Çernobil patlamasından on yıla yakın bir zaman sonra, saçları olmayan lösemili çocukların resimleri Türkiye'de gazeteleri doldurmaya başladı. Öfkeli ebeveynler, sevdiklerinin Çernobil nükleer felaketinden kaynaklı radyasyona maruz kalmasına izin verdiği için hükümeti suçluyordu. Bu tarihlerde 'Çernobil şimdi patladı' gibi gazete manşetleri ön sayfaları istila ederken, Türk hükümeti halk dahil her şeyden önce kendisini düşünüyordu. Çernobil'in Türkiye'ye etkileri uzun vadede yıkıcı oldu.
Çernobil Faciasının Türkiye'deki Etkileri
Avukatlar insanlara tazminat davası açabileceklerini gösteriyor, rakip politikacılar Cumhurbaşkanı Turgut Özal — daha sonra başbakan olan — hükümetindeki yetkililere karşı dava açtıklarını bildiren sütunlar yazıyordu. Endişeli atmosfer, 1986'daki Çernobil patlamasından haftalar sonra, Türk yetkililerin televizyonda Türkiye'nin Karadeniz kıyılarından gelen çayları yudumladığı ve halka Çernobil için endişelenecek bir şey olmadığını söylediği günlerden çok farklıydı.
Depolardan Kaybolmuş Çaylar
Bu tarihlerde ilginç bir bilgi sızdırıldı. Gömülmesi gereken ancak gizemli bir şekilde depolardan kaybolan tonlarca radyasyonlu çaydan bahsediliyordu. Türkiye'nin eski Sovyetler Birliği'nden intikam almak için kasıtlı olarak radyoaktif çay sattığı ve tüm dünyada radyoaktif Türk fındıkları ile dolu çikolatalar olduğu doğru muydu? Bunun birçoğu spekülasyondu ancak bir hükümet yetkilisi halihazırda hafif radyoaktif çayın kirlenmemiş stok ile karıştırılarak bekerel okumasının (radyoaktivite seviyesi) güvenli görünmesinin sağlandığını itiraf etmişti.
Ancak Başbakan Süleyman Demirel'in yeni hükümetine göre, korkunun tümü yersiz değildi. Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna, lösemi tedavilerinin ücretini ödemeyi ve Türkiye'nin Çernobil radyasyonuna en çok maruz kalan kuzey bölgelerindeki çocuk kanser vakası artışlarını araştırmayı kabul etti. Yine de kanser vakalarında büyük bir artış olacağına inanmak için neden bulunmadığını ve Türkiye'nin kuzeyindeki endişeli ebeveynlerin rahatlaması gerektiğini vurgulamaktan geri durmadı. Türk hükümeti, Rus hükümeti gibi çıkarlarını halkın önünde tutuyordu.
İngiltere Radyasyonlu Çayları Ülkesine Sokmadı
Bölgede bağımsız araştırmalar yapılması engelleniyor ve yalnızca birkaç hükümet yetkilisinin konuşmasına izin veriliyordu. Radyoaktif yiyecekler hala satılmaya devam ediyor ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Türkiye'de radyasyon olduğunu söyleyenleri dinsizlikle suçluyordu. İngiltere'ye ihraç edilen çaylar "normların üstünde" radyasyon seviyesi nedeniyle iade edildi. Eylül ayında Almanya ve Hollanda da benzer ölçümlerden sonra fındık mahsüllerini geri çevirdi. Seviyeler 6,000 ile 30,000 Bq/kg arasındaydı ve tehlikeliydi. Yapılan bağımsız araştırmalar çay, süt ve ve fındıktaki radyasyonun hükümetin sunduğu verilerden çok daha yüksek olduğunu gösterdi.
Sovyetlerden Alınan 'İntikam'
1992'nin sonuna gelindiğinde Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral "Hükümet Çernobil'in Türkiye'deki etkilerini ve rakamlarını gizledi" diyecekti. Bu yaklaşımı ise şununla savunuyordu "Radyasyonlu fındıkları ihraç ederek Çernobil kabusu için Sovyetler Birliği'nden intikamımızı aldık." Aral, aynı fındıkların Türk askerlerine ücretsiz olarak verildiğini ve ilkokullarda çocuklara dağıtıldığını iddia etmişti.
Çernobil Radyoaktivitesinin Türkiye'ye Ulaşması
Türkiye'nin 1200 kilometre kuzeyindeki nükleer patlamadan etkilenenlerin rakamları hala karışık. Radyoaktif bulutun çoğu o sırada Türkiye'den uzaklaştı, ancak erken bir raporda 100.000 Türk'ün radyoaktif yağış olan bölgelerde olabileceği belirtilmişti. Karadeniz bölgesi Trabzon ili valisi ise kanser vakalarının 1987'de 19'dan 1992'de 232'ye çıktığını ve kanserli çocukların sayısının yılda 0'dan 6'ya yükseldiğini açıklamıştı.
Diğer uzmanlar, bu gelişmekte olan 60 milyon kişilik ülkede kanser istatistiklerinin yorumlanmasının zor olduğunu söylediler. Ancak Çernobil patlamasından üç yıl sonra, lösemili çocuk vakalarında açıklanamayan bir artış yaşanmıştı. Bu zaman aralığı 1945'te Hiroşima'da patlayan atom bombasından sonra görülen aralıkla aynıydı.
Çernobil'den önce Türkiye'de yılda 45 ila 55 vaka (lösemili çocuk) görülürken 1989'da 94 ve 1990'da 72 vakayla karşılaşıldı. Bugünlerde seviye normale dönmüş durumda. Ancak vakaların önemli bir kısmı hala Karadeniz'in kuzey sahilinden gelmeyi sürdürüyor.
Hükümet Yaşanan Faciayı Politikaya Çevirdi
Nükleer felaket çeşitli şekillerde politik amaçla kullanılmaya çalışıldı. Hükümet, Demirel'in asıl rakibi Özal'ın her hareketini karartmayı seviyordu. Ardı arkası kesilmeyen skandallar, akademisyenlerin 1980 askeri darbesinin liderleri tarafından kurulan Yükseköğretim Kurulu'ndan daha da nefret etmesi için iyi bir neden doğurdu. Kurul, bütün bilim adamlarının Çernobil hakkında yorum yapmalarını yasakladı. Türk gazeteleri bu korkunun "halka faydalı" olduğunu ve sağlık bilincini artıracağını yazdı. Savunmaları ise Türk erkeğinin hala AIDS'e bağışıklığı olduğunu düşünmesiydi.
Özal'ın ünlü "biraz radyasyon iyi gelir" ya da "radyoaktif çay daha lezzetlidir" gibi açıklamalarına rağmen, uzmanlar Özal'ın sakin tavrının halkın paniklemesini önlediğini düşünüyor. Her şeye rağmen radyasyonun tehlikelerine dair bütün bağımsız uyarıları bastırması belki de sayısız insanın hayatına ve sağlığına mal oldu. Bu devirde Karadeniz'deki hamile anneler çocukları için yalnızca endişe duydular. Çernobil'in Türkiye'ye etkileri beklenenden ağır olmuştu.