Her bacağı 90 derecelik bir açıyla bükülmüş bir haç olan svastika, hem antik hem de modern dinlerde önemli bir semboldür. Diğer anlamların yanı sıra, iyi şans, yaratılışın sonsuzluğu ve fethedilmemiş, dönen güneşi ifade etmektedir. Peki bu sembol nasıl oldu da Nazi partisinin sembolü haline geldi? Bu soruya kısa ve uzun olarak iki yanıt vererek detaylandıralım.
Nazi Ambleminin Kısa Hikayesi
Bu hikaye, Çanakkale'deki Hisarlık bölgesinin Truva'nın yeri olduğuna inanan Alman antikacı Heinrich Schliemann'ın arkeolojik araştırmasının ardından başlıyor. Çeşitli eserler üzerinde svastika sembolünü gözlemleyen Schliemann, bunun altıncı yüzyıl Germen çanak çömleklerinde bulunan tasarımlarla benzerliği fark eder ve bunun önemli ve evrensel bir tarih öncesi dini sembolü temsil ettiğinden emin olmaya başlar.
Ne yazık ki, henüz yeni birleşmiş olan Almanya'daki bazı akademisyenler ve milliyetçiler, Avrupa ve Asya'da svastika'nın varlığının eski bir Aryan üstün ırk fikrini desteklediğini öne sürerek bunu daha da ileri götürmeyi uygun göreceklerdi.
1920'lerin başında, gamalı haç Alman İmparatorluğu'nun bir sembolü olarak kabul edildi. Bu sembol, zehirli ve nefret dolu bir ideolojiyle bu kadar ilişkili olmasına rağmen, Doğu'da uğurlu ve kutsal bir sembol olarak Budist ve Hindu toplumunda popüler olmaya devam ediyor. Tabii ki Batı toplumları için böyle bir durum söz konusu değil.
Nazi Ambleminin Uzun Hikayesi
Heinrich Schliemann, Yunan mitolojisinin kayıp şehri Truva'yı bulma konusunda obsesif hale gelmişti ve Homeros'un destanlarının kendisine yolu göstereceğine inanıyordu. Almanyalı bu zengin işadamı, 1868'de Akdeniz bölgesinde araştırma yapmak için İlyada'nın bir kopyasıyla yola çıktı. Birkaç yılın ardından elde edebildikleri hayal kırıklığına neden olmuştu. Fakat Frank Calvert adlı bir İngiliz amatör arkeolog bir öneride bulunduğu an tüm süreç bir anda aydınlandı: Schliemann, Türkiye'nin Ege kıyısındaki gizemli Hisarlık höyüğünde kazmasını istedi.
1870'lerde Schliemann binlerce yıllık medeniyet katmanlarını gün yüzüne çıkardı ve en eskisinin Truva olduğunu deklare etti. Bu efsanelere konu olan şehirde – her ne kadar Schliemann'ın düşündüğünden farklı bir katman olduğu ortaya çıksa da – ayrıca mücevher, bronz, gümüş ve altın zulaları da bulunmuştu. Bu antik şehir daha doğrusu harabelerde önemli bir keşif daha yaptı: kolları bükülmüş haçı andıran bir sembolün yaklaşık 1.800 farklı tasviri: gamalı haç.
Schliemann'ın heyecan verici kazılarıyla ilgili haberler tüm dünyaya yayıldı. Bu sayede gamalı haç büyük bir hızla Avrupa ve Kuzey Amerika'da her yerde görülen bir işaret haline geldi. Gamalı haçlar reklamlarda görünecek, binaları mimari motif olarak süsleyecek ve armalarda veya madalyonlarda yer alacaktı. Buz hokeyinden basketbola kadar spor kulüpleri kendilerini Swastika olarak adlandırmaya başladılar. Özellikle bu yüzden şans ve başarı ile yakından ilişkili bir semboldü.
Tüm bunlarla birlikte gamalı haçların uzun tarihi içinde toplumsal bir dönüm noktası da yaşanacaktı. Gamalı haç Alman milliyetçilerinin gözdesi haline gelmişti. Bu aşırı milliyetçiler Aryanlar olarak bilinen eski bir "üstün ırk"tan geldiklerine dair çarpık bir teoriyi, ciddi şekilde benimseyen bir kitleydi. Bu inanç 20. yüzyıla kadar devam etti ve büyüyen Nazi Partisi'nin lideri Adolf Hitler'e hitap ettiği an daha da tehlikeli hale gelmişti. 1920'de gamalı haçı hareketin sembolü olarak benimsediler. Ardından Üçüncü Reich'ın beyaz bir çember içinde sert siyah bir gamalı haçla süslenmiş kırmızı bayrakları Avrupa'nın üzerine, tüm dünyanın savaşına doğru ilerleyince, sembol nefreti, korkuyu ve soykırımı temsil etmeye başladı. Artık tamamen kötülüğün bir tezahürü olacaktı.
Birkaç yıl içinde gamalı haçın büyüsü bozuldu ve binlerce yıl boyunca sayısız kültürde taşıdığı sembolizm etkisi tersine döndü. Kolları dik açıyla bükülmüş bir haç, birçok insan için çok şey ifade etse de daima bir umut ve pozitiflik işareti olarak kullanılmıştır. Şansı veya refahı ya da Güneş'i veya yaratılışın sonsuzluğunu sembolize edebiliyordu. Hatta birçok dinde hala olduğu gibi, ilahi bir duyguyu tetikleyebiliyordu. Gamalı haç kelimesinin kendisi Sanskritçe svastika'dan türemiştir, yani "sağlıklı olmaya elverişli" anlamına gelir.
Gamalı Haçın Tarihi
Gamalı haçların bilinen en eski örneği neredeyse MÖ 18.000'e kadar dayanmaktadır. 1908'de Ukrayna'da oldukça ilginç bir fildişi keşfedildi. Burada kuş şeklinde oyulmuş bir mamut dişinin gövdesinde, doğurganlık sembolü olarak kullanıldığı düşünülen, birbirine bağlı gamalı haçlardan oluşan karmaşık bir desen vardı. Tasarım fikrinin nasıl ortaya çıktığı tam olarak bilinmese de, muhtemelen gece gökyüzünde görülen bir kuyruklu yıldız olduğu düşünülüyor. Her şeye rağmen zarif, yaratılması kolay bir geometrik şekil.
Tek gamalı haçların Vinca kültürü tarafından işlendiğinin izlerine Doğu Avrupa'da rastlıyoruz. Tarih damgası, Tunç Çağı'ndan itibaren yaygınlaşmadan önce, yaklaşık 7.000 yıl öncesine yani Neolitik döneme denk geliyor. Gamalı haç, İliryalılar için Güneş'i simgeliyordu; Mezopotamya sikkelerinin hepsinde ortak bir kullanım haline gelirken; Yunanistan'da vazolarda ve giysilerde; Roma'da mozaik motiflerde ve Kelt tasarımlarında ise stilize bir haç olarak kendini göstermiştir. Örneğin Demir Çağına ait Battersea Kalkanı 1857'de Londra'daki Thames Nehri'nin yatağından çıkarıldığında üstünde 27 gamalı haç vardı. Ancak MÖ 2.000'den kalma Yorkshire bölgesinde yer alan Ilkley Moor'daki Swastika Taşı olarak adlandırılan sembol, bundan çok önce Britanya'daydı. Bu oyma, daha kavisli kollara ve ek noktalara sahip olmasına rağmen, gamalı haç şeklini andırıyor.
Genellikle bir gammadion veya fylfot olarak bilinen gamalı haç, Avrupa'da yayılmaya devam etti ve zaman zaman dini ikonografide kendine yer buldu. İlk dönem Hristiyan sanatı, İsa'nın ölüm üzerindeki zaferini temsil etmek için çengelli haçı tasvir ederken, gamalı haçın sola bakan bir versiyonu İskandinav tanrısı Thor'un çekicine atıfta bulunarak ortaya çıktı. Orta çağda hala popüler bir sembol olan gamalı haç, günümüzde oldukça eski kilise süslemelerinde, armalarında ve bir Slav prensesine ait olduğu düşünülen 12. yüzyıldan kalma bir elbisede görülebilir. Genç Adolf Hitler'in okuduğu manastır olan Avusturya'daki Lambach Manastırı, taş ve ahşaplarında gamalı haçlara yer vermişti.
Yine de gamalı haçların etkisi, yüzyıllar boyunca yalnızca insanların göç etmeleriyle ifade edilemeyecek kadar ileri düzeydeydi. Güney ve Orta Amerika'nın Maya, Aztek ve Kuna uygarlıklarında ortaya çıkarken, günümüz Etiyopya'sındaki kiliselerde pencere süslemeleri de dahil olmak üzere kuzey Afrika'daki çeşitli kültürlerde görüldü. Navajo, Hopi ve Passamaquoddy gibi Kuzey Amerika'daki bir dizi Kızılderili ve First Nation (Kanada Kızılderilileri) kabilesi de "Dönen Kütükler (Whirling Log)" adını verdikleri sembolü benimsediler.
Hiç şüphe yok ki gamalı haçla en kalıcı ilişki Asya'da yaşanıyor. Özellikle Hindistan'da, binlerce yıldır kutsal bir sembol olarak hizmet gördüğü Hinduizm, Budizm ve Jainizm'in takipçileri arasında gamalı haç kullanılıyor. Jainler için, gamalı haç 24 Tirthankara'dan veya kurtarıcıdan birini temsil ederken, Budistler sembolü Buda'nın ayak izleri olarak benimsemiş. Hindular için, saat yönünde hareket eden svastika – MÖ 500 dolaylarında ortaya çıkan bir terim – surya'nın (Güneş) ve şansın bir işaretidir. Bu nedenle adakları, törenleri, festivalleri ve her yılın muhasebe defterlerini işaretlemek için kullanılır. Sol tarafa bakan gamalı versiyon yani sauvastika, gecenin ve tanrıça Kali'nin simgesidir. Gamalı haç, Batı'da Naziler nedeniyle getirilen sembole yönelik olumsuz damgalanmaya karşın bugün de manevi olarak önemli olmaya devam ediyor.
Gamalı haç nasıl Nazi sembolü oldu?
Heinrich Schliemann'ın 1870'lerde Truva'yı keşfetmesi, binlerce yıldır talihin ve umudun işareti olan gamalı haç'ı faşizmin nefret edilen ve korkulan bir işaretine dönüştüren olaylar silsilesini harekete geçirdi. Alman araştırmacı 1800 adet örneği ortaya çıkardığında bunun "uzak atalarımızın önemli bir dini sembolü" olduğu sonucuna vardı, ancak meslektaşı Emile-Louis Burnouf öyle düşünmedi. Sembolün Hindistan'da ortaya çıktığını bilen Burnouf, Rigveda adlı kutsal bir Hindu metnini inceledi ve gamalı haç ile gizemli antik bir halk olan Aryanlar arasında bir bağlantı bulduğunu ifade etti.
Sözde, beyaz tenli savaşçılardan oluşan bu "üstün ırk", Hindistan gibi toprakları fethederek ve gamalı haçları yanlarında getirerek insan medeniyetinin zirvesini oluşturdu. Aryan kelimesinin kendisi, svastika gibi Sanskritçe'den türetilmiştir. Almanya'da altıncı yüzyıldan kalma kaplar, çömlekler bulundu. Bu çömleklerin üstünde gamalı haçların olması ve bilim adamlarının Sanskritçe ve Almanca arasındaki benzerlikleri Aryanların Almanya merkezli olduklarının bir başka kanıtı olarak kaydettiler Oysa bu "saf" ırk kavramının tamamı, derinden ırkçılık olmasının yanı sıra, tamamen bir yanlış anlaşılmadan ibaretti. Aryan (ārya) için kullanılan Sanskritçe kelime esasında "onurlu, saygın veya asil" anlamına geliyordu ve ayrı bir etnik gruba değil, sosyal veya dilsel bir ayrımdan bahsediyordu.
Ancak Aryanların varlığı teorisi 19. yüzyılın ortalarından itibaren şiddetli bir popülerlik kazandı. 1871'de Almanya'nın birleşmesi, aynı yıl Schliemann'ın Troya'da çalışmaya başlaması, toplumda sınırsız bir milliyetçilik akımına ve Almanların Aryanlardan geldiği düşüncesine yol açtı. Onlara göre, Truva'da sembolleri olan gamalı haçın keşfi, onların baskın bir ırk olduklarını kanıtlıyordu. Böylece gamalı haç, Avrupa ve Kuzey Amerika'da iyi huylu bir şans tılsımı olarak kendini var ederken, aynı zamanda Alman milliyetçileri ve anti-Semitik gruplar için bir faşist simge haline geldi.
Hitler neden gamalı haç seçti?
Adolf Hitler iktidara yükselmeye başladığında ve kendi hareketini, Nazi Partisini ve Almanya için güçlü bir geleceği kapsayacak bir sembol aradığında, gamalı haç açık şekilde seçim tercihi oldu. Hitler bu sembolün gücünü çok iyi kavradı ve bunun Nazi ideallerine tarihi bir temel olacağını biliyordu. Hitler Almanya'nın Hristiyan tarihi hakkındaki görüşünü, dinin tarihsel Yahudi bağlantıları nedeniyle – esasen İsa'nın kendisinin Yahudi olduğu – tam olarak bağdaştıramadı. Bu yüzden Almanların denenmiş ve test edilmiş bir sembolü olan beyaz bir üstün ırktan geldiği fikri büyük çekiciliğe sahipti.
Gamalı haç veya hakenkreuz (çengelli haç), 1920'de Nazi Partisi'nin sembolü oldu; Hitler'in kendisi bayrağı tasarlamak için kişisel olarak sorumluluk aldı. Eski Alman imparatorluk bayrağının kırmızı, beyaz ve siyahını kullandı –Almanya'nın geçmişiyle geleceği arasında kurnazca bir bağlantı– ama onlara yeni anlamlar yükledi. Hitler, 1925 otobiyografik manifestosu Mein Kampf (Kavgam)'ta "Kırmızıda hareketin toplumsal fikrini, beyazda milliyetçi fikri, gamalı haçta Aryan insanının zaferi için mücadelenin misyonunu görüyoruz" şeklinde bir tanım yapmıştı.
Yeni tasarım, 15 Eylül 1935'te Nürnberg'deki geleneksel miting sırasında ulusal bayrak oldu. Aynı gün, Almanlar ve Yahudiler arasındaki evlilikleri yasaklayan ve yalnızca Alman kanından olanların Reich vatandaşı olabileceğini duyuran iki ırk yasası kabul edildi. Ve bu sayede gamalı haçın yeni anlamı olacak olan kültürel, dini ve sosyal hırsızlık eylemi tamamlanmış oldu. Nazi bayrağının kötülükle ilişkilendirilmesi sağlandı – bu ilişkinin altında acımasız bir savaş, vahşet uygulandı ve Holokost'ta yaklaşık altı milyon Yahudi öldürüldü.
Gamalı haçın günümüzdeki yeri
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, gamalı haçların alenen sergilenmesi, Almanya'da yasa dışı olduğu için yasaklandı. Her şeye rağmen Batı dünyasında hor görülse de, aşırı sağ ve beyaz üstünlükçü gruplar arasında güçlü bir sembol olmaya devam ediyor. Kullanımına izin verilen ABD'de, son yıllarda gamalı haç bayrakları ve grafiti içeren vandallık içeren davranışlar arttı. Bunların en kötüsü çok yakınlarda, 2017'de Charlottesville, Virginia bölgesindeki neo-Nazilerin yürüyüş yaptığı an olmuştu.
Ancak gamalı haç aynı zamanda Hindular, Budistler ve Jainler için bir ibadet sembolü olmaya devam ediyor. Tapınak girişlerinden taksilerin önüne kadar Hindistan alt kıtasının her yerinde görülebilir ve törenlerde ve festivallerde hala çok önemli bir rol oynuyor. Hindu ışık festivali olan Diwali sırasında, gamalı haç renkli kum veya rangoli ile çizilerek ışığın karanlığa ve iyinin kötülüğe karşı zaferini kutlamak için fenerlerle tasvirler yapılır. 2007'de Alman politikacılar Avrupa Birliği genelinde bir gamalı haç yasağı getirmeye çalıştığında, Hindular bu yasağa dini gerekçelerle şiddetle karşı çıktılar.
Gamalı haçlara karşı bu tür farklı tutumlar, uzun zamandır iyilik ve esenlik için bir güç olan sembolün, Hitler ve onu hala kullanan neo-Nazilerle olan ilişkisinden dolayı ne yapmamız gerektiği sorusunu gündeme getiriyor. Sembolü hayatımıza dahil etmek, Üçüncü Reich'ın kesin mağlubiyetini ve savunduğu nefreti mi işaret edecekti? Yoksa böyle bir şey söz konusu değil mi? Gamalı haçların 20. yüzyıldaki yozlaşması nedeniyle yalnızca Nazizmin dehşetini temsil etmeye başlaması, asla unutulmaması gereken bir nokta.
Yine de bu konuya şöyle yanıt verebiliriz; tam olarak olmasa da, her ikisi de tarihimizin, bugünümüzün ve geleceğimizin bir parçası olan gamalı haçların her zaman birbiriyle tamamen çelişen iki kutbu olacaktır: biri insanlığın en kötüsünü, diğeri en iyiyi simgeleyecek.