Dağlara tırmanmak, egzotik toprakları belgelemek ve doğanın en uç bölgelerinden geçmek bugün cinsiyete özel faaliyetler olarak görülmese de bir zamanlar sadece erkeklere özgü çabalardı. Ancak tarih bolca erkek gezginin yanı sıra bazı kadın gezginlere de sahne oldu. Bu inatçı kadınlar toplumun kendilerine biçtiği rolün ötesini görerek bambaşka yollar izlediler. 19. ve 20. yüzyılda yaşamış bu gezgin kadın maceracılar bugünkü meslektaşları için kaşifliğin yolunu açmıştır.
1. Isabella Bird (1831-1904)
Sürekli hareket halindeki bir sosyete hayatından dünyayı gezen bir maceracıya dönüşen misyoner Isabella Bird'ün yaşamı Viktorya dönemi İngiltere'si için aydınlatıcı bir coğrafya dersi niteliğinde. On yıllar boyu bir kıtadan diğerine geçiş yapan Bird, 1872'de Kraliyet Coğrafya Topluluğu'na giren ilk kadın oldu.
Kendisi "A lady's life in the Rocky Mountains" kitabını yazmıştır. Aksiyon dolu hayatı boyunca ziyaret ettiği dünyanın tüm uzak köşelerini burada listelemek zor ancak Bird'ün en dikkat çekici özelliklerinden birkaçından bahsetmeye değer. Hawaii'nin volkanik dağlarına tırmandı, Çin'in Yangtze Nehri boyunca yüzlerce km yol kat etti, Hokkaido'daki yerli Ainu halkı ile yaşadı ve Rocky Mountain Jim olarak bilinen tek gözlü bir dağ adamını ehlileştirdi.
Bird kendini pek çok rahatsız edici ve tehlikeli durumlara sokmasına ve Viktorya dönemi kadınlığının kısıtlayıcı toplumsal sınırlarını göz ardı etmesine rağmen, yine de tam bir hanımefendiydi. Bu yüzden Colorado Rockies'deki kıllı yürüyüş arkadaşıyla ilişkisinin platonikliğine dair asla yorum yapmamıştır. Bugün, Bird'ün maceracı ve uzlaşmaz ruhu hem yayımladığı mektuplarla hem de buruşuk tuniği ve önlüklü elbiseleri ile yaşatılıyor.
2. Annie Edson Taylor (1838-1921)
Pasaportu bu listedeki diğer kadınlar kadar aksiyon dolu olmasa da emekli öğretmen Annie Edson Taylor sonsuza kadar birinci sınıf bir maceracı ve oyunun kurallarını değiştiren cüretkar bir gezgin olarak hatırlanacak.
Taylor, 24 Ekim 1901'deki 63. doğum gününde kendini şilte dolgulu bir meşe turşu fıçısına tıktı ve Niagara Şelalesi'ne (tam ismiyle Horseshoe Şelalesi) doğru yola çıktı. Şelaleden serbest bırakıldıktan ve 45 metreden fazla iniş yaptıktan sonra 90. dakikada Taylor'ın ısmarlama fıçısının tepesi koptu. Şans var ki birkaç küçük darbe ve çürük dışında yara almadan kurtuldu. Taylor o gün Niagara Şelalesi'ne bir varille inen ilk insan oldu. Dalış sonrası ilk sözleri ne miydi? "Bunu kimse bir daha yapmamalı. Şelalede bir yolculuk daha yapmaktansa, beni parçalara ayıracağını bildiğim bir topun ağzına yürürdüm."
Kocası Amerikan İç Savaş'ında ölünce dul kaldı. Geçim zorluğu çeken Taylor eğer böyle bir gösteri yaparsa hem şöhret hem de finansal güvence kazanacağını düşünmüştü. Taylor'ın Niagara yolculuğu sadece kısa bir süre uluslararası manşetlere konu oldu ve ne yazık ki şöhreti kısa sürdü. 83 yaşında kör ve parasız öldü.
3. Fanny Bullock Workman (1859-1925)
En az onun kadar maceracı ruhlu gezgin kocasıyla çıktığı destansı bisiklet gezilerinde birçok egzotik bölgeden geçti (Hindistan, Cezayir, İtalya, İspanya, vb.) İlk kez tanınması bu gezilerini kaleme almasıyla oldu. Bir zamanlar New England sosyetesi ve şimdiyse dağcı olan kaşif Fanny Bullock Workman en çok kadın dağcılığın kapılarını aralaması ve rekorlar kırmasıyla bilinir.
İsviçre Alplerinden Himalayalara kadar Workman'ın fethedemediği zirve yoktu. Workman 1906'daki Pinnacle Peak (6.952 metre) tırmanışı dahil olmak üzere Himalaya gezilerinde birçok irtifa rekoru kırdı. O ünlü rekoru sırasında 47 yaşındaydı. İrtifa hastalığına karşı bağışıklığı olan inanılmaz derecede agresif ve inatçı bir dağcı olan Workman, erkeklerin egemen olduğu bir sporda dikkatleri kadınlara çekmişti. Neredeyse aynı zamanlarda bir başka öncü kadın dağcı olan Annie Smith Peck ile sürekli rekabet halindeydi.
Kraliyet Coğrafya Topluluğu'na kabul edilen ikinci kadın gezgin oldu – Isabella Bird ilkiydi. Workman, Viktorya dönemi kadınlarının yaşayışını sorgulamaktan çekinmedi ve oy hakkı hareketinin açık sözlü bir destekçisi oldu. Kadın kaşif sadece dağlara tırmanmakla kalmadı; dağları taşıdı.
4. Nellie Bly (1864-1922)
Araştırmacı gazeteci olan Nellie Bly en çok gizli görev için bir akıl hastanesine girmesiyle bilinir. Bu gizli görevi Sarah Paulson'ın "American Horror Story: Asylum"daki karakterine dolaylı yoldan ilham oldu. Kendisi aynı zamanda çetin bir dünya kaşifiydi. Çok uzak ve ücra köşelere gider ancak buralarda fazla vakit geçirmezdi. Çünkü bu gezgin kadının kırması gereken bir rekor vardı.
24 Kasım 1889'da 25 yaşında olan Bly (kızlık soyadı Elizabeth Jane Cochrane) 80 günden daha kısa bir sürede dünyanın etrafını dolaşmayı denemek üzere yola çıktı. İlham kaynağı Victoria döneminden kalma bir kurgusal gezgin olan Phileas Fogg'du. Ancak daha fazlasını yaptı: Yetmiş iki gün, altı saat, 11 dakika ve 14 saniye sonra Jules Verne kitabının ana karakterinin süresini geçmişti. Hem de çoğunlukla tek başına. Kasırga gibi yol almış ve New York'tan başlayıp New York'a varmak için İngiltere, Fransa, Mısır, Sri Lanka'da verdiği molalarla Singapur, Japonya, Hong Kong ve San Francisco'dan geçmişti.
Fogg gibi, Bly de yolculuğunu tren ve vapur ile yaptı. Sıcak hava balonlarını hiç kullanmadı. Bly'nin yaklaşık 40.000 km'lik macerası Joseph Pulitzer tarafından yayınlanan The New York World gazetesinin sponsorluğunda yapıldı. Ancak yalnızca birkaç ay sonra, aynı yolculuğu 67 günde yapan eksantrik adam George Francis Train tarafından geçildi.
5. Gertrude Bell (1868-1926)
Dağcı. Arkeolog. Yazar. Haritacı. Diplomat. Dilbilimci. Müze kurucusu. İngiliz casusu. Her ne kadar Osmanlı İmparatorluğu'na karşı çalışmış ve Orta Doğu'nun yeniden şekillendirilmesini sağlamış olsa da Gertrude Bell birçok yönden eşsiz biriydi.
Arabistanlı Lawrence'a ithafen "Arabistanlı Gertrude" olarak anılan Oxford eğitimli Bell bir "ulus şekillendiriciydi". En çok Mezopotamya'nın I. Dünya Savaşı'ndan sonra modern Irak halini almasında rol oynadı. Bell ülkenin sınırlarını çizdi, İngilizlere sadık bir kral atadı, hükümetin örgütlenmesine ve istikrar kazanmasına yardımcı oldu. Orta Doğu'daki bugünkü istikrarsızlık Gertrude Bell'in bıraktığı bir mirastır.
57 yaşında Bağdat'ta uyku haplarını aşırı dozda alınca öldü. Sonuna kadar sadık bir anti-süfrajist (kadın haklarına karşı çıkan) olarak kaldı. Bell'in rolünde Nicole Kidman ve Bell'in koruyucusu T.E Lawrance rolünde Robert Pattinson'ın oynadığı "Queen of the Desert" başlıklı bir biyografik film yayınlanmıştır.
6. Annie Londonderry (1870-1947)
Gözü pek Nellie Bly'nin bıraktığı yerden 1894'te Annie "Londonderry" Cohen Kopchovsky devraldı. O da dünyanın etrafını dolaşarak dönemin insanlarını hayretler içinde bıraktı. Bununla birlikte, Bly yolculuğunu buharlı gemi ve demiryolunun rahatlığında tamamlarken, Letonya doğumlu Londonderry, Boston'dan tekrar Boston'a varmak üzere Fransa, Mısır, Kudüs, Sri Lanka, Singapur ve diğer bölgelerden bisikletle – evet, bisikletle geçti. Elbette, Londonderry'nin bisiklet sürerek okyanusu aşacak hali yoktu ve o da mecbur kaldıkça tekne ve tren kullandı (genel olarak su kütlelerini aşması gerektiğinde).
The New York World'e göre yolculuğu "bir kadının şimdiye kadarki en sıra dışı yolculuğu" olmuştu. Dünyanın çevresini 15 ayda tamamlayan Londonderry'nin macerası, gösteri yaparak ismini pazarlamanın ilk örneklerinden biridir. Amerika'nın ilk bisiklet markası olan 19 kiloluk bir Columbia bisikletle çıktığı ve dünyanın çevresini dolaştığı yolculuğunun ardından yüzü ve bisikleti reklamcılar tarafından kullanıldı. Fırsatçı reklamcılar, tüm gözlerin dünyayı dolaşan bu genç annenin üzerinde olacağını hemen fark etmişti. Hatta, soyadı takmaydı ve kurumsal sponsorundan gelmişti: Bu sponsor Londonderry, New Hampshire merkezli şişelenmiş maden suyu şirketiydi.
7. Harriet Chalmers Adams (1875-1937)
En üst düzeyde tavizsiz bir Amerikalı maceracı olan Harriet Chalmers Adams görece unutulmuş olsa da, hayatta olduğu zamanda ünü yayılmıştı.
National Geographic dergisinin uzun dönem muhabiri ve fotoğrafçısı olan ve Kadın Coğrafyacılar Derneği'nin kurucu başkanlığını yapan Adams dopdolu bir pasaporta sahip oldu. California doğumlu gezgin kaşif Franklin Adams ile olan evliliğinden kısa bir süre sonra Güney Amerika boyunca 65.000 km'lik, üç yıllık bir maceraya atıldı. Gezisi süresince And Dağları'nı at sırtında geçti ve Amazon Nehri'ni kano yaparak aştı.
Adams bir kadın kaşif olarak sonraki seyahatlerinde Haiti, Türkiye, Güney Pasifik, Sibirya ve Fransa'yı keşfetti. Bununla kalmadı, Harper's dergisinin savaş muhabiri olarak Birinci Dünya Savaşı siperlerine girmesine izin verilen tek Amerikalı kadın gazeteci oldu. Adams'ın National Geographic'teki görev süresi boyunca pek çok okuyucu, dergideki en tehlike dolu haberlerden ve şaşırtıcı fotoğraflardan bazılarının bir kadının eseri olduğunu görünce şok olmuştu.
8. Louise Boyd (1887-1972)
Louise Boyd 33 yaşında aile servetini miras aldı. Doğma büyüme Kaliforniyalıydı ancak servetini havalı kıyafetler satın almak veya lüks Avrupa turlarına çıkmak için harcamadı. Bunun yerine gözünü kuzeye çevirdi ve parayı Kuzey Kutbu ve Grönland'da yapacağı birkaç önemli keşif gezisini finanse etmek için kullandı.
Louise Boyd 68 yaşında Kuzey Kutbu üzerinden uçan ilk kadın oldu. Basın ondan "Buz Kadın" olarak söz etmeye başladı. Avrupalı aristokratlarla kutup ayısı avlamayı da içeren Kuzey Kutbu seyahatlerinden sonra belli derecede ün kazanmıştı. Hevesli bir fotoğrafçı ve araştırmacı olan Boyd'un sonraki keşif gezileri daha üretken ve bilimsel oldu. Kuzeydoğu Grönland'ın fiyortlarını ve buzullarını araştırmayı ve kutup manyetik alanlarının radyo iletişimi üzerindeki etkisini incelemek istedi.
1928'de bu gezilerden birinde, kayıp İtalyan kaşif Umberto Nobile'yi ararken ortadan kaybolan Norveçli kaşif Roald Amundsen için 10 haftalık arama kurtarma görevinde yer aldı. Amundsen hiçbir zaman bulunamadı ancak Boyd, aramaya cesurca dahil olması ve aralıksız katılım göstermesi nedeniyle Norveç Kralı Haakon tarafından Aziz Olav Nişanı'ndan Şövalye Haçı ile onurlandırıldı.
9. Junko Tabei (1939-2016)
Junko Tabei, sadece 1 metre 44 cm boyunda olmasına rağmen dünya dağcılığında kendi başına bir dağdı. 1975'te 35 yaşındayken Everest Dağı'nın zirvesine çıkan ilk kadın oldu ve başka kadınlardan oluşan bir ekibe liderlik etti. Tabei, Everest'ten sonra kalan altı dağı daha tırmandı (her kıtadaki en yüksek zirveyi oluşturan Yedi Zirve dağları): 1981'de Afrika'da Kilimanjaro; 1987'de Güney Amerika'da Aconcagua; 1988'de Kuzey Amerika'da Denali; 1991'de Antarktika'daki Vinson Masifi; ve 1992'de hem Okyanusya'nın Puncak Jaya'sına hem de Avrupa'daki Elbrus'un batı zirvesine tırmandı.
Dağlara tırmanmak kolay bir iş olmasa da, kültürel engellerle karşılaşan Tabei için bu iş daha da zor olmuştu. 1970'lerde Japon kadınlarının hâlâ evde kalmaları veya ofislerde çay servisi yapmaları bekleniyordu; dağcılık kulüpleri kurmaları veya Everest Dağı'na tırmanmak için sponsorluk almaları hesapta yoktu. Cinsiyet normlarını çiğnemenin yanı sıra Tabei, Everest ve diğer zirvelerdeki çevre kirliliğine dikkat çekti.
Tabei'ye 2012'de kanser teşhisi kondu, ancak Japon ulusal yayıncı kanal NHK'ye göre, tedavi görürken dahi dağcılık faaliyetlerine devam etti. 2016 yılında 77 yaşında kanserden öldü.