Hem Empresyonizm hem de Neo-Empresyonizm, 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan ve pek çok benzerliği paylaşan önemli sanat akımlarıdır ve aralarında bazı paralellikler de vardır. Bununla birlikte, iki akım arasında, nasıl yapıldıklarını öğrendiğinizde kolayca fark edebileceğiniz bir dizi keskin fark vardır. Empresyonistler çok daha büyük ve kapsamlı bir ekoldü ve sonunda Batı dünyasının büyük bir kısmına yayılmışlardı. Öte yandan, Neo-Empresyonistler biraz daha gecikmeli olarak gelen Fransız sanatçılardan oluşan küçük bir çekirdek gruptu.
Sanatçılar birbirlerinin fikirlerine öykünmüşlerdir ve bazen nokta, işaret ya da küçük izler şeklinde yaptıkları resimlerden dolayı Noktacılar (Noktacılar) ya da Bölmeciler (Bölmecilik) olarak da adlandırılırlar. Gelin iki sanat akımı arasındaki temel farklara daha yakından bakalım.
Empresyonizm (İzlenimcilik) Önce Geldi
Empresyonizm, Neo-Empresyonizm'den daha önce ortaya çıkmıştır. Oldukça yaygın olan bu sanat akımı 1860 civarında Paris'te Claude Monet, Pierre-Auguste Renoir, Alfred Sisley ve Camille Pissarro'nun da aralarında bulunduğu bir grup sanatçıyla beraber başlamıştır. Sanatçılar, klasik ve mitolojik sanat tarzlarını tercih eden katı Paris Salon'unu eleştirme konusunda birleşmişlerdi. Başlangıçta bir araya gelerek kendilerine 'Ressamlar, Heykeltıraşlar ve Gravürcüler Kooperatif ve Anonim Derneği' demişlerdir. 1874'te Louis Leroy adlı küçümseyici bir eleştirmen, Claude Monet'nin Impression Sunrise, 1874 adlı tablosundan ve seri, yumuşak fırça darbeleriyle yaptıkları eskizvari, dağınık resim tarzlarından dolayı onları ilk kez "İzlenimciler" olarak adlandırdı. Bu isim onlara yapıştı ve sonsuza dek ölümsüzleşti.
Neo-Empresyonizm (Yeni izlenimcilik), Empresyonizm'den evrilmiştir
Biraz daha sonra ortaya çıkan Neo-Empresyonizm, 1886 yılında öncü Fransız ressam George Seurat tarafından temelleri atılan bir akımdır. Seurat'nın sanatıyla bağlantılı olarak Neo-Empresyonizm adını ortaya atan Fransız sanat eleştirmeni Felix Feneon, Seurat'nın Empresyonist fikirleri yepyeni bir yöne taşıdığını fark etmiştir. Feneon, Seurat'nın Empresyonistlerden çok daha küçük fırça darbeleriyle çalıştığını ve renk serpintileri yaratmak için bunu uyguladığını belirtmiştir.
Feneon ayrıca Seurat'nın öncü renk teorisyeni Eugene Chevreul'den etkilenerek renk konusunda daha rasyonel ve bilimsel bir yaklaşım benimsediğini de belirtmiştir. Seurat, turuncu ve mavi ya da mor ve sarı gibi birbirine zıt renklerden oluşan küçük noktaları kasıtlı olarak yan yana yerleştirmiş ve bunların gözlerde harmanlanmasını sağlamıştır. Renklerin bu şekilde küçük, neredeyse pikselli parçalara bölünmüş olması, bazı tarihçilerin Seurat ve takipçilerini Bölmeciler ya da Noktacılar olarak adlandırmasına yol açmıştır.
Empresyonizm yaygın bir uluslararası hareket haline geldi
Empresyonizmin başlangıcı Paris'te yaşayan radikal ressamlardan oluşan küçük bir çekirdek grupla gerçekleşmiş, ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru fikirleri Avrupa'nın dört bir yanına ve Amerika Birleşik Devletleri'ne kadar ulaşarak geniş bir alana yayılmaya başlamıştır. İzlenimciliğin kendine has özellikleri olan açık havada resim yapma ve gündelik hayattan samimi sahneleri gözlemleme gibi yöntemler popüler ve yaygın hale gelerek Batı dünyasında sanat tarihi gelişimini etkilemiştir.
Neo-Empresyonizm daha küçük bir ekoldü
Neo-Empresyonizm ekolü ise çok daha küçüktü ve büyük ölçüde Fransa içinde varlığını sürdürdü. Seurat bu akımın öncüsüydü ve arkadaşı Paul Signac ile beraber çalıştı. Seurat'nın 1884 tarihli Bathers at Asnieres (Asnieres'de Yıkananlar) adlı tablosu, sadece yakından bakıldığında görülebilen zıt renklerden oluşan küçük noktalarla, onun Noktacı, Neo-empresyonist tarzdaki ilk arayışlarını sergilemektedir. Neo-Empresyonist üslubu benimseyen diğer Fransız sanatçılar Henry Edmond Cross, George Lemmen, Théo van Rysselberghe, Jan Toorop, Maximilen Luce ve Albert Dubois-Pillet'dir.
Empresyonistler dışarıda çalıştı
Empresyonizm sanatının karakteristik özelliklerinden biri, kendilerini dışarıda ya da doğrudan yaşamın içinden çalışmaya, manzara ya da sıradan, günlük sahneleri resmetmeye adamış olmalarıydı. Sanatçılar bu şekilde çalışarak doğanın, ışığın ve havanın anlık etkilerini olabildiğince kısa sürede, serbest fırça darbeleri ve soluk, parlak renklerle resmetmeye çalışmışlardır. Kimileri aynı konuyu günün farklı saatlerinde ve değişen mevsimler boyunca defalarca resmetti ve önlerinde gördüklerinin ne kadar değişebileceğini gözlemledi. Dışarıda çalıştıkları için İzlenimciler genellikle taşınması kolay küçük tuvaller kullanarak çalışmışlardır. Alfred Sisley bir Empresyonist olsa da, 1890 tarihli The Lane of Poplars adlı tablosunda görüldüğü gibi, onun küçük renk kaydırmaları daha sonraki Neo-empresyonistlerin daha aşırı, 'noktalı' desenlerinin önünü açmıştır.
Neo-Empresyonistler stüdyoda çalıştı
Neo-Empresyonistler, manzara ya da serbest zaman aktivitelerinden hoşlanan insanlar gibi Empresyonistlere yakın konuları resmetmişlerdir. Fakat son resimlerini üretirken büyük ölçüde atölyede çalışmışlardır, zira bu resimler çok detaylı ve itinalı bir şekilde boyanmıştır. Empresyonist resmin aksine Neo-Empresyonist sanat, Seurat'nın başyapıtı La Grande Jatte Adası'nda Bir Pazar Öğleden Sonrası, 1886'da gördüğümüz gibi, çoğunlukla çok daha büyük ve tutkulu bir skalada resmedilmiştir.