Mona Lisa bugün dünyanın en ünlü tablosu. Kime sorarsanız sorun onun adını duymuştur. Bir sanat eserinin neden yaratıldığını veya nasıl ünlü olduğunu ayrıntılı olarak açıklamaktan hoşlanan insanlar için Mona Lisa daima popüler bir konu olur. Ancak Mona Lisa aslında varlığının çoğunda çok ünlü bir tablo değildi. Bir avuç meraklı insan dışında Mona Lisa'yı pek kimse duymamıştı. Öyle ki tablo 20 Ağustos 1911'de çalındığında Louvre çalışanları çalındığının farkına bile varmadı.
Mona Lisa Hırsızlığı
Mona Lisa'nın çalındığı ancak bir gün sonra ziyarete gelen bir sanatçının güvenlik görevlisine tablonun nerede olduğunu sormasıyla ortaya çıktı. Yüzyılın soygunu için biraz ironikti. Leonardo Da Vinci'nin büyük eseri o noktaya dek üslup veya güzellikle evrensel bir beğeni toplamamıştı ancak Paris ve diğer Fransa gazeteleri hırsızlığı kamuoyuna açıkladığında tablo anında ünlü oldu. Ve tüm yeni ünlenen şeyler gibi giderek ünlenmeye devam etti.
Polis ve özel dedektifler olaya müdahale ettiler ve dünya çapında 2 yıllık bir kovalamaca başladı. Dünyanın her yerinden tabloyu gördüğünü iddia eden insanlar ortaya çıktı, ancak kolluk kuvvetleri herhangi bir güçlü ipucu bulamadı ve her ipucu bir şekilde çıkmaza girdi.
Her türden büyük suçlama patlak verdi. Bazıları Mona Lisa'nın çalınmasının arkasında Alman İmparatorluğu'nun olduğundan şüpheleniyordu. Fransa'yı utandırmak ve küçük düşürmek için yapılmış bir Alman hilesiydi. Tanınmış bir sanat koleksiyoncusu olan Amerikalı milyarder J. P. Morgan da Mona Lisa hırsızlığıyla suçlandı. Genç Pablo Picasso bile şüpheli görüldü.
Resmin Brezilya veya Japonya gibi yerlerde görüldüğüne dair söylentilere rağmen Mona Lisa tüm bu yokluğu boyunca en başından beri Paris'teydi. Mona Lisa tablosunu çalan adam ne bir imparator ne de bir iş adamı değil, eskiden müzede çalışan basit bir işçiydi.
Ait Olduğu Yere
Vincenzo Peruggia bir İtalyan milliyetçisiydi ve Mona Lisa'yı çalmaya dair motivasyonu basitti, büyük Leonardo Da Vinci'nin eserini ait olduğu yere, İtalya'ya getirmek istedi.
Peruggia gibi milliyetçiler, büyük sanat eserlerinin bir asır önce Fransa'ya nasıl ulaştığını unutmamıştı ve onlar için hırsızlardan çalmak suç değildi. Devrim ve Napolyon Savaşları sırasında, Fransızlar İtalya'yı yağmaladılar. O kadar çok sayıda sanat eseri çaldılar ki Napolyon bir gün sürgündeyken şunları söyledi: "Örnek olsun diye Soult'u (mareşallerinden biri) vurdurmalıydım; tüm hepsinden büyük talan oydu."
Fransızlar şüphesiz İtalya'da çok sayıda sanat eseri çaldılar, ancak Peruggia, Mona Lisa'nın bunlardan biri olduğu konusunda yanılıyordu. Da Vinci, yaşamının son yıllarını Fransa Kralı I. Francis'in sarayında geçirdi ve daha sonra I. Francis tarafından yasal olarak satın alınan Mona Lisa'yı da beraberinde getirdi.
Peruggia nihayet hamlesini yapmadan önce 2 yıl boyunca tabloyla beraber bulundu. Aralık 1913'te Alfredo Geri adlı bir İtalyan sanat tüccarı ile temasa geçti ve Mona Lisa'yı satmayı teklif etti. Geri daha sonra Floransa'daki Ufizzi Galerisi'nin müdürüyle temasa geçti ve Peruggia'dan tabloyu getirmesini istedi. Üç adam, Peruggia'nın otel odasında bir araya geldi ve alıcılar, Peruggia'nın doğruyu söylediğini çabucak anladı.
Koşullarını ve fiyatını kabul ettiler, ancak ayrıldıktan kısa bir süre sonra polisle temasa geçerek Peruggia'yı tutuklattılar.
Peruggia hırsızlıktan yargılandı ve 1 yıl 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Vatansever açıklaması onu I. Dünya Savaşı patlak verene dek bir ulusal kahraman yaptı.
İtalya'nın yaşadığı savaş ve korku, insanların Peruggia'yı çabucak unutmasına neden oldu. Mona Lisa'nın 2 yıllık kovalamaca sayesinde kazandığı ün hiçbir zaman unutulmamış ve günümüze kadar tablonun ününü korumuştur.