Britanya'da Hristiyanlık, Roma'nın Britanya Adaları'nda yayılmasını sürdürdüğü asırlar boyunca var olmuştur. Fakat Anglosaksonların adaya ayak basmasıyla İngiltere'de Hristiyanlık inancı yıkıma uğramış, Cermenlerin getirdiği Anglosakson paganizm hızla yayılmıştır.
İngiliz halkların yeniden Hristiyanlık dinine geçişi, 7. yüzyılda Papa I. Gregory (Büyük Gregorius)'nin adaya gönderdiği misyonerlerle başladı. Misyonerler bu inancı güçlü sınıflar üstünden yaymak için, ilk önce kralları vaftiz etmiş ve kraliyet içinde baskın güç olmuşlardı. Böylece Hristiyanlık İngiliz elitlerine daha çabuk ulaştı. Misyonerlerin çabalarıyla beraber Anglosakson krallıklarındaki Cermen paganizmini adım adım sona ermişti.
Anglosaksonlardan önce: Britanya'da Hristiyanlık
Hristiyanlığın Britanya'ya gelişi daha öncesine dayanıyor. Roma İmparatorluğu MS 43 yılında Britanya'yı fethettiğinde arkasında birçok tüccar ve göçmen adaya yerleşti. Dolayısıyla bu kişilerle beraber Hristiyanlık doğal bir akışta yayılıyordu. Dördüncü yüzyılda Roma imparatoru Büyük Konstantin, imparatorluk genelinde Hristiyanlık inancını yasallaştıran Milano Fermanı'nı duyurmuş, böylece dinin yayılma hızını daha da artırmıştı. Britanya'da Hristiyanlık bir hiyerarşiye sahipti. En güçlü bölgesel piskoposluklar Londra ve York olurken, Galya'daki kilise bu hiyerarşinin en tepesindeydi.
Beşinci yüzyıla geldiğimizde çok sayıdaki ayaklanmayla beraber Roma'nın Britanya üstündeki egemenliğini sarsmaya başladı. Ayaklananlar kendi garnizonları olmuştu. III. Konstantin adını alan bir asker bu ayaklanmacılar tarafından imparator seçilerek koltuğa oturtulmuştur. 409 yılında ayaklanma sonlandırılmış olsa da Batı Roma, Britanya'daki egemenliğini bir daha asla eskisi gibi tesis edememiştir. Kontrol o kadar kaybedilmişti ki, Britanyalı Roma vatandaşlarına onları korumayacakları söylenmişti. Adadaki Roma-İngiliz Kültürü, Sakson saldırılarından bir süre sonra daha orada yaşamaya devam edecekti.
Hristiyanlık İrlanda'da da kendini var etmiştir. Aziz Patrick bu konuda önemli bir isim. Hristiyan bir Roma-İngiliz ailede doğmuştur. 16 yaşındayken İrlandalı yağmacılar tarafından ailesinden kaçırılmış ve köle olarak altı yıl esir kalmıştır. Bu dönemlerde "İrlandalıların Sesi" olduğunu iddia eden birisi kendisine "görünmüş" ve o ses tarafından İrlanda'ya dönmesi istenmiştir. Daha sonra Aziz Patrick misyoner olarak ülkesine dönerek bütün İrlanda'yı Hristiyanlaştırmaya başladı. İrlanda yüzyıllarca Hristiyan olarak kalırken, İrlanda'daki misyonerler pagan Anglosaksonlara da dinlerini değiştirmeyi başarmışlardır.
Cermen akınları ve Paganizminin gelişi
Romalıların Britanya'dan ayrılmasından sonra, Britanya'da Cermen kabile yerleşimlerinin çoğaldığı bir dönem yaşanmıştır. Burada dikkat etmemiz gereken nokta şudur; Cermenlerin adadaki "istila" veya "yerleşimi" büyük ve tek bir hamleyle değil, daha çok Frizya kıyıları, Jutland yarımadası ve Norveç'in güney kıyılarından olmak üzere birçok Cermen kabilenin ayrı ayrı gelişleriyle aşamalı olarak yaşanmıştır.
Sakson toplulukların Britanya'yı daha önce tanıyor olmaları da bir diğer nokta. Çünkü Roma'nın Britanya seferlerine paralı asker olarak katılmışlardı. Roma hem Saksonlarla iyi geçinmek hem de Britanya'daki Roma varlığını devam ettirmek için Sakson hükümdarlarını birçok kez adaya davet çağırmıştır. Fakat bu Sakson göçleri zamanla etkisini artırarak şiddet yönüne açığa çıkarmıştır. Altıncı yüzyıl ortalarında yaşamış olan Gildas bu konuya özellikle dikkat çekmektedir. Gildas eserinde, efsanevi Kral Arthur'a yani Ambrosius olarak bilinen Hristiyan lidere yer vererek, onun Britanya'ya gelen Angluslar, Saksonlar, Jütler ve Frizyalılara karşı başlattığı Roma-İngiliz direnişine tüm detaylarıyla yer vermiştir.
Değişik ırklardan gelen ve hep birlikte 'Anglo-Saksonlar' olarak tanımlanan Sakson istilacılar, bitmeyen çatışmalara karşın İngiltere'nin büyük bölümünde siyasi egemenlik inşa ederek, 7. yüzyılın başlarında adada çok sayıda krallığın kurulmasına neden oldular. Her ne kadar yazıtlar bölgedeki İngilizlerin katledildiğini ve topraklarından kovulduğunu anlatsa da, Anglosakson yönetiminin, İngiliz nüfusu üstünde nüfuzu olan savaşçı elit sınıfa yönelmiş olması muhtemeldir. Bu yönetici sınıf adım adım, büyük oranda evlilikler yoluyla yeni yaşamlarına ve evlerine uyum sağlamıştır. Bu sürecin bir parçası olarak, Cermen paganizmi gibi kültürler yaygınlaştı ve Anglosakson paganizmi ve Eski İngilizce dilini de içeren bambaşka bir Anglosakson kültürü doğdu.
Hristiyan misyonerlerin adaya gelişi
Anglosakson yönetiminin İngilizleri etkisi altına alan kesim üstünde hüküm kurmasıyla, altıncı yüzyılın sonlarda Britanya'da Hristiyanlık kesin olarak bitirilmiş görünüyordu. Anglosaksonlar, Cermen paganizminde olduğu gibi birden fazla tanrısı olan paganlardı: Örneğin Anglosakson tanrısı 'Woden' Viking 'Odin'in aynısıyken, 'Thunor'da 'Thor'un Sakson haliydi. Ayrıca: İskandinav mitolojisi, İskandinav halkları ve Vikingler
Britanya'yı tekrar Hristiyanlık inanışına döndürmeye çalışan kişi Papa I. Gregory (Büyük Gregory) olacaktı. Adaya Augustine isminde bir din adamı göndererek ilk misyonerlik çalışmalarını başlatacaktı. Misyonerler ilk olarak 597'de Kent bölgesine geldi. Burasının seçilmesi tesadüf değildi. Çünkü Kent'in kralı olan Æthelberht (Ethelbert veya Aethelberht) bir pagan olmasına rağmen, Bertha adında Hristiyanlığa inanan Frenk bir eşi vardı. Sonraki yüzyıl boyunca Hristiyanlık adadaki yedi Anglosakson krallığı etkilemeye devam etti.
İngiliz din adamı Bede'nin 731 yılında yazdığı İngiliz Ulusunun Kilise Tarihi kitabında, ünlü misyoner Augustine'in Canterbury'de oturma ve halka vaaz verme iznini nasıl aldığı anlatılmaktadır. Augustine o kadar etkili bir din adamıydı ki, 597'de dönemin güçlü kralı Æthelberht'in dinini bizzat değiştirmiştir. Hükümdarı vaftiz edilen bir halkın artık başka bir inançta kalma olasılığı çok düşüktü. Dolayısıyla Æthelberht sonrasında birçok insan din değiştirmeye başladı.
Hristiyanlık Kent'ten yayılıyor
Ayrıca Kral Æthelberht yeğeni Essex Kralı Sæberht (Saberht)'i 604 yılında Hristiyanlığa geçmesini sağlamıştır. Æthelberht aynı zamanda Sæberht'in derebeyi olduğu için inanç değiştirmelerinin esasında siyasi hedefli olması muhtemeldir – Kent kralı, yeğenini kendisinin de yeni geçtiği dini kabul etmeye yönlendirerek Essex üzerindeki egemenliğini pekiştirmiştir. Aynı şekilde, Doğu Anglia Kralı Rædwald, 604 yılında Londra'nın ilk piskoposu ve Gregoryen misyonunun bir üyesi olan Mellitus tarafından Kent'te vaftiz edilmiştir. Rædwald bunu kabul ederek, aslında Æthelberht'in siyasi otoritesini kabul ettiğini de göstermiştir.
Rædwald'ın inancını değiştirdikten sonraki hamleleri, büyük olasılıkla o dönemde vaftizin Anglosakson elitleri arasındaki siyasi özelliğinin bir göstergesidir: Doğu Anglia kralı Rædwald, pagan tapınaklarına dokunmamış, bunu yapmak yerine Hristiyan inancındaki Tanrısını mevcut panteonuna eklemiştir. Bu davranış, pagan Anglosaksonları Hristiyan yapmaya çalışan misyonerlerin, Hristiyanlığa olan inancı pratikte nasıl inşa ettiğine de bir işaret olabilir. Böylece pagan Saksonlara, Hristiyan inancındaki Tanrının diğer pagan tanrılarının yanında yer alabileceği izni verilerek, Hristiyan doktrininin unsurlarıyla yavaş yavaş tanıştırılabilir ve nihayet eski tanrılarını kendi istekleriyle terk edilerek, tek tanrıcılığın kabul edilmesine yol açabilirdi.
Gregoryen misyonunun bir başka din adamı olan Paulinus, 625 yılında kuzeydeki Northumbria'ya giderek Kral Edwin'i vaftiz etmeye çalışmıştır. Edwin kazanmış olduğu bir askeri seferin sonrasında Paulinus'un bu isteğini kabul ederek, 627 yılında vaftiz edilmiştir. Fakat görünüşe göre halkını dinlerini değiştirmeye yönlendirmemiştir. Diğer yandan Edwin, adadaki yeni inanç türünün diğer bölge liderlerinin üstündeki gücünü fark etmişti. Buna yönelik olarak, 627 yılında Doğu Anglia kralı Eorpwald'ı bizzat din değiştirmeye davet ederek, İngiliz topraklarının en büyük hükümdarı olduğunu göstermiştir.
Cermen Paganizmine Dönüş
Bu süreçte bazı Sakson krallıklarında yaşanan ölümler nedeniyle misyonerlik çalışmaları durma noktasına gelmişti. Æthelberht'in 618 veya 618 yılındaki ölümüyle yerine gelen oğlu Eadbald Hristiyanlığı reddetmiştir. Daha sonra 624 yılında Kent krallığını Hristiyanlık öncesi Cermen paganizmine döndürmüştür. Eadbald'ın eşi Ymme, Frank ve Hristiyan birisi olduğu için bu süreçte etkili olduğu düşünülmektedir. Kent bölgesi ekonomik olarak Frank'lerin ticaretine değer veriyordu. Aynı zamanda Canterbury'de yaşayan Hristiyan misyonerler de Frank kilisesinden yardımlar alıyordu.
Aynı şekilde, Kral Sæberht'in oğulları Sexred ve Sæward, 616 yılında babalarının ölümüyle beraber bütün misyonerleri Essex'ten kovmuştur. Bu adımların ardından Doğu Anglia kralı Rædwald, Britanya'daki bilinen tek Hristiyan kral olmuştur. Kent kralı Eadbald'ın yeniden din değiştirmesiyle, daha önce Essex'ten kovulan piskopos Mellitus tekrar Essex'e dönmeye çalışmış fakat sonuçsuz kalmıştır. Essex 7. yüzyıl ortalarına kadar pagan bir krallık olarak kalmıştır. Hristiyanlığa geçişleri Northumbria kralı Osyw'nin, Essex kralı Sigerberth'e yaptığı Hristiyanlık davetiyle gerçekleşmiştir. Elbette bu davetlerin hepsi politik nitelik taşımaktaydı.
Doğu Anglia'da başlayan bir ayaklanma sonrası Eorpwald öldürülmüş ve yerine pagan Ricberht getirilmiştir. Ricberth bu dönemde Doğu Anglia'yı üç yıl boyunca pagan inanca göre yönetecekti. Edwin'in ölümü Northumbria'da paganizmi yeniden ortaya çıkararak, kuzeni Osric ve yeğeni Eanfrith'in krallıklarını tekrar pagan tanrılarına açmalarına neden olmuştur.
İngilizlerin Hristiyanlığa kesin geçişi
Misyonerlik çalışmalarındaki kritik yavaşlamalara rağmen, Sakson krallıklarına yönelik din değiştirme çabaları değişen yönetimlerle beraber tekrar eski etkisine dönecekti. Doğu Anglia'da Richerberth artık yoktu. Galya'ya sürgün edilmiş ve Rædwald'ın diğer oğlu olan Sigeberht krallığın başına geçmek için geri döndü. Sigeberht Hristiyan olduğu için Galya Kilisesi'ni yakından biliyordu. Gelirken yanına Burgonyalı Piskopos Felix'i de almıştır. Sigeberht bununla da kalmamış, İrlandalı din adamı Fursey'e toprak ve Kral'ın korumasını vermişti. Bu iki isim sayesinde Doğu Anglia büyük bir hızla Hristiyanlığa yönelmeye başladı.
Eanfrith'in kardeşi Hristiyan Oswald, Northumbria'da İngiliz Kral Cadwallon ap Cadfan'ı (Eanfrith ve Osric'i muhaberede öldürmüştü) yenerek krallığı geri aldı ve Hristiyanlığı ana din haline getirdi. Oswald'ın kendisi İskoçlarla birlikte sürgünde yaşarken vaftiz edilmişti ve Sigeberht gibi o da krallığında yaşayan insanları Hristiyanlaştırmak için beraberinde misyonerler getirmiş ve krallığındaki aristokratları vaftiz edilmesi için ikna etmişti.
Oswald bu misyonerleri yanına alabilmek için adadaki Iona manastırına başvurdu. Bu isteğinden sonra Piskopos Aidan 635'te Northumbria'ya gönderildi, Lindisfarne manastırını kurdu ve 651'deki ölümüne kadar yaşamının kalan günlerini krallığın her karışını dolaşarak halkı Hristiyanlıkla tanıştırarak geçirdi. Aidan yalnızca Northumbria'nın elit gruplarıyla yakın bir bağ kurmakla kalmamıştı. Diğer yandan din adamlarının tüm nüfusun arasında etkin olarak yer almasını başararak, din değiştirme çabalarını büyük oranda etkili kılmıştır.
Misyonerlik çabaları doruk noktasında ulaştığında, Anglosakson krallıklarının kalanları da Hristiyanlık inancına geçmeye mecbur kalıyordu. Essex, 653 yılında Northumbria kralı Oswy'nin II. Sigeberht'i ikna etmesiyle tekrar Hristiyan oldu. Daha sonra 660'larda yeniden Cermen paganizmine geri dönen Kral Sighere, Essex'in 668'de son pagan kralı olmuştur. Mercia bölgesinde de durum benzerdi. Kral Penda misyonerlere sadece vaaz izni vermişti. Çünkü 653 yılında oğlu Peada Hristiyanlığa geçmişti. Babasının 655 ölümünden sonra Peada koltuğa oturdu ve Mercia ömür boyu Hristiyanlaştı.
Sussex'te Kral Æthelwealh 675 yılında, büyük olasılıkla bir evlilik ittifakı oluşturmak için vaftiz edildi ve 681 yılında Piskopos (daha sonra Aziz) Wilfrid'in vaaz vermesine izin verildi. Wessex'in ilk Hristiyan Kralları 635/6'da vaftiz edilen Cynigils ve Cwichelm olmuştur. Krallık sonraki birkaç on yıl içinde birden fazla kez paganizme geri dönmeye çalışsa da, Cædwalla'nın hükümdarlığı (685/6-695) Hristiyanlığın kalıcılık edinmesi yardımcı oldu – Cædwalla ölüme yaklaştığını anlayana kadar vaftiz edilmemiş olsa da, din değiştirme çabalarını her zaman destekleyecekti. Kendinden sonra gelen Kral Ine de Hristiyan'dı.
Sonuç olarak 7. yüzyılın sonunda Hristiyanlık ada topraklarının her yerine yayılmıştı. Anglosakson krallıklarından hiçbiri bir daha hiçbir zaman paganizme dönmedi ve Hristiyanlık Sakson yaşamında giderek daha fazla yer ediyordu. Bu yayılım süreci 8. yüzyıl ve sonrasında da devam edecekti.
Anglosakson krallıklarında inanç ve din değiştirme
Bede ve diğer eski tarihçi yazarlarından, soylu grupların ve kralların vaftiz edildikleri tarihleri ve tüm detaylarını öğrenebiliyoruz. Fakat din değiştirme sonrası teolojik düşüncenin gelişimi ve halk tabanında din değişiminin nasıl olduğuna dair çok az kanıtımız var. Yazıda bahsettiğimiz Doğu Anglia kralı Rædwald'ın çift dinli tapınağı burada bize bir ipucu veriyor: Anglosaksonların yeni doktrini benimselemeleri, iç dünyalarında zorlu süreçler yaşamalarına neden olmuş.
Bunun yanında, Kent Kralı Rædwald 640 yılında pagan putlarını yıktırmıştı. Ayrıca halka 6 hafta süren Büyük Perhiz (Oruç Devresi)'e uyum sağlanması emrini vermişti. Bu da bize yöneticilerin Hristiyan olduğunu fakat halk içinde paganizmin yaygın olduğunu kanıtlamaktadır. Dolayısıyla halk tabanında Hristiyanlığın benimsenmesi için birkaç yüz yıl geçmesi gerekecekti.
Misyonerlerin başarılı olmasını sağlayan temel noktalardan birisi, zengin elitlerin himayeleri altına girmiş olmalarıydı. Onların nüfuzu sayesinde normalde ulaşmaları mümkün olmayan kişilere ulaştılar. Örneğin Doğu Anglia'da Sigeberht, misyoner Felix ve Fursey'e toprak vererek, krallığı boyunca yanında seyahat etmelerine ve yeni dini yaymalarına izin vermiştir. Northumbria'da Aidan'ın Lindisfarne manastırını kurması ve ardından vaaz vermesi Kral Oswald ve soylularının destekleri olmadan imkansızdı.
Anglosakson İngiltere'nin din değiştirmesinde İrlanda'nın etkisi de unutulmamalıdır. Gregoryen misyonerler birkaç Sakson kralını vaftiz etmiş olsa da, genel halk tabanının din değiştirmesi Doğu Anglia ve Northumbria'daki gezgin İrlandalı misyonerlerle yaşanmıştır. Son olarak, Fursey ve Aidan, inşa ettikleri manastırlar sayesinde Hristiyan doktrinini çevrelerindeki pagan Anglosaksonlar arasında yayabilecekleri yönetim merkezleri yarattılar.