İki asırdan uzun bir tarihe sahip olan Amerika Birleşik Devletleri, bu kısa zaman diliminde iyi ve kötü olaylardan payını almıştır. 4 Temmuz 1776'da kurulduğundan bu yana Amerikalıların, uluslarının geleceği ve kendi güvenlikleri için endişe duydukları bazı önemli günler oldu. İşte kronolojik sırayla, Amerikan tarihine geçmiş ve halkı paniğe sürüklemiş en korkutucu günler.
Amerikan Tarihindeki En Önemli Olaylar
24 Ağustos 1814: Washington, D.C. İngilizler Tarafından Yakıldı
1814'te, 1812 Savaşı'nın üçüncü yılında, Fransa'nın Napolyon Bonapart önderliğinde İngiliz işgalini savurduğu bir zamanda, İngiltere geniş askeri gücünü hala zayıf bir şekilde savunulan Birleşik Devletleri'nden geniş topraklar almak için kullandı.
İngiliz kuvvetleri, 24 Ağustos 1814'te Amerikalıları Bladensburg Muharebesi'nde mağlup ettikten sonra Beyaz Saray da dahil olmak üzere birçok hükümet binasını ateşe vererek Washington'a saldırdı. Başkan James Madison ve yönetiminin çoğu şehirden kaçtı ve geceyi Maryland, Brookville'de geçirdi. Burası bugün "Bir Günlüğüne ABD Başkenti" olarak bilinir.
Amerikalılar, Bağımsızlık Savaşı'nda özgürlüklerini kazandıktan sadece 31 yıl sonra, 24 Ağustos 1814 sabahında başkentlerinin İngilizler tarafından işgal edilerek yakıldığını görerek uyandı. Ertesi gün başlayan şiddetli yağmurlar yangını söndürdü.
Washington'ın yanması Amerikalılar için korkutucu ve utanç vericiydi. Bu durum ABD ordusunu Britanya'nın birbirliklerine karşı harekete geçmeye itti. 17 Şubat 1815'te onaylanan Gent Antlaşması birçok Amerikalı tarafından "bağımsızlığın ikinci savaşı" olarak kutlanan 1812 Savaşı'nı bitirmiş oldu.
14 Nisan 1865: Abraham Lincoln Suikasti
Amerikan İç Savaşı'nın beş korkunç yılının ardından Amerikalılar barışı korumak, yaraları iyileştirmek ve ulusu tekrar bir araya getirmek için Başkan Abraham Lincoln'e bağlandılar. 14 Nisan 1865'te, görevdeki dördüncü yılına başladıktan sadece birkaç hafta sonra, Başkan Lincoln, Konfederasyon sempatizanı John Wilkes Booth tarafından öldürüldü.
Tek bir tabanca atışı Amerika'nın birleşmiş bir millet olarak barışçıl restorasyonunu sona erdirmiş görünüyordu. Savaştan sonra sık sık isyancılara karşı yumuşak olmakla eleştirilen başkan Abraham Lincoln öldürülmüştü. Kuzeyliler Güneylileri suçlarken, tüm Amerikalılar İç Savaş'ın asla bitmeyeceğinden ve yasallaştırılmış köleliğin acımasızlığının devam edeceğinden korkuyordu.
29 Ekim 1929: Borsanın Çöküşü
I. Dünya Savaşı'nın 1918'de sona ermesi, ABD'yi daha önce görülmemiş bir ekonomik refah dönemine soktu. "Kükreyen Yirmiler" hemen herkes için rüya zamanlardı.
Amerikan şehirleri hızlı sanayi büyümesiyle karşılaşırken, çiftçiler aşırı mahsul üretimi nedeniyle düşen fiyatlar karşısında geniş çapta finansal umutsuzluğa kapıldı. Aynı zamanda, hala kontrolü yapılmayan bir borsa, aşırı refah ve savaş sonrası iyimserliğe dayalı yüksek harcamalar söz konusuydu. Bu durum birçok bankayı ve kişiyi riskli yatırımlar yapmaya yöneltti.
29 Ekim 1929'da rüya zamanlar sona erdi. "Kara Salı" sabahı, spekülatif yatırımlarla şişirilmiş hisse senedi fiyatları aniden düştü. Panik havası Wall Street'ten Main Street'e doğru yayıldıkça, hisse senedine sahip olan hemen hemen her Amerikan umutsuzca elindekini satmaya başladı. Tabii ki herkes satış yaptığından hiç kimse satın almadı ve borsa değerleri serbest düşüşe devam etti.
Akılsızca yatırımlar yapmış bankalar ülke genelinde batarak işletmelerin ve ailelerin birikimlerini beraberinde yok etti. Birkaç gün içinde, Kara Salı'ya kadar kendilerini "iyi" olarak değerlendirmiş olan milyonlarca Amerikalı, kendilerini ekmek ve işsizlik kuyruklarında buldular.
1929'daki büyük borsa çöküşü sonuç olarak 12 yıllık yoksulluk ve ekonomik kargaşa dönemine, Büyük Buhran'a neden oldu. Buhran, Başkan Franklin D. Roosevelt'in Yeni Düzen (New Deal) programı ve II. Dünya Savaşı'na doğru yaşanan endüstriyel yükselme ile son buldu.
7 Aralık 1941: Pearl Harbor Saldırısı
Aralık 1941'de Amerikalılar, hükümetlerinin uzun süredir süren izolasyon politikalarının Avrupa'nın ve Asya'nın her tarafına yayılan büyük savaşa dahil olmalarını önleyeceği inancıyla Noel'i kutlamaya hazırlanıyordu. Ancak 7 Aralık 1941'de gün biterken umutlarının bir yanılsama olduğunu anladılar.
Sabahın erken saatlerinde, Başkan Franklin D. Roosevelt'in daha sonra "utançla hatırlanacak birgün" diyeceği bir saldırı yaşandı. Japon kuvvetleri Hawaii'deki Pearl Harbor'da bulunan ABD Donanması'nın Pasifik filosuna sürpriz bir bombalama gerçekleştirdi. Günün sonunda 2.345 Amerikan askeri personeli ile 57 sivil öldü ve 1.247 askeri personel ile 35 sivil yaralandı. Ek olarak dört savaş gemisi ve iki destroyer batırıldı ve 188 uçak imha edildi; ABD Pasifik filosu yok olmuştu.
Saldırı görüntüleri 8 Aralık'ta ülke çapında gazetelere verildi. Amerikalılar, Pasifik filosunun yok oluşuyla birlikte ABD'nin Batı Kıyısı'nın bir Japon istilasına karşı hedef olabileceğini fark ettiler. Anakaraya yönelik saldırı korkusu büyüdükçe, Başkan Roosevelt, 117.000'den fazla Amerikalının Japon kökenli olduğunu tespit ederek bunları Manzanar kampına yerleştirdi. Amerikalılar artık II. Dünya Savaşı'nın bir parçası olduklarından emindiler.
22 Ekim 1962: Küba Füze Krizi
Amerika'da uzun süredir devam eden Soğuk Savaş olayları, 22 Ekim 1962 akşamı Başkan John F. Kennedy'nin TV'ye çıkarak Sovyetler Birliği'nin Florida sahilinden sadece 144 kilometre uzaklıktaki Küba'ya nükleer füzeler yerleştirdiğinden şüphe duyduklarını açıklamasıyla mutlak bir korkuya dönüştü. Gerçek bir Cadılar Bayramı korkusu arayan herkesin artık büyük bir nedeni vardı.
Füzelerin Amerika Birleşik Devletleri'nin herhangi bir yerindeki hedefleri vurabildiğini bilen Kennedy, Küba'dan herhangi bir Sovyet nükleer füzesinin fırlatılmasının "Sovyetler Birliği'ne tam bir misilleme" tepkisi ile sonuçlanacağını açıkladı. Bunun bir savaş eylemi olarak kabul edileceği konusunda uyardı.
Amerikan okul çocukları küçük masalarının altına sığınma ve flaşa bakmama eğitimleri almaya başlarken, Kennedy ve en yakın danışmanları tarihteki en tehlikeli atom bombası diplomasilerinden birini üstleniyorlardı.
Küba Füze Krizi, Sovyet füzelerinin Küba'dan çıkarılmasının müzakere edilmesiyle barışçıl bir şekilde sona ererken, bugün nükleer armageddon korkusu hala devam etmektedir.
22 Kasım 1963: John F. Kennedy Suikasti
Küba Füze Krizi'ni çözdükten sadece 13 ay sonra, Başkan John F. Kennedy, Dallas, Teksas şehir merkezinde bir araçta hareket ederken öldürüldü.
Popüler ve karizmatik genç cumhurbaşkanının acımasız ölümü Amerika'da ve tüm dünyada şok dalgaları yarattı. Saldırıdan sonraki ilk saatte, Kennedy'nin iki araba arkasındaki Başkan Yardımcısı Lyndon Johnson'ın da vurulduğuna dair yanlış iddialar korkuları daha da artırdı.
Soğuk Savaş gerginlikleri hala ateşli bir şekilde devam ederken, birçok kişi Kennedy'nin suikastinin büyük bir düşman devlet tarafından ABD'ye yapılan bir saldırı olduğuna inanıyorlardı. Soruşturmada, eski bir ABD Denizcisi olan Lee Harvey Oswald'ın Amerikan vatandaşlığını bırakıp 1959'da Sovyetler Birliği'ne kaçmasının ortaya çıkarılması bu korkular artırdı.
Kennedy suikastinin etkileri bugün hala devam ediyor. Pearl Harbor saldırısı ve 11 Eylül 2001'deki terör saldırılarında olduğu gibi Amerikalılar bugün hala birbirlerlerine "Kennedy suikastını duyduğunda neredeydin?" sorusunu soruyorlar.
4 Nisan 1968: Dr. Martin Luther King, Jr. Suikasti
Boykotlar, oturma eylemleri ve protesto yürüyüşleri gibi güçlü taktikleri ve sözleri olan Amerikan Sivil Haklar Hareketi'nin barışçıl lideri Dr. Martin Luther King Jr. 4 Nisan 1968 tarihinde Tennessee, Memphis'te bir keskin nişancı tarafından vurularak öldürüldü.
Ölümünden önceki akşam, Dr. King, son ünlü vaazını vererek, "Bazı zor günler geçirdik. Ama şimdi gerçekten benim için fark etmemektedir, çünkü dağın tepesindeydim… Dağa gitmeme izin verdi. Ve baktım ve Vaat Edilen Ülkeyi gördüm. Sizinle oraya gelemeyebilirim. Ama bu gece bilmenizi isterim ki, biz bir halk olarak vaat edilmiş topraklara gideceğiz."
Nobel Barış Ödüllü Luther King'in suikaste uğramasından sonraki günlerde, Sivil Haklar Hareketi şiddet içermeyen bir durumdan kanlı bir duruma geçti. İsyanlar bu kez dayakla bastırıldı, haksız yere hapisler yaşandı ve sivil hak işçileri öldürüldü.
8 Haziran'da suçlanan suikastçı James Earl Ray Londra, İngiltere'deki havaalanında tutuklandı. Ray daha sonra Rhodesia'ya gitmeye çalıştığını itiraf etti. Şimdi Zimbabwe olarak adlandırılan ülke, o sırada beyaz azınlığın kontrolündeki baskıcı bir Güney Afrika apartheid hükümeti tarafından yönetiliyordu. Soruşturma sırasında ortaya çıkan ayrıntılar, birçok Siyah Amerikalının James Ray'in sivil haklar liderini hedef alması için tutulan gizli bir ABD hükümeti çalışanı olduğunu düşünmesine neden oldu.
Martin Luther'in ölümünü izleyen keder ve öfke Amerika'yı ayrımcılığa karşı mücadeleye odakladı. 1968'de Adil Konut Yasası da dahil olmak üzere, Başkan Lyndon B. Johnson, Büyük Toplum (Great Society) girişimi kapsamında önemli sivil haklar mevzuatları hazırladı.
11 Eylül 2001: 11 Eylül Saldırıları
Bu korkutucu günden önce çoğu Amerikalı terörizmi Orta Doğu'da bir sorun olarak görüyordu ve geçmişte olduğu gibi iki geniş okyanus ve güçlü bir ordunun ABD'yi saldırı veya istiladan koruyacağına inanıyordu.
11 Eylül 2001 sabahı, radikal El-Kaide grubu üyeleri dört ticari yolcu uçağını ele geçirip onları ABD'deki hedeflere yönelik intihar saldırıları yapmak için kullandıklarında inançları sonsuza dek parçalandı. Uçaklardan ikisi New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'nin her iki kulesine çarptı ve binaları yok etti. Üçüncü bir uçak Washington, D.C. yakınlarındaki Pentagon'a çarptı ve dördüncü uçak Pittsburgh dışındaki bir alana düştü. Günün sonunda, sadece 19 terörist yaklaşık 3 bin kişiyi öldürdü, 6.000'den fazla kişiyi yaraladı ve 10 milyar doların üzerinde maddi zarar verdi.
Benzer saldırıların yaşanmasından korkan ABD Federal Havacılık İdaresi, ABD havalimanlarında daha fazla güvenlik önlemleri alınana dek tüm ticari ve özel havacılık faaliyetlerini yasakladı. Amerikalılar haftalarca, üstlerinden geçen her jet uçuşunda havaya korkuyla bakarken, yalnızca askeri uçaklara uçuş izni verildi.
Saldırılar, Afganistan ve Irak'taki terör örgütü rejimleri dahil olmak üzere terörist gruplara karşı yapılan savaşları içeren Terörizmle Savaş hamlesini tetikledi. Saldırılar nihayetinde Amerikalıların, 2001 Vatanseverlik Yasası gibi kamu güvenliği karşılığında bazı kişisel özgürlükleri feda eden katı ve sık sık müdahaleci güvenlik önlemlerini kabul etmesiyle sonuçlandı.
10 Kasım 2001'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na hitap eden Başkan George Bush, "Zaman geçiyor. Yine de, Amerika Birleşik Devletleri için 11 Eylül'ü unutulmayacak. Onurla ölen her cankurtarını hatırlayacağız. Acı çeken her aileyi hatırlayacağız. Ateşi ve külü, son telefon görüşmelerini, çocukların cenazelerini hatırlayacağız. "
En iz bırakan Amerikan tarihi olayları arasında, 11 Eylül saldırıları, Amerikalıların birbirlerine "…yaşandığında neredeydin?" sorusunu sormaya teşvik eden Pearl Harbor ve Kennedy suikastı günlerine arasına katılmıştır.