Bir paket cips açıldığında, tüm sağlık odaklı planlar pencereden dışarı atılıyor. Arada bir kendimizi kontrol eder ve bu yağlı, tuzlu yiyeceklerden çok az miktarda tüketiriz. Ancak çoğu zaman, bir oturuşta tüm poşeti bitiririz. Süpermarkette bile pek çok insan patates cipsi raflarının önünden geçerken alışveriş sepetine bir miktar koymadan geçmekte zorlanıyor. Ama neden? Patates cipsi söz konusu olduğunda, onlarsız yaşamak ya da en azından tüketimimizi sınırlamak neden bu kadar zor? Neticede herkes bu patates cipslerinin ne kadar kalorili ve sağlıksız olduğunu biliyor.
Beyindeki Evrimsel Miras ve Nörotransmitterler
Bunun sorumlusu biyolojinizdeki doymak bilmez tuz ihtiyacı olabilir. Bu arzu aslında su içme ihtiyacına benzer. Tuz ihtiyacı insanoğlunun doğasında vardır ve yüz milyon yıldan daha eskiye dayanır. Bunun nedeni açıktır: Tuz, yaşayan her şeyin temel bir bileşenidir. Ancak, vahşi doğada her zaman tuz bulmanız mümkün olmayabilir.
Bu nedenle, atalarımızın beyinleri muhtemelen mevcut olduğunda tuz alımını en üst düzeye çıkarmak için bir devre geliştirdi. Bilim insanları bu "tuz devresinin" günümüzde hala işlevsel olduğunu iddia ediyor. Tuzlu bir diyete yanıt olarak beyinde doyuma neden olan nörotransmitterler üretilir. Tıpkı yoğun susuzluğumuzu gidermek için bir içeceği yudumladığımızda olduğu gibi. Bunun diğer yüzü ise düzenli olarak bilinçsiz bir tuz ihtiyacı duymayı teminat altına almasıdır. Bunun nedeni, beyindeki ödül mekanizmasının atalarımızın ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde ayarlanmış olmasıdır. Kokain ve eroin bağımlılığının altında da benzer mekanizmalar yatmaktadır.
Tuz Tüketimi Daha Fazlası İçin İstek Uyandırıyor
Bununla birlikte, cipslerdeki yağ içeriği, onların bağımlılık yaratan özelliğine katkıda bulunmaktadır. Yağlı yiyeceklere olan eğilim gibi tuzlu yemeklere olan eğilim de hayvan atalarımızdan kalmadır: Yağlar doğada nadiren bulunur ancak hücre işlevi için gereklidir, bu da organizmalar tarafından tüketilmelerini evrimsel bir gereklilik haline getirir. Günümüz kültüründe yüksek yağlı yemekler artık nadir değildir, ancak yine de bunlara ilkel düzeyde ihtiyaç duyuyoruz.
Vücutta doğal olarak oluşan bir kimyasal, yağlı yemek arzusunun tetikleyicisi olarak işlev görür. Kenevir bitkisinin uyarıcı aktif bileşeni, endokannabinoidler olarak adlandırılan bu maddelerle bağlantılıdır. İlginç bir şekilde, diliniz yağlı yemeklerin karakteristik tadını algıladığında, mideniz muhtemelen bu endokannabinoidi çoktan üretmeye başlamıştır.
Bilim insanlarının önceki yıl gerçekleştirdiği sıçan çalışmalarının sonuçları da bunu gösteriyor. Bağırsakta salınan endokannabinoid, siz daha ilk patates cipsini yutmayı bitirmeden önce faaliyete geçiyor. Sonrasında midenin daha fazla sindirim enzimi üretmesine neden olarak daha aç hissetmenize yol açıyor.
Başka bir deyişle, yağlar vücutta endokannabinoid tepkisine neden olarak yağlı yemekleri sizin için neredeyse karşı konulmaz hale getirir, patates cipsi buna iyi bir örnektir. Kısacası, atalarımızdan, özellikle de hayvan atalarımızdan miras aldığımız iki ilkel bağımlılık sistemi nedeniyle çoğumuz için patates cipsine direnmek neredeyse imkansızdır.
Yine de, bilinçli ve düşünen canlılar olmamıza rağmen bu dürtülere ve isteklere kolayca karşı koyamıyoruz. Bunun nedeni, bir dürtüye direnmenin aslında doğamıza aykırı olmasıdır.
Kaynaklar:
- Nicholas V. Dipatrizio, Giuseppe Astarita, Gary Schwartz, Xiaosong Li, Daniele Piomelli. Endocannabinoid signal in the gut controls dietary fat intake. Proceedings of the National Academy of Sciences, 2011; DOI: 10.1073/pnas.1104675108
- University of California – Irvine. (2011, July 8). Body's natural marijuana-like chemicals make fatty foods hard to resist. ScienceDaily. www.sciencedaily.com/releases/2011/07/110704151438.htm