Sovyetler Birliği 1945 yılının Ocak ayında Almanya'nın doğu cephesinde ilerlerken II. Dünya Savaşı'ndaki avantajın Müttefiklerde olduğu açıktı. Üçüncü Reich'ın düşüşü artık kaçınılmazdı. Berlin aylar içinde yenilecekti. İntikamcı Sovyet güçlerinin tecavüz ve cinayet hikayeleri Alman halkına korku salıyordu ve Kızıl Ordu'nun yolunda olan birçok kişi evlerini terk etmeye başlamıştı. Tek yol başlarda adı Adolf Hitler olacak ancak sonraları Nazilerin İsviçre lideri Wilhelm Gustloff konulan bir yolcu gemisiydi.
Gemiyle Kaçmak
Almanlar, Baltık Denizi üzerinden sivilleri, askerleri ve teçhizatları güvenli bir yere geri götürmek için büyük bir tahliye girişimi başlattı ve adına Hannibal Harekatı dedi. İlerleyen Sovyetlerden kaçmak isteyen Alman siviller, eski lüks okyanus gemisi Wilhelm Gustloff'un demirlediği liman kenti Gotenhafen'de (bugünkü Polonya) toplandı. Gustloff gemisi onların kuşatılmış Doğu Prusya'dan tek kurtulma yoluydu. Gustloff'a bileti olanlar kendisini Nuh'un Gemisi'nde sayıyordu.
Ancak bilmedikleri şey Wilhelm Gustloff'un bir Sovyet donanma gemisi tarafından pusuya düşürülüp batırılacak olmasıydı. Wilhelm Gustloff 30 Ocak 1945'te batırıldığında tarihin en ölümcül gemi felaketi oldu. Ölenlerin sayısı binleri buldu. Bazı öngörüler ölü sayısını Titanik ve Lusitania'nın toplamını geride bırakarak 9.000 olarak açıkladı. Bazı Nazi u-bot kursiyerleri ve ABD kadın denizcileri dahil geminin tahmini 10.000 yolcusunun çoğu 30 Ocak 1945'te uçağa bindikten birkaç saat sonra öldü.
Wilhelm Gustloff başta bir yolcu gemisiydi ancak savaşın patlak vermesiyle alelacele askeri taşıma gemisine dönüştürülmüştü. Toplu tahliye için yeniden kullanılana dek yıllarca denize elverişsiz tutulmuştu. Başta kaçmaları yasaklanmış olmasına rağmen Alman vatandaşları Ocak ayının sonunda başka bir seçeneğin kalmadığını anladılar. Güneydeki Sovyet ilerleyişi kara yollarını kesmişti; kaçmak için tek şansları Baltık Denizi'ni kullanmaktı.
Alman yetkililer önce gemiye binenlerin tüm biletlerini kontrol etti ancak kaos ve paniğin içinde üşümüş, bitkin, aç ve giderek çaresiz hisseden herkes gemiye akın edip uygun herhangi bir yere yerleşmeye başladı. Güvenilir bir yolcu sayımı olmadığından batma sırasında gemide bulunan kişilerin tam sayısı bilinmiyor ancak 2.000'den az insan için inşa edilmiş bu geminin 30 Ocak günü öğlen saatlerinde kapasitesinin katlarca üstünde insanla yola çıktığı şüphesizdi.
Hangi Rotadan Gitmeli?
Gemi yetkilileri başta zor bir kararla karşı karşıya kaldı. Wilhelm Gustloff mayın döşeli sığ sulardan mı gitmeli yoksa denizaltıların çevrelediği daha derin sularda mı geçmeliydi. Kar ve rüzgar işleri daha da zorlaştırıyordu. Gemiye eşlik eden bir koruma gemisi de yoktu. Hava karardıktan sonra geminin seyir ışıkları açıldı; görüşü artırsa da devasa gemiyi pusuda bekleyen düşman denizaltılara açık hale getirdi.
O akşamın ilerleyen saatlerinde Gustloff, nispeten güvenli olan batıya Alman şehri Kiel'e doğru ilerledi. Alexander Marinesko komutasındaki bir Sovyet denizaltısı S-13 ışıklı büyük gemiyi gördü. Alkol alışkanlığı nedeniyle cezayla karşılaşmış Marinesko için itibarını artırabilecek kolay bir hedefti.
Akşam 9'da S-13 üç torpidosunu ateşledi. Her birinde, savaşın başlarında Nazilerin Sovyet halkına çektirdiği acıların intikamını alma arzusunun iletildiği mesajlar yazılıydı. Torpidolar mürettebatın yaşam alanına, yüzme havuzu bölgesine ve son olarak makine dairesine ve alt güvertelere isabet ederek gemiye ölümcül darbeler verdi. Birçok yolcu olduğu yere hapsoldu.
Gustloff çok geçmeden hayatta kalmak için çılgın bir mücadeleye sahne oldu. Ölümcül şekilde yaralanmış gemiden çıkıp açık denize inenler çaresizdi çünkü yolcu sayısı cankurtaran sallarının kapasitesini çok aşmıştı. Hayatta kalanlardan 10 yaşındaki Horst Woit, çoğu çocuk olan insanların merdivenden çıkıp cankurtaran botuna binmek isteyenlerin ayakları altında öldüğünü gördü. Gemi iskele tarafına yan yattığından sancak tarafındaki cankurtaran botları erişilebilir değildi. Woit, amcasının üniformasından aldığı bıçakla botun iplerini keserek Gustloff'tan uzaklaşabilen şanslı birkaç kişiden oldu. Birçok insan suya atladı ve cankurtaran botuna binmeye çalıştı. Bota binenleri suya çekmeye çalışanlar kafalarına ve ellerine kürekle vurularak engelleniyordu.
Güvertede kalanlar için dondurucu suda ölümün yakın olduğu açıktı. Yıllarını sağ kaldığı gemi enkazını incelemeye adayan Heinz Schön bir belgeselde hala gamalı haç kol bandını takan güvertedeki bir babanın karısını ve çocuklarını vurma kararını anlattı. Silahı kendi kafasına dayadığında mermisi bitmişti. Kendisini ölü karısının ve çocuklarının ardından karla kaplı buzlu güverteye bıraktı.
Kurtarma Botları
Gustloff'un mürettebatı tarafından çağrılan Alman kurtarma botları hayatta kalanları almak için yaklaşırken aynı ikilem yaşandı: Kimi alacaklar ve ne zaman almayı bırakacaklardı. Onlar da S-13'ün riski altındaydı. T-36'da bulunan torpido botu komutanı Robert Hering'in botu tam kapasiteye ulaştığında geride kurtardığından çok insan bırakmıştı. Gustloff ile aynı kaderi paylaşmamak için kaçamak manevralar yaparak ilerledi.
S-13 torpidolarının çarpmasından sadece bir saat sonra Gustloff denize battı.
Ertesi sabah Gustloff'u çevreleyen sular can yeleği giymiş çocukların cesetleriyle doluydu. Mezarlıktan tek bir kurtulan çıktı – cankurtaran botunda battaniyelere sıkıca sarılmış ölen yolcularla çevrili bir bebek (Bebeği bulan memur çocuğu evlat edinmiştir). Önceki gün uçağa binen yolculardan yalnızca bir kısmı, kabaca 1000 kişi hayatta kalabilmişti.
Trajedinin büyüklüğüne rağmen Wilhelm Gustloff faicası savaşın bitiş aylarına denk gelmesiyle az ilgi gördü. Bir nedeni halihazırda Avrupa'daki sarsıcı ölüm oranlarıdır. Ayrıca ne Nazi Almanyası ne de acımasız bir zafere giden Sovyetler Birliği bu çok sayıda vatandaşın ölümünü geniş çapta yayımlamak istemedi. Gustloff haberinin Amerika Birleşik Devletleri'ne ulaşması haftalar aldı ve Fin radyoları birkaç kısa paylaşımda bulundu.
Batan Tek Gemi Değildi
Wilhelm Gustloff tarihte can kaybının en büyük olduğu gemi faicası olsa da Hannibal Harekatı sırasında Baltık'ta batan tek gemi değildi. Gustloff'u batıran aynı Sovyet komutanı Marinesko haftalar sonra General von Steuben gemisini batırdı. İlkbaharda batan Goya gemisi Baltık facialarına 7.000 kişi daha ekledi. 4.500 toplama kampı mahkumunun olduğu Cap Arcona gemisi İngiliz kuvvetleri tarafından batırıldı.
Bu bağlamda MV Wilhelm Gustloff gemisi kayıplarla dolu bir savaştaki bir başka trajediydi. Gemide kendi vatandaşları olmasına rağmen Birleşik Devletler ve diğer Müttefik ülkeler kamu duyarlılığı nedeniyle Gustloff faicasının üzerinde durmadı. Yine de Wilhelm Gustloff bugün hala tarihin en ölümcül deniz faicası olarak kayıtlardadır.