1910 ile 1945 arasında Japonya, Kore kültürünü, dilini ve tarihini ortadan kaldırmak için çalıştı. Peki Japonya'nın bu süreçteki sinsi ve acımasız uygulamaları neydi? Bugün bazı akademisyenler Kore'nin küresel güç merkezine dönüşmesinde kültürel, teknolojik ve ekonomik olarak Japonya'yı örnek almasının etkisinden söz eder. Doğruluğu tartışılabilir ancak Korelilerin hiç de hoşlandığı bir analiz değildir zira Japonya'nın ülkeyi işgal etmesiyle oluşan eski yaraları yeniden deşer.
Japonya'nın Kore'yi istilası
2018 Kış Olimpiyatları sırasında bir NBC spikeri tam olarak bu konuya dikkat çekmiş ve açıklaması Güney Koreliler tarafından tepki toplamıştı. On binlerce Koreli NBC'den özür talep ederek şunu söyledi: "Japon emperyalizminin tarihine ve İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sırasında yaptığı zulümlere aşina olan her makul kişi, böyle bir ifadeyi derinden incitici ve çirkin bulacaktır".
1910'da Kore, yıllarca süren savaş, sindirme ve siyasi entrikaların ardından Japonya İmparatorluğu tarafından ilhak edildi; ülke bundan sonra 1945'e kadar Japonya'nın parçası olarak kalacaktı. Yeni insanları üzerinde tam kontrol sağlamak isteyen Japon İmparatorluğu, Kore kültürüne karşı topyekün bir savaş başlattı.
Kore'de okullar ve üniversitelerde Korece konuşmak yasaklandı; işçi olmak ve imparatora sadakatli davranmak vurgulandı. Ardından halka açık yerlerde sadece Japonca'ya izin verilmeye başlandı ve bunu kısa süre sonra Japonca film yapma bildirisi izledi. Japonlar tarafından onaylanmamış metinlerden tarih öğretmek suç haline geldi ve yetkililer 200.000'den fazla Kore tarihi belgesini yakarak Kore'nin tarihi hafızasını silmeye çalıştı.
Japonya işgal sırasında Kore'nin el emeğini ve topraklarını ele geçirdi. Yaklaşık 100.000 Japon aile kendilerine Kore'de verilen topraklara yerleşti; milyonlarca ağaç kesildi ve yerli olmayan türler dikildi. Amaç Kore'nin tanıdık manzarasını artık Korelilere yabancı gelen bir yere dönüştürmekti.
Yaklaşık 725.000 Koreli işçi, Japonya'da ve onun diğer kolonilerinde çalıştırıldı ve II. Dünya Savaşı yaklaşırken Japonya yüz binlerce Koreli kadını "konfor kadını" haline getirerek askeri genelevlerde hizmet eden cinsel köleler yaptı.
Japonya'nın sömürgeleştirilmesi sırasında yağmalanan tek şey Kore insanı olmadı—kültürel semboller de meşru hedef kabul edildi: Kore egemenliğinin ve bağımsızlığının en güçlü sembollerinden biri, güçlü Joseon hanedanı tarafından 1395'te Seul şehrine inşa edilen kraliyet sarayı Gyeongbokgung'du. Japon sömürge hükümeti işgalden kısa süre sonra alandaki tarihi binaların üçte birini yıktı ve kalan yapılar Japon ziyaretçiler için turistik merkeze dönüştürüldü.
Kore'nin ilkel bir ulus olduğu algısı
İmparatorluk hükümeti Kore'ye dair her şeyi yok ederken sanat tarihi ve kültür tarihi hazinelerini korumaya çalıştı. Hedefi imparatorluk Japonya'sının uygar ve modern bir güç olduğunu göstermekti. Kore'nin Japonya'ya kıyasla geriye dönük ve ilkel bir ulus olduğu görüşü ders kitaplarına, müzelere ve hatta Korelilerin kendi algılarına işlendi.
İşgalci Japonlar ayrıca Korelileri dil, din ve eğitim yardımıyla asimile etmeye çalıştı. Aslen Japon aileleri için tasarlanmış olan Şinto mabetleri artık zorunlu ibadet yerleri haline getirildi. Koreliler, Japonya'nın tanrılarına tapmaya ve de o yüzyılın başlarında Kore'yi fethetmiş ölü imparatorlara ve onlara yardım eden savaş kahramanlarının ruhlarına dua etmeye zorlandı.
Bu zorla ibadet biçimi birçok Koreli için kültürel bir soykırım eylemiydi ancak sömürge hükümeti için Korelileri, Japonlarla bir olduklarına inandırmanın bir yoluydu. Bazı aileler sadece tapınakları ziyaret edip dua etmeden ayrılarak Şinto bildirisini atlatsa da, çoğu kişi korkudan yeni dini uygulamaları gönülsüzce benimsedi.
Kore'yi işgalin sona ermeye yaklaştığı zamanlarda Japonya insanların soyadlarına karşı bile savaş açtı. Sömürge hükümeti önce aile kayıtlarındaki karışıklığı önlemek için insanların Japon tarzı isimleri benimsemesini yasa dışı kılmıştı. Ancak hükümet 1939'da isim değiştirmeyi resmi politika haline getirdi. Yasada Koreli ailelerin Japon soyadlarını seçmelerine "nezaketle izin verildi".
Korelilerin en az yüzde 84'ü Japonca isimler aldı çünkü Japonca isimleri olmayan insanlar sömürge bürokrasisi tarafından tanınmıyor ve posta dağıtımından karne kartlarına kadar her şeyden mahrum bırakılıyordu. Bütün mesele hükümetin, Kore halkının ismini 'gönüllü olarak' değiştirdiğini söyleyebilmesiydi.
Japonya, Kore'yi bir nesil boyu işgal etmiş olsa da Koreliler Japon yönetimine pasif şekilde boyun eğmedi. İşgal boyunca yürütülen protesto hareketleri Kore'ye bağımsızlığa doğru yol aldırdı. 1919'daki 1 Mart Hareketi ile Kore'nin bağımsız olduğu duyuruldu ve bunun üzerine 1.500'den fazla gösteri patlak verdi. Japonlar protestoları acımasızca bastırdı ancak bağımsızlık arzusu çoktan tüm Kore'yi sarmıştı.
II. Dünya Savaşı'nda savaşmak üzere askere alındıktan sonra Japon ordusunu içten zayıflatmaya çalışan bir öğrenci grubunun kurduğu Üç Binler Partisi gibi yeraltı grupları oluşturuldu. Koreliler bazı sessiz protestolar da yaptı. Bazıları Japonca konuşmayı veya isimlerini değiştirmeyi reddetti; bazılarıysa aile geçmişlerini gösteren veya işgale karşı yapılan direnişi yansıtan isimler buldu.
Kore işgalden kurtarılır ancak ikiye bölünür
II. Dünya Savaşı sadece Japonya'yı değil, Kore Yarımadası'nı da harap etti. 1945'te ABD ve SSCB yarımadayı ele geçirdiler ve Japon egemenliğine son verdi. Kore, geçici olacağı söylenen iki işgal bölgesine bölündü. Ancak Kore halkı yeniden birleşik bir devlet olamadı. Bunun üzerine Kore Savaşı patlak verdi. Savaş Kore'nin Sovyet ve Çin destekli kuzey yarısı ile ABD ve Birleşmiş Milletler destekli güney yarısı arasında yaşandı.
Kore Savaşı'ndan sonra Güney Kore, liberal bir demokrasiye dönüştü ve kendisini Japon yönetiminin kalıntılarından arındırmaya çalıştı. Ülke II. Dünya Savaşı'ndan hemen sonra birkaç Japon İmparatorluğu işbirlikçisini yargıladı ve bazılarının toprakları elinden alındı. Bugün, işgal sırasında Japon hükümeti ile çalışanların nasıl yargılanması gerektiği hala tartışılıyor.
Güney Kore bugün acımasız Japon işgalinin sonuçlarıyla boğuşmaya devam ediyor ve verdiği direnişin her zaman hatırlanması için 1919'daki bağımsızlık protestosunun günü olan 1 Mart ülkede ulusal bayram olarak kutlanır. Sadece Kore halkının direncini değil aynı zamanda yüzleştikleri işgal yıllarını da hatırlatır.