Antik Mısır tarihi ve insanları başlı başına bir fenomendir. Aynı anda hem teknolojik olarak çağının ilerisinde hem de manevi yönden zengin olabilmeyi başarabilen eski bir uygarlığın en iyi örneğidir. Mısır, Erken Hanedanlık Dönemi'nde, Kral Menes tarafından kurulmasından sonra gelişmeye başlamıştır. Mısır Piramitleri ise ülkenin sonraki dönemi olan Eski Krallık döneminde yapılmaya başlanmış; üçüncü ve dördüncü hanedanlar Mısır'da barış, refah ve istikrarın örneği olan Altın Çağı'nı başlatmıştır.
Ancak tüm büyük uluslarda olduğu gibi Mısır da binlerce senelik tarihinde dağılmalar yaşamıştı Özellikle Mısır'ın en uzun karanlık dönemi olarak tanımlanan Birinci Ara Dönem'in sonu böyle bir olaydır. Fakat II. Mentuhotep bu büyük boşlukta ortaya çıkmış ve Mısır'ı Orta Krallık dönemine geçirmiştir.
Yaşamsal tehditler ve Mısır'da İlk Ara Dönem
Antik Mısır'ın Birinci Ara Dönemi M.Ö. 2160 ile 2055 yılları arasını kapsıyor. Bu isim, II. Pepe'nin ölümüyle başlayan savaşlar ve parçalanmayı tanımlamak için kullanılmaktadır. II. Pepe Eski Krallık döneminin en uzun süre hüküm süren kralıdır. Doksanlı yaşlarında ölmüş ve arkasında gücünü yitiren bir merkezi yönetim bırakmıştır. Bunun ardından eyaletlerin başındaki bölgesel yöneticilerin çatışmaları başlamıştır.
Mısır'ın en ünlü Karanlık Çağı'nın altında Nil Nehri'in her sene taşması gereken dönemde taşmaması yatıyor. Bu durum gıda kıtlığına neden oldu. Mısır devleti iş gücünü yitirerek, çevresindeki tepkileri sakinleştirememiş, böylece Mısır topraklarında birçok bağımsız yönetim ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan yeni yönetimler arasında Herakleopolis Hanedanlığı'da vardı. Bu elit aile Abydos ve Dendera'ya kadar uzak toprakları yönetimi altına almıştı. Fakat bu hanedan hakkında çok az bilgi var. Yalnızca 185 yıl boyunca yönetimde oldukları ve Khety tarafından kurulduğu bilgisine sahibiz.
Asyut Krallığı ile Herakleopolis Hanedanı çok yakın ilişkilere sahipti. Asyutlardan günümüze ulaşan çarpıcı bir belge var. Bu belgeye göre hem kendi çocukları hem de Herakloepolis'in kraliyet üyesi çocukları aynı yerde yüzme dersleri alıyordu. Yani iki soylu aile aynı zamanda gerçek bir akraba kadar yakınlarmış.
Diğer yandan Theban Hanedanlığı ile doğrudan liderlik çarpışması içine girmişlerdir. Geleceğin bu soyluları, Birinci Ara Dönem'de Yukarı Mısır'da artık akıllara gelmeyen bir uzak kasabanın yöneticileriyken, kasabadaki din adamı Intef'in ihtiraslarıyla basamakları tırmanmıştı. III. Intef'in M.Ö. 2069'dan 2061'e kadar devam eden hükümdarlığı, bu iki hanedan arasında büyük savaşa neden oldu.
Herakleopolis Hanedanlığı'nın sonu
II. Mentuhotep, 11. Theban Hanedanlığı'nda doğdu. İsmi bir Theban savaş tanrısından sonra 'Tanrı Montu Hoşnuttur' anlamına geliyordu. Mentuhotep, III. Intef'ten sonra gelmişti. Böylece M.Ö. 2060'tan 2009'a kadar devam eden 51 yıllık firavunluk döneminde III. Intef'in topraklarının yanı sıra Herakleopolis ile olan savaşını da üstüne almıştı. Mentuhotep'in hükümdarlığının ilk 14 yılı diğer yıllara göre oldukça sakin geçti. Muhtemelen Herakleopolis'e karşı yürütülen çatışmalar bu dönemde durgunlaştı. Çünkü her iki güç de ilk çatışmaların ardından yeniden toparlanma sürecine girdi.
II. Mentuhotep on dört yıl bekledikten sonra, Herakleopolis'i ortadan kaldırmak için bir sefer düzenledi. Bu savaşa dair Deir el-Bahari Savaşçıları Mezarı'nda bulunan cesetler dışında neredeyse hiçbir kanıt günümüze ulaşmadı. Arkeologlar burada savaşta öldürülen 60 askerin kadavralarını incelediler. Mezara gömülme şekillerinin rastgele olması nedeniyle bir kuruma süreci teşvik edilmiş ve bu da onları şimdiye kadar bulunan en iyi korunmuş Orta Krallık mumyaları haline getirmiştir.
Cesetlerin kraliyet mezarlarına bakacak şekilde gömülmeleri de bir bir saygıyı ifade etmektedir. Dolayısıyla birçok kişi Theban-Herakleopolis arasındaki iç savaşla bağlantı kurmuştur. Bunların yanında Orta Krallık dönemine ait mezarlarda daha fazla silahın olması, savaşın Theban halkı için günlük yaşamdan bir olaymış gibi algılandığının göstergesidir.
Theban ordusu bu iç savaştan galip çıktığında Mısır'ın tamamını ganimet olarak ele geçirdi. Herakleopolis lideri Merykara, II. Mentuhotep henüz başkente giriş yapamadan öldü. Herakleopolis askerleri komutanları ölmesine rağmen bir süre daha savaşmaya devam etti. Bu süreçte Merykara'nın halefini başa getirdiler. O döneme ait yazıtlarda savaşla ilgili bazı bilgilere yer verilmiş. Bunlardan bir tanesinde Herakleopolis halkının Thebanlılara karşı koyduğu, diğerinde ise Kral Merykara'nın babasının Abydos kentini Theban'dan geri aldığı duyuruluyordu.
Bir yazıtta da Theban Hanedanlığı kralının gaddarlığından bahsediliyor. Herakleopolis'e ait hiçbir kalsın istemeyen Thebanlılar hayal edilemeyecek kadar acımasızlardı. Öfke o kadar büyüktü ki, daha sonra Ihnasya el-Medina'da yapılan araştırmalarda buradaki mezarların bile kırıldığı anlaşılacaktı. II. Mentuhotep ceza olarak, düşmanlarıyla müttefik olmayı sürdüren Asyat eyalet valisini infaz etmiştir. Diğer yandan kendine bağlı olmayı sürdüren Beni Hassan, Hermopolis, Nag-el-Deir, Akhmim ve Deir-el-Gebrawi valilerini de ödüllendirdi.
II. Mentuhotep ile Birleşik Mısır
II. Mentuhotep bundan sonra tek bir şeye odaklanmıştı: Mısır'ı tek bir parça haline getirmek. Bir dizi dağınık belgeye göre, zafer kazanmış firavunun daha sonra çevredeki topraklarda aralıksız bir toprak kazanma peşinde olduğunu kanıtlamaktadır. Mentuhotep'in ilk seferlerinden biri, Eski Krallık'ın son aşamalarındayken kendi yönetimine geçen Nubia Krallığı'nı geri almaya yönelik olmuştur. Mentuhotep'in dönemine ait eski gravürler Aşağı Nubya'daki Wawat'a yaptığı askeri seferleri ve Elephantine'deki kalede bir garnizon oluşturduğunu anlatır. Ordularını da bu harekat merkezinden güneye doğru Nubyalılarla savaşmaya göndermiştir. En sonunda Nubyalılar kaybetmiş ve Theban'ın topraklarına dahil edilmiştir.
II. Mentuhotep krallığının sütunlarını sağlamlaştırdıkça, eski Mısır'ın komşusu olan uygarlıkları çekim alanına sokmayı başardı. Örneğin, ekibinden biri olan Khety, komşu Sina topraklarında devriyeler düzenliyor ve güneydeki Asvan'da ise kralının istediği görevleri yerine getiriyordu. Henenu adındaki bir başka yöneticisi, Mentuhotep'in sayısız inşaat projesinden birinde kullanılmak üzere sedir ağacı getirmek için Lübnan'a kadar devam edecek bir keşif gezisine çıkmıştır.
II. Mentuhotep, Teb (Thebes)'deki kalesinden, imparatorluğunu bir araya getiren bölgesel yönetimleri ve oradaki valileri kusursuzca yönetti. Mentuhotep, yönetim hiyerarşisini belirlerken bir dizi ciddi sorumluluğu alabilecek sadık ve güvenilir adamlar seçmişti. Örneğin veziri Khety, Nubya'nın ilhak edilme sürecinin başına geçmiş, başbakanı Meru ise Doğu Çölü ve vahalardaki inşaatları yönetmiştir.
Diğer yandan Mentuhotep, krallığını birbirine daha anlamlı bağlamak hedefiyle önceden var olan 'Yukarı Mısır Valisi' pozisyonunu güçlü kılmak için 'Aşağı Mısır Valisi' adında yeni bir pozisyon açtı. Mentuhotep'in yönetimi merkezileştirme çabaları, memurları üzerinde uyguladığı kontrolü güçlendirirken, aynı zamanda Mısır kraliyetinin ajanları tarafından düzenli kontrollerle, titizlikle izlenen ve denetlenen valinin gücünü de azalttı.
Mentuhotep'in tanrılaşma çabası
II. Mentuhotep'in hükümdarlığını güçlendirmesinin bir başka yolu da kendini tanrılaştırma sürecinden geçiyordu. Mentuhotep, Gebelein kazılarından çıkarılan parçalarda Mısır'ın aşk, güzellik, müzik, dans, bereket ve zevk tanrıçası olan 'Hathor'un Oğlu' olarak ifade edilmiştir. Ayrıca Mısır'ın gökyüzü ruhu Horus'un diğer isimlerinden olan Netjery-hedjet'i de üstüne almıştı ki bu da 'beyaz taçlı ilahi kişi' anlamına geliyordu. Mentuhotep, hükümdarlığının her kritik dönüm noktasında bu unvanları düzenli olarak değiştiriyordu. En son Mısır'a nihayet istikrar gelmesiyle beraber Sema-tawy, yani 'iki ülkeyi birleştiren' olarak bilindi.
II. Mentuhotep Dendera ve Asvan'da, baş tanrı Amun'un ve erkekliğin kişileştirilmesi olarak görülen doğurganlık ve hasat tanrısı Min'in başlıklarını takarken gösterilmiştir. Başka bir yerdeyse, Mısır panteonunun en eski üyelerinden biri olan Andjety ile ilişkilendirilen iki tüylü kırmızı bir taç takarken tasvir edilmektedir. Büyük Deir el-Bahari bölgesindeki gizli bir yeraltı sığınağında şans eseri bulunan bir heykel, II. Mentuhotep'i siyah tenli ve çapraz kollarla tasvir ederek ölüm, bereket ve yeniden doğuşun koruyucusu Osiris ile olan bağlantısının önemini vurgulamaktadır.
Mentuhotep'in Deir el-Bahari'deki büyük tapınağında bulunan kanıtlar, onun Ramesseum (House of Millions of Years) mabedinde yaşayan bir tanrı olarak asırlar boyu saygı görme arzusunda olduğunu göstermektedir. Esasında, kendisini yaşayan bir tanrı olarak ortaya koyan ilk firavundu ki bu genelde Yeni Krallık hükümdarlarına atfedilen bir davranıştır.
II. Mentuhotep'in çığır açan mezarı
Mentuhotep döneminden günümüze büyük kısmı Yukarı Mısır'daki siyasi merkezinde yer alan birçok tapınak ve mabet ulaşmıştır. Bunlardan en ünlüsü, antik Mısır mimarisinin kışkırtıcı bir örneği olan ve Mentuhotep'in güvenilir yöneticileri Akhtoy, Dagi, Ipi ve Henenu ile beraber gömüldüğü Deir-el-Bahari'deki mezardır. Mentuhotep kendinden öncekilerin mimari alışkanlıklarını sürdürmek yerine Eski ve Orta Krallıklar arasında önemli bir sanatsal değişikliği tanımlayan bir tasarımda karar kılmıştır.
Mentuhotep'in oluşturduğu kompleks, Osiris'e tapınmayı ana tema olarak belirleyen alanındaki ilk örnekti. Yapısal yenilikler arasında, tapınağın dışında derin hendeklere dikilen ılgın ağaçlarıyla çevrili korular ve bunu tamamlayan verandalar gibi estetik eklemeler vardı.
Mentuhotep'in birden fazla karısı için de alanlar yapılmış, her birine merkezi yapının arkasında ve mezarının duvarları boyunca kendi mezar odaları belirlenmiştir. Ölen kişiyi ve tabutlarını tasvir eden figürlere dair en eski kanıtlar da burada keşfedilmiştir. En yaşlısı 22 yaşındaki Ashaiyet adlı bir cariye olmak üzere, kıdemli eşinin yanında çok sayıda daha küçük eşlerin de mezarı yer almaktadır. Bu genç soylu kadınlar ya firavunun kontrol altında tutmak istediği güçlü aristokratların kızları ya da Hathor'un rahibeleriydiler. Eğer ikincisi geçerliyse, bu durumda tapınak Hathor'a inananlar için bir kült merkezi olarak da hizmet veriyor olabilirdi.
Mezarın içi saray yaşamının sanatsal tasvirleri ve çeşitli yöresel sahnelerle süslenmiştir. Kazınmış insan figürleri, antik dönemin güzellik standartlarının bir göstergesi olarak kalın dudaklar, büyük gözler ve ince vücutlarla tanımlanmıştır. Genç eşlerin anıt mezarında, ülkenin dört bir yanından gelen bazı zanaatkârların biyografilerini içeren zarif oymalar görünüyor. Mentuhotep bu noktada da zamanının ötesindeydi. Çünkü kendinden çok daha sonraki hanedanlarda yerleşecek olan Memphis sanat tarzına öncülük etmişti.
Antik Mısır'ın ikinci kurucusu
II. Mentuhotep döneminden günümüze çok fazla kayıt ulaşmamış olsa da, kendisinden bahseden az sayıdaki kayıtlarda, onun büyüklüğüne dair kaçınılmaz bir duygu hala nüfuz etmektedir. Mentuhotep'in zaferleri o kadar etkileyiciydi ki, çağdaş kaynaklar tarafından antik Mısır'ın efsanevi kurucusu Menes'in yanında antik Mısır'ın ikinci kurucusu olarak gösterilir.
II. Mentuhotep'in Herakleopolis Hanedanlığı'na karşı elde ettiği zafer, Mısır'ı yeniden bir araya getirmeyi başlatacak birçok önemli askeri başarının ilki olacaktı. Nubya fetihlerinden sonra Mentuhotep, otoritesinin asla sorgulanmamasını sağlamak için etrafını güvenilir ve eğitimli danışmanlarla çevreleyerek ve hükümetini merkezileştirerek üstünlüğünü dikkatle elde tutabilecek bir öngörüye sahip olacaktı. Mentuhotep ölümünden sonra bile etkisinin ve dolayısıyla varlığının uzun senelerce süreceğinden emindi. Başlattığı ve türünün ilk örneği olan kendini tanrılaştırma adımı, ebedi bir miras bırakmaya istekli sonraki hükümdarların ortak amacı haline gelecek ve mezarının benzersizliği bin yıl boyunca Mısır sanatının standartlarını belirleyecekti.