ABD Dolarının Güçlenmesi Dünya Ekonomisine Vereceği Zarar

Gelişmekte olan ülkelerin büyük bölümü borçlanırken ABD dolarını kullanır. Ayrıca birçoğu bir önceki yıla göre çok daha fazla borçlu durumdadır.

dolar görüntüsü

ABD doları geçtiğimiz yıl büyük küresel para birimlerine karşı büyük bir yükseliş yaşarken, son günlerde 20 yılda beklenmeyen seviyelere ulaştı. İngiliz sterlini karşısında %15, euro karşısında %16 ve Japon yeni karşısında %23 değerlendi.

Bilindiği gibi dolar dünyanın rezerv para birimidir, neredeyse çoğu uluslararası işlem için ihtiyaç duyulur. Öyleyse, ABD dolarının değerinde yaşanan artışların tüm küresel ekonomilerde etkileri olacaktır. Bu yazıda diğer ülkelerin karşılaşacağı en olası problemleri bir araya getirdik.

ABD dolarının gücü 1977-2022

ABD doları endeksi veya DXY, dünya para birimlerinden oluşan bir sepete karşı ölçülen ABD dolarıdır / Kaynak: Trading View

1- Daha Fazla Enflasyon

Petrol ve metaller veya kereste gibi birçok emtia (istisnalar dışında) genellikle ABD doları üzerinden değerlendirilir. Dolar güçlendiğinde, bu ürünlere erişmekte daha pahalıya mal oluyor. Örneğin İngiliz sterlini paritesinden 100 ABD doları değerindeki benzinin maliyeti, önceki sene 72 sterlinden 84 sterline yükseldi. Ek olarak ABD doları cinsinden benzinin litre fiyatı da hızla artmaya devam ederse, bu çift taraflı darbe anlamına gelir.

Enerji ve hammaddeye erişim daha pahalıya mal olduğunda, tüketiciler ve işletmeler için birçok ürünün fiyatı zamlanmak zorundadır. Bu süreç adım adım dünya genelinde enflasyonu tetikler. Burada tek istisna ABD'dir. Çünkü daha güçlü bir dolar, tüketici ürünlerinin daha ucuza ithal edilmesine olanak sağlar ve dolayısıyla enflasyonu yavaşlatmaya yardımcı olabilir.

2- Düşük Gelirli Ülkeler Tehlike Altında

Gelişmekte olan ülkelerin büyük bölümü borçlanırken ABD dolarını kullanır. Ayrıca birçoğu bir önceki yıla göre çok daha fazla borçlu durumdadır. Bu durumda, bu ülkeler borçlarını ödemek için daha fazla yerel para birimi bulmakta zorlanacaklar. Doların değer kazanması, yerel para birimlerinin değerini daha hızlı biçimde zayıflatacak.

Bunun en canlı örneğini Sri Lanka'da gördük. Ülke borçlarını ödeyemeyeceğini açıkladıktan sonra başbakan ülkeden kaçtı. Pek yakında diğer benzer ülkeler de aynı duruma düşebilir. Başarısız ekonomilerin bu noktada yapabilecekleri çok kısıtlı: Vatandaşlarından daha fazla vergi toplayabilirler, sürekli sınırsız yerel para basabilirler ve her zaman olduğu gibi daha fazla borç para isteyebilirler. Bu yolların her birinin acı verici sonuçları olacak; derin ekonomik durgunluk, hiper enflasyon, devletin borç krizine girmesi ve en ölümcülü üçünün bir arada yaşanması. Özellikle devlet borç krizine giren gelişmekte olan ülkelerin kendine gelmesi ne yazık ki on yıllar alır -arjantin gibi- ve bu da ülkede yaşayanlar için benzersiz sıkıntılara yol açacaktır.

3- Büyüyen Bir ABD Ticaret Açığı

Özellikle Avrupa ülkeleri, doların değer kazanmasının bir etkisi olarak daha az ABD üretimi ürünü satın almaya başlayacak. İhracat ve ithalat miktarı arasındaki farkı ifade eden ABD ticaret açığı, halihazırda her sene bir trilyon dolar gibi devasa bir boşluk veriyor. Başkan Joe Biden ve ondan önce Donald Trump, bilhassa Çin ile aralarındaki bu açığı azaltmak içi söz vermişti. Bazı ekonomistler, ABD ticaret açığının ülke borçlanmasını artırmasından kaygılanarak, birçok üretim sürecinin ucuz ülkelere taşındığı, taşınacağı gerçeğini hatırlatıyor.

%GSYİH olarak ABD ticaret açığı

Trading Economics

4- Küreselleşmeden Uzaklaşma

Dış ticaret açığının genişlemesini durdurmaya yönelik ilk uygulanan ekonomik politika, ithalata yönelik kotalar ve diğer bazı engellerin uygulandığı eski yöntemlerdir. Aynı şekilde diğer ülkelerde, ABD ürünlerine yönelik kendi yasalarındaki vergileri ve diğer engellemeleri kullanarak bu tür korumacılığa karşı cevap verme refleksi gösterir. Zaten Batı'nın Rusya ve Çin ile kötüleşen bağları yüzünden "küreselleşmeden uzaklaşma" sürecinin zaten başladığı bir dönemde, daha güçlü bir dolar korumacılık merkezli siyasetin hız kazanmasına neden olarak, dünya genelindeki ticareti derinden tehdit ediyor.

5- Euro Bölgesinin Korkuları

Portekiz, İrlanda, Yunanistan ve Kıbrıs gibi oldukça zayıf AB ülkeleri, euro bölgesi krizinin en umutsuz günlerine nazaran, yatırımcıların borçlanma maliyetlerini o dönemdeki kriz düzeylerine yükseltmesine karşı artık daha az savunmasız hissediyorlar. Bunun sebebi, devlet borçlarının büyük bölümünün, kendilerini kurtarmak için kurulmuş olan Avrupa İstikrar Mekanizması'nın (ESM) yanı sıra euro bölgesindeki daha anlayışlı yatırım bankalarının yetkisinde olmasıdır.

Bununla beraber güçlü dolar, Avrupa Merkez Bankası'na euroyu desteklemek ve başta enerji olmak üzere ithalat maliyetlerini azaltabilmek için kendi faiz oranlarını artırması yönünde baskı oluşturuyor. Bu hamle, yüksek borçluluğa sahip Euro bölgesi ülkelerinde kesinlikle çok fazla baskıya neden olur. Örneğin, dünyanın en büyük dokuzuncu ekonomisi olan ve GSYİH'nın %150'si kadar devlet borcundan sorumlu olan İtalya'nın durumu kontrolden çıkarsa, geriye dönmesi gerçekten çok zor.

Ayrıca bu beş noktayı aynı anda buluşturacak olan ultra-güçlü dolar senaryosu, önümüzdeki aylarda dünya genelinde bir durgunluktan korkmamız için pusuda bekleyen bir diğer neden. Daha yüksek enflasyon, tüketici gelirlerini adım adım azaltır ve satın alma alışkanlığı değişir. Ülkelerin içe kapanarak korumacılık göstermesi, uluslararası ticareti ve yatırımların hızını düşürür ya da durdurur. Devletletlerin borç krizi yaşaması, birçok gelişmekte olan ülke ve hatta rahatlıkla söyleyebiliriz ki tüm euro bölgesi için de tarifsiz sorunlar ifade ediyor.

Dolar Yükselmeye Devam Edecek mi?

Dolar hem ekonomik hem de jeopolitik gelişmelerle yükseliyor. ABD merkez bankası FED, faizleri beklendiği gibi arka arkaya agresif bir karakterde yükseltiyor ve aynı anda uzun süredir uyguladığı parasal genişleme youyla para basma politikasını tersine çeviriyor. Bu hamleler özellikle salgın sürecinin yarattığı tedarik sorunları, Ukrayna'daki savaş ve ayrıca parasal genişlemenin başlattığı enflasyonu yavaşlatmak amacıyla yapılmak zorundaydı.

ABD dolarının değerlenmesi, sürekli artırılan faiz oranlarının da bir yan etkisidir. Yani dolar artık bir ABD bankasına yatırıldığında daha yüksek bir getiri sunuyor. Bu da beklendiği gibi yabancı yatırımcıları kendi ülkelerinin para birimlerini ellerinden çıkararak ABD doları almaya ikna ediyor.

Elbette Birleşik Krallık gibi diğer ülkelerin merkez bankaları da faiz oranlarını yükseltiyor. Nihayet euro bölgesi de aynı şeyi yapmak üzere olduklarını açıkladı fakat çok geç kaldılar. Yani ABD kadar agresif hareket etmeyi düşünmediler. Tüm bu gelişmelere karşın Japonya hiçbir şekilde sıkılaşmaya gitmek istemedi. Sonuç olarak elimizde olan şey; dolara olan denizaşırı talebin daha da artacak olması.

ABD dolarının değerlenmesinin diğer sebebi, insanlar bir durgunluktan şüphelendiklerinde akıllarına ilk gelen güvenli liman olması ve mevcut jeopolitik gücünün doları daha da talep edilir hale getirmesi. Euro son dönemlerde çok sarsıldı. Özellikle AB ülkelerinin Ukrayna'daki savaşa olan yakınlığı ve Rus enerjisine bağımlı olmaları bu konuda etkili oldu. Ayrıca başka bir euro bölgesi krizi konuşulmaya başlanmıştı. Tüm bu nedenler yüzünden artık seneler sonra dolar paritesi karşısında zayıfladığı ortaya çıkıyor.

İngiliz sterlini de Brexit yüzünden hasar gördü. Ayrıca ikinci bir İskoç bağımsızlık referandumu beklenirken, AB ile Kuzey İrlanda anlaşmasının tetikleyebileceği potansiyel bir ticaret savaşı olasılığı da masada duruyor. Son olarak Japon yen'i de, sessizce zeminini kaybettiği düşünülen bir ekonominin içinde sallanıyor. Japonya'nın nüfusu hızla yaşlanıyor ve üretim kabiliyetlerini yükseltmek için Avrupa'dan göç alma konusunda hala emin değil. Daha zayıf bir yen para birimi, aynı zamanda Japonya'nın ödemek zorunda kaldığı bir bedeldir. Çünkü devlet borcunun faiz oranlarını yükseltmeme için parasal genişlemeye devam ediyorlar.

Gördüğünüz gibi dünya ekonomisinde bu kadar birbirinden farklı etken varken ABD dolarının önümüzdeki çıkış ya da düşüşlerini tahmin etmek zor. Ancak, bilindiği gibi kalıcı enflasyonun ABD faiz oranlarını yükselmeye devam edeceği bir gizem değil. Savaştan dolayı yaşanan jeopolitik sarsıntılar ve devlet borçlarının temerrüte düşmeleriyle birlikte doların muhtemelen yüksek değerde kalmasını düşünebiliriz. Sonuç olarak güçlenen bir ABD doları, sıkıntılı zamanlardan geçildiğinin bir kanıtıdır.