkadaşlarımızdan birine aşık oldu.
Fuchsová burada Anneliese Kohlmann ve Helene Sommer adında bir Yahudi esirden bahsediyordu.
Fuchsová, "Kızın muhafıza ne kadar yaklaştığını bilmiyorum ama annesi oradaydı ve kız onun için her şeyi yapabilirdi. İkisi de Bubi sayesinde iyi oldu," dedi.
Kohlmann'ın Sommer ile olan ilişkisinin seviyesi belirsiz olsa da, birçok kadın ikisinin birbirini "öptüğünü" ve Kohlmann'ın geceleri sık sık kışlada Sommer ile vakit geçirdiğini söyledi. Holokost'tan kurtulan Franci Solar adlı bir kişi kaleme aldığı anılarında Kohlmann'ın "geceleri sık sık ziyarete geldiğini ve gün doğarken ayrıldığını" yazdı.
Elbette bu tür cinsel istismarlara Holokost sırasında sıklıkla rastlanıyordu. Heinrich Böll Vakfı'na göre, erkek ve kadın muhafızlar, yiyecek, ilaç ve güvenliklerini garanti etme karşılığında esirlere tecavüz ediyor veya kendilerini cinsel ilişkiye zorluyordu. Hayatları tehlikede olan esirler kendilerini ve ailelerini kurtarma adına çaresizlik içindelerdi.
1945'te henüz 14 yaşında olan Fini Patay kamptan kurtulan bir başka kişiydi. Daha sonra Kohlmann ve Sommer'ın arasındaki ilişkinin zeminini şöyle ifade etti: "Bir ilişkisi vardı, Bubi'nin onunla bir ilişkisi vardı, elbette onunla gitmek istemedi, bilirsiniz, ama onu kullandı."
Kohlmann, savaştan sonra dahi Sommer ile ilişkisini sürdürmeyi planlıyordu. Tutuklanmasının ardından verdiği ifadede, Sommer'ın savaşın ardından Prag'a taşınmaya teklif ettiğini belirttiği bildirildi.
Kohlmann II. Dünya Savaşı sona erdiğinde, acı verici davranışları için adaletle yüzleşmek zorunda kalmamasını sağlamak için plan kurguladı.
Anneliese Kohlmann'ın tutuklanması ve yargılanması
Bergen-Belsen toplama kampı için yapılmış bir web sitesine göre, 8 Nisan 1945'te Kohlmann, bir grup kadının Tiefstack'tan Bergen-Belsen'deki toplama kampına aktarılmasına yardım etti. Buraya vardıktan sonra "kuzeni" Sommer ile konuşup konuşamayacağını öğrenmek istedi.
Ancak kamp komutanı bu isteğini reddetti ve Kohlmann'ı geri gönderdi. Kohlmann iş istasyonuna dönmek yerine Hamburg'a kaçtı. Buradan bir bisiklete atladı ve on saat sonra Bergen-Belsen'e geri dönmüştü. Orada, vardiya değişimi sırasında kimse görmeden içeri girdi ve bir mahkum üniforması edindi.
Anneliese Kohlmann'ın planı, Sommer'ı bulup Prag'a gitmek ve hem Nazi arkadaşlarının hem de Alman kuvvetlerine verilecek olan Müttefik cezalarından kurtulmaktı.
İngiliz birlikleri 15 Nisan 1945'te Bergen-Belsen'i özgürlüğe kavuşturdu. Kohlmann iki gün boyunca esirler arasında kendini gizleyerek "radarın altındaydı". Bu süreçte gizlice özgürlüğe kaçma fırsatını bekledi. Ancak 17 Nisan'da yakalandı. Fuchsová, "Belsen'in özgürlüğe kavuşturulmasından sonra Bubi'nin birdenbire aramızda çizgili mahkum kıyafetleriyle olduğunu farkettik. Şimdi ne yapmalıydık? Evet, bize iyi davrandı ama o bir SS kadınıydı, peki onunla ne yapmalı?"
Kısa zaman sonra onu teslim ettiler.
Anneliese Kohlmann ve diğer kadın kamp muhafızlarına, esirlerine zorla yaptırdıkları işleri yapmalarına yönelik ilk ceza verildi. Müttefik kuvvetler onları o kampta öldürülen binlerce insan için toplu mezar kazmakla görevlendirdi. Bu işi yargılanmayı bekleyecekleri Almanya'nın Celle kentindeki bir hapishaneye götürülene kadar yapacaklardı.
Haziran 1946'da Kohlmann bir askeri mahkemeye çıkarıldı. Savcılar birkaç tanık çağırdı ve mahkûmların Kohlmann'ın eliyle gerçekleşen istismarları doğrulamak için kamp kayıtlarına başvurdu. Kadınları sadece erkek komutanlardan daha ağır şiddet görmesinler diye kendisinin dövdüğünü iddia etti. İlk savunması bu şekildeydi. Ayrıca, birçok kadının, onlara fazladan yiyecek verdiği için kendisini sevdiğine de dikkat çekiyordu.
Kohlmann, cezası düşünülürken hoşgörü gösterilmesi için ricada bulundu. Sonuçta, yalnızca beş aydır muhafızlık yaptığını ve hiç kimseyi öldürmediğini özellikle belirtti. Annesi de 25 yaşındaki kızı için ifade verdi. Kohlmann'ın işini sevmediğini ve izinliyken evde depresyon içinde yaşadığını iddia etti.
Sonunda Kohlmann, toplama kampı esirlerini fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak kötüye kullanmaktan yalnızca iki yıl hapis cezası yedi. Ancak, ilk tutuklanmasından o zamana kadar zaten hapiste yatıyor olduğundan, duruşmasının bittiği ertesi gün serbest bırakıldı.
Kohlmann'ın hayatının geri kalanı hakkında pek az şey biliniyor. 1965'te Batı Berlin'e taşındı. Fakat evlilik veya çocuk kaydı yok ya da yaptıklarının yanlış olduğunu kabullendiğine dair herhangi bir ifadesi veya yazısı da yok.
İsmi ve işlediği suçları 2013'te Yonatan Calderon'un popüler tiyatro oyunu Under the Skin'in ilk gösterimini yaptığında yeniden karşımıza çıktı. Kohlmann'ın hikayesinden temel alan yapımda, bir Nazi muhafızının Charlotte adında bir Yahudi mahkumla gizli bir aşk yaşıyor.
Anneliese Kohlmann, 17 Eylül 1977'de 56 yaşında Berlin'de öldü. Holokost sırasında toplama kamplarında görevli binlerce kadından biri olmasına rağmen, sonsuza dek en acımasızlarından biri olarak hatırlanacak.