Regl Olduğunuz Dönem Demans Riskini Etkileyebilir

Kendi türünün en büyük çalışmasına göre, bir kişinin adet görmeye başladığı ve adet görmeyi bıraktığı yaşlar, yaşamının ilerleyen dönemlerinde bunama geliştirme riskini etkileyebilir.

Yazar Burcu Kara

Alanında yapılan en büyük araştırmaya göre, bir kişinin adet görmeye başladığı ve adetten kesildiği yaşlar, ilerleyen yaşlarda bunama riskini etkileyebilir. Birleşik Krallık Biyobankası'ndaki 273.260 kadın katılımcının sağlık bilgilerini içeren analizin bulgularına göre, adet görmeye daha genç yaşta başlayan ve menopoza daha geç giren kişilerin beyinleri nispeten daha sağlıklı yaşlanıyor.

Özellikle, University College London'daki araştırmacılar, 34 ila 37 yıl boyunca adet gören kişilerin, daha kısa 'üreme süresi' olanlara kıyasla bunama riskinin yüzde 28 daha az olduğunu bulmuşlardır.

Bu korelasyonun hem adetin ne zaman başladığına hem de doğal olarak ya da üreme ameliyatı nedeniyle ne zaman durduğuna bağlı olduğu görülmüştür.

İnsanlarda östradiol, östrojen hormon ailesinin en güçlüsüdür. Seviyesi yaşam boyunca inişli çıkışlı seyreder, üreme yıllarında zirve yapar ve menopozla birlikte düşer.

Mevcut çalışma, bu hormon seviyeleri için bir vekil olarak menstrüasyonu kullanmaktadır. Adet görmeye 15 yaşında veya daha büyük yaşta başlayan katılımcılarda demans riski yüzde 12 oranında artmıştır. Bu arada, 50 yaşından sonra menopoza girenlerin bunama riski yüzde 24 azalmıştır.

Menopozdan sonra östrojen takviyesi yapan hormon replasman tedavisinin sonuçları etkilemediği görülmüştür. Demans için genetik risk faktörleri taşıyan ve taşımayan kişiler arasındaki ilişkiler de tutarlıydı.

UCL ekibi, "Bu çalışmanın sonuçlarına dayanarak, östrojenin kadınlarda demans gelişiminde koruyucu bir rolü olabilir" sonucuna varıyor.

Bunun doğru olduğu ortaya çıkarsa, bu nörobilişsel bozukluğu geliştiren kişilerin yüzde 60'ından fazlasının neden kadın olduğunu açıklamaya yardımcı olabilir. Aslında, yaş dışında, cinsiyet, bilim insanlarının bildiği bunama gelişiminin en büyük belirleyicisidir.

Bununla birlikte, cinsiyet hormonlarının kadın beyninin yaşlanması üzerindeki etkisi tam olarak anlaşılamamıştır. Bugüne kadar beyin araştırmalarının büyük çoğunluğu erkek beyinleri üzerinde gerçekleştirilmiştir.

Yayınlanan nörogörüntüleme çalışmalarının sadece yüzde 2'si hormonal faktörlerden bahsetme zahmetine girmiş ve sadece yüzde 0,5'i daha da ileri gitmiştir. Bu tür araştırmaların yarısından fazlası, kadın cinsiyet steroidleri ile beyindeki değişiklikler arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler bulmuştur.

Örneğin, demansın en yaygın türü olan Alzheimer hastalığından ölen kadınların postmortem beyinlerinde bilim insanları nispeten düşük östrojen seviyeleri ölçmüşlerdir.

Takip eden hayvan çalışmaları, memeli beyninin özellikle öğrenme ve hafıza ile ilişkili bölgelerde östrojenlere karşı oldukça hassas olduğunu ortaya koymuştur. Kemirgenler üzerindeki bazı sonuçlar, östradiolün hipokampüsteki sinirsel bağlantıları iyileştirebileceğini ve muhtemelen Alzheimer ile ilişkili protein plaklarının birikimini azaltabileceğini bile düşündürmektedir.

Ancak insan beyniyle yapılan benzer araştırmalar çelişkili sonuçlar ortaya koymuştur.

2021 yılında, 99 orta yaşlı kadın üzerinde yapılan bir araştırma, daha uzun üreme süresinin, yani daha uzun yıllar östradiol maruziyetinin, beyinde daha büyük hacimlerde gri madde ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur – bu doku Alzheimer hastalarında hacim olarak azalmaktadır.

Ancak 2020'de 16.854 kadın üzerinde yapılan bir analiz, yaşamda daha fazla seks hormonuna maruz kalmanın daha az değil, daha belirgin beyin yaşlanması belirtileriyle ilişkili olduğunu ortaya koymuştur.

UCL'deki araştırmacılar, bu karışık sonuçları birbirinden ayırmak için, bildikleri kadarıyla bugüne kadarki en büyük analizi gerçekleştirdiler. Bulguları, yaşam boyunca kümülatif östrojene maruz kalmanın sağlıklı beyin yaşlanmasıyla sıkı bir şekilde bağlantılı olduğunu göstermektedir.

Daha endişe verici bulgulardan biri, üreme ameliyatı geçiren kişilerin bunama riskinin yüzde 8 oranında artmış olmasıdır.

Neyse ki, ameliyatın yaşamın ilerleyen dönemlerinde (20'li ya da 30'lu yaşlar yerine hastanın 40'lı ya da 50'li yaşlarında) yapılması halinde bu riskin önemli ölçüde azaltılabileceği görülüyor.

Ancak UCL'deki yazarlar, bu ameliyatların çoğunun gereksiz olduğuna ve çok genç yaşta yapıldığına dikkat çekiyor. Bazı tahminlere göre, histerektomi ameliyatlarının yaklaşık yüzde 90'ı iyi huylu durumlar nedeniyle yapılmaktadır ve Amerika Birleşik Devletleri'nde histerektomi geçiren kadınların yüzde 54'ünün her iki yumurtalığı da alınmıştır. Bu grubun üçte birinden fazlası 44 yaşın altındaydı.

UCL'deki araştırmacılar, "Kadınlar bu tür iyi huylu durumlar nedeniyle ameliyat olduklarında, östrojen maruziyetinde ani bir düşüş ve perimenopozal dönemde sinir sisteminde hızlanan değişiklikler yaşarlar" diye açıklıyor.

"[R]eprodüktif cerrahi, klinik uygulamada demans için artmış bir risk olarak değerlendirilmelidir."

Mevcut analiz, bugüne kadarki en sağlam gözlemsel sonuçlardan bazılarını ortaya koymuştur, ancak yalnızca popülasyon düzeyinde ilişkileri ortaya çıkarabilir.

Östrojenin beyin yaşlanmasını doğrudan nasıl etkileyebileceğini ve bu konuda ne yapabileceğimizi söylemek için çok daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Hatta progesteron gibi diğer seks hormonlarının da gözden kaçan koruyucu bir rol oynama ihtimali vardır.

Mevcut çalışma hormon replasman tedavisi alanlar arasında bilişsel sağlık sonuçlarının iyileştiğini göstermemiş olsa da, geçmişte bazı araştırmacılar beyin sağlığı için önemli olanın bu tedavilerin gerçekleşip gerçekleşmemesi değil, zamanlaması olduğu teorisini ortaya atmıştır.

Kadınların neden erkeklerden daha yüksek oranlarda demans geliştirme eğiliminde olduğunu ve bu riskin nasıl azaltılabileceğini belirlemek için çok daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

Bilişsel gerilemeyi gerçekten anlamak istiyorsak, uzmanlar gelecekte kadın beyni çalışmalarına öncelik verilmesinin şart olduğunu söylüyor.