Kimyasal ve biyolojik silahlanma dünya genelinde uzun zamandır sürüyor. Dünyadaki ağır askerileşmiş ulusların sergilediği bu gayretin yol açtığı sonuçlar insanların yaşam kalitesi üzerinde yıkıcı olmakta. İçinde bulunduğumuz yüzyılda kimyasal ve biyolojik savaşın bir tehdit olduğu artık şüphe uyandırmıyor. Tam ölçekli bir savaş durumunda tüm ülkelerin kimyasal ve biyolojik silahlar kullanması insanlığın tümüyle yok olmasına neden olabilir. Aşağıda bilinen en tehlikeli biyolojik silahlar var.
En yaygın biyolojik silahlar
Çatışmalarda üstünlük sağlama ihtiyacı savaşlar var olduğu sürece silahlanma yarışına yön verecek. Toplumların temel yönlerine fayda sağlayacak kaynaklar bugün insanların kesince ortadan kaldırılmasına yarayan gelişmiş silahların üretimine harcanıyor. İnsanların anlamadığı şeyse biyolojik ve kimyasal silahların daima kullanan tarafa geri tepme potansiyeli olduğu.
Biyolojik savaş, insanları, hayvanları veya bitkileri etkisiz hale getirmek veya öldürmek amacıyla biyolojik zehirlerin ve bulaşıcı organizmaların kullanılmasını ele alır. Nükleer ve kimyasal silahların aksine, biyolojik silahlar yalnızca tek bir hedefe zarar verecek ve diğerlerini es geçecek şekilde tasarlanabiliyor. Silah olarak kullanılabilecek kadar güçlü 1.200'den fazla biyolojik madde var. Biyolojik silah kullanımına ilk kez tanık olunan savaş, İngilizlerin Amerikan yerlilerine çiçek hastalığı bulaştırmasıdır.
Biyolojik savaş sadece insanlarla sınırlı değil; bitkilerdeki hastalıklarla mücadele için tasarlanmış mantar gibi patojenler de var. Pirinç patlaması, patates küfü, lekeli et, isi ve buğday pası gibi hastalıklar bitkilerde kullanılan biyolojik silahların sonucudur. Savaşta mahsullere saldırmak açlığa yol açar ve bu da savaşın gidişatını değiştirebilir. Ne yazık ki, internet ile birlikte biyolojik savaş ivme kazandı. Normal şartlarda tehdit unsuru olmayan bir grup artık internet sayesinde son derece gizli kimyasal ve biyolojik silah formüllerine erişebiliyor.
Şarbon
Şarbon, geçen yüzyılda en çok kullanılan biyolojik silah oldu. Bacillus anthracis'in neden olduğu bu hastalık toprakta spor şeklinde barınır ve hem insanlara hem de hayvanlara zarar verir. Bu sporların yok edilmesi zordur ve neredeyse 50 yıl uykuda kalabilirler.
Şarbona neden olan Bacillus anthracis bakterisi, biyolojik silah olarak kullanılan en ölümcül etmenlerden biri. Birçok hastalık kontrol ve önleme merkezi tarafından Kategori A etmeni olarak sınıflandırılr ve ulusal güvenlik için önemli risk oluşturur. Gram pozitif, çubuk şeklindeki şarbon sporları toprakta doğal olarak bulunur ve bir laboratuvarda üretilebilir.
Şarbon, yaklaşık bir asırdır toz ve sprey olarak ve yiyecek ile suyla karıştırılarak biyolojik silah olarak kullanılıyor. Görünmezdir, bulaşıcıdır, kokusuzdur ve tatsızdır. Bu özellikler şarbonu esnek kullanımlı bir biyolojik silah yapıyor. 2001 yılında toz haline getirilmiş şarbon sporları içeren mektupların postalanması ABD'de 22 kişiyi etkiledi ve bunlardan 5'i hayatını kaybetti.
Botulinum toksini
Hava, su veya yiyecek yoluyla yayılabilen başka bir tehlikeli biyolojik silah da Botulinum toksinidir. Tek bir gramı solunduğunda bir milyon insanı öldürebiliyor. Japonlar, Mançurya bölgesini işgal ederken ele geçirdikleri Çinli esirlere C botulinum bulaştırdılar.
Botulinum'un üretilmesi nispeten kolay olmasına rağmen aşırı oranda öldürücülüğe sahip. Aerosol yoluyla veya su ve gıda kaynaklarının kirletilmesi yoluyla dağıtılabiliyor. Botulizm olarak bilinen kas felci hastalığı Clostridium botulinum adlı bir bakteri tarafından üretilen sinir toksinin yoluyla meydana geliyor.
Bakteriler orman topraklarında, göl ve akarsuların dip çökeltilerinde ve bazı balıkların ve hayvanların bağırsak yollarında doğal olarak bulunur. Dört tür botulizmden hepsi kas güçsüzlüğüne, konuşma ve yutma güçlüğüne ve çift ve bulanık görmeye neden olmakta.
Çiçek hastalığı
Çiçek hastalığı, ilk aşıların üretildiği 20. yüzyılda kadar insanları neredeyse yok etmek üzereydi. Ancak bu durum insanları çiçek hastalığı silahı üretmekten alıkoymadı. Rusya'nın donmuş çiçek hastalığı silahı barındırdığına inanılıyor.
Variola major virüsü, tedavisi olmayan ve sadece aşı ile önlenebilen, oldukça bulaşıcı bir hastalık olan Çiçek Hastalığı'na neden olur. Çiçek hastalığının özellikle Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında Yerli Amerikalılara karşı biyolojik silah olarak kullanıldığı biliniyor. Bu olayda milyonlarca kızılderilinin İngilizler tarafından öldürüldüğüne inanılıyor.
İddialara göre Sovyet hükümeti, biyo-silah etmeni olarak kullanmak üzere soğutulmuş tanklarda depolanmış büyük miktarlarda çiçek hastalığı virüsüne sahip. Yine iddiaya göre hükümet bu programı 1980 yılında başlattı. Çiçek hastalığının biyolojik bir silah olarak kullanılması tehdidi, Dünya Sağlık Örgütü'nün 1967'de başlattığı küresel Çiçek Hastalığı aşılama programı ile azaldı.
Tularemi
Tularemi, tavşan ateşi hastalığı olarak da bilinir ve bir başka biyolojik silahtır. İkinci Dünya Savaşı sırasında Stalingrad'da Sovyet ordusu tarafından Almanlara karşı kullanıldı. Hükümetler o zamandan beri tularensis bakterisinin gücünden silah olarak yararlanmaya çalışıyor. Veba ilk olarak Mançurya bölgesindeki Çinli siviller üzerinde kullanıldı ve binlerce kişi öldü. Yapılan araştırmalardan elde edilen en etkili sonuçlardan biri Rusların yeni Yersinia pestis şususunu bulması oldu. Yersinia pestis, geleneksel antibiyotiklere dirençli bir biyolojik silahtır.
Aşırı bulaşıcılık ve hastalığa ve ölüme neden olma yeteneği, Francisella tularensis bakterisini tehlikeli bir biyolojik silah yapar. Francisella tularensis'ten etkilenen kişiler cilt ülseri, ateş, öksürük, kusma ve ishal gibi semptomlar yaşıyor. Bunlara tularemi belirtileri denir. Sovyetler Birliği'nin biyolojik silah programında yer alan eski bir bilim adamı olan Dr. Kenneth Alibek, Tularensis'in II. Dünya Savaşı sırasında Stalingrad savaşında Sovyet Kızıl Ordusu tarafından Alman birliklerine karşı kullanıldığını açıkladı.
Konu en tehlikeli biyolojik silahlar olduğunda A Kategorisi etmen olarak sınıflandırılan bu bakteri, Japon biyolojik savaş araştırma birimleri ve bazı Batılı askeri güçler tarafından askeri amaçlarla incelenmiştir.
Ebola virüsü
Ebola virüsü bir başka biyolojik silah patojenidir. Ancak diğer patojenlere kıyasla büyük miktarda kültür oluşturmak çok fazla zaman ve kaynak gerektirdiğinden neyse ki kitle imha silahına dönüşmesi zordur.
Ebola Virüsü Hastalığı (EVH), Ebola virüsü türlerinden gelen enfeksiyondan doğan ölümcül bir hastalıktır. Ebola ilk olarak 1976'da Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde keşfedildi ve vahşi hayvanlardan insanlara bulaşarak ortalama %50 ölüm oranına neden oldu.
Biyolojik bir silah olarak ebola, yüksek vaka ölüm oranı nedeniyle insanlar için büyük tehdit oluşturuyor. Sovyetler Birliği tarafından 1986 ve 1990 yılları arasında uygulanan beş yıllık bir plan sonucunda biyolojik bir silah olarak üretildiği iddia edilir. Ancak biyolojik silah olarak kullanıldığına dair kanıt bulunamamıştır.
Yersinia pestis
Pnömonik vebaya neden olan Kategori A organizma Yersinia pestis bakterisi biyolojik silah olarak kullanılmak üzere laboratuvarda yüksek miktarda üretilebiliyor. Veba kişiden kişiye yayılır ve başta ateş, halsizlik ve zatürre gibi belirtilere neden olur ve erken tedavi edilmezse solunum yetmezliği, şok ve ölüme kadar uzanır.
Veba, 14. yüzyıldan beri kasıtlı şekilde silah olarak kullanılıyor. Japon Ordusu II. Dünya Savaşı'nda Çin ve Mançurya'daki nüfuslu bölgelere havadan vebalı pireler attı. Sovyet bilim adamları ise 1980'lerde silaha eklenmeye uygun büyük miktarda antibiyotiğe dirençli veba organizması ürettiler.
Marburg virüsü
Marburg virüsü daha önce Sovyet dönemi bilim adamlarınca biyolojik silah haline getirildi. Ancak bu biyolojik silahın dünyanın herhangi bir yerinde kullanıldığını gösteren resmi bir kayıt yok.
Marburg Hemorajik Ateşi (Marburg HF), Ebola virüsünü de içeren filovirüs ailesinden Marburg virüsünden kaynaklanır. Marburg virüsü Kategori A biyolojik savaş etmeni olarak sınıflandırılıyor ve Afrika meyve yarasası tarafından taşınıyor. Virüs izole edilebilir ve biyolojik silah olarak üretimi yapılabilir.
Sovyetler Birliği, Marburg virüsünü stratejik ve operasyonel bir biyolojik silaha dönüştürmek için aerosol formunda deneyler yaptı. Sovyet bilim adamlarının Coxiella burnetii (Q ateşi) yerine Marburg kullanmaya başladığı bildirildi. Zira Marburg %90'a varan yüksek ölüm oranına sahipti.
Bunyavirüs
Bunyaviridae virüs ailesi üç virüs içerir – Nairovirüs, Phlebovirüs ve Hantavirüs. Hantavirüsün neden olduğu Kore kanamalı ateşi, Kore Savaşı sırasında 3.000 Amerikan ve Koreli askerin hastalığa yakalanmasıyla patlak verdi. Ancak virüsün doğrudan biyolojik silah olarak kullanıldığına dair kanıt bulunamadı.
Bunyavirüs, Hanta Pulmoner Sendromu (HPS), Rift Vadisi ateşi ve Kırım-Kongo kanamalı ateşi gibi insana özgü enfeksiyonlara neden olur. Eklembacaklılar ve kemirgenler üzerinden bulaşır ve bazen doğrudan insanları da enfekte eder. HPS'ye neden olan Hanta virüsü %50'ye varan ölüm oranına sahip.
Aflatoksin
Aflatoksinler, belirli mantar türleri tarafından oluşturulan ve yapısal olarak ilişkili olan zararlı metabolitlerdir. Hücre veya organ ölümüne, karaciğer yetmezliğine ve kansere neden olan siroz karaciğer hastalığına yol açarlar.
1995 yılında Birleşmiş Milletler Özel Komisyonu (UNSCOM), Irak'ın Aflatoksinli çeşitli mühimmat üretimi ve konuşlandırması yaptığını belirtti. Tümü Körfez Savaşı'ndan sonra imha edildi. Bununla birlikte, metabolitler neyse ki son derece düşük toksisiteye sahipler ve ölümcül etkiye sahip olması için savaş alanına büyük miktarda verilmesi gerek.
En son biyolojik savaş saldırıları
İngiltere'nin Manchester kentinde altı terör zanlısı dairelerinde risin laboratuvarı işletirken yakalandı. Risin o zamanki ABD Senatosu çoğunluk lideri Bill Frists'e hizmet eden posta odasında da bulunmuştu. Yine Minnesota'da iki kişi 1995 yılında hükümet yetkililerine karşı kullanmayı planladığı risinle yakalandı. Son olarak 2020 Eylül'de ABD Başkanı Trump'a gönderilen risinli bir mektup ele geçirilmiştir.
2001 yılında, 22 kişinin posta adreslerine şarbon tozlu mektuplar gönderildi. Bunlardan beş kişi şarbonla ilgili komplikasyonlardan öldü. Mektup alınan üç binanın tamamının risinden arındırılması gerekti ve tüm olay federal hükümete 1 milyar dolardan fazla masrafa neden oldu. 2014 yılında Tunuslu bir kimya mezununa ait dizüstü bilgisayarda hıyarcıklı veba oluşumunu ayrıntılı şekilde anlatan bir belge bulundu. Bu tür bilgiler teröristlerin elinde korkunç şeylere dönüşebiliyor.
Biyolojik silah stoklarına sahip ülkeler
Kimyasal ve biyolojik silahlara karşı birçok uluslararası anlaşma imzalandı ancak ülkeler hala bu silahlara sahip veya potansiyel düşmanlara karşı önlem olarak gizlice geliştirmeye devam ediyor. Çin, Mısır, Hindistan, Küba ve Arnavutluk gibi ülkeler tesislerinde hala gizlice biyolojik ve kimyasal silah geliştirmeye devam ediyor. Dünyada biyolojik silah barındırdığından şüphelenilen 16 ülke var.