Dinin temelleri hakkında konuşalım. Din insanların daha yüce bir gerçeklikle irtibat kurma çabasının bir ürünüdür. Dinsel deneyim dünyaya ilişkin kapsamlı açıklamalar ve yorumlayıcı modeller sunar. Geleneksel dinler insanların atalarıyla ve onları kuşatan dünyayla yoğun törensel alışverişine dayanır.
Dinin Temelleri – Din Nedir?
Kültler, kurbanlar, törenler ve dualar aracığıyla insanlar daha yüce bir güçle irtibat kurmaya çalışır. Bunu korunma güdüsüyle, ama belli bir ölçüde de korkudan dolayı yapar. Bütün dinlerin dayandığı temel deneyim gözle görülür dünyadan ruhani bir dünyaya varmayı sağlayan "aşkınlık"tır. Daha yüce dünyaya dönük bu anlayış çoğu kez kişisel bir temelde algılanır ve bir tanrıyla ya da tanrılarla ilişkilendirilir. Dünyayı ve insanları kapsayan bütün varoluşa sindiği gibi, kişilere bir amaç duygusu sağlar.
Dinsel Duygu ve Kültler
Dinsel duygu çatışmalıdır: İlahi bir varlığın dünyayı yaratıp denetlediğine inanılır; dolayısıyla kişi ona ibadet yoluyla bir rahatlık ve bütünlük duygusu edinir. Ama bu her şeye kadir ve her yerde hazır yüce varlık karşısında "korku"ya da kapılır. Kurbanlar, dualar ve kült şenlikleri insanları varsaydıkları bu ilahi güce daha da yakınlaşmaya hizmet eder; onun korunmasına ve yol göstericiliğine daha kolay ulaşmayı sağlar. Birçok dinde tanrı ya da yüce güç etik davranışın yol gösterici ilkesi de sayılır. Bu bakımdan dünyada kişiye kutsal emirler ve yasaklar yön verir.
İnananlar Topluluğu
Bütün dinlerin önemli bir yönü toplu ibadettir. Elbette ibadetin özel biçimleri vardır, ama tamamen özel bir din yoktur. Genellikle ibadet törenlerinde ilahiler, dualar, danslar ve ayinler yer alır; bunların hepsi bir topluluktaki inananlar arasında dayanışmayı sağladığı gibi, kişiye bir aidiyet duygusu da kazandırır.
Yaratılış Hikayeleri
Dinlerin hemen hepsi dünyanın ve insanların daha yüce bir varlıkça yaratıldığına inanır. Tek Tanrılı dinlerde görüş birliğiyle tanrı dünyanın yaratıcısı, yol göstericisi ve koruyucusu sayılır. Çok Tanrılı dinlerde de çoğu kez yaratılış sadece belirli bir tanrıya bağlanır. Yaratılış hikayelerinin ne ölçüde kelimesi kelimesine ya da simgesel düzeyde yorumlanabileceği dindarlar arasında bir anlaşmazlık konusudur. Bununla birlikte hayatın, doğal evrim ile bir "tesadüf" eseri ortaya çıktığı görüşüne hepsi karşı çıkar.
İlgili:
- Veda Dönemi Sonrası Hint Yaratılış Mitleri
- Afrika Mitolojileri, Animizm, Yaratılış ve Tufan
- İskandinav Yaratılış Miti, Gökyüzünde Savaş ve İskandinav Tufanı
- Mısır Yaratılış Mitleri, İnsanın Yaratılması ve Mısır Tufanı
- Neden Dinlerin Büyük Kısmında Sel Tufanı Var?
Ölüm ve Diğer Dünya
Din ve ölüm: Dinde temel sorulardan biri kişinin, daha doğrusu ruhunun ölümden sonra da varlığını sürdürüp sürdürmeyeceğidir. Dinin temelleri tartışmasının en önemli noktası da budur. Ölümden sonra hayat: Bu konuda değişik anlayışlar vardır. En yaygın görüş, kişinin ölüm sonrasındaki varoluşunun hayattaki edinimlerine ve dinin gereklerine ne ölçüde uyduğuna göre belirleneceğidir. Hinduizm ve Budizm'deki diriliş döngüsü, ayrıca Hristiyanlık ve İslam gibi dinlerdeki "kıyamet günü" bu anlayışa destek verir.
Afrika'daki Yerel Dinler
Dinin temelleri yazısına Afrika ile devam ediyoruz. Topluluk yaşamı içinde yer alan atalarla bağlantı, kabul ayinleri, mitler ve büyülü iyileştirme adetleri Afrika dinlerinde önemli bir rol oynar. Afrika'nın yerli dinleri çoğunlukla doğa güçlerine ve bir kabilenin atalarına toplu inanca dayanır.
Geleneksel din bilgileri, söz gelimi köken mitleri ve şifa verme adetleri köken olarak aktarılmıştır. Bu yüzden geniş çeşitlilik gösteren bu dinleri ve kült adetlerini özetlemek güçtür. Günümüzde Afrikalıların yüzde %50'si Hristiyan, %40'ı da Müslümandır; ama birçok insan uygulamada bu dünya dinlerinin ve geleneksel dinlerin karma biçimlerini izler.
Ata Kültü ve Mitler
Varlığını sürdüren geleneksel kabilelerde bireyler kendilerini özellikle etnik topluluğun ya da kabilenin mensubu sayarlar ve atalarına sık bağlılık duyarlar. Ataların ya da bazı durumlarda ölü ruhlarının yaşayanlar arasında dolaştığına ve yazgılarında etkili bir rol oynadığına inanılır; bu nedenle anılarına törenler düzenlenir.
Buna karşılık tanrılar bir hayli uzak ve hem iyi, hem de kötü özelliklere sahip varlıklar olarak görülür; insanlara keyfi biçimde iyiliklerde bulundukları ve cezalar çektirdikleri düşünülür. Bu bakımdan birçok toplulukta atalar, ara bulucular sayılır. Kabile mitleri ve öyküler esas alınarak dünyanın, hayvanların ve insanların ortaya çıkışı üzerinde durulur.
Ayinler ve Kabul Törenleri
Törenler temel bir rol oynar; çünkü insanlar, tanrılar, atalar ve doğa arasında bir denge kurarken, bireysel koruma ve günlük yaşamdaki sorunların üstesinden gelme gücü sağlar. Kişinin toplulukla bütünleşmesi erginlik çağında çoğu kez sınavların eşlik ettiği kabul ayinleriyle başlar. Bu ayinler önceki kişiliğin "ölüm"ünü ve yeni haklar ve ödevlerle daha yüksek bir konumda "yeniden doğuş"unu simgeler.
Kabul ayinleri ve dinsel törenler genelde sıkı tabulara ve düzenlemelere tabidir. Bunların çiğnenmesi güçler dengesini bozduğu ve yüce varlıkları kızdırdığı için, suçu işleyenler açısından feci sonuçlar doğurur. Gömme ayinleri de dinde önemli bir yer tutar; atalar diyarına göçen ölüler topluluk içinde yeni bir rol üstlenir.
Büyü ve Şifa Bilgileri
Büyü adetleri çeşitli ayinlerin ve törenlerin merkezinde yer alır. Gerek "kara", gerekse "ak" büyüler köklü bir geçmişe dayanır. Kötü efsunların yanı sıra hastalıkları iyileştiren ve karanlık güçlere karşı koruma sağlayan tılsımlar vardır. Dahası, gönül işlerinde ve kehanette büyüye başvurulması yaygındır. Bazı yörelerde "cadılar" ve "büyücüler" belirli bir talihsiz olayla ilintili görüldükleri zaman baskıya uğrar ve kovulur.
Ayin Dansı
Dansın yer almadığı bir dinsel Afrika töreni ender görülür. Bu törenler özgür, güçlü ritimlerle ayırt edilir. Dansçılar bedenen ve ruhen "uyum" sağlamaya yoğunlaşır. Çoğu kez bitkinlik noktasına kadar oynar, ardından yere çöker ve bir esrime haline girer. Vudu inançlarına göre, bu dansçıların bedenlerini tanrılar ve ruhlar "esir" alır. Ayin dansları çoğunlukla av sırasında güneş gibi belirli bir varlıktan ya da bir hayvandan yardım istemeye yöneliktir. Dansçı, başvurulan güçten sağlanan enerjiyi dans yoluyla simgesel olarak sergiler.
Okyanusya ve Avustralya dinleri
Dinin temelleri yazısına Okyanusya ve Avustralya ile devam ediyoruz. Okyanusya ve Avustralya dinlerinin temelinde atalar ve ruhlar dünyasıyla güçlü bağları sağlayan inançlar yatar. Bu "öteki dünya" günlük yaşamda her zaman vardır. Okyanusya adalıları, Yeni Zelanda'daki Maoriler ve Avustralya Aborjinleri gibi yerli halkların dinleri son derece değişkendir. Bu bakımdan dünyayı algılayışlarında sadece birkaç temel benzerlik saptanabilir.
Okyanusya Dinleri
Polinezyalılar temel "din" kavramını bilmedikleri gibi, bu dünya ile öteki manevi dünya arasında bir ayrım yapmazlar. Atalar, ruhlar ve tanrılar günlük yaşamda yer alır ve canlılarla birlikte dünyada barınır. İnsanlar, atalar, tanrılar, hayvanlar ve bitkiler arasında büyülü bir bağın varlığına inanılır.
"Her iki dünya"nın bu karşılıklı kaynaşması Polinezyalılarda çoğunlukla güçlü etkiye sahiptir. El işçiliği, sanat, avcılık, balıkçılık, şenlikler ve çarpışmalar gibi insan uğraşlarının hemen hepsi sıkı kurallara ve arınma törenlerine tabidir. Örneğin, bazı yerlerin ancak belirli zamanlarda ya da belirli kişilerce ziyaret edilmesi gerekir.
Sözlü aktarım geleneği bütün Okyanusya dinlerinin ortak özelliğidir. Anlatılar ve masallar çoğunlukla adaların ve barındıkları insanların kökenini açıklayan yaratılış efsaneleriyle ilgilidir. Tanrılara ve ruhlara saygı bölgeden bölgeye değişir ve her topluluğun yapısıyla ilişkilidir. Eski kabile atalarının çoğu kez (yaratıcı) tanrılarla sıkı bir yakınlık içinde olduğuna inanılır. Belli adalarda tanrı-krallara doğrudan tanrı soyundan gelmiş kişiler olarak saygı gösterilir. Dağlar ve özellikle yanardağlar gibi olağanüstü doğal yerleri tanrıların yurdu sayma anlayışına sıklıkla rastlanır.
Kargo Kültü
Melanezya'daki kargo kültü 19. yüzyılda halkların deniz yoluyla adalara gelen Batılı kaşiflerle ve onların getirdiği mallarla karşılaşması sonucunda ortaya çıktı. Melanezyalılar bu malların atalarından gelen hediyeler olduğu kanısına vardı. Böylece oluşan kültler yeni hediyelerin ve vahiy sahibi bir "kurtarıcı"nın gelişine hazırlanmaya yöneldi. Adalara çıkan paketlerin devam etmesi ancak öngörülen sonucu getirmemesi üzerine, özellikle II. Dünya Savaşı'nda kıyamet beklentileri artarak bir sosyal huzursuzluk dalgası yaratıldı.
Aborijinlerin Düş Görünümü
Avustralya Yerlileri ezeli ruhlar, atalar ve mitolojik varlıklarla meditasyon ve toplu törenler yoluyla bağlantı kurar. Aborijinlerin hayata bakışı dünyanın, bitkilerin, hayvanların ve daha sonra insanların yaratıldığı kadim bir çağı ifade eden "düş görümü" inancıyla sıkı bir ilinti içindedir. Düş görümünün şimdiki hayat üzerinde kalıcı etkileri vardır; çünkü "düş görümü" sırasında dünyaya inen ruhani varlıkların özel yerlerde bıraktıkları güçlerin varlığı sürmektedir.
Ruhani varlıklar ("gökyüzü kahramanları") düş görümü sırasında insan kültürünün, topluluk yasalarının ve doğayla uyumlu birlikteliğin çerçevesini belirlemiştir. Bunların geçerliliğini koruması nedeniyle, topluluğun bilgi dağarcığını temsil ettiğine inanılan mitler hala önemli sayılır ve sözlü anlatı geleneğiyle aktarılır.
Dinin Temelleri: Amerikan Yerlilerinin Dinleri
Günümüzde Güney Amerika'nın yerli halkları dinsel inançlarını bölük pörçük korumuşlardır; Kuzey Amerika'nın yerli halkları ise özgün şamanist dinlerine dönüş eğilimi içindedir. Orta ve Güney Amerika'nın gelişkin kadim kültürlerindeki dinlerden günümüze sadece kalıntılar ulaşırken, gerek Amerikan yerlilerini, gerekse Kuzey Kanada ve Grönland'ın Eskimolarını kapsamak üzere Kuzey Amerika'nın yerli dinlerinin temelleri korunmuştur.
Gelişkin Kültürlerin Mirası
İspanyollar 16. yüzyılda Orta ve Güney Amerika'yı fethederken, bölgenin Aztek, İnka ve Maya yerli dinlerini sistematik biçimde yok ettiler. Devlet denetimli bir tarım biliminin uygulandığı savaşçı kent-devletlerinde tanrılara ve yaratılışa ilişkin mitlerin, takım yıldızlarına dayanan astrolojik hesaplamaların, bağımsız olarak geliştirilmiş takvimin ve insan kurban etmeyi kapsayan kült törenlerinin önemli bir kültürel rolü vardı. Daha sonraları yoğun propagandayla yerli halklara benimsetilen Hristiyanlık kadim dinsel kültüre özgü geleneksel kültler ve büyü törenleriyle karıştı; böylece "Maya Katolikliği" olarak anılan ve hala varlığını sürdüren benzersiz bir din ortaya çıktı.
Kuzey Amerika Dinleri
Kuzey Amerika'nın asıl sakinleri çoğu kez Amerikan Yerlileri olarak anılır. Önceleri esas olarak avcılıkla ve toplayıcılıkla geçinen bu halkların dinsel algılamalarında avcılık törenleri ve hayvan ruhları, ayrıca avcılara yol gösterdiğine ya da onları koruduğuna inanılan "hayvan efendileri" önemli bir yere sahipti. Yerleşik tarımsal topluluklar ise erişkinliğe geçiş, hasat ya da kuraklık gibi vesilelerle dinsel törenler yürütürdü. Bu törenleri çoğunlukla rakipler yönetirken, şamanlar ve şifacılar da kutsal işlevleri yerine getirirdi.
Bütün kabileler, içinde yaşanılan ortamla ilişkilendirilen doğaüstü ve çoğu kez kişilikten yoksun güçlere inanırdı. Bununla birlikte nesnelere ve canlılara özgü güçlerle temsil edilen kişisel koruyucu ruhlar da vardı. Bazı kabileler daha yüce bir ruha da tapardı; bu ruh Siular arasında "Wakan Tanka", Algonkiler arasında ise "Manito" olarak anılırdı.
Özel olgulardan biri, insan, hayvan ya da bitki olmasına bakılmaksızın her türlü ölüye saygı gösterilmesiydi. Ölüler özel bir duygusal bağ ile anılırdı. Çoğu kez bir kabilenin adını aldığı totem hayvan, çeşitli topluluklar arasındaki sınır çizgilerini belirlerdi. Ayrıca kartal, ayı, manda, samur gibi hayvanların adlarıyla anılan "hekimlik bağdaşıklıkları" vardı. Bu topluluklar çoğu kez tıbbi ya da kutsal bilgileri paylaşırdı.
Avrupalıların kıtayı ele geçirmesiyle ve buna eşlik eden misyonerlik çalışmalarıyla birlikte Kuzey Amerika yerlilerinin bir çoğu Hristiyanlığı benimsedi. Bu durum geleneklerden ani bir kopuşu getirdi.
Şifacılar ve Şamanlar
Dinin temelleri hakkında konuşurken elbette şamanları da anlatmalıyız. Şamanlar avcılık-toplayıcılık üzerine kurulu kültürlerin hemen hepsinde vardı. Bazıları erkek, bazıları kadındı. Rahiplik, hekimlik, kültürel bilgi aktarımı ve rüya tabirciliği gibi işlevleri yerine getirirlerdi. Esasen sorumluluklarının odak noktası öbür alemdeki ruhlar, atalar ve totem hayvanlarla irtibat sağlamaktı. Bu amaçla meditasyon, dans, davul çalma ve hatta bazen sanrı gördüren ilaçlar kullanma yoluna başvurarak bir esrime haline girerlerdi.
Şamanlık "işi" öğrenebilen bir şey değildi; ruhların iletişim kurmak istedikleri şamanı seçtiklerine inanılırdı. Şaman çoğunlukla hayati bir krizde ya da hastalıkta geliştirdiği beceriyle bu konuma gelirdi. Böyle bir olaydan sonra başka bir kişilikle "yeniden doğmuş" sayılırdı.