Amerikan Bağımsızlık Savaşı benzersiz bir siyasi zafer olarak bilinse de, ekonomik etkiler aynı sonucu göstermedi. Devrim sonrasındaki yıllar içinde birçok ekonomik sıkıntı ve buna bağlı ayaklanmalar ortaya çıkacaktı.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı, büyük oranda ekonomik haksızlıklar nedeniyle tetiklendi; On Üç Koloni olarak bilinen sömürge olarak yaşayan koloniler, beyansız vergilendirme konusunda çok kızgındı. Maalesef, Amerika'nın ekonomik şartları savaşarak ya da savaş sonrasındaki çabaya rağmen düzelmiş değildi. Henüz yeni bir oluşum olan Birleşik Devletler hükümeti, gelir akışının aksaklığından, vergi koyabilmeki güçlerinden ve mevcut vergilerin eksiksiz uygulanmasıyla ilgili sorunlarla boğuştu.
Ülkenin ilk idare belgesi olan Konfederasyon Maddeleri'ne göre, federal hükümet gümrük gelirlerini yalnızca bir para kaynağı olarak kullanabilirdi. Ancak 1786'da Amerika'nın zayıf ekonomisi ve hükümetteki etki gücünün eksikliği, Shays' Ayaklanması ile ülkeyi neredeyse böldü. Ayaklanmanın son dakikada bastırılmasıyla, kurucuların aklında hükümet gözetiminde bir ekonomi modeli oluşacaktı.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında ekonomik durum
Amerikan Bağımsızlık Savaşı sırasında, kolonilerin ekonomileri inanılmaz derecede kötüydü. Koloniler 1774'te beklenmedik derecede zenginliğe ulaşsa da, savaşın bir maliyeti olacaktı. Askerleri orduda kalmaya ikna edecek kadar para ödeyemeyen yeni Birleşik Devletler, askerleri tutabilmek için, ödeme olarak arazi hibelerinden yararlandı. 1781'e dek süren çarpışmalar yüzünden yeterince toprak sağlayabilmek için rezerv bölgeler oluşturuldu. Ödül arazisi olarak da isimlendirilen bu toprakların büyüklüğü, yapılan hizmetin türüne ve askeri rütbeye göre belirlendi. En sonunda, Bağımsızlık Savaşı boyunca yapılan arazi hibeleri bir milyon dönümü geçecekti.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı, Amerika'nın İngiltere ile olan yüksek hacimli ticaretini bitirdi. Aslında bu ticaret yolu, beyan edilmemiş vergilendirme yapması ve ithalat tekelleri yaratmasına rağmen özellikle çay konusunda, koloni işletmeleri için çok kârlıydı. Yeni Amerika Birleşik Devletleri riskli bir ortam olarak görüldüğünden, kredi piyasaları savaş sırasında ve sonrasında çöktü. Dış ticaret ise Fransa ve İspanya'nın, yeni kurulmuş bu ulusa yardım etme niyetinden öte, İngiltere'yi mağlup etme imkanıyla motive olmaları yüzünden karmaşıktı. Bu iki Avrupa ülkesi de Bağımsızlık Savaş sırasında ABD'nin yanındaydı.
Konfederasyon Maddeleri nedeniyle ekonomik sıkıntılar
İngiltere döneminde beyan edilmeden toplanan vergilere kızgın olan yeni ABD, en az vergilendirmeyle kuruldu. Dolayısıyla Konfederasyon Maddeleri, federal yani merkezi hükümetin kendisi vatandaşlara vergi uygulayamadı. Yalnızca eyaletlerden vergi geliri isteyebildiler ki, bu da etkili olmadı. Dolayısıyla merkezi hükümet iflas etmek üzereydi. Konfederasyon Maddeleri nedeniyle ticarette kısıtlanmıştı. Çünkü merkezi hükümet, eyaletlerin birbirleri arasında alışveriş yapmasını şart koşamıyor ve genel bir kurallar silsilesi getiremiyordu. Her eyaletin kendi para biriminin olması da en büyük engeldi.
Diğer yandan merkezi yönetimin ayrı, eyalet yönetimlerin ayrı olmak üzere Avrupa ülkelerine kredi borçlarının ödenmesi gerekiyordu. Özellikle merkezi yönetimin gelir akışının olmaması ve eyalet yönetiminlerinden para isteyememesi ABD'yi çöküşe götürebilirdi. Bunun sonucu olarak, geri ödenemeyen borçlar nedeniyle ABD'nin kredi muslukları kapandı.
Amerikan Bağımsızlık Savaşı'ndan sonra Shays Ayaklanması
Amerikan Bağımsızlık Savaşı'ndan sonra, birçok vatandaş kağıt paranın neden değerli olması gerektiğini bir süre anlayamadı. Bu nedenle ödeme aracı olarak altın sikke kullandılar. Diğer yandan Massachusetts yönetimi de vergileri altın olarak istiyordu. Bunun sonucu elbette iyi olmadı. Birçok kişi vergi borçlarından dolayı mülklerini kaybettiler. Ayrıca kredilerini ödeyemediklerini için de temerrüde düşerek ev ve araçları haczedildi. Bu durumda tüm bankalar hedefe alınmıştı.
1786 yılınında sonbaharı geldiğinde, eyaletten borçların azaltılması ve düzenlenmesi istenmişti. Fakat Massachusetts yönetimi bu seslenişi duymazdan gelerek, protestoların yayılmasına neden oldu. Eyaletin genelinde büyüyen ayaklanma, Bağımsızlık Savaşı gazilerinden Daniel Shays isimli askerin öne çıkmasını sağladı. Shays yaklaşık 1500 kişilik bir milis gücüyle Massachusetts eyaletine ait Springfield kentindeki silahları çalmaya çalıştı. Bu olay Ocak 1787 tarihinde yaşanırken, patlama noktasına da ulaşılmıştı. ABD hükümeti General Benjamin Lincoln'ü bölgeye göndererek ayaklanmayı bastırdı. Fakat gelecekte yaşanacak yeni ayaklanmaları engellemek için, Konfederasyon Maddeleri'nin yenilenmesi gerekecekti.
ABD Anayasası ve ekonomik reformlar
Konfederasyon Maddeleri'nin güvenli bir ABD ekonomisi inşa etmedeki zayıflığı, 1787 Anayasa Konvansiyonu'nun ana konusuydu. İlk başta, 55 delege Maddeleri değiştirmek için Philadelphia'ya geldi. Fakat kısa süre sonra yeni bir hükümet belgesinin oluşturulması kararlaştırıldı. Öncelikle James Madison tarafından yazılan yeni Anayasa, merkezi yönetime ülkenin tamamındaki ekonomik faaliyetlerine düzenleme konusunda daha kararlı yetkiler verdi. Federal yasama organının (Kongre) sorumluluklarını azaltan I. Madde'de merkezi yönetim, vergilendirme, uluslararası ticaret ve eyaletler arasındaki ticareti regüle etmeyle dair güçlü yetkiler elde etti.
Anayasa'nın I. Maddesi 8. Bölüm, federal hükümete şu ekonomik yetkileri getirdi: hükümet için borç para bulma, eyaletler arası bütün ticareti ve dış ticareti düzenleme, tek tip iflas kanunu oluşturma, madeni para ve paranın değeri ve açık denizlerde dolandırıcılık ve korsanlıkla mücadele.
9. Bölüm'deki federal bütçe, federal hükümetin aşırı harcama yapmayacağı ve kredibilitesini düşürmeyeceği güvenilirliğini aşılamayı sağlayacak bir yasa halinde oluşturulmuştur.
Beyannameyle vergilendirme
ABD Anayasası hazırlanırken, Konfederasyon Maddeleri dahilinde karşılaşılan merkezi yönetimin gelir sorunu da doğrudan ele alınmıştı. Anayasayı hazırlayanlar, merkezi yönetimin kendi vergilerini dikte etme gücünü sağlamıştı. Böylece eyaletler arası karmaşanın sonlanacağı düşünüldü. Bununla beraber, ABD kısa süre önce İngiliz yönetimi altındaydı ve burada vergilendirmede beyanname yoktu. Bu da büyük bir şikayet konusu olduğu için vergi konusunda yeni ABD hassas ilerledi. Anayasanın Kaynak Maddesi, federal vergilere dair her şeyin Temsilciler Meclisi'nden çıkacağını belirtti. 1913'te yapılan 17. Değişiklik ile beraber ABD senatörleri doğrudan halk tarafından seçilmeye başladı. Böylece vergilendirmeye dair alınacak kararlarda da halkın etkisinin olması sağlandı.
I. Maddenin 8. ve 9. Bölümlerinin ve Kaynak Maddesinin bir neticesi olarak, ABD ekonomisi daha fazla dengeli bir döneme girerek, federal hükümet gözetimine alınmıştı. Eyaletlerin kendi para birimlerine, ticaret kanunlarına ve ölçüm birimlerine sahip olmaları engellenerek, operasyon maliyetlerini (ticarete yönelik fiziksel ve zaman maliyetleri) artıran bazı kafa karıştırıcı noktalar tamamen kaldırıldı. Eyaletler arasındaki ticaret kolaylaşarak alım-satım hızla yükselişe girdi.
Britanya'daki ekonomik etkileri
Sadece ABD değil, savaşın diğer tarafında İngiltere'de büyük bir savaş borcuna sahipti. Doğal olarak bütün bir ülke borçluydu. İngiltere ve yeni kurulmuş ABD arasındaki barış antlaşması olan 1783 Paris Antlaşması, ülkelerin birbirine olan borçlarını ödemesinden bahseder. Savaştan sonra geçen 12 yıl boyunca, Birleşik Krallık ABD'nin ticaretine ve deniz taşımacılığına müdahale ediyordu. Dolayısıyla iki ülkenin ekonomik ilişkileri stres üretiyordu. İki ulus en sonunda Bağımsızlık Savaşı'ndaki birbirlerinden istedikleri borçlarla ilgili talepleri 1802'de çözdü. Fakat İngiliz ekonomisi Konfederasyon Maddeleri'ne göre, on üç farklı ABD eyaletine bakıldığında dış ticarette avantaj sahibiydi. Dolayısıyla Bağımsızlık Savaşı'nda ve devamındaki gördüğü zarar daha azdı. İngiltere'nin ABD'nin dış ticaret yollarına müdahale ettiğinde, ABD buna karşı koyamıyordu. Çünkü hem donanması zayıftı, hem de tam topraklarında tam anlamıyla bir birlik yoktu. Bir dönem İngiliz ticaretini duraksatmayı deneyerek, sınırlama ve yerel firmalara daha fazla olanak sağlamayı denemişlerdi. Fakat bu hamle İngilizlerin daha davetkâr limanları kullanma gücüyle etkisiz bırakıldı. Diğer yandan kendi sanayii gücüne sahip olmayan güney eyaletleri, tüm üretim malları için İngilizlerle ticaret etmeyi daha uygun görüyordu. Kuzeylilerden bir süre uzak durdular.
Fransa'da devrimin ekonomik etkileri
Fransız askerlerinin yardımları sayesinde, Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nın sonucu Amerika'nın lehine oldu. Bu yardımla İngiltere'ye karşı savaşmış olan Fransızlar, kendi ekonomilerine büyük bir zarar vermişti. Yeni kurulan ABD, Fransa, İspanya ve Hollanda'dan borç almıştı. Fakat Fransa ve İspanya'ya borç taksitlerini ödeyemediği için temerrüde girdi. 1788 ve 1789'da Fransa'daki ekonomik ve politik buhran, bir yandan Amerika'nın bağımsızlık savaşından etkilenerek Fransız Devrimi'nin yaşanmasını sağladı. Fransa ve İngiltere 1793'te tekrar savaşa girmişti. Bu dönemde İngiltere, Atlantik sularındaki Amerikan ticaret gemilerine el koymaya başladığında Fransa ve Amerika arasındaki hacimli ticaret bozulacaktı.
1794 yılında İngiltere ve ABD arasında Jay Antlaşması imzalandı. Bu sayede İngiltere bir takım ekonomik kazançlar elde edebilecekti. Bu durum Fransızları olumsuz etkiledi. Kızgınlıklarına yenik düşerek Karayipler'deki ABD gemilerini gasp etmeye başladılar. Arkasından iki ülke arasında 1790 Quasi Savaşı başladı. ABD, Fransa'ya olan borçlarını durdururken, süregelen Fransız Devrimi boyunca ekonomisi baştan sona darbeler almıştı. 1799'da Napolyon Bonapart'ın savaş harcamalarıyla Fransız ekonomisinde bir artış gözlemlendi.
1791'deki viski vergisiyle başlayan ayaklanma
1791'de Kongre, Bağımsızlık Savaşı'ndaki borçlanmayı çözebilmek için yeni gelir kaynakları arıyordu. Bu noktada çok tüketilen viskiye bir tüketim vergisi uygulandı. Shays' Ayaklanması'ndan önceki durumda olduğu gibi, Amerikalıların geneli, para yerine takası tercih eden kırsal çiftçilerdi. Bu yeni federal vergi, ilk başta viski ve ürünlerinin ticaretini yapan çiftçileri kızdıracak şekilde kağıt parayla ödeme şart koşuyordu. Fakat Batı Pensilvanya'daki çiftçiler federal hükümetten zaten memnun değildi. Çünkü Yerli Amerikalılarla olan anlaşmazlıklarında yeterli desteği görmediklerine inanıyorlardı. Dolayısıyla bu viski vergisini ödemediler.
1794 yazının sonlarına doğru, Pennsylvania'da bir grup kızgın çiftçiden oluşan çete bir araya geldi. Başkan George Washington yetkilerini başkomutan olarak kullandı ve birkaç eyaletten getirilen 13.000 teşkilatlı milis gücüyle ayaklanmayı bastırdı. Böylece halka bir örnek oluşturuldu: ABD vatandaşları sebeplere bağlı olmaksızın vergilerini ödemek zorundaydı.
1790'larda Batı'ya doğru genişleme
ABD için Bağımsızlık Savaşı'nın getirdiği sonuçlar arasında, fiziksel ve ekonomik genişlemenin kapısılarının açılması vardı. İngiltere savaştan önceki 1763 Bildirisi'nde Appalachian Dağları'nın batı bölgesinde yerleşimi engellemişti. Bu, zengin tarım arazileri için batı bölgelerine ilerlemek etmek isteyen koloni topluluklarını kızıdırdı. Fakat artık Amerika Birleşik Devletleri bağımsız bir ulus olmuştu. Buna göre Konfederasyon Maddeleri'yle kazanılan başarılardan biri olarak, 1787'de Kuzeybatı Bölgesi'ni kendi topraklarına ekleyecekti. Kuzeybatı Yönetmeliğine dahil olan Kuzeybatı Bölgesi, ekonomik açıdan istikrarı sağlamaya yönelik yeni arazi etüd teknolojilerini kullanıyordu. Bu arazi, yeni devlete gelir kaynağı olması için satılabilir veya nakit ödeme gibi gazilere verilebilirdi. Yeni arazi ayrıca ulaşım yolları ve su kanalları gibi bölge altyapısını geliştirmeye yönelik verilecek devlet hibeleri için fırsatlar sundu. Bu olanaklar federal hükümetlerin, ekonomik büyümeyi tetiklemesi için altyapı çalışmalarına teşvik sağlama dönemini başlattı. Ayrıca bkz; Meriwether Lewis ve William Clark: Amerika'nın Batı'ya genişleme hikayesi