Küresel kozmetik holdingi L'Oréal, 100 yılı aşkın bir süredir zamanını değerli bedenlerimizi canlandırmaya ve reklam panolarından ve parlak dergilerden bize "buna değer olduğumuzu" söylemeye adıyor. L'Oréal'in zamanını adadığı bir başka şey de kendi kırışıklıklarını ve siğillerini kusursuz olmayan geçmişinden boyamaya ve gizlemeye harcamasıdır. L'Oréal'in karanlık Nazi geçmişine göz atalım.
Bugün L'Oréal 35 uluslararası markanın portföyüne ve 1,37 milyar USD'nin üzerinde ciroya sahip bir holding şirketi olarak bilinir. O kadar iyi bilinmeyen şeyse L'Oréal tarafından yönetilen bir şirketin Nazi Almanyası'na ölüm makinelerini, savaş gemilerini ve U-botlarını kamufle etmesi için sağladığı okyanus dolu boyanın öyküsüdür. Savaş zamanı büyük kar elde eden L'Oréal'in kurucusu bu kazancını savaş sonrası bir küresel güzellik imparatorluğuna dönüşmeye harcadı.
Şirket web sitesinde başarılarından söz ederken karanlık geçmişinden hiç bahsetmez ancak zaman içinde geriye gidelim ve Eugène Schueller'ün nasıl bilinen bir faşist ve Nazi sempatizanı haline geldiğini öğrenelim. Kozmetik devi L'Oréal (veya orijinal adıyla L'Auréale), 1919'da saç boyalarında yeni bir formül keşfeden Schueller tarafından kuruldu. Ünlü altın saç tonları dahil kadın güzellik ürünlerini araştırma, üretme ve perakende satışını yapma işinde çalışan bir Fransız kimyagerdi. 1920'deki mütevazı bir girişimi toplam üç kimyagerden 1959'da 100'e ve 1984'te 1000'e çıktı. L'Oréal imparatorluğu günümüze dek katlanarak büyüdü.
Eugene Schueller kendisini modern bir reklamcılık patronu olarak görüyordu ve gerçekten de modern reklamcılığın kurucularından biri olacaktı. İş dünyası ve toplum örgütlenmesine takıntılıydı. Sosyalizmi, kapitalizmi ve masonluğu araştırdı. İş gücünü organize etme ve üretimi ödüllendirmenin yeni yollarını bulma arayışıyla 1930'lar boyunca siyaset ve ekonomi üzerine dersler verdi ve makaleler yayımladı. Aynı dönemde Fransa'da 1936'da radikal bir sol hükümet başa geldi ve bu hükümet, özellikle çalışma haftalarının kısaltılması, ücretli resmi tatiller ve garantili ücret artışları gibi kapsamlı sosyal reformlar uygulamaya koydu. Birdenbire kadınların artık bir miktar harcanabilir geliri ve kendilerine biraz daha fazla zamanları vardı. Dolayısıyla genişleyen boş zaman pazarında kendilerini şımartma arzusu, araçları ve fırsatı doğdu.
Eugene Scheuller yeni Fransız yönetiminden yarar görmesine rağmen bu yeni siyaset onun zevkine uygun değildi. Demokratik denetimden hoşlanmadı ve Benito Mussolini'nin İtalya'sı, Francisco Franco'nun İspanya'sı ve Adolf Hitler'in yeni Almanya'sı gibi güçlü adam diktatörlüğü modelini istedi. Sağcı gündemini ilerletmede şimdi her zamankinden daha zengin olan Scheuller, seçilmişleri şiddetle devirmeyi amaçlayan iyi organize edilmiş bir gizli hareket olan Fransız anti-komünist ve antisemitik hareket La Cagoule'a (Kapüşon) mali destek sağladı. Hareket eski bir bakanın öldürülmesinden ve altı sinagogun bombalanmasından sorumluydu. Scheuller, ileride Nazi işgali altındaki Vichy Fransası ile Hitler arasındaki işbirliğini destekleyecek olan bu faşist eğilimli grup için L'Oréal'in karargahında toplantılar düzenledi.
1940 Nazi işgali ile Fransa çöktü. Aşağılanmış ve kırılmış Eugene Schueller, Fransa'nın yenilmesinde solu ve demokrasiyi suçladı. Alman işgaliyle yazıları ve dersleri agresif şekilde Nazi yanlısı ve hoşgörüsüz hale geldi ve Adolf Hitler'in Almanya'sının siyasi erdemlerini ve dinamizmini yüceltti. Bir yandan markasını genişletme fırsatını asla ihmal etmeyen Schueller sağcı olanaklarını kullanarak ülkesini işgal eden Nazilerle kazançlı çalışma yollarını aradı.
Bir aracı şirket olan Valentine aracılığıyla Alman boya şirketi Druckfarben ile ortaklık kurdu ve farklı bir yüzey boyama alanına girdi. Kadınların saçlarını renklendirmekten savaş gemilerini renklendirmeye geçti. Şirketin savaş zamanı üretiminin %95'i Nazi savaş gemilerini, denizaltıları ve benzerlerini boyamaya adanarak Alman donanmasına verildi. Reich'in 'Boya Planı'nda Valentine, 1941'den beri Nazi boya tedarikçileri arasında "birinci kategori"de listelenmişti. 1941 ile 1944 arasında Avrupa'daki korkunç çatışma ve kıyımın zirvesinde L'Oréal'in "satışları" dört katına çıktı ve Schueller'ün kişisel serveti 10 kat arttı.
1945'te Nazi Almanyası'nın düşüşüyle birlikte Nazi liderleri ve suç ortakları hakkında soruşturmalar ve davalar açıldı. 1947'de Schueller, Ölüm Kampı sürgünlerinden ve sayısız direniş infazından sorumlu SS Komutanı Helmut Knochen'in birçok "gönüllü işbirlikçisinden" biri olarak resmen listelendi. Bununla birlikte geniş savaş zamanı geliri tam olarak açıklanmadı. Fransa'da ulusal yeniden yapılanma ihtiyacı politik olarak daha önemliydi ve birçok bankanın mali kayıtları kaybolmuş veya üzerinde oynanmıştı.
Eugene, Fransız mahkemelerinde suçlandı ve yargılandı, ancak mali kanıt eksikti ve birkaç tanık onun lehine konuşmuştu. Hatta geleceğin Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand, Eugene Schueller'ün Nazi direnişini bizzat finanse ettiğini söyledi. L'Oréal'in savaş zamanı yönetimi, savaş sonrası Fransız mahkemelerince aklandı. Kendisi beraat edince şirketi gelişmeye devam etti. Eski La Cagoule üyeleri de Fransız makamlarının kovuşturmasından kurtulduktan sonra L'Oréal'de yönetici olarak işe alındı. Tıpkı savaş suçlarından aldığı 10 yıllık cezasının yarısını çektikten sonra L'Oréal'in Amerikan CEO'su olan Jacques Corrèze gibi.
Avrupa'da Batılı Müttefikler ile Sovyet komünistler arasındaki siyasi bölünme 1945'ten itibaren hızlandı. Yeni Almanya'yı kontrol etme yarışı da hız kesmedi. Ancak garip şekilde amaç Almanya'yı cezalandırmaktan ziyade onu müreffeh bir "özgür" batı devleti olarak yeniden inşa etmek oldu. Daha birkaç ay önce Müttefik bombalamalarıyla yerle bir olan Alman endüstrileri batı tarafından hemen diriltildi, yeniden inşa edildi ve finanse edildi.
Otomobil endüstrisinde Nazi kölelerini iş gücü olarak kullanmasıyla ün salmış BMW ve Schutzstaffel (SS) subayı olan Dr. Ferdinand Porsche vardı. IKEA'nın kurucusu Ingvar Kamprad bilinen bir Nazi partisi üyesiydi, Hugo Boss Nazi üniformaları yaptı ve imha kamplarına hardal gazı sağlamak için zorla işçi çalıştıran Alman şirketi BASF bugün dünyanın en büyük kimyasal üreticisi haline geldi.
Bu firmaların hepsi bugün aramızda. Savaş zamanı davranışlarından dolayı ceza değil terfi aldılar. Eugene Schueller ve yurttaşları bu dalganın zirvesinde yer aldı. 1961-1991 yılları arasında L'Oréal'in Alman Genel Merkezi Holokost'ta öldürülen Yahudilerden el konulan bir binadaydı. Arsayı kurtarmak için verilen savaş üç kuşak sürdü. Müsadere edilen tüm mülklerin gerçek sahiplerine iade edilmesini belirten Müttefik iade yasasına rağmen L'Oréal 1991 yılına dek binayı elinde tuttu ve sonunda evi alınmış aileye değil bir Yahudi fonuna iade parası ödedi. Bu haksız sonuç Monica Waitzfelder'in 2007 tarihli "L'Oréal a pris ma maison" (L'Oréal Evimi Çaldı) adlı kitabına konu olmuştur.
Eugene Schueller'ün aile hikayesi de ilginçtir. Torunu Françoise, dedesi Polonya'daki Nazi toplama kampında ölen Jean-Pierre Meyers ile evlendi. Şu anda L'Oréal'de %33 hisseye sahip olmasıyla dünyanın en zengin kadınıdır. Çocuklarını Yahudi olarak yetiştirdi. L'Oréal aile öyküsü, Tom Sancton'ın 2014'te yayınlanan The Bettencourt Affair adlı kitabında ele alınır.
Medya, bu Nazi rejimi işbirlikçilerine dair korkunç gerçekleri yavaş yavaş ortaya çıkarırken, bu markalar da geçmişlerinin üzerini örtmek için politik doğruculuk, barışçıl açıklamalar ve finansal jestlere başvuruyor. L'Oréal, ünlü sloganı "Çünkü Ben Buna Değerim"i kırk yılı aşkın bir süre önce savaş sonrası tüketim patlamasındaki başarısından yararlanarak ortaya attı. Eugene Schueller ve imparatorluğu L'Oréal'e "değdi" ancak L'Oréal'in karanlık geçmişinin neye "değer" olduğunu söylemek zordur.
Referanslar:
- https://www.smithsonianmag.com/history/titan-who-founded-loreal-built-his-brand-shoulders-nazis-180964805/
- https://en.wikipedia.org/wiki/L%27Or%C3%A9al#:~:text=Eug%C3%A8ne%20Schueller%2C%20the,96%5D%5B97%5D
- https://www.theguardian.com/world/2004/oct/13/secondworldwar.germany