İlk insanlarda yerleşik düzen nasıl başladı? Tarihin başlangıcı geçmişin derinliklerinde, 5.500 yıl önce ilk yazılı kayıtların tutulduğu devirde yatar. Homo habilis 2.5 milyon yıl kadar önce Doğu Afrika çayırlarında yaşadı. Başlangıçta avlanan ve bulduklarıyla beslenen bu ilk insanlar binlerce yıl içinde gelişen insan beyniyle bir takım yeni becerilere sahip oldular. Yaklaşık 1 milyon yıl önce daha büyük beyinli bir tür olan Homo erectus, ateşi kontrol etmeyi, giyinmeyi öğrenmiş ve ilkel barınaklar icat etmişti.
Bu gelişme onların Afrika dışına yayılıp daha soğuk yerlere yerleşmelerini sağladı. Ancak 100.000 yıl önce kendi türümüz, bizler gibi konuşup düşünebilen Homo Sapiens belirdi. Ve sadece 10.000 yıl önce bu insanlar yaşanabilir dünyanın hemen hemen her yerine yerleşmeyi başardılar.
İlk İnsanlarda Yerleşik Düzenin Başlaması
İlk insanların yaşam becerileri Buzul Çağı'na gelindiğinde daha da gelişti. Ancak yaklaşık 15.000 bin yıl önce iklim düzelmeye başladı ve buz tabakaları eridi. Bitki örtüsü ve yaban hayatı önceden çorak olan alanlara yayıldı, insan toplulukları yeni yaşam biçimlerini denerken, yeryüzü de değişti.
Birkaç bin yıl içinde Yakındoğu'da Kuzey Çin'de, Meksika ve Peru'da tarım yapan küçük köyler ortaya çıktı. Bu yeni ekonomi ve yaşam biçimi kısa zamanda çevre bölgelere yayıldı. Bundan böyle insan yaşamının temeli avcılık ve toplayıcılık yerine çiftçilik olacaktı. Bu köklü bir değişimdi ve bir daha geri dönüşü olmayan şu sonuçlara yol açacaktı: Şehirlerin gelişmesi, yazının icadı ve tarihin doğuşu.
İlk Yerleşik Çiftçilerin Evleri
Çifçilik avcılıktan daha çok emek istese de, belirli bir alan içinde daha fazla sayıda insanın beslenmesini sağladı. Nüfus arttı ve ilk köyler ve küçük kasabalar kuruldu. Bunlar çoğu zaman çiftlik hayvanlarını kapatmak ve depolanan tahıllardan hırsızları uzak tutmak için sağlam duvarlarla çevrildi. Nehirler veya kaynaklar 2.000'e varan nüfuslu topluluklara su sağlarken, buralar çevre yörelerin ticaret merkezleri oldu.
Çiftçiden Zanaatçıya
Köylerin ve kasabaların gelişimi insanların artık ataları gibi dolaşmadıkları anlamına geliyordu. Bu durum, yeni ve daha büyük aletlerin yapılmasına olanak tanıdı; bunlara, uzun mesafelere taşınamayacak kadar kırılgan olan çanak çömlek de dahildi. Çömlek kapların yiyecekleri saklamak için kullanılmasıyla yemek pişirme yöntemlerinde devrim yaşandı. Aynı zamanda, zenginlik ve mülkiyet fikirleri oturdukça, taş ve kemik gibi malzemelerin işlenmesi konusundaki beceriler gitgide gelişti.
Avcıların Büyüsü
10.000 yıldan daha uzun bir zaman önce, son buzul çağı zirvesindeyken, ilk sanatçılar mağaraların duvarlarına avladıkları hayvanların canlı resimlerini çiziyorlardı. En karanlık girintilerde yapılan bu resimler avda başarı sağladığına inanılan bir büyüde rol oynamış olabilirdi. Resimlerin bazılarında görülen oklar ve kafese benzer semboller belki de kullanılan tuzakları simgeliyordu.
Şekillerden çoğu siyah, sarı ve kızıl kahve toprak boyalarıyla çok güzel boyanmıştı. Bazılarıysa mağara duvarlarına ya da taşınabilir kemik veya taş parçalarına çiziktirilmiş ya da oyulmuştu.
Yerleşik Düzendeki İlk Hasatlar
Avcılık ve toplayıcılığa dayanan bir yaşam biçiminden tarıma dayalı bir yaşama geçiş, büyük olasılıkla bir grup insan yabani tahılları toplayıp yollarına devam ederken bu bitkilerle kaplı çok büyük bir alan bularak orada bir sonraki olgunlaşmayı beklemeye karar verdiklerinde başladı. Zaman içinde hasadı garantiye almak için tohum ekmeye ve yatırımlarını korumak üzere barınaklar kurmaya başladılar. Çiftçi olmuşlardı. MÖ 5000'deki denemeleri bugün bile temel gıda maddelerimiz olan pek çok ekinin insan eliyle yetiştirilir hale gelmesine yol açacaktı. Yakındoğu'da buğday ve arpa, Orta Amerika'da mısır, Çin'de pirinç, Güney Amerika'da patates. Taraçalar ve sulama kanalları verimi artırıp giderek daha çok insanı besleyecekti.
İlk Evcil Hayvan
İlk evcil hayvan büyük olasılıkla iz sürmek üzere, bekçi köpeği olarak eğitilen kurt yavrularıydı. Sığırların evcilleştirilmesi, erkeklerinin avlanıp dişilerinin yavrulaması için yetiştirilmesi kararından doğmuş olabilir. İnsanlar çok geçmeden çevrelerindeki hayvanların belirgin özelliklerini soylarına geçirdiklerini gördüler. Uysal olma, çok süt, et veya yün sağlama gibi nitelikleri olan hayvanları evcil hale getirmeye karar verdiler. MÖ 6000'de Mezopotamya ve Çin gibi birbirinden çok uzak olan yerlerde hayvanlar evcilleştiriliyordu.
Ruhlar Dünyası
İlk insan topluluklarının dini inançları hakkında pek az şey bilinmektedir. Ancak, günümüze ulaşan heykeller en az 10.000 yıl öncesinde bile insanların doğaüstü varlıklara ve ruhlara inandığını göstermektedir. Bunlardan bazıları avladıkları hayvanlarla ilişkiliyken, diğerleri bereket ilahları olabilir. Tarım ve hayvancılıkta başarı için bunlara tapınmak şarttı.
İlk Toplumlarda Yasa ve Düzen
Yerleşik düzen beraberinde bazı gereklilikleri getirdi. İlk insan toplulukları küçüktü ve ayrıntılı yönetim sistemine gerek yoktu. Çoğu topluluk zengin bir kültürel yaşam geliştirmiş olabilir, ancak işlerini düzenleyip anlaşmazlıklarını çözümlemelerine adetler ve gelenekler yetiyordu. Yetki büyük olasılıkla grubun yaşlılarına ya da rahiplere aitti.
Çiftçi toplulukların yükselişi toplumsal işbirliği gerektiren işlerle birlikte gerçek bir hükümet ihtiyacını doğurdu ve sulama, görev paylaşımı, gıdanın saklanıp dağıtılması, alet yapımcılarıyla diğer zanaatçılara ücretlerini vermek gibi işleri planlayacak liderlerin çıkmasına yol açtı. Krallık, zamanla halklarına toprak ve su hakları kazandırmak için başkalarıyla mücadele eden önderlerin kişisel yetkilerini arttırmış olabilir.
İlk Kentlerin Kuruluşu
Anadolu platosunun güneyinde Konya şehrinin yakınlarında arkeologlar tarafından ancak 1961'de keşfedilip kazılan Çatalhöyük dünyanın ilk yerleşim merkezlerinden biridir. 8.000 yıl önce duvarların ötesindeki ovada çalışan ve akşamları sokaksız kasabalarına dönüp evlerinde, altına atalarının kemiklerini gömdükleri sekilerin üzerinde uyuyan avcılar ve çobanlar tarafından kurulmuştu. Evlerinin dış duvarları düz penceresizdi. Ancak iç duvarlar zengin süslemelerle kaplıydı.
Kazılardan çıkarılan nesneler – boğa tanrıya ve doğum yapan tanrıçaya birer sunak gibi – bir tür bereket kültüne işaret etmektedir. Belki de ölüm ilahına adanmış olan üçünçü bir sunak, ölülerin kemiklerini temizleyen akbabaların resimlerini taşır. Çatalhöyük'te bir dizi usta zanaatçı vardı. Bazıları Yakındoğu'da yaygın olarak ticaretinin yapıldığı bilinen siyah volkanik bir taş olan obsidiyenden ayna ve bıçaklar yapmışlardı.
Mezarın Ötesinde
Varoluşunun başlangıcından itibaren insanın bir özelliği de ölümü bir son olarak kabullenemeyişidir. Homo sapiens'in 35 000 yıl kadar önce tükenen bir kolu olan Neanderthal insanı, ölülerini gömerdi. Bir örnekte mezara çiçekler bile koymuşlardı. Buzul çağı sonlarında ölüler bazen ölümden sonraki yaşam için süsleri ve silahlarıyla gömülüp, üstlerine belki de yeni bir doğuşun kanını simgeleyen kırmızı toprak boyası serpilmeye başladı.
Erken dönem Ortadoğu çiftçi topluluklarından bazılarında ölülerin kemikleri aile evinin zeminine gömülmeden önce açığa, akbabalar tarafından temizlenmeye bırakılıyordu. Hanedanlar öncesi devirde Mısır'da ölenleri, kumun çürümeyi önleyip deriyi ve saçları koruduğu çöle gömmek adetti. Buda daha sonraki Mısırlılara mumyalama fikrini vermiş olabilir.
İlk İnsanlarda Savaş Düzeni
İlk insanlarda yerleşik düzen başlamadan önce avcı toplayıcı topluluklar her zaman barış içinde yaşamışlardır ve 10.000 yıl öncesinden kalan iskeletler yara veya şiddete bağlı ölüm izleri taşır. İnsanlar köylere yerleşip, toprak ve diğer kaynaklar için kavga etme vesileleri ortaya çıkınca, çatışmaların ölçeği de büyüdü. İlk kent devleti kurulduğunda ordular toplanır oldu ve hayatlarını yalnızca savaşarak kazanan bir asker sınıfı doğdu.
Tarihin ilk düzenli savaşları su ve sulama hakları sorunlarından kaynaklanmış olabilir. İnsanların, madenlerin işlenmesi konusunda bilgileri arttıkça silahları da gelişti. Kazanılan zafer yerel bir lideri geçici olarak bölgesel bir güç haline getiriyor ve yenilen kentin askerlerini de bedava iş gücü olarak emrine veriyordu.
Büyük Sularda Ticaretin Başlaması
Yerleşik çiftçi toplulukları çoğu zaman komşu yörelerden getirilen kereste ve taşlara ihtiyaç duyarken, tarım ticaretin gelişmesine yol açtı. Mezopotamya'daki ilk kentler ürettikleri malları çevre yaylalardaki hammaddelerle değiş tokuş ettiler. Bir yandan da ulaşım yöntemleri gelişti ve yük tekneleri ortaya çıktı.
Sığ kesimli ama manevra kabiliyeti yüksek olan bu tekneler nehirlerde ve haliçlerde canlı hayvan ve çiftlik ürünleri taşımak üzere tasarlanmıştı. Sazdan yapılma tekneler İran körfezi'nin aşağısındaki bugünkü Bahyren'den Dilmun'a, Cibuti'ye, hatta Pakistan'ın İndus Vadisi'ndeki Mohenco-daro kentine bile gidiyorlardı. Buğdayın yanı sıra Ur kentinden kumaş taşıyor; Fildişi inci, lapis lazuli ve kereste getiriyor, yepyeni bir dizi beceriyi de yöreden yöreye ithal ve ihraç ediyorlardı.
Yeryüzünün Zenginliklerinden Tanrılara Özel Anıt Yapılar
MÖ 5000 civarında Mezopotamya'nın çiftçi toplulukları birleşip güçlü kent devletleri kurmuşlardı. Kitabı Mukaddes'te "Kaidelerin Ur'u" olarak sözü geçen Ur buradadır. İbrahim Peygamber'in muazzam yolculuğuna buradan çıktığı söylenir. Ancak bereketli toprakları, becerikli zanaatçılar ve serüvenci tüccarları sayesinde zengin olan başkaları da vardı. Tüccarlar maden ve taşlar gibi hammaddeleri getiriyor, zanaatçılar bunları aletlere, silahlara, takılara, heykel ve çömleklere dönüştürüyor ya da satıyordu.
Sümer kentlerinden her biri bir tanrı ya da tanrıçanın koruması altındaydı. Sümerler onların onuruna Zigguratlar (kerpiçten basamaklı dik piramitler) yaptılar. Bunların tepesinde de tanrının yaşadığı bir tapınak olurdu. Zaman içinde kentler daha büyük krallıklar tarafından ele geçirildi, bunlar da daha büyük imparatorluklara yenildiler. Yakındoğu'nun tarihi, MÖ 2500'den itibaren birbiri ardına gelen imparatorlukların hikayesidir. En görkemlisi Pers İmparatorluğu, MÖ 6. yüzyılda batıda Ege'den doğuda Hindistan sınırlarına, Hint Okyanusu'ndan Aral Gölü'ne ulaşmıştır. İlk insanlarda yerleşik düzen, çiftçilik, zanaatçılık ve Çatalhöyük'ten günümüze ulaşan zamana dair bilinenler işte böyledir.