Tetis Denizi: Antik Dünya'yı Kaplayan Okyanus

Tetis Denizi veya Tetis Okyanusu: İnsanlar birkaç yüz milyon yıl önce Dünya'da ortaya çıkmış olsalardı, çok farklı görünen bir gezegen bulacaklardı.

tetis okyanusu denizi

Katı ve değişmez gibi görünen ve öyle hissettiren ama aslında sürekli değişim içinde olan bir dünyada yaşıyoruz. Jeolojik zaman dilimleri inanılmaz derecede uzun olduğundan, bu değişimlere tek bir insan ömrünün tanıklık etmesi çok zordur. Dünya'nın kabuğunu oluşturan devasa katı kaya kütleleri olan tektonik plakalar, gezegenin en çarpıcı yüzey değişikliklerinden sorumludur. Eninde sonunda çarpışarak sarsıntılara ve volkanik patlamalara neden olurlar; bu yavaş ama kaçınılmaz bir süreçtir.

Uzun vadede, tektonik plakaların kademeli hareketi tüm kıtaların yerini değiştirir. Günümüz teknolojisiyle, bunun gibi küçük bir kayma bile tespit edilebilir ve ölçülebilir. Örneğin genişleyen Atlas Okyanusu Kuzey Amerika ve Avrupa'yı her yıl yaklaşık 2,5 cm ayırmaktadır.


İlgili: Alfred Lothar Wegener: Kıtaların Kayma Teorisi ve Pangea


Gezegenin etrafındaki denizler, yavaşça yeniden şekillenen kara kütlesiyle birlikte hareket etmektedir. Eski okyanusların incelenmesi o kadar önemlidir ki kendi bilimsel disiplini vardır: Paleoşinografi. Dünya evrim geçirdikçe eski denizler kurumuş ve yenileri açılarak yerkürenin dramatik görsel dönüşümler geçirmesine neden olmuştur. Bugün bildiğimiz Pasifik Okyanusu, Atlas Okyanusu, Hint Okyanusu ve Güney Yarımküre Dünya üzerinde daima mevcut değildi. Milyonlarca yıl önce dinozorlar gezegende dolaşırken, karada yaşamın var olduğu süre boyunca Dünya'nın büyük bölümünü kaplayan Tetis Denizi ya da Tetis Okyanusu vardı.

Pangea ve Panthalassa

Pangea'nın görünümü.
Pangea'nın görünümü.

İnsanlar birkaç yüz milyon yıl önce Dünya'da ortaya çıkmış olsalardı, çok farklı görünen bir gezegen bulacaklardı. Dünya'nın bu versiyonunda, bugün var olan yedi kara parçasının aksine sadece bir kara parçası vardı: Pangea. Bu, Dünya tarihinin bir noktasında her kıtanın çarpışması sonucu ortaya çıkan korkunç büyüklükte bir bölgeydi. Tek bir kara parçası olduğu için Dünya'nın tamamı tek bir okyanusla, uçsuz bucaksız Panthalassa ile kaplıydı. Bu okyanus, gezegenin şimdiye kadar gördüğü en büyük su kütlelerinden biriydi.

Panthalassa süper okyanusu 250 milyon yıl önce tetis okyanusu
Panthalassa süper okyanusu 250 milyon yıl önce. Kaynak: Fama Clamosa / Wikipedia.

Ancak Panthalassa çökmeye mahkumdu. Dünya'nın kabuğu şekil değiştirip kaydıkça kıtalar da yer değiştirecekti. Panthalassa bölündükçe yeni denizler oluştu. Philosophical Transactions of the Royal Society B için hazırlanan bir makalede araştırmacılar, tarih öncesi Pasifik'ten önce devasa Panthalassic Okyanusu'nun bulunduğunu iddia etmektedir. Ancak Panthalassa, bugün bildiğimiz Pasifik oluşmadan önce başka bir okyanusa yol açacaktı. Kayıp Tetis Denizi.

Paleo-Tetis Denizi

Paleo-Tetis Denizi
Kimmer plakası kuzeye doğru hareket etmeye başlayarak Paleo-Tetis Okyanusu'nu kapatırken, Tetis Okyanusu güneyden açılmaya başlar. ~249 milyon yıl (Permiyen-Triyas dönemi sınırı).

Dünya tarihinden elde edilen yeni bilgiler, bilim insanlarının antik Tetis Okyanusu'nun bir kerede değil, birkaç farklı aşamada oluştuğu sonucuna varmalarına yol açtı; bunlardan ilki Paleo-Tetis Denizi (ya da bazen Paleo-Tetis Okyanusu) olarak adlandırılıyor. Dünya'nın kıtaları zaman içinde hareket ettikçe, Pangea'nın kavisli şekli nedeniyle Panthalassa'nın küçük bir kısmı kıtanın geri kalanından kademeli olarak koptu ve onu yaklaşık olarak dev bir C şekli haline getirdi.

Bu olay Dünya'nın geçmişinde, evren henüz gençken meydana gelmiştir. Paleo-Tetis Denizi ilk olarak 420-360 milyon yıl önce Devoniyen Dönemi'nde oluşmuştur. Dünya tarihinin bu noktasında, sakinlerinin çoğunluğu denizlerinde yaşıyordu. Atalarımız kesinlikle okyanustan karnı üzerinde çıkan ilk hayvanlar arasında değildi. Yaklaşık 425 milyon yıl önce, kadim bir kırkayak muhtemelen karaya ayak basan ilk hayvandı. 35,1 milyon yıl boyunca hiçbir canlı karaya çıkmadı. Paleo-Tetis Denizi, modern insanların atalarının karaya ilk çıktığı yer olabilir.

Pangea Nasıl Parçalanarak Bölündü?

Tethys Okyanusu'nun oluşumunun ilk aşaması: (ilk) Tethys Denizi, Pangaea'yı Laurasia ve Gondwana olmak üzere iki süper kıtaya bölmeye başlar.
Tetis Okyanusu'nun oluşumunun ilk aşaması: (ilk) Tetis Denizi, Pangea'yı Laurasia ve Gondvana olmak üzere iki süper kıtaya bölmeye başlar.

Pangea kendi başına yaşamı sürdüremeyecek kadar büyüktü. Çok genişti ve birkaç tektonik plakayı kapsıyordu, Dünya'nın yapısı değiştikçe parçalanmaya başlayacaktı. Bu devasa süper kıta yaklaşık 300 milyon yıl önce parçalanmaya başladı ve parçaları yavaş yavaş bugün bildiğimiz kıtalara dönüştü. Bu süreç Pangea'nın günümüzün Laurasia ve Gondvana bölgelerine bölünmesiyle başladı. Onları birbirinden ayıran sular sonunda Tetis Okyanusu olarak bilinecekti. Ancak bu yeni doğan deniz, Pangea'nın aktif olarak parçalanmasında da rol oynamış olabilir.

Bazen, Dünya'nın tektonik plakaları çarpıştığında, biri diğerinin altına kaymaya başlar, sonunda mantoya ulaşır ve orada magma içinde erir. Dalma-batma zonları bunun meydana geldiği alanlardır ve Pangea'yı parçalayan şeyin bu tür bir hareket olması muhtemeldir. Bu gibi dalma-batma zonları milyonlarca yıl önce Dünya'nın jeolojik plakaları üzerinde gerilime neden olmuş olabilir. Dünya'nın çekim gücü okyanus levhalarını aşağıya ve Tetis Denizi sınırındaki dalma-batma zonlarının derinliklerine doğru çekerken, Pangea üzerinde, özellikle de Afrika ve Kuzey Amerika arasında kalan bölgede yoğun bir basınç oluşmuş olmalıdır. Muhtemelen eski süper kıtayı parçalayan da bu olmuştur.

Tetis Okyanusu (Tetis Denizi)

Tetis bölgesinin 100 milyon yıllık levha tektoniği rekonstrüksiyonu.

Bizim bakış açımızdan okyanus, uçsuz bucaksız bir su kütlesinden başka bir şey değilmiş gibi görünebilir. Doğruyu söylemek gerekirse, genellikle sadece yüzeyini inceleriz. Ancak okyanuslar nadiren bu kadar basittir ve Tetis de bir istisna değildi. "Tethys Ocean" adlı kitaba göre, aynı adı taşıyan okyanus gerçekten de zirvesinde devasa bir okyanus havzaları grubuydu. Tek bir okyanus değil, hepsi bir araya gelerek Dünya gezegeninin büyük bir bölümünü kaplayan bir okyanuslar topluluğu.

Öte yandan, Tetis Okyanusu tek bir su kütlesi değildi. Büyük olasılıkla, küçük kara parçaları ve volkanlarla doluydu. Özellikle de Tetis Okyanusu, bazıları ada statülerini kaybetmiş olmalarına rağmen bugün hala var olan çok sayıda küçük adayla doluydu. Günümüz İtalya, Türkiye ve İber Yarımadası'nın bazı kısımları bir zamanlar bu tarih öncesi kara parçalarından oluşuyordu. İlkel Dünya modern dünyadan çok farklı olsa da, çağdaş dünyanın birçok özelliği zaten gelişme aşamasındaydı.

Antik Mercan Resifleri

Avustralya kıyılarında antik mercan resifi.
Avustralya kıyılarında antik mercan resifi. Kaynak: Schmidt Ocean Institute

Tetis Okyanusu'nun kıyıları, Dünya ülkelerinin su altındaki kara parçaları olan kıta sahanlıkları ile çevriliydi. Bu sahanlıkların üstündeki sıcak denizler, yaşam ve renk dolu canlı resif habitatlarını destekliyor olmalıydı. Mercanlar muhtemelen Tetis Denizi'nde bol miktarda bulunuyordu.

Fosilleşmiş bir mercan bloğu
Fosilleşmiş bir mercan bloğu. Fotoğraf: Nguyen Xuan Nam.

Bugün hala var olan mercan resifleri oldukça eski türlere ev sahipliği yapmaktadır. Bilim insanları mercanların yarım milyar yıldan daha uzun bir süredir var olduğunu tahmin etmektedir; bu da Dünya tarihinin %10'undan fazlasını denizlerde ikamet ederek geçirdikleri anlamına gelmektedir. Ancak, ilkel mercanlar modern mercanlara pek benzemiyordu. Yayınlanan bir araştırmaya göre, modern mercanlar jeolojik zamanda çok daha geç bir dönem olan Triyas Dönemi'ne kadar ortaya çıkmadı. Dinozorlar yeryüzünde dolaşırken bu mercanlar Tetis Okyanusu'nun sıcak ve sığ denizlerinde gelişiyordu.

Pasifik Okyanusu'nda yüksek oranda ağarmış bir mercan resifi.
Pasifik Okyanusu'nda yüksek oranda ağarmış bir mercan resifi. Kaynak: James Reimer ve Takuma Fujii.

Sadece kalıntılardan tanıdığımız türler, bu tarih öncesi mercan resiflerini evleri olarak görenler arasındaydı. Dünya üzerinde en çok bilinen ve her yerde bulunan fosiller arasında yer alan ammonit kabukları, bazen kıyı şeridindeki kayaların titizlikle parçalanmasıyla ortaya çıkarılabilmektedir. Ammonitler, notiluslar gibi, eskiden deniz yumuşakçalarıydı. Bir kalamar ve bir bahçe gastropoduna benzeyen bu tarih öncesi deniz organizmaları, bir zamanlar Dünya'nın tüm okyanuslarında gelişti, ancak dinozorları yok eden aynı asteroit çarpmasıyla yok oldular. Bundan önce, Tetis Okyanusu'nun resiflerinde yaygın olarak görülüyor olabilirler.

Antik Adalar

Denizaltı patlamaları Dünya'nın tektonik bölgelerinin hareketinde önemli bir güçtür. Bu volkanlardan kaynaklanan patlamalar büyük miktarlarda magmatik kaya biriktirir ve bu kayalar nihayetinde birleşerek Hawaii ve Japonya gibi adaları oluşturur. Bu adaların volkan zeminleri tipik olarak oldukça verimlidir ve yemyeşil bitki yaşamı sağlar. O zamandan beri suların altına gömülmüş olan çok daha eski adalar vardır. Dolayısıyla bugün dünyanın dört bir yanındaki volkanik adaların büyük çoğunluğu genç olup yalnızca birkaç milyon yıl yaşındalar. Batı Pasifik Okyanusu'nda batık adacıklar olabilecek eski volkanik alanlar bulunmuştur. Bu olası Tetis Okyanusu volkan adacıklarının geçmişi 140 milyon yıl öncesine dayanmaktadır.

Diğer tarihi yerler hakkında da pek çok bilgi bulunmaktadır. Bunlardan birinin adı Hateg Adası'dır ve paleontologları uzun süredir büyüleyen tarih öncesi Dünya'nın küçük bir parçasıdır. Palaeogeography, Palaeoclimatology, Palaeoecology dergilerinde yayımlanan bir araştırmaya göre, cüce dinozorlar bu bölgeyi evleri olarak görüyorlardı. Adalardaki canlılar bazen Galapagos Kaplumbağaları gibi devasa boyutlara ulaşırken, bazen de adanın kendine özgü iklimi nedeniyle küçülerek cüce statüsüne düşmektedir. Tetis Okyanusu'nun tarih öncesi adacıkları sadece canlılara değil, aynı zamanda göllere de ev sahipliği yapıyordu ve fosillerin de kanıtladığı gibi bu göller benzersiz türde su bitkileri ile doluydu. Adalar her zaman Dünya üzerindeki ekolojik açıdan en ilginç yerlerden bazıları olmuştur.

Tetis Okyanusu'ndaki Antik Dev Canlılar

İhtiyozor
Thomas Hawkins'in örnekleri Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nin başyapıtlarıdır.

Bir zamanlar tüm gezegeni kaplayan Tetis Okyanusu, derinlerdeki bazı gerçek canavarlara ev sahipliği yapıyordu. Dünya üzerinde soyu tükenmiş en iyi bilinen hayvanlardan biri, ilk kez 19. yüzyılın başlarında İngiliz doğa bilimci Mary Anning tarafından bulunan ihtiyozordur. Yaklaşık 250 milyon yıl önce, ihtiyozorlar ilk kez sahneye çıktılar ve gelmiş geçmiş en büyük deniz hayvanları arasındaydılar. Uzun, keskin burunları olan timsah benzeri yaratıklar Tetis'in en iyi avcılarıydı. Dünyayı dinozorlarla paylaştılar ancak aynı adı taşısalar da dinozor değillerdi. Bunun yerine, okyanusların arkozorları olarak adlandırılan ayrı bir hayvan grubuna dahildiler. Yakınsak evrim nedeniyle köpekbalıkları ve yunuslara benzeyen bu hayvanlar, Tetis Okyanusu'na hakim olmuş ve tarih öncesi balık gruplarıyla beslenmişlerdir.

Tetis'in derinliklerinden gelen bir başka efsanevi yaratık da plesiosaur'dur. Bu arkozorların ilki yaklaşık 215 milyon yıl önce ortaya çıkmıştır. Uzun boyunları, kısa kuyrukları ve fok balığı benzeri yüzgeçleri plesiosaurların tarih öncesi okyanuslarda zarifçe hareket etmelerine yardımcı olmuştur. Tıpkı ihtiyozorlar gibi devasa boyutlara ulaşma potansiyeline sahiptiler. Norveç'in Svalbard adasında, kafatasının uzunluğu 1 metreden fazla olan bir plesiosaurun fosilleşmiş kalıntıları keşfedilmiştir. Saldırı gücü, tarihteki diğer memelilerden daha fazla olabilir.

Dünyanın İlk Balinalarının Evi

Pakicetus pakicetus
Pakicetus.

Dinozorlarla birlikte çok sayıda deniz organizması da yok oldu. Dünya'nın yaşamı onarılmaya ve yeniden inşa edilmeye başladıkça Tetis Okyanusu kurumaya başladı. Gezegen yavaş yavaş günümüz dünyasının görünümünü alıyordu. Bununla birlikte, iyi bilinen bir başka deniz hayvanının evrimi de Tethys Okyanusu'nda yeni başlıyordu: Balinalar. 

İlk balinalar yaklaşık 53 milyon yıl önce, Tetis Okyanusu'nun ölmekte olduğu günlerde okyanusta ortaya çıktı.

Dünya denizlerini süsleyen ilk balinalar, şu anda aynı suları dolduran devasa balinalardan çok daha küçüktü. Aslında, pakicetus olarak bilinen bir kara yaratığıydı. Tetis Okyanusu'nun antik kıyı şeridinde yaşayan kurt büyüklüğündeki bu yaratık, tüm varlığını suda geçirmek yerine, uzun mesafeler boyunca yüzer ve sonra karaya dönerdi. Günümüz Kanada'sının Pasifik kıyısındaki deniz kurtları muhtemelen Pakicetus'un yaşayan en yakın akrabasıdır. Kanada deniz kurtları önümüzdeki birkaç on milyon yıl içinde balinalara benzeyen bir türe dönüşebilir.

Pakicetus'un gerçek bir balinaya daha yakın bir canlıya dönüşmesi için birkaç milyon yıl daha geçmesi gerekecektir. Dorudon böyle bir türün en eski örneklerinden biridir; yüzgeçleri ve körelmiş uzantıları vardı. Dorudon 40 milyon yıl önce gelişti, ancak Tetis Okyanusu çoktan kurumuştu.

Tetis Okyanusu Nasıl Yok Oldu?

Pangea yaklaşık 50 milyon yıl önce çoktan tarihe karışmıştı. Laurasia ve Gondwana gibi büyük kıtalar artık parçalara ayrılmıştı. Eski güney kıtası Gondwana'nın parçaları yavaşça kuzeye doğru hareket etti ve sonunda Avrasya olarak bilinen bölgeyle birleşti. Bir zamanların güçlü Tetis Okyanusu'nun kalıntıları Hindistan, Yemen ve Apulia'daki (Güney Avrupa'da) kara kütleleri tarafından yavaş yavaş dünyanın geri kalan denizlerinden koparıldı. Diğerlerinin yanı sıra Atlantik ve Hint Denizleri dünyanın en önemli su kaynakları olarak ortaya çıkmıştı. Dünya'nın varoluşunun büyük bir bölümünde varlığını sürdürmüş olan Tetis Okyanusu, nihayetinde vadesini doldurmuştu.

Tetis Okyanusu kesildikten sonra kara kütleleri genişlemeye devam etti. Amerikan Jeofizik Birliği Toplantısı'nda sunulan bir rapor, birbirine çarpan kıtaların yarattığı basıncın, kıtalar birbirini zorlamaya devam ettikçe nasıl arttığını detaylandırıyor. Zemin büküldü ve biraz daha büküldü, böylece Avrasya'ya özgü sıradağlar ortaya çıktı. Alp Dağları, İtalya'nın Apulia yarımadasının Avrupa ile çarpışması sonucu oluşurken, Himalayalar ise Hindistan'ın Asya'nın geri kalanıyla muazzam bir güçle çarpışması sonucunda Dünya üzerindeki en yüksek dağlardır. Avrasya, eski kıta Gondwana'nın parçalarının hareket etmesiyle oluşmuş ve bu süreçte Tetis Okyanusu'nun akıbetini tayin etmiştir.

Tetis'in Gökyüzündeki Deniz Tabanı

Himalaya oluşumu.
Hindistan kara parçasının (Hint Levhası) yaklaşık 40 ila 50 milyon yıl önce Asya (Avrasya Levhası) ile çarpışmasından önceki 6.000 kilometrelik yolculuğu.

Jeologlar dünyanın en yüksek dağlarında, uzun zamandır unutulmuş bir okyanusun kanıtlarını ortaya çıkardılar. Eski deniz yaşamı Himalaya jeolojik tabakalarında iyi bir şekilde kendini göstermektedir. Tetis Okyanusu'nun eski deniz yatakları, Hindistan'ın Asya'ya çarparak sıradağları oluşturmasıyla bir zamanlar dinlendikleri derinliklerden yukarı çıkmaya zorlanmıştır. Himalayalar'ın en yüksek ve en yeni sıradağlarında bol miktarda kireçtaşı bulunur ve kayalarda korunmuş okyanus fosilleri bölgenin Tetis Okyanusu içindeki eski konumunu ortaya koyar.

Aynı durum Avrasya'nın tüm dağlık bölgeleri için de geçerlidir. İsviçre'nin tortulları, okyanus fosillerinin okyanus tabanı ile sınırlı olmadığını kanıtlayan Triyas Dönemine kadar uzanan ihtiyozor fosillerini barındırmaktadır. Denizlerin bu en ölümcül yırtıcıları şimdi, bir zamanlar evleri olarak adlandırdıkları suların üzerinde, granitin içinde güvenli bir şekilde gömülüdür. Tetis Okyanusu çoktan yok olmuş olabilir, ancak bir zamanlar onu engelleyen ülkeler bugün hala birbirlerine doğru sürükleniyor. Himalayalar hala yavaş yavaş büyüyor ve her yıl yaklaşık bir santimetre daha yükseliyor.

Tetis Okyanusu ve Petrol Sahaları Arasındaki İlişki

Bir fosil yakıt olarak ham petrol, uzun süre önce yok olmuş organizmaların ayrışmış kalıntılarından elde edilir, ancak petrolün dinozor kemiklerinden elde edildiği yaygın bir yanlış kanıdır. Bununla birlikte, ham petrolün aslında eski okyanus mikroplarının kalıntılarından geldiği belirtilmektedir. Okyanus dibine hala sürekli olarak ölü organizmalar ve diğer organik kalıntılar inmektedir. Bunların çoğu, çürümüş ve şimdi okyanus tabanında deniz karı şeklinde biriken ölmüş planktonlardan oluşmaktadır.

Yeterince uzun bir süre boyunca, Dünya'nın iç ısısıyla birleştiğinde, çürüyen organik maddelerden oluşan bu yapışkan çamur petrole dönüşür. Bilim insanları ham petroldeki hidrokarbon bileşikleri arasında ilkel klorofil keşfederek bunun uzun süre önce ölmüş planktonlardan kaynaklandığını kanıtladılar. Bir zamanlar Tetis Okyanusu'nda gelişen ilkel mikroorganizmalar bugün sadece Avrasya'nın petrol sahalarında bulunmaktadır.

Kumtaşı ve kireçtaşı tabakaları arasındaki konumu nedeniyle Arap Yarımadası ve çevresi son derece yüksek bir hidrokarbon kaynağına sahiptir. İçerdikleri petrol gibi bu kayalar da efsanevi Tetis Denizi'nin dibinde oluşmuştur. İran'daki Zagros Dağları, Arabistan'ın Avrasya ile çarpışarak yerkabuğunu Alpler ve Himalayalar'ı yaratana benzer bir şekilde dağlara itmesiyle oluşmuştur. Bu dağlar, eski Tetis Okyanusu'ndan buraya biriken malzemeler nedeniyle bol miktarda petrol ve doğal gaz içermektedir.

Tetis'in Son Kalıntıları

Dünya'nın yoğun levha tektoniği, kendi tarihini tüketmek gibi kötü bir eğilime sahiptir. Dünya'nın ilksel ana kayasının büyük bir kısmı çoktan yok olmuş olsa da, Tetis Okyanusu'nun kalıntıları dünyanın dört bir yanındaki modern okyanuslarda bulunabilir. Arayanlar mutlaka bulacaktır. Yayınlanan bir araştırmaya göre, Dünya'daki en eski okyanus tabanlarından bazıları Pasifik Okyanusu'nun büyük derinliklerinde bulunabiliyor. Devasa boyutlarda ve 167 milyon yaşında olan bu deniz tabanı bölümü okyanus yüzeyinin çok altında yer alıyor. Tarihsel olarak Tetis Okyanusu'nun bir parçasıydı, bu da neden şimdi Pasifik'in altında olduğunu açıklıyor.

Avrupa'da hala Tetis Okyanusu'nun kalıntıları bulunmaktadır. Akdeniz'in yanı sıra Karadeniz, Aral Denizi ve Hazar Denizi de bir zamanlar dünyanın en büyük okyanusunun kalıntılarıdır. Ancak Akdeniz için yolun sonuna çok yaklaşılmıştı. Öyle ki, Tetis Okyanusu Dünya'nın plaka tektoniği tarafından kapatıldığında

Akdeniz'in dünyanın geri kalanıyla bağlantısı tamamen kesilmişti. Çağlar boyunca okyanus buharlaştı ve sonunda tuzlu bir düzlüğe dönüştü. Daha sonra Atlantik, Cebelitarık Boğazı'ndan taşarak Akdeniz'i eşi benzeri görülmemiş bir hızla yeniden doldurdu. Genç Atlantik, Dünya'nın kayıp okyanuslarının sonuncusuna yeni bir canlılık kazandırdı.

Tetis Okyanusu veya Tetis Denizi Hakkında Sık Sorulanlar

Tetis Denizi neydi ve neredeydi?

Tetis Okyanusu, Mezozoik ve Senozoik çağlarda, yaklaşık 250 milyon ila 30 milyon yıl önce var olan eski bir okyanustu. Kuzeyde Laurasia ve güneyde Gondwana süper kıtaları arasında yer alıyordu ve Batı Pasifik'ten Akdeniz bölgesine kadar uzanıyordu.

Tetis Denizi'nin oluşumunun ve nihayetinde ortadan kalkmasının nedeni neydi?

Tetis Okyanusu, süper kıta Pangea'nın parçalanması ve ardından onu çevreleyen kara kütlelerinin sürüklenmesiyle oluşmuştur. Sonunda Afrika ve Avrasya plakaları arasındaki çarpışmanın bir sonucu olarak kapanmaya başladı, bu da Alp-Himalaya sıradağlarının oluşmasına ve Tetis Okyanusu'nun kapanmasına yol açtı.

Tetis Denizi'nde biriken kayalarda ne tür fosiller var?

Tetis Okyanusu'nda biriken kayalar, ammonitler, belemnitler, çift kabuklular, brakiyopodlar, mercanlar, krinoidler, ekinoidler ve foraminiferler dahil olmak üzere zengin bir deniz fosili çeşitliliği içerir. Bu fosiller, Mezozoik ve Senozoik çağlarda deniz yaşamının evrimi ve dağılımı hakkında değerli bilgiler sağlamaktadır.

Memelilerin evriminde Tetis Denizi'nin önemi nedir?

Tetis Okyanusu memelilerin evriminde ve dağılımında önemli bir rol oynamıştır. Kuzey ve güney kara kütlelerini birbirinden ayıran bir bariyer oluşturarak her iki bölgedeki memeli faunalarının bağımsız bir şekilde evrimleşmesini sağlamıştır. Oligosen ve Miyosen çağlarında Tetis Okyanusu'nun kapanması, Avrasya ve Afrika arasında memeli faunalarının değiş tokuşuna izin vermiş, bu da yeni memeli gruplarının ortaya çıkmasına ve diğerlerinin yok olmasına yol açmıştır.

Tetis Denizi'nin varlığına dair kanıtlar nelerdir ve günümüzde nasıl incelenmektedir?

Tetis Okyanusu'nun varlığı, kayaçların ve fosillerin dağılımı, tortulaşma şekilleri ve okyanus kabuğunun varlığı dahil olmak üzere çeşitli jeolojik ve paleontolojik kanıtlarla desteklenmektedir. Günümüzde Tetis Okyanusu ile ilgili çalışmalar, sismik profil çıkarma, yerçekimi ve manyetik araştırmalar ile kaya ve tortuların jeokimyasal analizleri gibi çeşitli jeolojik, paleontolojik ve jeofiziksel teknikler kullanılarak yürütülmektedir.