Everest Dağı: Yüksekliği, Konumu, İklimi ve Özellikleri

1852 yılına kadar Everest'in Dünyanın en yüksek dağı olduğu bilinmiyordu. Dağ ilk kez Hindistanlı matematikçi Radhanath Sikdar tarafından keşfedildi.

Yazar Burcu Kara
everest dağı

Everest Dağı, Güney Asya'nın büyük Himalayalar'ının en tepesinde yer alıyor ve Nepal ile Çin'in Tibet Özerk Bölgesi arasındaki sınırda, 27°59′ K 86°56′ D koordinatında bulunuyor. 8.850 metre yüksekliğiyle Everest, Dünya'nın en yüksek dağı. Bölgedeki diğer yüksek zirveler gibi, Everest Dağı da yerel halkın kutsal kabul ettiği noktalar arasında. Tibetçe ismi Chomolungma "Dünya'nın Tanrıça Annesi" veya "Vadinin Tanrıçası" anlamına geliyor. Sanskritçe adı Sagarmatha ise kelimenin tam anlamıyla "Cennetin Zirvesi" demek.

1852 yılına kadar Everest'in Dünyanın en yüksek dağı olduğu bilinmiyordu. Dağ ilk kez Hindistanlı matematikçi Radhanath Sikdar tarafından keşfedildi. Hindistan hükümeti daha sonra yaptığı ölçümle yüksekliğini kamuoyuna duyurdu. Önceleri "Tepe XV" olarak bilinen dağa 1865'te Sir George Everest'in adı verildi. Kendisi 1830-1843 yılları arasında Hindistan'ın İngiliz genel müfettişliği yapmış biri. Bugüne dek 5000'den fazla insan Everest Dağı'na tırmandı ve 300'den fazla kişi öldü. Tırmanışlar, Nepal veya Tibet hükümetinden alınan izin ücreti ile 25 bin ila 40 bin dolar arasındadır. Buna tepeye ulaşmak için ödenen 11 bin dolar dahil. Everest'e tırmanmak (40 gün) ana kampa ulaşım ile birlikte yaklaşık 3 ay sürüyor.

Everest Dağı'nın Oluşumu ve Fiziksel Özellikleri

Hint-Avustralya Levhası'nın güneyden kuzeye doğru ilerlemesi ve yaklaşık 40 ila 50 milyon yıl önce Avrasya Levhası ile çarpışması sonucu oluşan tektonik hareket Himalaya dağlarını meydana getirdi. Dağlar yaklaşık 25 ila 30 milyon yıl önce yükselmeye başladı ve Büyük Himalayalar Pleistosen Dönemi'nde (yaklaşık 2.600.000 ila 11.700 yıl önce) mevcut formlarını aldılar. Everest Dağı ve çevresindeki tepeler 2.400 kilometre uzunluğundaki Himalayalar'da görülen tektonik hareketin merkez noktasıydı. 1990'ların sonlarından bu yana Everest'teki küresel konumlandırma araçlarından gelen bilgiler, dağın her yıl kuzeydoğuya birkaç santim ilerlediğini ve de minik oranlarda yükseldiğini gösterdi.

Everest Dağı üst üste katlanmış birden fazla kaya katmanından oluşuyor. Dağın alt seviyesindeki kayalar magmatik granit, metamorfik şist ve gnaystan ibaret. Daha yüksekte ise deniz kökenli tortul kayaçlar mevcut. Bunlar iki levhanın çarpışmasının ardından kapanan Tetis Denizi tabanının kalıntıları. Kireç taşı oluşumu olan Sarı Bant zirvenin hemen altında belirgin şekilde görülür.

Everest Dağı Nepal
Nepal tarafında Everest Dağı

Everest Dağı'nın etrafı diğer başka yüksek dağlarla çevrili: Changtse zirvesi kuzeyde 7.560 metreye yükselirken, Khumbutse (6.665 metre), Nuptse (7.861 metre) ve Lhotse (8.516 metre) Everest'i batı ve güneyde sarar.

Everest, üç taraflı bir piramit şekline sahip. Yanlarındaki üç düz düzlemin her birine yüz ve iki yüzün birleştiği çizgiye sırt deniyor. Kuzey Yüzü Tibet'e ve Güneybatı Yüzü Nepal'e bakmakta. Nepal'e bakan tarafta Khumbu Buz Şelalesi bulunur ve burası dağcılar için iyi bir meydan okuma noktası olarak kabul ediliyor. Bununla birlikte Doğu Yüzü (Kangshung) de Tibet'in üzerinden yükselmekte.

Everest'in zirvesi kaya gibi sert bir kar tabakasıyla kaplı ve onun üstünde kalınlığı 1.5–6 metre arasında değişen daha yumuşak tabaka var. Kar seviyesi Eylül ayında (musondan sonra) en yüksek düzeye ulaşır ve şiddetli kuzeybatı kış rüzgarları tarafından süpürüldüğü Mayıs ayında en düşük seviyeye iner. Zirve ve üst yamaçlar Dünya atmosferinde o kadar yüksekte ki zirvedeki oksijen miktarı deniz seviyesinin yalnızca üçte biridir. Oksijen eksikliği, güçlü rüzgarlar ve aşırı düşük ısılar Everest Dağı zirvesinde herhangi bir bitkinin veya hayvanın yaşamasını engelliyor.

Everest Dağı'nın İklimi

Buzullar Everest Dağı yamaçlarını baştan sona kaplıyor. Dağı çevreleyen buzullar kendi özel isimlerine sahip. Bununla birlikte buz yatakları ve buz vadileri de var. Everest'in ve diğer yüksek Himalaya zirvelerinin yoğun biçimde erozyon yaşamasının temel nedeni bu buzullar oluyor.

Everest Dağı'nın Khumbu Buzulu, Nepal'in birkaç kolay ayrılan Lobujya Nehri'ni doldurur. Tibet'teki Rong Nehri, Pumori ve Rongbuk buzullarından ve Kama Nehri ise Kangshung Buzulu'ndan besleniyor. Her iki nehir de Himalayalar'dan Nepal'e ulaşan Arun Nehri'ne akar. Rong, Dudh Kosi ve Kama nehri vadileri Everest Dağı'nın zirvesine ulaşırken kullanılan kuzey, güney ve doğu erişim yollarıdır.

Everest'in iklimi canlı yaşamına izin vermez. En yüksek ortalama gündüz sıcaklığı (Temmuz ayı) zirvede −19°C'dir; en soğuk ay olan Ocak ayında ise zirve sıcaklıkları ortalama −36°C ve −60°C'ye kadar düşer. Fırtınalar aniden ortaya çıkabiliyor veya sıcaklıklar beklenmedik şekilde düşebiliyor. Everest'in zirvesi o kadar yüksek ki, jet akımının alt sınırına yaklaşan saatte 160 km hızında rüzgarlar görülmekte. Yağışlar yaz musonunda (Mayıs sonu – Eylül ortası) kar halini alır. Everest'te dağcıların soğuk ısırmasına yakalanma riski son derece yüksektir.

Everest'in Yüksekliği

Edmund Hillary ve Tenzing Everest Dağı'na çıkan ilk insanlar oldular
Edmund Hillary ve Tenzing Everest zirvesine çıkan ilk insanlar oldular (1953)

Everest Dağı'nın kesin yükseliğine dair tartışmaların merkezinde kar seviyesi değişiklikleri, yerçekimi sapması ve ışık kırılması var. 8.848 metre yükseklik değeri 1952-1954 yılları arasında Hindistan tarafından yapılan ölçümlerle elde edildi ve geniş çapta kabul gördü. Bu değer 1999 yılına kadar çoğu araştırmacı, harita ajansı ve yayıncı tarafından kullanıldı.

Everest'in yüksekliğini ölçmek için daha yeni girişimlerde de bulunuldu. 1975 yılında Çinlilerin yaptığı bir araştırma yeninden 8.848 rakamını verirken, 1987'de uydu ölçüm tekniğini kullanan İtalyan araştırmacılar 8.872 metre değerini elde etti ancak sonuç kabul görmedi. 1992'de Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) ve lazer ölçüm teknolojisini ele alan başka bir İtalyan araştırmasında zirvedeki 2 metre buz ve kar tabakası hesaptan çıkarılarak 8,046 metre sonucu gösterildi ancak kullanılan metodoloji yine hatalı bulundu. 1999'da National Geographic Society (ABD) tarafından desteklenen ölçüm çalışmasının 8,850 rakamını vermesiyle 1954'teki sonuca dönülmüş oldu.

Everest Dağı deniz seviyesinden ölçüldüğünde Dünya'nın en yüksek dağı olsa da, Pasifik Okyanusu'nun derinliklerinden başlayan ve su üstündeki kısmı yalnızca 4205 metre olan Hawaii'nin Mauna Kea Dağı toplam 10.204 metre uzunluğuyla aslında Dünya'nın en uzun dağıdır.

Everest'te İnsan Yaşamı

Everest o kadar yüksek ve iklimi o kadar şiddetli ki insan yerleşimine imkan tanımıyor. Ancak dağın altındaki vadilerde Tibetçe konuşan insanlar yaşamakta. Bunlar arasında Nepal'in Khumbu vadisinde ve diğer noktalarda 4.270 metre yükseklikteki köylerde bulunan Şerpalar var. Ellerinde az sayıda ekilebilir arazisi olan tarım insanları Şerpalar yıllarca tüccarlık yaptılar ve mera arayışları neticesinde yarı göçebe yaşam tarzını benimsediler. Yaz aylarında hayvancılık 4.880 metre yüksekliğe kadar mümkünken, kış ayları alt rakımlardaki evlerde ve korunaklı nehir kıyılarında geçirilir.

Dünya'nın en yüksek dağlarına yakın bir yerde yaşayan Şerpa halkı Himalayalar'ı kutsal görüyor. Bu nedenle Budist manastırları inşa etmek, yamaçlara dua bayrakları yerleştirmek ve Himalaya kekliği, misk geyiği ve monal sülünü hayvanlarının yaşadığı vadilere sığınaklar kurmak geleneklerinin bir parçası. Şerpa insanları uzun süre tanrıların ve şeytanların yüksek tepelerde yaşadıklarına ve korkutucu kar adam Yeti'nin alt yamaçlarda dolaştığını düşündüler. Bu nedenle geleneksel olarak dağlara tırmanmaktan kaçındılar.

Şerpalar dağcılara rehberlik ediyor ve yüklerini taşıyor
Şerpalar dağcılara rehberlik ediyor ve yüklerini taşıyor

Bununla birlikte İngiliz dağcıların 20. yüzyılın başlarında bölgeye gelmesiyle gelenekler değişti. Yüksek rakımlarda yaşamaya çok iyi adapte olan ve büyük yükleri uzun mesafeler boyunca taşıyabilen Şerpalar dağcılığın getirdiği kazancı ilgi çekici buldu. Şerpalar yabancı dağcıların Everest'e tırmanmasına yardım ederken çoğu zaman onlardan daha iyi bir performans gösterdiler. Ancak gelenekleri gereği tırmanışlarda ikinci planda kalmayı seçtiler. Yine de Everest'in zirvesine giden öncü bir rotanın adı Şerpaların adını taşır. Hem yabancı dağcılar hem de onların sayısını aşan yürüyüşçüler Şerpaların ana geçim kaynağı haline geldi.

Everest çıkan ikinci insan Tenzing Norgay bir Şerpa'dır. Bununla birlikte Everest'e en çok tırmanan dağcı da bir Şerpa. Apa Sherpa zirveye 20'den fazla kez erişti. Onun arkasında ise bir başka Şerpa Phurba Tashi var.

Everest Dağındaki Çevre Kirliliği Sorunları

Uluslararası Everest sınırının Nepal tarafındaki dağ ve çevre vadiler 1976 yılında kurulan 1.240 kilometrekarelik bir alan olan Sagarmatha Ulusal Parkı'nın içinde yer alır. 1979'da park UNESCO Dünya Mirası alanı olarak belirlendi. Vadilerde ormangülü bitkisi ve huş ağacı ve çam ormanları mevcut. Dağcıların yıllar boyunca sergilediği dikkatsizlik, aşırı kaynak tüketimi ve hayvancılık tarafında yapılan aşırı otlatma, kar leoparı, küçük pandalar, Tibet ayıları ve kuş türlerinin yaşam alanlarına zarar verdi. Geçmişteki suistimallere karşı koymak için yerel topluluklar ve Nepal hükümeti tarafından çeşitli ağaçlandırma programları yürütülmüştür.

Yapılan seferlerde yüzlerce oksijen kabı dahil olmak üzere Everest'in yamaçlarında dağcılar tarafından bırakılan malzemeler ve ekipmanlar temizlendi. Geçmiş dağcıların bıraktığı çadır, teneke kutu, krampon ve insan atığı gibi tonlarca çöp Everest'ten uzaklaştırıldı. Bununla birlikte Everest'te (özellikle üst yamaçlarda) ölen 300'den fazla dağcının bedenleri ya ulaşılamadıklarından ya da ağırlıkları gereği taşıması zor olduğundan temizlenemiyor. Temizleme çabaları arasında en dikkat çekeni Eco Everest Expeditions ve Everest'e çıkan ilk insan olan Sir Edmund Hillary'nin ölümü onuruna 2008'de başlatıldı. Bu seferlerde ekolojik meselelere de dikkat çekiliyor (özellikle Khumbu Buz Şelalesi'nin eridiğini gözlemleyen dağcılar iklim değişikliğinin bölgedeki etkilerini gösterdiler).

Everest Dağı'na Tırmanmanın Zorlukları

Everest Dağı'na tırmanmanın zorluğu nedir?
Yol boyunca irtifa hastalığına yakalanmak mümkün

1920'lerin ilk büyük keşiflerinden bu yana ekipman, nakliye, iletişim ve hava tahminlerinde kaydedilen büyük ilerlemelerle bile Everest Dağı'na ulaşmak ve tırmanmak hala zordur. Dağın kendisi oldukça ıssız bir yerde bulunuyor. Bölgeye Nepal tarafından yol yok ve hatta 1960'lardan önce tüm mal ve malzemelerin insanlar ve hayvanlar tarafından uzun mesafeler boyunca taşınması gerekiyordu. O zamandan bu yana Khumbu vadisinde inşa edilen hava pistleri (helikopter) Everest çevresine taşınmayı büyük ölçüde kolaylaştırdı, ancak daha yüksek alanlara sadece patikalar üzerinden erişiliyor. Bununla beraber artık Tibet'ten kuzey tarafındaki Everest ana kampına (Base Camp) giden bir yol var.

Everest'teki havanın tırmanışa en uygun olduğu sadece iki kısa zaman periyodu var. En iyi tırmanış zamanı musondan hemen önceki Nisan ve Mayıs aylarıdır. Muson geldiğinde kar çok yumuşar ve çığ olasılığı çok yüksektir. Ayrıca musonun bittiği Eylül ayındaki birkaç hafta boyunca hava koşulları tırmanışa nispeten uygun olur. Bununla birlikte Ekim ayında başlayan kış fırtınaları Mart ayına kadar devam eder bu da dağ tırmanışını neredeyse imkansız hale getirir.

Everest'in konumu ve ikliminin yarattığı zorluklara ek olarak, yüksek rakımların insan vücudu üzerindeki etkileri aşırı boyutlarda. Himalayalar'da yaklaşık 7.600 metre üzerindeki bölge "ölüm bölgesi" olarak bilinir. Bu yükseklikte, vücut daha fazla oksijen elde etmeye çalıştıkça çok daha hızlı nefes alır ve nabız oranı artar. Ek olarak vücut besinleri de iyi sindiremez (ve genellikle yemek yemek istemez). İnsanlar güçlükle uyur ve çoğu zaman düşüncelerinin bulanıklaştığını görür. Bu semptomlar vücut dokularındaki oksijen yoksunluğunun (hipoksi) tezahürleri ve bu da Everest Dağı'nın zirvesine tırmanmaya yönelik çabaları zorlaştırıyor. Maske yoluyla solunan ek (şişelenmiş) oksijen, hipoksinin etkilerini kısmen hafifletiyor ancak tırmanıcı oksijene fazla alışır ve hala yüksek irtifadayken tüketirse ciddi problemler başlayabilir (İrtifa hastalığı).

Everest dağcılarını ya da diğer yüksek rakımlara tırmanan insanları etkileyen diğer tıbbi durumlar arasında yüksek irtifa serebral ödemi (HACE) var. Vücut oksijen eksikliğine tepki olarak beyindeki kan akışını artırdığında ortaya çıkar; beyin şişmeye başlar ve koma ve ölüm meydana gelebilir. Yüksek irtifa akciğer ödemi (HAPE), vücudun akciğerlere ek kan taşıdığı benzer bir durum; kan hava keselerine sızmaya başlıyor ve ölüm esas olarak boğulmadan kaynaklanır. Her iki durum için en etkili tedavi etkilenen kişiyi daha düşük bir rakıma taşımaktır. Hastalanan dağcılara uyuşturucu deksametazon enjekte etmenin hareketlerini geri kazanmalarını (aksi halde kıpırdamadıkları zaman) sağladığı keşfedildi ve yararlı bir acil ilk yardım tedavisi olarak kullanılıyor.

Everest'e Tırmanırken Kullanılan Güzergahlar ve Teknikler

Apa Sherpa 2010'da 20. everest tırmanışını yaparken
Apa Sherpa 2010'da 20. tırmanışını yaparken, rekor bugün 24 tırmanışla Kami Rita Sherpa'ya ait

Khumbu Şelalesi ve Güney Col güzergâhı, Everest zirvesine çıkmaya çalışan dağcılar tarafından en sık kullanılan yollar arasında. 1953 İngiliz seferi sırasında Everest'in zirvesine ulaştığı bilinen ilk insan olan Yeni Zelandalı Edmund Hillary ve Şerpa Tenzing Norgay tarafından kullanılan rota buydu. 1920'lerde ve 30'larda yedi İngiliz keşif gezisinin başarısızlıkla sonuçlandığı kuzey rotası pek gözde değil. Yine de bu yol üzerinden yapılan başarılı tırmanışlar var ve ilki 1960 yılında Çinliler tarafından yapıldı. Everest'in en büyük cephesi olan Doğu Yüzü nadiren kullanılır. İlk kez 1983'te bir Amerikan takımı bu yüzü denedi ve tepeye ulaştı.

Everest'in ilk dağcılarının çoğu asker kökenli olduğundan kullanılan yaygın teknikler arasında "kuşatma" tırmanışı olarak adlandırılan yöntem geliyor. Bu teknikte dağcı ekip dağda yol aldıkça peş peşe çadır kampları inşa eder. Örneğin, en sık tırmanılan güney güzergâhında bulunan Khumbu Buzulu'ndaki ana kamp yaklaşık 5.400 metre yükseklikte bulunuyor.

Dağcılar kamp kurmak için daha yükseğe ve daha yükseğe çıkar ancak gece olduğunda son kurulan kampın bir altındaki kampta uyurlar (Dağ tırmanıcıları bunu "Yükseğe tırman, alçakta uyu" ifadesiyle tanımlıyor). Bu uygulama dağcıların yüksek irtifaya alışmalarını sağlar. Rota boyunca yaklaşık 450 metreye bir kamp kurulur ve Kamp I, Kamp II vb. isimler verilir. Son kamp ise Everest zirvesinin 900 metre altına kurulur. Ardından "saldırı ekibi" denilen küçük bir grup zirveye ulaşır. İngilizler Everest tırmanışlarını bu şekilde organize ettiler ve bugün çoğu ticari seferler müşterileri için bu tekniği uygular. Tek fark, sadece tam ödeme yapan müşterilere zirveye çıkma şansı verilmesi. Kuşatma tırmanışı tekniğinde Şerpa'nın dağcılara verdiği lojistik destek kritik öneme sahip.

Dağcıların geniş gruplar halinde, ek oksijen desteğiyle ve Şerpalardan yardım alarak tırmanışlar yapması 20. yüzyılın başlarında "sportmenlikten uzak" görülerek eleştirilmeye başlandı. İngiliz dağcı Eric Shipton düzenlenen büyük seferlerin dağ tırmanışının estetiğini unutturduğunu ve bunun yerine sadece zirveye ulaşmaya odaklanmaya neden olduğunu belirtti.

Kuşatma tırmanışlarının hantal ve öngörülebilir doğasından sıkılan en iyi dağcılar, 1970'lerde Dünya'nın en yüksek zirvelerine tırmanırken daha geleneksel "Alp" tırmanışı tarzını kullanmaya başladılar. 1980'lerde Everest Dağı da buna dahil edildi. Bu yaklaşımda, üç ya da dört dağcıdan oluşan küçük bir parti, mümkün olan en kısa sürede dağda yukarı aşağı inerek gerekli tüm ekipman ve erzakları taşıyor. Bu seri yaklaşım kilometrelerce uzunlukta emniyet halatları kurmayı ve ağır oksijen tüpleri taşımayı gerektirmez. Hız esastır. Ancak bu tırmanışta grubun önce ana kampta ve çevresinde en az dört hafta kalarak irtifaya alışması gerekiyor.

Everest Dağ Tırmanışının Tarihi ve Edmund Hillary

Everest Dağı tırmanışı (1921) George-Mallory-Guy-Bullock
1921'de diplomat Guy Bullock liderliğinde bir grup İngiliz Everest Dağı'na tırmanmayı denedi. 7.000 ve 6.850 metre yükseklikte iki yeni yol keşfettiler

Everest Dağı'na tırmanma girişimlerine dair bilinen ilk kayıtlar 1890'da bunu hayal eden İngiliz ordu üyelerine uzanıyor. İngiliz askerler ilk tırmanışları 1900'lerin başlarında yaptılar ve bundan sonra 1953'e kadar sayısız girişimde bulunuldu. İkinci Dünya Savaşı'nda savaşmış, askeri arka plana sahip Edmund Hillary 1953'te Everest Dağı'na çıkan ilk insan oldu. Ekibin yürüttüğü tırmanış İngiliz kurumları olan Kraliyet Coğrafya Topluluğu ve Alp Kulübü tarafından desteklendi. Komşu dağlarda yapılan üç haftalık eğitimden sonra, Khumbu Buz Şelalesi'nden başlanarak rota çizildi.

Ekip Everest Dağı'nın zirvesine yaklaşırken birkaç engelle karşılaştı. İlki 120 metre uzunluğunda oldukça düz bir kaya sırtıydı ve kenarları buz tabakasıyla örülü bu kaya sırtının her iki yanı da uçurumla çevriliydi. Ekip bu engeli aştı ancak bu kez de Güney Zirvesi ile Everest zirvesinin ortasında son bir engelle karşılaştılar. Şimdi Hillary Step ismini taşıyan bu yer dik bir kaya ve buz mahmuzuydu. Yaklaşık 17 metre yüksekliğinde olmasına rağmen aşırı eğimli olması tek bir hatayı ölümcül hale getirmekteydi.

Tırmanıcılar bugün bu bölümü geçmek için sabit halatlar kullanıyor ancak Hillary ve Tenzing'in sadece buz tırmanışı ekipmanı vardı. Önce Hillary ve sonra Tenzing bu kısmı şaşırtıcı bir ustalık ve cesaretle tırmandı—sırtlarını kayaya vererek ve ayaklarını buz ile kaya arasındaki çatlaklara sıkıştırarak santim santim yükseldiler. İkili saat 11:30'da Everest'in zirvesine ulaştı. Fotoğraf çekilen ve biraz tatlı yiyen iki adam Dünya'nın tepesinde 15 dakika geçirdikten sonra aşağı indiler.

Kaynaklar: