Amerikan Bağımsızlık Savaşı İngiliz hükümetinin, kendilerini hür doğan İngilizler olarak gören insanların özgürlük taleplerini bastırmak üzere üstlerine asker göndermesiyle başladı. İngiltere'nin halihazırda çekilen pek çok sıkıntılarını göz ardı etmesini içerleyen sömürge halkı boyun eğmeyi reddetti—özellikle de sömürgelerin rızası olmadan ve İngiliz Parlamentosu'nda kendilerine temsil hakkı verilmeden uygulanan vergilerin yarattığı sorunları.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın Nedenleri
İngiltere'nin ayrıca sömürgelerin hammadde ihraç edip üretilmiş mal ithal etmelerini öngören eski deniz ulaşımı yasalarını uygulamaya devam etmesi Amerika'daki sömürgelerde yaşayanların büyük bölümünü kızdırdı. Özellikle çay ve melas ithalatı olmak üzere birçok vergi ve harç uygulaması Amerikan vatanseverlerini İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası'nın getirdiği çayları sonunda Boston limanı denizine dökmeye sevk etti. Aralık 1773'teki bu gösteri Boston Çay Partisi olarak ün kazandı.
İngiltere bir dizi cezai önlemle yanıt verdi. Özgürlük savaşçıları bunlara "Dayanılmaz yasalar" adını taktılar. İngiliz Parlamentosu'nun 1774'te kabul ettiği bu yasalar Boston limanını ticarete kapatıyor, Massachusetts'in başkentine asker yerleştirilmesini öngörüyor ve seçilmiş sömürge meclisinin yerine doğrudan İngiliz valinin atadığı meclisi getiriyordu.
Bu önlemlere gösterilen direniş III. George'un 1775 baharında Massachusetts'in isyan halinde olduğunu ilan etmesine yol açtı. Kral, valisi General Thomas Gage'e isyanını bastırmasını emretti. 18 Nisan'da kolonicilerin Concord'daki silahlarına el koymak üzere asker gönderildi. Birlik yol üstündeki Lexington'da Amerikalı milislerle karşılaştı. Karşılıklı ateş açıldı (ilk olarak hangi tarafın ateş açtığı bilinmiyor) ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı başladı.
Amerika Bağımsızlığını Nasıl Kazandı?
Sömürgelerin isyanına İngilizlerin ilk büyük tepkisi Temmuz 1776'da, isyanı bastırmak için üst olarak kullanılması düşünülen New York'un 30.000 Kırmızı Ceketli tarafından işgaliyle geldi. Ancak İngiliz birliklerinin ilerlemesi yavaş oldu. Yılın sonuna gelindiğince ancak Rhode Island'ı alabilmişlerdi.
Sonucu belirleyen gelişme, Amerikalıların Ekim 1777'de Saratoga'da kazandıkları zafer oldu. General "Centilmen Johnny" Burgoyne'un 5.000 İngiliz askeriyle birlikte teslim olması, İngilizlerin sömürgeleri ikiye ayırma yönündeki tehdidine son verdi. Bu zafer aynı zamanda Amerikalıların kazanma şansının yüksek olduğunu fark eden Fransızların onlara destek vermesini sağlayacaktı.
İngiliz askerleri New Jersey, Pensilvanya ve Deleware'e girip Philadelphia'yı ele geçirdilerse de, Amerikalıların direnişi İngilizlerin beklediğinden çok daha güçlü çıktı. 1778'de Fransa'nın asilerin yanında savaşa girmesi ve arkadan 1779'da İspanya'nın da gelmesiyle denge kesin bir şekilde sömürge askerleri lehine döndü.
Fransızların Direnişçi Amerikalılara Yardımı
İngiliz hükümeti imparatorluğun egemenliğini sürdürmek üzere son bir çabayla bir takım tavizler verdi. Birkaç yıl önce olsa, 1773 tarihli Çay Yasası'nın ve 1774 tarihli "Dayanılmaz Yasaların" feshi ve parlamento'nun sömürgelere vergi koyma hakkından feragat etmesi bir uzlaşma sağlayabilirdi. Ancak 1778'e gelindiğinde artık çok geçti. Amerikalılar Kıta Ordusu Philadelphia ile Rhode Island'ı geri aldı ve Fransa'yla ittifaktan aldıkları güçle denizde de üstünlüğü ele geçirdiler. Artık bağımsızlık elde edilmeden teslim olmak düşünülemezdi.
Savaş İngilizlerin sonunda 17 Ekim 1781'de Yorktown Kuşatması'nda yenilmeleri ve General George Cornwallis'in George Washington ile Fransız komutan Rochambeau Kontu'na teslim olmasıyla son verdi. İngilizler silahlarını teslim etmek üzere Amerikan hatlarının arasından geçmeye çalışırken bir askeri bando günün popüler bestesini çalıyordu: "Dünya Tersine Döndü."
Kıta Ordusu'nda hizmet gören Fransız General, George Washington'ın arkadaşı Lafayette Markisi Paris'e şöyle yazdı: "Oyun bitti. Beşinci perde az önce sona erdi." 1785 yılında Paris Antlaşması'nın imzalanmasıyla İngiltere'nin Amerika'daki sömürgelerine resmen bağımsızlık tanındı.
Sömürgeler Ne Tür Bir Anayasa Kabul Ettiler?
Mayıs 1787'de bağımsızlığını yeni kazanan sömürgelerin her birinden gelen temsilciler Philadelphia'da toplanıp dünyanın ilk yazılı demokratik anayasasını hazırladılar. Sömürgelerin her biri iki yüzyıla yakın bir süredir kendi yolunda gitmişti ve anayasa konusunda başlıca sorun gevşek bir koalisyon kurmak isteyenler ile gerçek bir devletler birliği kurmak isteyenler arasındaki çekişmeydi. Bir taraf bağımsız eyaletleri ve diğeriyse güçlü, merkezi bir hükümet sistemini destekliyordu. İkinci önemli konu da İngiliz tahtı ve parlamentosu tarafından uygulanan türde bir "zulmü" engelleyecek bir hükümet sisteminin kurulmasıydı.
Birinci konudaki uzlaşma dengesi yeni federal hükümet lehinde olacak şekilde sağlanmış olsa da, bağımsızlıktan sonraki yarım yüzyıl boyunca eyaletlerin hakları konusunda 1861-1865 Amerikan İç Savaşı'na dek yeni birliğe huzur vermeyecek bir mücadele başladı. 1788 yılında kabul edilip eyaletler tarafından onaylanan anayasa ise, yürütme (Başkanlık) ile yasama (Senato ile Temsilciler Meclisi'nden oluşan Kongre) ve yargı (bir Yüce Mahkeme başkanlığında) arasında bir kuvvetler ayrılığı öngörüyordu.
ABD tarihi boyunca pek çok Amerikan başkanını, başka bir partinin çoğunlukta olduğu bir Kongre'yle çalışmak zorunda bırakan bu güçler ayrılığı uygulaması, hükümetin bir unsurunun bir diğerine hükmetmesini önlemeyi amaçlıyordu. Büyük eyaletlerin küçükleri ezmelerini önlemek amacıyla da önlem alınmış, Temsilciler Meclisi seçimlerinin eyaletlerin nüfusuna göre, Senato seçimlerinin ise nüfusa bakmadan her eyalet başına iki senatör esasına göre yapılması öngörülmüştü.
Yani demokrasi bütün dünyaya insanın doğal hakları ve eşitlik mesajını yaysa ve bu konuda dünya çapında bir heyecan yaratmış olsa da, bir büyük grup bunun dışında tutulmuştu. Köleler taşınabilir mal olarak kaldılar ve nüfus verileri dışında hiçbir şekilde adları geçmedi.
Bir İngiliz'den Amerikalıları Bağımsızlığa Cesaretlendiren Mesaj
Amerikalıları İngiltere'den kopmaya teşvik edenler arasında en önemli rollerden birini Thomas Paine üstlenmişti. Paine İngiltere'de, Thetford'da doğdu, ancak üst üste giriştiği birkaç işte başarısızlığa uğradıktan sonra 1774 yılında Philadelphia'ya göç etti.
Kendisine haksızlık ettiğine inandığı İngilizlere karşı hınçla dolu olan Paine 1776'da Common Sense (Sağduyu) başlığıyla "anonim" bir broşür yazıp yayımladı. "Haklı ve makul olan her şey İngiltere'den ayrılmanın gerekliliğine işaret ediyor" diyordu. Broşür üç ayda 120.000 adet sattı.
Paine Kıta Ordusu'nda hizmet veriyor ve İngiltere Kralı III. George'a saldıran makaleler yazıyordu. 1777 Kıta Kongresi'nde dış işleri komitesine sekreter seçilerek ödüllendirildi. On yıl sonra İngiltere'ye döndüğünde yayımladığı The Rights of Man (İnsan Hakları) adlı kitabında Fransız Devrimi'ni övüp İngiliz halkını da krala karşı ayaklanmaya teşvik etti.
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi
Yazımızın ilk bölümünde Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ni doğuran süreci anlattık. Kırmızı yelekli Thomas Jefferson ve hazırlık komitesinin üyeleri, 4 Temmuz 1776'da, sömürgecilerin kongresine Bağımsızlık Bildirgesi'ni sunuyor. Söz konusu belgenin tutarlı taleplerinden ve soylu emellerinden, Amerika Birleşik Devletleri doğdu.
Benjamin Franklin "Ya hep birlikte oluruz, ya da teker teker asılırız" demişti. Mayıs 1776'da, Atlas Okyanusu kıyısındaki 13 İngiliz sömürgesinin temsilcileri, Philadelphia'da toplanan bir mecliste bir araya geldiklerinde, İngiltere Kralı III. George'un, huzursuz Amerikalı uyruklarının isyan hareketini bastırmak için Alman Askerler göndermekte olduğunu biliyorlardı. Halkın tepkisi ön görülebileceği gibi oldu; Yabancı paralı Askerlerin tehdidi kararsız olanları da sertleştirdi ve ortak bir amaç çevresinde tüm fikir ayrılıkları ve anlaşmazlıklar ortadan kalktı.
10 Haziran'da kongre, sömürgelerin neden İngiltere'ye karşı silaha sarıldığını açıklayan bir bildirge hazırlamak için bir komite görevlendirdi. Bildirgenin sade ve heyecan verici metni, kralın yerleşik otoritesine karşı silahlı isyanın ahlaki zorunluluğu konusundaki inandırıcılığıyla hem bütün sömürgelerde hem de Avrupa'da büyük yankı buldu.
Belge çok geçmeden "Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi" olarak anılmaya başladı. Aslında "Bağımsızlık" sözcüğü belgenin ne adında, ne çeşitli taslaklarında, ne de 4 Temmuz'da kongrenin onayladığı şekliyle son halinde hiç geçmiyordu. Ancak bildirgenin böyle anılmasının basit bir nedeni vardı. Kongre zaten iki gün önce,"Birleşik Koloniler bağımsız ve özerk devletlerdir ve öyle olmaları gerekir" diye bir karar çıkarmıştı; "Onlarla İngiltere devleti arasındaki tüm siyasi bağlar tamamen ortadan kaldırılmıştır."
"İlk kurşun"
Bu karar bile geç kalmıştı. Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın ilk kurşunları daha Nisan 1775'te Massachusetts Lexington'da atılmıştı. Koloni askerleri İngiliz Kırmızı Ceketlilerle çıkan bir çarpışmada vurulmuştu. Bu ilk çatışma Amerikalı vatanseverleri gayrete getirdi ve İkinci Kıta Kongresi'nin toplanıp bir de Kıta Ordusu kurulması çağrısında bulundular. Savaş yavaş yavaş yayıldı. Mart 1766'da koloniciler İngiliz askerlerini Boston'dan çekilmek zorunda bıraktılar. Nisan ayından itibaren Amerikan limanları İngiliz gemilerine kapatılacaktı.
Dolasıyla, bildirgeyi hazırlayanlar kağıt kalemi ellerine aldıklarında zaten ok yaydan çıkmıştı. Ancak iki kesin ve geri dönüşü olmayan sonuçtan birine varacak bir mücadele başlamıştı; Ya İngiliz İmparatorluğu gururuna bir darbe alacak ya da Amerika, İngiltere tahtına zincirli kalacaktı. Ancak Jefferson ile ekibinin, yalnızca isyan ettikleri gerçeğini açıklamaktan daha yüce bir amaçları vardı; isyan endişelerinin haklı ve insanlıkla ortak nedenlerini ortaya koyabilmek. O büyüleyici başlangıç cümlesinin nedeni de buydu işte;
"İnsanlığı ilgilendiren olayların akışı içinde, bir ulus kendini bir başka ulusa bağlayan siyasi bağları koparmak; doğa yasaları ve Tanrı'nın ona dünya devletleri arasında bağışladığı bağımsız ve eşit yeri almak gereğini duyduğu zaman, insanlığın görüşlerine duyduğu o yerinde saygı, o ulusu, kendisini ayrılığa zorlayan bu nedenleri açıklamakla yükümlü kılar."
Sömürge ahalisinin İngiltere Kralı III. George döneminde çektiklerinin bir tarihçesi olduğunu öne süren bildirge, bu amaçla bir dizi" haksızlık ve baskıyı" sıralıyordu. Bunlar isyanın nesnel bir değerlendirmesi olmaktan çok uzaktı, zira asıl amaç kralı bir tiran olarak göstermekti. Ancak aralarında kolonicilerin uzun zamandır katlandıkları güçlükler de vardı; İngiliz Parlemontosu'nda temsil hakları olmadığı halde vergi verme, Apalaş Dağları'nın batısındaki topraklara yerleşme yasağı getirilmesi, bir dizi İngiliz yasasının kolonilerin ticaretine getirdiği sınırlamalar ve kentlere İngiliz askerlerinin konuşlandırılması gibi.
Bildirgenin Odağı; İnsan Olmanın Hakları
Ancak yaşanan tüm bu sıkıntılar, artık dayanılmayacak hale gelen asıl büyük meselenin yanında hafif kalıyordu. İngiliz tahtına dilekçe verme zamanı geride kalmıştı; artık ancak ana vatandan son ve kesin bir kopuş söz konusu olabilirdi. Bağımsızlık Bildirgesi'ne göre bu talebin dayanağı madde madde sayılarak İngiliz hükümetine atfedilen hatalar değil, insanoğlunun "Tabiat yasalarına göre Tanrı'dan kaynaklanan doğal haklarıydı. Bildirge tüm ülkelerde tüm insanlar için evrensel bir hak talep ediyordu. Bunlar tarihte ilk kez söylenmiyordu; ama çağına göre son derece köktenci bir tavırla, ne daha önce ne de daha sonra eşi benzeri görülmeyen bir dille ifade edilmişti.
"Aşağıdaki gerçekler bizim için gayet açıktır; Tüm insanlar eşit yaratılmışlardır; Yaradanları tarafından bağışlanmış bazı vazgeçilmez haklara sahiptirler ve bunlar arasında yaşam, özgürlük ve mutluluk arayışı hakkı da vardır. Bu hakları güvence altına almak amacıyla, insanlar arasında hükümetler kurulur; bu hükümetler gerçek güçlerini, yönetilenlerin onayından alırlar. Herhangi bir yönetim biçimi, bu hedeflere ulaşmada engelleyici olmaya başladığında, bu yönetimi değiştirmek ya da düşürmek, yeni bir yönetim kurmak ve bu yeni yönetimin temellerini bu ilkelere dayandırıp yetkilerini güvenlik ve mutluluklarını sağlayacağını en çok inandıkları bir biçimde düzenlemek halkın hakkıdır;
Aslında sağduyu, uzun bir geçmişi olan yöneticilerin sudan ve geçiçi nedenlerle değiştirilmemesini buyurur; bu yüzden insanların durumlarını düzeltmek amacıyla alışıla gelen yöntem biçimlerini değiştirmek yerine, kötülüklere katlanmayı yeğlediklerini deneyimler göstermiştir; ancak sürekli aynı amaca yönelik, uzun bir yolsuzluklar ve zorbalıklar silsilesi, ulusu mutlak bir despotizme sürüklemek niyetini açığa çıkarırsa, o zaman böyle bir yönetimi yıkmak ve gelecekteki güvenlikleri için yeni koruyucular seçmek, o ulusun hakkı ve görevidir."
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nin benzersiz etkisi Jefferson'a Adams'a ve tüm kolonicilere esin kaynağı olan devrim ülküsünden kaynaklanıyor ve burada delegeler şöyle diyordu" Birbirimize yaşamlarımız kaderimiz ve kutsal onurumuz adına ant içeriz." Bildirgenin şartları kolonicelerin barış için bağımsız bir yönetimden aşağısını kabul etmiyeceklerinin işaretini veriyordu. Devrim seferberliği önde gelena ateşleyicilerinden Patrick Henry şöyle diyordu; "Bana özgürlük verin ya da ölüm."
Amerikan Bağımsızlık Savaşı ile İlgili Sık Sorulan Sorular
Amerikan Bağımsızlık Savaşı nedir?
Amerikan Bağımsızlık Savaşı olarak da anılan Amerikan Devrimi, 1775 ile 1783 yılları arasında Büyük Britanya'nın Kuzey Amerika'daki 13 kolonisinin İngiliz egemenliğinden kurtulup 1776'da Bağımsızlık Bildirgesi ile oluşturulan egemen Amerika Birleşik Devletleri'ni kurmak için başlattığı ayaklanmadır. Kraliyet ile sömürgecilerin, nihayetinde silahlı isyanı tek çare olarak gören geniş ve etkili bir kesimi arasında artan uzaklaşma, İngilizlerin, hoş karşılanmayan vergilerin dayatılması da dahil olmak üzere uzun bir ihmal döneminin ardından koloni işleri üzerinde daha fazla kontrol sağlama girişimleriyle daha da şiddetlendi.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı nasıl başladı?
19 Nisan 1775'te, İngiliz düzenli askerleri ve Amerikan taşralıları, Amerikan Devrimi'nin ilk kara muharebelerinde, önce 700 kişilik bir İngiliz kuvvetinin 77 yerel azınlık askeriyle karşılaştığı Lexington'da ve ardından 320 ila 400 kişilik bir Amerikan karşı kuvvetinin İngilizleri kaçışmaya zorladığı Concord'da çarpıştı. İngilizler Concord'a kolonilerin askeri ikmal kaynaklarını ele geçirmek için gelmişlerdi, ancak yurttaşlar etkili iletişim araçları sayesinde, özellikle de Longfellow'un "Paul Revere's Ride" adlı eserinde şiirsel bir dille onurlandırılan Paul Revere'in yolculuğu sayesinde yaklaşmakta olan saldırı konusunda uyarılmışlardı. (1861).
Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın başlıca nedenleri nelerdi?
Amerikan Devrimi esas olarak İngilizlerin koloniler üzerinde daha fazla kontrol kurma ve Fransız ve Kızılderili Savaşı (1754-63) sırasında onları savunması için kraliyete borcunu ödetme teşebbüsüne karşı kolonilerin tepkisinden kaynaklandı. Britanya bunu öncelikle Şeker Yasası (1764), Pul Yasası (1765) ve Tahammül Edilemez Yasalar (1774) da dahil olmak üzere bir dizi son derece kötü yasa ve vergi uygulayarak yaptı.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında hangi ülkeler kolonilerin yanında savaştı?
Amerikan Devrimi 1778'in erken dönemlerine kadar Britanya İmparatorluğu içinde bir iç savaştı, ancak Fransa (1778'de) ve İspanya'nın (1779'da) Britanya'ya karşı kolonilere destek vermesiyle uluslararası bir savaş niteliği kazandı. İngiltere ile kendi savaşını yürütmekte olan Hollanda, Amerikalılara ekonomik yardımın yanı sıra bağımsızlıklarının kabul edilmesi için resmi destek de sağlamıştır. İngilizlerin Yorktown'da teslim olmasında özellikle Fransız donanması kilit bir rol oynadı ve bu da savaşı fiilen sona erdirdi.