Pers (kabaca günümüz İran) dünyanın en eski yerleşim bölgelerinden biri. Ülkedeki arkeolojik alanlar insanların bölgede Kaba Taş Devri'nden başlayarak 100.000 yıldan uzun süredir yaşadığını ve avlanma amaçlı ilk yerleşim yerlerinin (yarı kalıcı) MÖ 10.000'den önce kurulduğunu gösteriyor. Bölgedeki antik Elam krallığı, bazı kısımları Sümerler, daha sonra tamamen Asurlular ve sonra Medler tarafından fethedilmeden önce zamanının en gelişmiş uygarlıkları arasındaydı (Chogha Bonut arkeolojik alanı en eski yerleşim yeridir ve kalıntılar MÖ 7200'e uzanır).
Med İmparatorluğu (MÖ 678-550) yerini antik dünyanın en büyük siyasi ve sosyal varlıklarından biri olan Pers Ahameniş İmparatorluğu'na (MÖ 550-330) bıraktı. Onlar da Büyük İskender tarafından fethedildi ve daha sonra sırasıyla Seleukos İmparatorluğu (MÖ 312-63), Partlar (MÖ 247-MS 224) ve Sasani İmparatorluğu (MS 224 – 651) geldi. Sasani İmparatorluğu, MS 7. yüzyıldaki Müslüman Arapların fethine kadar bölgeyi elinde tutan son Pers devleti oldu.
Ahameniş ve Pers Arasındaki Fark
Persler, belirli bir etnik ve kültürel grubu temsil ederken, Ahameniş terimi, bu grubun hükümetini ve yönetimini temsil eden bir hanedanlığı ifade eder. Ahameniş İmparatorluğu, Persler tarafından kurulan ve yönetilen ancak içinde farklı etnik gruplardan insanlar da bulunan geniş bir imparatorluktur.
Antik Pers
Neandertal insanının bölgeye mevsimsel yerleşimi ve kullandığı mevsimsel araçlar gibi arkeolojik buluntular, Kaba Taş Devri'nden Cilalı Taş Devri ve Bakır Çağı'na kadar bölgede insan gelişimi olduğunu gösteriyor. Önce Elam'ın ve daha sonra Pers'in bir parçası olacak olan Şuşa şehri (günümüzde Şuş), MÖ 4395'te kurulmuştur ve dünyanın en eski şehirlerinden biridir. Şuşa, genellikle Elam ile eş tutulsa da, bunlar farklı yönetimlerdi; Şuşa, Elam kültürü ile çağdaş olmasına rağmen, İlk Elam Dönemi'nden (MÖ 3200-2700) önce kurulmuştu.
Aryan kabilelerinin bölgeye MÖ 3000'den önce göç ettiği düşünülüyor ve ülke daha sonra Aryanların ülkesi anlamına gelen Ariyana ve İran olarak anıldı. Antik İran dili olan Avestaca'ya göre aryan, "asil", "uygar" veya "özgür insan" anlamına gelir ve ırkla (veya herhangi bir şekilde Kafkasyalılarla) ilgisi olmayan bir insan sınıfını belirtiyor. Hint-İranlılar bu terimi antik İran dini olan zerdüştlüğün kutsal kitabı Avesta'dan kendilerine uyguladı.
Bu Aryan kabileleri Alanlar, Baktriyalılar, Medler, Partlar ve Persler gibi çeşitli insan topluluklarından oluşuyordu. Kuzey Hindistan'a yerleşecek olan Hint-Aryanlar, Vedik düşüncesi ile yakından ilişkili çok ilahlı bir dini beraberinde getirdi ve dualizm ve ilahi olanın somutlaşmış hali olarak ateşe taptı. Bilinen ilk İran dininden biriydi ve bir güneş ilahı vardı.
Persler en başta İran platosu boyunca yerleştiler ve MÖ 1000 yılına gelindiğinde bölgeye hakimlerdi.
MÖ 1500-1000 arasında bir noktada Persli Zerdüşt (Zoroaster olarak da bilinir) Ahura Mazda'dan ilahi vahiy aldığını söyledi ve insan hayatının amacını adalet ve düzenin yüce ilahı ile onun hasmı arasındaki ebedi mücadelede doğru tarafı seçmek olarak açıkladı. Bu hasmın, anlaşmazlık ve çekişme ilahı olan Angra Mainyu olduğunu söyledi. İnsanlar artık kimin tarafında hareket etmeyi seçtiklerine göre tanımlanıyordu. Zerdüşt'ün öğretileri daha sonraki Pers imparatorlukları tarafından benimsenecek ve kültürlerini biçimlendirecek olan Zerdüştlük dininin temelini oluşturdu.
Persler öncelikle İran platosuna yayıldılar ve MÖ 1000'li yılda yerleşik hayata geçtiler. Medler, Deyok (Yunanlılarca Deioces, yö. MÖ 727-675) adında tek bir şef altında birleşerek Ekbatan'da devlet kurdular. Deyok'un torunu Siyaksares (yö. MÖ 625-585), Med topraklarını günümüz Azerbaycan'ına kadar genişletti. Bunun dışında MÖ 8. yüzyılın sonlarında kral Achaemenes yönetimindeki Persler başkentin Anşan'da bulunduğu Baktriya Dağları'nın orta-batı bölgesindeki kontrolü artırmışlardı.
Belirtildiği gibi Elamlar o zamanlar bu bölgede zaten kurulmuştu ve büyük olasılıkla yerli bir halktı. Persler, kralları Teispes (Achaemenes'in oğlu, yö. MÖ 675-640) yönetiminde Persis (Parsa, günümüz Fars) olarak bilinen Elam'ın doğusundaki bölgeye yerleştiler ve burası kabileye adını verdi. Daha sonra bölgedeki kontrolü Elam topraklarına kadar artırdılar, Elamlarla evlendiler ve kültürü özümsediler. Thiepes MÖ 640'tan önce krallığını oğulları I. Kiros (yö. MÖ 625-600) ve Ararnamnes arasında paylaştırdı. Kiros, Anşan'dan başlayarak kuzey krallığını yönetti ve Arianamnes ise güneyde hüküm sürdü. I. Kambises (yö. MÖ 580-559) ile bu iki krallık Anşan altında birleştirildi.
Pers (Ahameniş) İmparatorluğu'nun Doğuşu
Bu dönemde Medler bölgedeki baskın güçtü ve Pers krallığı küçük bir vasal devletti. Ancak bu durum Asur İmparatorluğu'nun MÖ 612'deki çöküşünden sonra hızla tersine dönecekti. Bu çöküşün nedeni zayıflayan Asurlara karşı birçok devletle koalisyon kuran Medler ve Babillilerin seferleri oldu. Medler ilk başta kontrolü elinde tuttu. Ta Pers Kralı I. Kambises'in oğlu ve Medli Astyages'in torunu (yö. MÖ 585-550) II. Kiros (veya Büyük Kiros, yö. MÖ 550-530) tarafından devrilene kadar. II. Kiros ilk Persli imparatorluk olan Ahameniş İmparatorluğu'nu kurdu.
Ahameniş İmparatorluğu
II. Kiros MÖ 550'de Medli Astyages'i devirdi ve diğer beylikleri kendi kontrolü altına almak için sistematik seferler başlattı. MÖ 546'da Lidya'nın zengin krallığını, MÖ 540'ta Elam'ı ve MÖ 539'da Babil'i fethetti. II. Kiros saltanatının sonunda günümüz Suriye bölgesinden Türkiye'ye ve Hindistan sınırlarına kadar uzanan bir imparatorluk kurdu. Bu imparatorluk II. Kiros'un atası Achaemenes'in adını taşıyan Ahameniş İmparatorluğu'ydu.
II. Kiros insancıl vizyonu ve politikasının yanı sıra teknolojik yenilikleri teşvik etmesi yönünden antik fatihler arasında benzersizdir. Fethettiği toprakların çoğu yeterli su kaynağından yoksundu ve bu yüzden mühendislerine kanat (kehriz) olarak bilinen yer altı su havuzlarını açtırdı. Toprağın kazılmasıyla oluşturulan ve üzerinde aralıklı kuyular bulunan eğimli bir kanaldı. Su böylece toprağın üzerine taşınırdı.
II. Kiros genellikle kanat sistemini icat etmesiyle anılsa da bu sistem daha önce Asurlu II. Sargon tarafından MÖ 714 Urartu seferini anlattığı bir yazıtta geçer. II. Sargon, Batı İran'daki Ulhu şehri çevresinde kullanılan ve herhangi bir nehirden daha verimli tarlalar sunan kanatlara dikkat çeker. II. Kiros'un farkı kanatı çok daha büyük bir alana uygulamasıydı ve bu yaklaşım buz üreten ve erimeden saklayan büyük kubbeli soğutucu yakçalın yani buzdolabının atasının ortaya çıkmasını sağlamıştır.
II. Kiros'un insani çabaları Kiros Silindir'i aracılığıyla biliniyor. Bu eser politikalarının bir kaydını içerir ve de hükümdarlığı altındaki herkesin başkalarıyla uyum içinde oldukları sürece diledikleri gibi yaşamakta özgür olacağını belirtir. Babil'i fethetti ve Babil Sürgünü'nü başlatan Kral Nebukadnezar (yö. MÖ 605-562) tarafından anavatanlarından sürülen Yahudilerin Yahuda'ya dönmelerine izin verdi ve hatta tapınaklarını yeniden inşa etmeleri için onlara para sağladı. Lidyalılar tanrıça Kibele'ye ve diğer uluslarsa kendi ilahlarına tapınmaya devam ettiler. II. Kiros'un tek istediği imparatorluğundaki vatandaşların birbiriyle barış içinde yaşaması, ordularında hizmet etmesi ve vergilerini ödemesiydi.
Her il ve bölgeyi kapsayan satrapları vardı ve insanlar isteklerini onlara iletir ve onlar da krala ulaştırırdı. Danışmanlarla çevrili bu yönetim hiyerarşisi istikrarlı bir ortam sağlamak içindi. Bu satraplar veya valiler yalnızca bürokratik-idari konularda yetkiye sahipken aynı bölgedeki askeri komutan, askeri/polis konularını denetliyordu. II. Kiros hükümetin yetki alanlarını tek tek satraplara bölerek, herhangi bir yetkilinin bir darbe girişimine yetecek kadar para ve güç toplama şansını azalttı.
II. Kiros'un kararnameleri ve diğer tüm haberler büyük şehirleri birbirine bağlayan bir yol ağı boyunca iletilirdi. Bunların en ünlüsü Şuşa'dan Sardis'e giden Kral Yolu'dur (sonradan I. Darius tarafından kuruldu). Haberciler bir şehirden ayrılır ve iki gün içinde bir gözetleme kulesine ve dinlenme tesisine ulaşırdı. Burada kendisine yiyecek, içecek, yatak ve diğer tesise ulaşması için yeni bir at verilirdi. Pers posta sistemi, Herodot tarafından zamanın bir harikası olarak tanımlanmıştır ve daha sonraki benzer sistemlere model olmuştur.
Kiros kendisine yeni bir başkent (Pasargad) inşa etti ancak yönetimi üç şehir arasında paylaştırdı: Babil, Ekbatan ve Şuşa. Kral Yolu bu şehirleri ve diğerlerini birbirine bağladı ve böylece kral sürekli olarak devlet işleri hakkında bilgilendirildi. Kiros bahçecilikten hoşlanıyordu ve pairi-daeza (İngilizce'deki paradise kelimesi ve cennet kavramı buradan gelmiştir) olarak bilinen ayrıntılı bahçeler yaratmak için kanat sistemini kullandı. İmparatorluğunu yönetirken ve genişletirken her gün bahçelerde olabildiğince fazla zaman geçirdiği söyleniyor.
Kiros, MÖ 530'da muhtemelen bir savaşta öldü ve yerine Pers egemenliğini Mısır'a taşıyan oğlu II. Kambises (MÖ 530-522) geçti. Akademisyenler bu noktada halefinin gerçek kimliğini sorgular. Zira kardeşi Bardiya veya MÖ 522'de imparatorluğun kontrolünü ele geçiren Gaumata adında bir Medli gaspçı da olabilir. İkinci ihtimal II. Kambises'in Mısır seferi sırasında kardeşine ve Guatama'ya suikast düzenlediği iddiasıdır. Her iki durumda da, kardeşlerin uzak bir kuzeni söz konusu hükümdarı MÖ 522'de öldürdü ve kraliyet ismi olan I. Darius (veya Büyük Darius, yö. MÖ 522-486) adını aldı. Büyük Darius, imparatorluğu daha da genişletecek ve imparatorluğun başkentlerinden biri haline gelen büyük Persepolis şehri gibi bazı ünlü inşaat projelerine imza atacaktı.
Darius, Yunanistan'ın işgalini başlattı ki MÖ 490'da gerçekleşen Maraton Muharebesi ile durdu.
I. Darius, II. Kiros'un hoşgörü politikasını ve insani yaklaşımını devam ettirmesine rağmen hükümdarlığı sırasında huzursuzluk patlak verdi. Şaşırtıcı değildi çünkü Mezopotamya'da bir hükümdarın ölümünden sonra bölgelerde isyan çıkması standarttı. Geleneğin kökleri Akad İmparatorluğu'nun (MÖ 2334-2279) Büyük Sargon'una kadar uzanıyordu. Küçük Asya'daki (Anadolu) İyon Yunan kolonileri isyan edenler arasında oldu ve Atina'dan destek aldıklarından I. Darius MÖ 490'da Yunanistan'ın istilasını başlattı ve istila Maraton Muharebesi ile durdu.
I. Darius'un ölümünden sonra yerine oğlu I. Xerxes (yö. MÖ 486-465) geçti ki MÖ 480'de dünya tarihinin en büyük ordusunu hazırlayıp Yunanistan'ı işgal etmekte başarısız oldu. Sayının 70.000 ila 300.000 asker olduğu söylenir. Xerxes daha sonra inşaat projeleri ile meşgul oldu ve özellikle Persepolis'e katkıda bulundu ki halefleri de aynısını yaptı. Ahameniş İmparatorluğu III. Darius (yö. MÖ 336-330) döneminde Büyük İskender tarafından fethedilene kadar sonraki hükümdarlar altında istikrarlı bir yaşam sürdü. III. Darius sırdaşı ve koruması Bessus tarafından öldürülmüş ve sırdaşı daha sonra kendisini V. Artaserhas (yö. MÖ 330-329) ilan etmiştir ancak kısa bir süre sonra İskender tarafından idam edildi ve kendisini Darius'un halefi olarak adlandırdı. İskender genellikle Ahameniş İmparatorluğu'nun son hükümdarı olarak kabul edilir.
Seleukos ve Part İmparatorlukları
İskender'in MÖ 323'teki ölümünden sonra imparatorluk generalleri arasında bölündü. Bunlardan biri olan I. Seleukos Nikator (yö. MÖ 305-281) Orta Asya ve Mezopotamya'yı alarak toprakları genişletti, Seleukos İmparatorluğu'nu kurdu ve bölgeyi Helenleştirdi. I. Seleukos, Pers hükümet modelini ve dini hoşgörüyü korudu ancak üst düzey idari pozisyonları Yunanlılarla doldurdu. Yunanlılar ve Persler birbirleriyle evlenmiş olsa da Seleukos İmparatorluğu ağırlıkta Yunanları önde tuttu ve yönetim dili Yunanca oldu. Seleukos, bazı bölgelerdeki isyanları bastırırdı ve çeşitli diğer yerleri fethetti. Hükümdarlığında daima geçmişte çok iyi işlemiş olan Pers hükümet politikalarını benimsedi.
Aynı uygulama halefleri tarafından da takip edilmesine rağmen, bölgelerdeki isyanlar yükseldi ve Part ve Baktriya bunda başı çekti. MÖ 247'de Part Kralı I. Arşak (yö. MÖ 247-217) ismi Part İmparatorluğu olacak bağımsız bir krallık kurdu. Seleukos kralı III. Antiohos (yö. MÖ 223-187) yaklaşık MÖ 209'da Part ülkesini kısa süreliğine geri aldı ancak Partlar yükselişteydi ve zamanla Seleukos egemenliğinden sıyrıldı.
Etki sahibi son Seleukos kralı olan III. Antiohos, Seleukos İmparatorluğu'nu yeniden fethedip genişletti ancak MÖ 190'daki Magnesia Muharebesi'nde Roma tarafından mağlup edildi ve Apamea Antlaşması (MÖ 188) önemli kayıplarla sonuçlandı. Sonuç olarak imparatorluğun toprakları yarıdan aza indi. Bundan kısa bir süre sonra Part kralı Phraates (yö. MÖ 176-171) Seleukos'un yenilgisini değerlendirdi ve Part kontrolünü eski Seleukos bölgelerine genişletti. Onun halefi I. Mithridatis (yö. MÖ 171-132) bu bölgeleri pekiştirecek ve Part İmparatorluğunu daha da genişletecekti.
Seleukos İmparatorluğu küçülürken Partlar büyümeye devam etti. Seleukos kralı IV. Antiokhos Epifanis (yö. MÖ175-164) tamamen kendi çıkarlarına odaklandı ve halefleri bunu örnek aldı. Seleukoslar, Roma generali Pompeius Magnus (ya. MÖ 106-48) tarafından yenilgiye uğratıldıktan sonra Suriye'de küçük bir tampon krallık halini aldı. O zamana kadar (MÖ 63) Part İmparatorluğu II. Mithridatis (yö. MÖ 124-88) ile topraklarını daha da genişletti.
Partlar, satrapların sayısını azaltarak ve fethedilen bölgelerdeki kralların tüm hak ve ayrıcalıklarını korumasına izin vererek isyan tehdidini azalttılar. Bu krallar imparatorluğa haraç ödediler, Part hazinesini zenginleştirdiler ve kendi çıkarlarına uygun olduğu için barışı korudular. Ortaya çıkan istikrar imparatorluğu kusursuz bir şekilde zenginleştirdi ve Part sanatının ve mimarisinin gelişimine yol açtı.
Part ordusu hem süvarisi hem de Part atışı olarak bilinen mükemmel bir tekniği uygulayan atlı okçuları nedeniyle çağın en etkili savaş gücü oldu. Okçular geri çekilme numarası yapar ve sonra üstlerine gelen düşmana dönerek ok atardı.
Partların bu savaş taktiği düşmanı şaşkına çeviriyordu ve muhalif güçler taktiğin farkına vardıktan sonra bile etkili olmaya devam etti. II. Orodes (yö. MÖ 57-37) yönetimindeki Partlar MÖ 53'te Carrhae Muharebesi'nde Marcus Licinius Crassus'u kolayca yendiler ve onu öldürdüler. Hatta daha sonra MÖ 36'da Marcus Antonius'u de yenmeleri Roma ordusunun gücüne ve moraline iki şiddetli darbe indirdi.
Sasani İmparatorluğu
Yine de Augustus (yö. MÖ 27-MS 14) tarafından kurulan bir imparatorluk olarak Roma'nın gücü yükselişteydi ve MS 165'te Part İmparatorluğu Roma seferleri nedeniyle ciddi şekilde zayıflamıştı. Son Part kralı IV. Artabanus (yö. MS 213-224), III. Darius'un soyundan gelen ve Pers hanedanının bir üyesi olan vasal I. Erdeşir (yö. MS 224-240) tarafından devrildi. I. Erdeşir esas olarak Zerdüştlüğün ilkelerine dayanan istikrarlı bir krallık inşa etmekle ve bu krallığı Roma savaşından ve etkisinden korumakla ilgilendi. Bu amaçla, oğlu I. Şapur'u (yö. MS 240-270) MS 240'da eş vekil yaptı. Bir yıl sonra Erdeşir öldüğünde I. Şapur kralların kralı oldu ve topraklarını genişletmek ve sınırları korumak için çeşitli askeri seferler başlattı.
I. Şapur dindar bir Zerdüşttü ancak Ahameniş Pers İmparatorluğu'nda istikrarı korumak için dini hoşgörüyü benimsedi.
Şapur, babası gibi dindar bir Zerdüşttü, ancak Ahameniş İmparatorluğu'nda dini hoşgörüyü uyguladı. Yahudiler, Hıristiyanlar ve diğer dini inançların üyeleri inançlarını uygulama, ibadethane inşa etme ve hükümette görev alma konusunda özgürdü. Maniheizmin kurucusu Mani (ya. MS 216-274) I. Şapur'un sarayına konuk oldu.
I. Şapur aynı derecede yetenekli bir yöneticiydi, yeni imparatorluğunu Tizpon'daki başkentten (Part İmparatorluğu'nun eski merkezi) verimli bir şekilde yönetti ve çok sayıda inşaat projesi başlattı. Mimaride kubbeli giriş ve minare yeniliğini başlattı ve de kanat tekniğini (Partların ihmal ettiği) ve yakçalını yeniden kullanıma aldı. Ayrıca özgün bir Mısır icadı olan rüzgar kulelerini (rüzgar yakalayıcısı olarak da bilinir) bina havalandırması ve soğutması amacıyla kullandı. Tizpon'da hala ayakta duran etkileyici Taq Kasra kemerini de yaptırdı (bazı tarihçiler bunu daha sonraki hükümdar I. Kosrau'ya mal etse de)
Onun Zerdüşt görüşüne göre kendisi ve Sasaniler, Roma'nın başı çektiği karanlığın ve kargaşanın güçlerine karşı büyük tanrı Ahura Mazda'ya hizmet eden ışığın güçleriydi. I. Şapur'un Roma'ya karşı seferleri başarılıydı. Roma imparatoru Valerian'ı (yö. MS 253-260) ele geçirmiş ve onu kişisel hizmetçisi ve de atına binerken kullandığı ayak taburesi yapmıştı. Kendisini bir savaşçı kral olarak gördü ve imparatorluğunu genişletmek için Üçüncü Yüzyıl Krizi (MS 235-284) sırasında Roma'nın zayıflığından yararlandı.
Şapur, haleflerinin geliştireceği Sasani İmparatorluğu'nun temelini attı ve onların en büyüğü I. Kosrau'ydu (veya Adaletli Anushirvan, MS 531-579). I. Kosrau vergi kanunlarını daha eşitlikçi olacak şekilde yeniden düzenledi, imparatorluğu dört bölüme ayırdı ve dış veya iç tehditlere hızlı yanıt vermek için her birine bir general atadı. Sınırları sıkı bir şekilde güvence altına aldı ve eğitimin önemini artırdı. I. Kosrau tarafından kurulan Cündişapur Akademisi, Hindistan, Çin ve Yunanistan gibi birçok ülkeden bilim adamlarıyla zamanının önde gelen üniversitesi ve tıp merkezi oldu.
I. Kosrau köleliğe karşı antik Pers antipatisini sürdürmenin yanı sıra dini hoşgörü ve kapsayıcılık politikasına devam etti. Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen savaş esirleri köle olurken, Sasani İmparatorluğu tarafından alınanlar ücretli hizmetçi olurdu. Sosyal sınıfı ne olursa olsun, bir hizmetçiyi dövmek ya da herhangi bir şekilde yaralamak yasa dışıydı ve bu nedenle Sasani İmparatorluğu döneminde bir 'kölenin' yaşamı, başka herhangi bir yerdeki köle yaşamından çok daha üstündü.
Sasani İmparatorluğu, antik Pers kültürünün ve yönetiminin zirvesi olarak görülür.
Sasani İmparatorluğu, Ahameniş İmparatorluğu'nun en iyi yanları alınarak inşa edildiğinden antik dönemde Pers egemenliğinin ve kültürünün zirvesi kabul edilir. Çoğu gibi, Sasani İmparatorluğu da zayıf seçimler yapan zayıf yöneticiler, ruhban sınıfının yozlaşması ve MS 627-628'deki veba saldırısı yoluyla geriledi. 7. yüzyılda Müslüman Araplar tarafından fethedildiğinde hala eski gücüne dönememişti. Yine de Pers teknolojisi, mimarisi ve dini yaklaşımı sonraki fatihlerin kültürünü ve dinlerini etkiledi. Antik Pers medeniyeti bugün kesintisiz bir bağ ile İran kültürü üzerinden hayatını sürdürüyor.
Günümüz İran'ı antik Pers'in tam kalbinde yer alıyor ve İran İslam Cumhuriyeti yine çok kültürlü bir yapıya sahip. Ancak birinin İranlı olduğunu söylemek onun ülkesini ifade ederken, Persli demek kişinin milliyetini tanımlamaktır. Dolayısıyla bunlar aynı şeyler değil. Buna rağmen İran'daki çok kültürlü yapı doğrudan büyük Pers imparatorluğu modelinden geliyor. Zira bu imparatorluk tarih boyunca Pers bayrağı altında yaşayan birçok farklı etnik kökene sahip oldu. Dolayısıyla bu geçmiş günümüzde İran toplumunun zengin ve misafirperver karakterine yansır.
Perslerin Önemli Tarihleri
- MÖ 539 – Persler Mezopotamya'yı Fethetti
Persler Mezopotamya'yı fethettiğinde Yahudi halkının eski yurtlarına dönmesine izin verildi. Ancak herkes bu yolu izlemedi; bazıları Babil'de ya da diaspora sırasında onları kabul eden ülkelerde kaldı. Sürgünde geçirdikleri uzun yıllardan sonra birçok sürgün yeni inşa edilen Kudüs Tapınağı'nda ibadet etmek için Kudüs'e geri döndü. Yeni bir anıt inşa edilmiş olsa da, Eski Tapınak'ın yanında sönük kaldı ve monarşi bir daha asla ülkeye geri dönmedi.
- MÖ 525 – Persler Mısır'ı Fethetti
Antik Mısır, Pers kontrolüne girmeden önce istilalar ve veraset savaşları nedeniyle zayıflamıştı. Daha sonra Kral II. Kambises tüm bölgeye hükmetti. Son firavunlar Persleri kovmuş olsalar da birkaç yıl sonra Mısır'ı geri almayı başardılar.
- MÖ 498 – Sardes'in Ele Geçirilmesi
Yunanlılar, Perslere karşı yürüttükleri savaşın bir parçası olarak Küçük Asya'daki Sardeis şehrini işgal ettiler. Şehrin aşağı kısmını yakıp yıktılar ama kaleyi ele geçiremediler. Sardeis'i işgal ettikleri için Yunanlılara kızan Darius, Efes Muharebesi'nde intikamını aldı. Bundan sonra Pers hükümdarı Darius, Yunan nüfusu üzerinde sıkı bir cezalandırma ve kontrol rejimi kurdu.
- MÖ 494 – Milet'in Yağmalanması
Aristagoras'ın İyonya'daki ayaklanması Milet'in Pers Ordusu tarafından yok edilmesiyle sonuçlandı. Orta Çağ'ın başlangıcı, genellikle "Milet'in Yağmalanması" olarak anılan bu olaya kadar geri götürülebilir. Ahameniş hükümdarları bu fırsatı Asya'daki Yunan kentlerinin isyanlarına müdahale eden Atina'ya karşı misilleme yapmak için kullanacaklardır.
- MÖ 490 – Darius Bizans'ı Yıktı
Pers Kralı I. Darius, Yunan kenti Bizans'a karşı bir istila başlattı. Darius'un Birinci Pers Savaşı sırasındaki başlıca hedefleri, Asya ve Avrupa arasında coğrafi açıdan avantajlı bir konuma sahip olan bir kenti ele geçirmek ve İyonya İsyanı'nı destekleyen Atina'ya güçlü bir mesaj göndermekti.
- 13 Eylül, MÖ 490 – Maraton Muharebesi
Miltiades 10.000 Atinalı hoplite önderliğinde Marathon ovasında istilacı Pers kuvvetlerine karşı savaşa girdi. Persler sayıca üstündü ama yine de ağır bir yenilgi aldılar. Birinci Pers Savaşı burada sona erdi ve Atina zirvesine ulaştı. Bu savaş, adı maraton yarışının yaratılmasıyla ilişkilendirilen Philippides (Feidippides, Filippides)'in hikayesine ilham vermiştir.
- MÖ 486 – I. Darius'un Ölümü
Babası I. Darius öldükten sonra oğlu I. Xerxes, babasının Yunanlılar karşısında aldığı yenilginin intikamını almak amacıyla Pers İmparatorluğu'nun liderliğini devraldı. I. Xerxes, Atina'ya bir saldırıyı da içeren İkinci Pers Savaşı'nı başlattı. Ahameniş Hanedanı, Büyük İskender'in MÖ 330'daki istilalarına kadar süren Pers İmparatorluğu'nun yükselişini yönetti.
- MÖ 483- Laurion Madenlerinin Keşfi
Atinalılar Laurion'da kendi topraklarında gümüş madenleri keşfettiler. Bu madenlerden elde ettikleri zenginliği Atina'daki yaşamı iyileştirmek ve Yunan donanmasını güçlendirmek için 200 savaş gemisi (triremes) inşa etmek için kullandılar. İkinci Pers Savaşı'nın doruk noktası olan Salamis Deniz Muharebesi'nde Themistokles bu stratejik tercihinin karşılığını aldı.
- Temmuz, MÖ 480 – Pers Birliklerinin Birleşmesi
Persler Selanik'te yeniden toplanarak 600 gemiye ve 150.000 askere sahip oldular. Ancak Yunan kuvvetleri ülkenin kuzey kıyısından geri çekilmeye ve Termopylae Geçidi'nin diğer tarafında yeniden örgütlenmeye karar verdi. Yunanlılar bölgenin dar yapısını kendi avantajlarına kullanmak istiyorlardı.
- 17 Eylül MÖ 480 – Artemisium Muharebesi'nin Başlangıcı
Pers filosunu bekleyen 300 Yunan triremesi Artemisium Muharebesi'ni başlatmak üzere Artemisium burnuna doğru yelken açtı. Yunan filosu karşı filonun önünde geri çekilmek zorunda kaldı, ancak bunu yaparak Pers ordusunun ilerleyişini yavaşlatmayı başardılar. Bu çatışmadan birkaç gün sonra çıkan bir fırtına, iç kesimlere gitmeye karar veren Pers filosunun çoğunu yok etti.
- 19 Eylül, MÖ 480 – Leonidas'ın Termopylae'de Kahramanca Yenilgisi
Yunan ordusu (olası) bir ihanetin ardından Korint Kıstağı'na doğru geri çekilmek zorunda kalmıştı. Sparta Kralı I. Leonidas, 700 gönüllünün yardımıyla etrafını saran on binlerce Pers'e karşı direndi. I. Leonidas ve adamları ölümüne savaştı ve onların fedakârlığı Yunan kuvvetlerinin büyük kısmının geri çekilmesine izin verdi. Parthenon, Perslerin Atina'yı işgalleri sırasında yaktıkları birçok bina arasındaydı.
- 29 Eylül, MÖ 480 – Salamis'te Yunanlıların Zaferi
Pers donanması karşısındaki sayısal dezavantajlarını fark eden Yunanlılar geri çekiliyormuş gibi yaptılar. Aslında amaçları Persleri çok dar olan Salamis Boğazı'ndan geçirmekti. Atinalı stratejist Themistokles tarafından hazırlanan tuzağa düşürüldükleri için Pers gemilerinin bir kısmı bu çatışmada yok edildi.
- 27 Ağustos MÖ 479 – Plataea'da Mardonius'un Ölümü
Saygın bir Pers lideri olan Mardonius, ordusunun başında Lakedaemonialılara karşı savaşırken öldürüldü. Pausanias komutasındaki Yunan kuvvetleri bundan yararlanarak Plataea'da Persleri yendi ve böylece Salamis'teki Yunan zaferinden sonra iki kamp arasındaki statüko sona erdi. Bu olay Pers Ordusu'nun İyonya metropollerinden geri çekilişinin başlangıcı oldu.
- MÖ 478 – Spartalı Pausanias Byzantium'u Aldı
Plataea'daki etkileyici performansından sonra Pausanias, Perslere karşı savaşlarına devam edebilmeleri için Yunan kuvvetlerinin liderliğine getirildi. Sparta naibi olan Pausanias Kıbrıs üzerine yürüdü ve Byzantium'u ele geçirdi. Birkaç yıl önce Darius tarafından harap edilen şehir yeniden inşa ediliyordu.
- MÖ 478 – Attika-Delos Deniz Birliği'nin Kuruluşu
Birkaç Yunan topluluğu, dönemin yükselen emperyalizmine ve filolarının Salamis'teki zaferine yanıt olarak bir birlik kurmaya karar verdi. Themistokles ve Aristeides bu antlaşmayı başlatarak Attika-Delos Deniz Birliği'nin kurulmasına yönelik ilk adımı attılar. Atina'ya ordu üzerinde kontrol sağlayan bu yeni organizasyon sadece donanma için geçerliydi ve düzenli askerlerle hiçbir ilgisi yoktu.
- MÖ 472 – Aeschylus Persleri Anlatıyor
Aeschylus, Persler'in Atina'da sahnelenmesini önermiştir. Elimizdeki en eski metin olan bu Yunan oyununda İkinci Pers Savaşı'na göndermeler bulunmaktadır. Çatışma boyunca orada bulunan Aeschylus, ilk elden edindiği bilgileri, türü sonsuza dek değiştiren bir tragedya yazmak için kullandı. Aslında bu, tarihte ilk kez bu kadar çok oyuncunun aynı anda sahnede olduğu bir olaydı.
- MÖ 336 – Büyük İskender Makedonya Kralı oldu
20 yaşındaki Büyük İskender, Makedonya Kralı olarak babasının yerine geçti. Hiç tereddüt etmeden düşmanlarını ortadan kaldırdı, Teb'deki ayaklanmayı bastırdı ve babasının başlattığı Pers İmparatorluğu'na karşı savaşı sürdürdü.
- MÖ 334 – Perslere Karşı Savaşın Başlaması
Büyük İskender MÖ 334 yılından itibaren Perslerle savaştı. Emrindeki 30.000 asker ve 5.000 atlıdan oluşan bir güçle Asya yönünde ilerledi ve Granikos Muharebesi'ni kazanarak Darius'un ordusunu yok etmesini sağladı. Büyük İskender'in on yıl süren ve 10.000 kilometreden fazla yolu yaya olarak yürümesini gerektiren fetihleri, Pers hükümdarına karşı kazandığı bu zaferle daha da güçlendi.
- MÖ 332 – Büyük İskender Yahudiye'yi Fetheder
Sonunda Büyük İskender Yahudiye'yi fethetmekte başarılı oldu. Perslerin boşalttığı bu bölgede Yahudilere belli bir ölçüde bağımsızlık tanındı. Birçoğu o dönemde İskenderiye'yi kalıcı evleri haline getirmeye karar verdi. Helenistik kültürün krallık içindeki Yahudiler üzerindeki etkisi, Helenistik Yahudiler olarak da bilinen bu kültürü benimseyen Yahudiler ile benimsemeyenler arasında gerginliklere yol açtı.