İmparator Neron'un tarihin en kötü hatırlanan karakterleri arasında özel bir yeri vardır. Sonuçta Neron, hükümdarlık için üvey kardeşini ve iki karısını öldürmüş birisiydi. Bununla da kalmayan Neron, annesini de öldürmeyi deneyecekti ama hamlesi başarısız olduğunda, kendisi ölümün hedefi haline geldi.
Neron aynı zamanda ilk Hristiyanlara (Aziz Petrus ve Pavlus da dahil olmak üzere) karşı gaddarca hükmeden kişi olarak biliniyordu. Son olarak imparator, kötü hatırlanan bir tabloda, "Roma yanarken keman çalarken" tasvir edilmektedir. Tüm bu iddialar gerçekten doğruysa, Neron'u tarihteki en kötü Roma imparatorlarından biri yapar. Yine de elimizdeki gerçekler, efsane anlatılardan çok daha karmaşıktır.
İmparator Neron hakkında bildiklerimizin çoğu üç tarihçinin belgelerinden elde edilmiştir: Tacitus, Suetonius ve Cassius Dio. Neron'un şiddetli ölümünden seneler sonra yazılan bu eserler, senatoryal sınıfa ait kişiler tarafından açık bir Neron karşıtı bakışla üretilmiştir. Yeni hanedan bu belgelerdeki kaynakları kendi egemenliğini inşa etmek için kullanarak, Neron da dahil olmak üzere önceki hükümdarların adını karalamayı sürdürmüştür.
Neron şüphesiz parmakla gösterilecek bir imparator olmadı. Genel anlamda iyi bir imparator olmaya çalışmamıştı. Tahta küçük yaşta çıktı ve çok uzun süre annesinin etkisinde kaldı. Politikaları ve davranışları, genç hükümdardan nefret eden elit sınıfın tabiriyle, Romalılara yakışmayan şeylerin bir toplamıydı. Fakat Neron halk arasında seviliyordu. Alışılmadık tuhaflıkları, tiyatro ve oyunlara olan bağımlılığı Neron'u, vatandaşlarıyla empati kurup onları anlamaya çalışan sayılı Romalı yöneticilerden biri durumuna getirdi. Neron'un karakterini anlamak kolay değildir, ancak efsanenin ardındaki adamı tanımak zor değildir.
Neron: Gönülsüz imparator
Lucius Domitius Ahenobarbus MS 37 yılında doğdu. Fakat bir gün dünyanın en büyük imparatorluğunun başına geçeceğini bilmiyordu. Lucius, her ikisi de ilk Roma İmparatoru Octavian'ın (Octavianus, Augustus) akrabaları olan Genç Agrippina ve Gnaeus Domitius Ahenobarbus'un tek oğluydu. O anki duruma göre Neron'un tahta çıkacağı kesin değildi. Neron henüz iki yaşındayken annesi Agrippina, aynı zamanda kardeşi olan imparator Caligula'ya karşı bir suikast planladığı suçlamasıyla sürgün edildi. Bir yıl sonra da Neron'un babası öldü.
Ancak Caligula'nın MS 41'de katledilmesi şans çarkını bir kez daha çevirdi ve sonuç olarak Agrippina sürgünden döndü. MS 49 yılında Caligula'nın yerine gelen İmparator Claudius ile evlendi. Sonraki yıl imparator Lucius'u evlat edindi ve ona yeni bir isim verdi: Neron.
Neron henüz 13 yaşındaydı. Eğer annesi Agrippina olmasaydı neler olabileceğini belki tahmin edebiliriz. Belki de Neron büyük bir sanatçı ya da başarılı bir sporcu olarak bilinecekti. Ancak Neron'un annesi Agrippina, Roma tarihinin en hırslı birkaç kadını arasındaydı. Caligula'ya karşı planlanan komplo da yer alıp almadığı net değildir. Kesin olarak bilinen şey, Agrippina'nın oğlu ve kendisinin imparatorluğun en üst noktasında yer almalarının çok önemli olduğudur. İlk olarak Claudius'a yaklaşması şarttı. Agrippina bu planada göre en önemli rakibi olan imparatorun karısı Messalina'yı aradan çıkarmalıydı. Bunu yaptıktan sonra Neron'un Claudius'un en küçük kızı Octavia ile evlenmesini sağladı. Böylece Neron'nun taht üzerindeki iddiası sağlamlaşmıştı.
MS 54 yılında Claudius ya doğal nedenlerle ya da zehirlenerek öldü. Suetonius'a göre, Agrippina'nın Claudius'un ölümünde parmağı vardı ve imparatorun Messalina'nın oğlu Britannicus'u varisi olarak göstermesini engellemiştir. Suetonius'un sözleri bir söylenti olabilir (çünkü Suetonius dedikoduyu severdi). Yine de Claudius'un ölümünden sonra ordu ve Senato oybirliğiyle Neron'u bir sonraki imparator seçti. Neron henüz 17 yaşında değildi. Agrippina hedefine ulaşmış, sadece Roma İmparatorluğu'nun en güçlü kadını değil, aynı zamanda de facto bir hükümdar olmuştu.
İmparatorun tüm kadınları
Agrippina, özellikle Neron'un hükümdarlığının ilk günlerinde Roma'da olan bitenler üzerinde dikkat çekici bir etkiye sahipti. Gücünün ölçüsü, oğlunun hükümdarlığının ilk yılında basılan Roma sikkelerinde fark ediliyor. En eski sikkelerden birinin ön yüzünde Agrippina yer alır – oysa sikkelerde bu bölüm imparatora ayrılan bir alandır. Diğer sikkelerde de anne ve oğlunun ortak görüntüsü yer alıyor (üstteki fotoğraf). Ancak Agrippina'nın etkisi Neron'un, annesinin rahatsız edici davranışlarından kurtulmaya çabasıyla zamanla azalmaya başladı. İlk önce, Agrippina'nın yandaşlarını tüm üst düzey pozisyonlardan aldı. Neron'un üvey kardeşi Britannicus'un ortadan yok edilmesi de, Agrippina ile müttefik olabilecek kişilerin önüne kesme hamlesi olarak görülebilir. Agrippina Neron'un karısı Octavia ile arkadaş olmayı denediğinde, Neron annesini saraydan kovdu.
Neron'un Octavia ile evliliği öncelikle Agrippina tarafından planlanan siyasi bir hamleydi. Genç imparatorun eski bir köle olan metres Claudia Acte ile olan ilişkisi Neron ile annesi arasındaki savaşı daha farklı bir boyuta çıkardı. Artık müttefikleri kalmayan Agrippina bir ağırlık ve engel durumundaydı. Durumundan memnun olmayan Agrippina'nın oğluna karşı bir suikast planında yer alması mümkündür. Agrippina'nın ölüm nedeniyle ilgili tarihi kaynaklar değişken ve birbirleriyle çelişkili fikirler belirtiyor. Yine hepsi Neron'un, annesinin liderliğindeki birkaç suikast hamlesinden sağ kurtulduğu konusunda aynı düşünüyor. Bunlardan en bilineni Neron'un annesini denizde boğma hamlesiydi. Fakat Agrippina beklenmedik bir şekilde kurtularak (iyi yüzücü olduğu söylenir- kıyıya kadar yüzmüştü. Yine de en sonunda, Neron'un suikastçıları görevlerini yerine getirmişlerdi. Agrippina öldürüldü ya da intihara zorlandı.
Agrippina'nın ölümü ya da öldürülmesi, Neron'un hayatına dahil ettiği bir diğer önemli kadın olan Poppaea Sabina ile olan ilişkisini engellemek istemesiyle de ilgili olabilir. Poppaea, Neron'un ilk karısı Octavia'nın sürgün edilmesine ve daha sonra öldürülmesine (ya da intihar etmesine) neden olmuştu. Kısır olduğu belirtilen Octavia'nın aksine, Poppaea Neron'a bir çocuk vermiş ve böylece imparatorluk hanedanını garantiye almıştır. Ancak imparatorluk ailesi içindeki mutluluk kısa süreliydi.
Neron'un kızı doğumundan birkaç ay sonra öldü. Bu ölümü bir başka acı olay izledi. Kaynaklara göre, sinirlerine hakim olamayan Neron, hamile Poppaea'nın karnına tekme atarak onu öldürdü. Bu anlatılanlar, çeşitli delilikleri olan imparatorun karakterine eksiksiz bir şekilde uymaktadır. Bununla beraber, bu iddialar Neron'un ölümünden onlarca yıl sonra ortaya çıkmıştır, bu nedenle yazarların imparatorun özel hayatının detaylarını bilmediklerini unutmamakta yarar var. Ek olarak, sinirli bir koca tarafından tekmeyle öldürülen hamile kadın imgesi, "deli" hükümdarların yıkıcı olma eğilimlerini anlatan bir ana motif olarak, antik edebiyatın birçok bölümünde önümüze çıkmaktadır.
Oysa gerçek ise daha az skandal barındırmaktadır. Poppaea büyük olasılıkla hamileliğiyle ilgili yaşadığı komplikasyonlar yüzünden ölmüştür. Eğer bir erkek çocuğa (hatta bir kız) hamile olsaydı, imparatorun en sinirli en engellenemez anında bile hayalini kurduğu bir varisini öldürmesi mantıksız olurdu. Düşük ya da ölü olarak doğan bir bebeğin yarattığı komplikasyonlar, modern tarih öncesinde çok yaygındı. Poppaea'nın ölümüyle Neron, uzun bir yas dönemine girdi. Poppaea'ya sadece devlet töreni düzenlemekle kalmadı, aynı zamanda mumyalanarak tanrılaştırıldı. Kimse katil bir kocadan böyle bir bağlılık beklemiyordu değil mi?
Seçkinler nefret ederken, halk çok seviyor
Neron karşıtlı giderek artsa da, tüm kaynaklar Neron'un hükümdarlığının ilk yıllarının çok iyi olduğu konusunda ortak görüş bildiriyor. Neron tahta çıktıktan sonra Claudius'un getirdiği gizli oturumları bitirdi ve genel aflar çıkardı. Suetonius'un yazdıklarına güvenecek olursak, Neron bir ölüm fermanını onaylaması istendiğinde, yazmayı hiç öğrenmemiş olmayı dilerdim diye üzülmüştür. Hükümdarlığının etkili olan ilk döneminde, iki liyakatlı ve güçlü adam genç imparatorun danışmanlarıydı: Neron'un hocası ve danışmanı Seneca ve praetorian prefect Burrus.
İmparator Neron, Romalı kaşifleri Seneca'nın önerisiyle Sahra Altı Afrika'nın içlerine götürecek olan Nil seferini düzenledi. Neron ayrıca iki askeri zafere de liderlik etmiştir. Generalleri yeni kurulan Britanya eyaletindeki Iceni ayaklanmasını bastırırken, Roma lejyonları Part üzerinde sürpriz bir galibiyet elde ederek Ermeni krallığını Roma'nın egemenliğine soktu. MS 66'da yeni Ermeni kralı, Neron'dan tacını almak ve Roma'ya bağlılığını göstermek için Roma'yı ziyaret etti.
Halk tarafından ilgi duyulmasına rağmen, Roma elitleri Neron'dan şüphesiz nefretle bahsediyordu. Bu durumun arkasındaki en açık nedenlerden biri Neron'un Yunanistan ve Doğu'ya beslediği derin ilgiydi. Neron çocukken ünlü Helenistik öğretmenlerle yetiştirilerek, sanat ve şiirle ilgilenmişti. Şair Martial'in anlattıklarına göre, Neron bu konularda bir amatör değildi. Oysa günümüze ulaşan birkaç örneğe bakarsak, imparatorların çok azı şiiri ciddiye almıştır. Görünüşe göre Neron fazla ciddiye alıyordu, çünkü çeşitli oyunlara ve yarışmalarda bizzat yer alan tek Roma imparatorudur. Neron tiyatro gösterilerini izlemekten ve bu gösterilere katkı sağlamaktan keyif alıyordu. Roma toplumunda oyuncular (tiyatro ve diğerleri) sosyal hiyerarşinin en altında yer altında yer alıyordu ve Neron'un bu yakınlığı başka bir skandal oluşturmuştur.
Elitlere göre bu durumlarında daha da 'kötüsü', İmparator Neron'un Roma'nın bir başka yaygın eğlencesi olan savaş arabası yarışlarını takip etmesiydi. Öyle ki birkaç defa bir quadriga dahi (dört atlı savaş arabası) kullanıp yarış kazandığı olmuştu. Neron bu hareketleriyle halkının kendisine duyduğu hayranlığın keyfini çıkarırdı. Hükümdarlığının son günlerine doğru imparator Yunanistan'a gitmeye karar verdi ve Yunanlılara tüm önemli ve geleneksel festivalleri bir yıl içinde yapmalarını emretti. Böylece Antik Olimpiyat Oyunları dahi Neron'un izleyebilmesi için değiştirilmişti. Neron bu emirle binden fazla etkinlikte yer aldı ve hepsini (katılmadıkları da dahil olmak üzere) "kazandı". Ödül olarak MS 67 yılında Yunanistan'ı vergilerden muaf tutarak "özgürleştirdi" (daha sonra İmparator Vespasianus -Vespasian- bunu iptal edecekti). Neron kesinlikle sıradan bir adam değildi.
Tüm dost yanlısı davranışlarına rağmen, İmparator Neron unutulmamalıdır ki açık bir otokrattı. Neron'un isteği halkının kendisine tamamen bağımlı olmasıydı. İtaat etmekten başka seçenek sunmazdı. Halklar böyle bir ilişkiyi karşı koymadan kabul ederken, elit tabaka 'Yunanperver' imparatorlarını desteklemeye dair istekli değildir. Elbette Yunanistan antik dünyanın kültür merkeziydi ve birçok senatör çocuklarını eğitim almaları için bu bölgeye gönderiyordu. Fakat Yunanlılara yönelik her şeye sonsuz saplantı beslemek bir zaaf, kadınsılık ve sapkınlık göstergesi olarak açıklanıyordu. Neron'un döneminde büyük askeri muharebeler ya da toprak kazanma çok yoktu. Bu durumda devasa inşaat projelerini yönelerek, bunlara para sağlaması için zengin kesime yeni emlak vergisi getirmeye karar vermişti. Fakat Senato bu isteğini kabul etmedi. Bu durum Neron'un imparatorluk üstündeki gücünün zayıfladığını gösteriyordu.
Büyük Roma Yangını'nın Neron ile ilişkisi
Neron ismini duyan herkesin düşüncelerinde uyanan ilk çağrışımlardan biri, toga giymiş, başına defne takmış, sütunlu bir terasta duran, lir çalan, etrafında büyük bir ateş yanarken Roma'yı ve çaresiz vatandaşlarını yutan tombul bir figürdür. Hollywood tarafından ölümsüzleştirilen bu görüntü zihinlerimize kazınmıştır. Bu görüntü gözlerinin önünde yaşanan büyük trajediye kayıtsız ve umursamaz kalabilen deli bir tiranın timsalidir.
Büyük Roma Yangını elbette bir efsane değildir. MS 18 Temmuz 64'te, İmparator Neron'un hükümdarlığının onuncu yılında, Circus Maximus (Roma'da toplanma yeri, etkinlik alanı)'ta bir yangın çıktı. İhtişamlı görünümüne rağmen Roma, yanmaya müsait ve kötü inşaat uygulamalarıyla dolu sıkışık görünümlü bir kentti. Ancak böyle bir felaket daha önce görülmemişti. Yangın dokuz gün boyunca söndürülemedi. Nihayet söndürüldüğünde, 14 kent bölgesinden 10'u enkaza dönmüş, üçü ise haritadan silinmişti.
Popüler anlatıların aksine, Roma yangının sorumlusu Neron değildir. Yangın başladığında Roma'da bile değildi. Neron, Roma'ya 50 km uzaklıktaki Anzio'daki villasında dinlenme anındaydı. İmparator yangınla ilgili bilgi aldığında derhal başkente geri döndü ve söndürme çalışmalarının bizzat başına geçti. Neron yangında yaralanan ailelere yardım bile etmiştir.
Büyük Roma Yangın'ı sırasında hayatta fakat henüz 8 yaşında olan tek tarihçi Tacitus, imparatorun Campus Martius'u ve muhteşem bahçelerini evsiz kalanlara açtığını, geçici barınma yerleri inşa ettiğini ve devlet bütçesinden karşılanan ucuz bir fiyatla yiyecek verdiğini yazmıştır. İmparator ayrıca kentin çabuk onarılmasını sağlamak için nakit destekler sunmuş ve felaketlerin tekrarlanmasını önlemek için yeni imarı düzenlemeleri hazırlayarak yürürlüğe koymuştur.
Ancak Neron bu yangında tamamen suçsuz değildi. Neron, halk arasında şiddet olaylarının yaşanmasını ya da geniş çaplı bir ayaklanmanın önüne kesmek için bir günah keçisi aramalıydı. Bu yangının suçlusu olarak, o dönem zaten nefret edilen bir doğu mezhebinin destekçileri olan bölgedeki Hristiyanları seçti.
Roma'nın Hristiyanlara Uyguladığı Baskı ve Neron'un Rolü
Hristiyanlara yönelik Roma zulmü, Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlara yönelik devlet destekli bir dizi zulümdür. Neron, Büyük Roma Yangını'nın ardından Hristiyanlara zulmetmesiyle bilinir. Yangından onları sorumlu tutmuş, işkence görmelerini ve öldürülmelerini emretmiş, bu da birçok erken dönem Hıristiyanının ölümüne yol açmıştır.
Tacitus'un anlattıklarının ne kadarının doğru, ne kadarının hayal ürünü olduğunu kanıtlamak çok güç. Bununla birlikte, Hristiyanlara yapılan korkunç işkenceler, Hristiyanlar arasında şaşırtıcı olmayan bir öfkeyi açığa vurmuştur. İlk Hıristiyan yazarlar bu hikayeleri yaymaya devam ederken, içlerini korkunç ayrıntılarla daha da süslemiş ve İmparator Neron'u kitaplarda anlatılan Deccal (Sahte İsa) haline getirmişlerdir.
Neron'un inşa projesi
Roma yangınını Neron başlatmadı. Ama şüphesiz bu yangın işine yaradı. Felaketten sonra imparator gösterişli bir şekilde Roma'nın yeniden inşası programını başlattı. Tacitus'a göre, Neron bu işi öylesine büyük bir istekle değerlendirdi ki, birçok Romalı zaman içinde yangını onun başlatıp başlatmadığını düşünmeye başladı. İmparator Neron'un ölümünden bir yüzyıl sonra tarihçi Cassius Dio, Neron'un bu heyecanını suçluluk duygusunun açık bir kanıtı olarak görmüştür.
Neron'un yeniden inşa projesi, imparatorun megalomanisinin en üst noktadaki örneği olarak anlaşılmaktadır. Gerçekten de Domus Aurea (Altın Ev) bir zenginlik simgesiydi. Roma'nın Palatine, Caelian ve Esquiline Tepelerini kapsayan bu yapı dünyanın en büyük saray yapısıydı. Bazı odalar altınla dolduruldu ve sedef, değerli taşlar, fildişi tavanlar ve güzel koku yayan özel aksesuarlarla tasarlanmıştı. Bu gösterişli komplekste birden fazla havuz, özel peyzajlı bahçeler ve büyük bir yapay göl vardı. En önemli özelliği, antik mühendisliğin bir şaheseri olan dairesel döner yemek odasıydı.
Karşı çıkmalar ve engellemeler olmasına rağmen, İmparator Neron selefleri tarafından oluşturulan modelden vazgeçmedi. Tiberius'un sahil kasabası Sperlonga'daki villasında, Caligula'nın Horti Lamiani'deki (Roma'nın Esquiline Tepesi'nde) gösterişli konutunda ve Claudius'un Baiae'deki (Napoli Körfezi'nde) nymphaeum'unda olduğu gibi, bütün yeni hükümdarlar kendinden öncekini unutturmak istiyordu. İmparatorların zenginlikleri ve güçleriyle gösteriş yapmalarına izin veriliyordu (ve böyle olması isteniyordu), ancak Neron'un bu imkanı çok ileriye götürdüğü söyleniyordu. Peki, gerçekten öyle mi oldu? Son yıllarda yapılan arkeolojik kazılar, devasa Domus Aurea'nın Neron'a özel bir konut değil, bir devlet binası olarak tasarlandığını göstermektedir.
Neron'un hükümdarlığı sırasında Roma'da inşa edilen birkaç kamu binasına bakıldığında da bu düşünce doğrulamaktadır. Neron estetik hamamlar ve büyük bir kapalı pazar yaptırmıştır. Örneğin Gymnasium Neronis kesinlikle ilgi çekicidir. Neron'dan önce gymnasia'lar (etkinlik salonu, akademik lise, spor salonu) yalnızca zenginlerin gidebildiği bir yerdi. Neron bu ayrımcılığa son verdi. Neron'dan itibaren bu salonlar tüm vatandaşların yararlanabileceği binalar haline gelmiştir. İmparator ayrıca halkın eğlence ihtiyacına yanıt vermek için ahşap bir amfitiyatro inşa ettirmiştir.
İmparator Neron: Kötü adam mıydı yoksa kurban mı?
Neron MS 65 yılında Pisonian komplosundan kurtuldu. Fakat Neron'un tepkisi hızlı ve acımasız oldu. Komplocular idam cezasına çarptırıldı ya da sürgün edildi. İdam edilenler arasında Neron'un eski danışmanı filozof Seneca da vardı. Ancak elit kesimin despot "Yunanperver" imparatora karşı duyduğu memnuniyetsiz son buldu. MS 68 yılında Galya valisi, İspanya valisi Galba'nın yanında olduğunu duyurarak İmparator Nero'ya karşı ayaklanmayı başlattı. Galya birlikleri yenilgiye uğratılsa da, imparatorun düşmanları ordunun büyük bir bölümünü yanına çekmişti.
Mısır'daki lejyon orduları kritik öneme sahip olan tahıl filolarını engelleyince Neron Roma halkının desteğini yitirdi. Halkı tarafından terk edilen ve Senato tarafından devlet düşmanı ilan edilen Neron Roma'dan ayrıldı ve intihar ederek yaşamına son verdi. Suetonius bize şanssız imparatorun son sözlerinin şunlar olduğunu söyler: "İçimde bir sanatçı öldü!" Bu intiharın ardından Roma'nın bir protokolü olan damnatio memoriae uygulandı. Damnatio Memoriae Latince bir deyim olup, tam olarak anlamı "Hatıranın Lanetlenmesi" ya da anılardan silerek onursuzlaştırma demektir. Halk desteğinin olmaması nedeniyle basit bir cenaze töreni düzenlendi ve Neron'un külleri eski sevgilisi Acte tarafından aile mezarlığına bırakıldı.
Neron'un çocuğu olmadığı için, İmparatorluk Dört İmparator Yılı olarak bilinen bölünmeye sürüklendi. En sonunda Vespasianus bu çatışmada öne çıkarak yeni Flavian hanedanını kurdu. Yeni imparator, tahtını meşrulaştırmak için hem Nero'yu hem de yaptıklarını Romalıların hafızasından sildi. Domus Aurea (muhtemelen o günlerde inşaat halindeydi) terk edildi ve yıkıldı. Yeni imparator hemen yakınına, bugün en ünlü Roma yapısı olan görkemli Roma Kolezyumu'nu yaptırdı. Günümüzde Neron'un sarayının küçük bir kısmı ayakta kalmış, büyüleyici freskleri iyi korunmuştur. Hem Flavian hem de Nerva-Antonin hanedanları Neron'u karalamaktan hiç geri durmadı. Aynı şekilde anlattıkları birçok şey Neron'un karakteriyle çakışan Hristiyanlar da…
Ölümünden yüzyıllar sonra tarihçiler ve sanatçılar bu "acımasız ve deli" imparator görüntüsünü kabul ettiler. Hollywood özellikle "deli" tarafını öne çıkardı ve Peter Ustinov, "Quo Vadis" filminde akli dengesi bozuk bir imparator Neron'u oynadı. Ancak son dönemlerde, tarihçiler ve arkeologların efsanenin arkasındaki Neron'u tekrar araştırmaya başlamasıyla onunla iligli olumsuz dedikodular değersizleşti.
Neron şüpheli bir imparatordu – annesinin büyük planı sonrasında aniden tahta oturan bir adamdı. Daha sonra annesinin baskın ve rahatsız edici kontrolünden kurtulmaya çalışmış ve nihayetinde kan dökerek bağımsızlığını kazanacağını düşünmüştür. Aynı zamanda halk tarafından sevilen ve elitler tarafından nefret edilen bir sanatçı-imparatordu. Nero gerçekten de barış yanlısı bir yönetim sergiledi ve birçok büyük proje planladı. Ayrıca Roma'yı vuran en kötü felaketlerin ortasındaydı. Tüm bunlara rağmen Neron başarılı oldu. Ama bütün Roma tarihinde olduğu gibi, hiçbir imparator hiçbir zaman yeterli olamadı.
Neron'un Senato ile yaşadığı anlaşmazlıklar adeta amcası Caligula ile aynıydı. Her iki durumda da imparatorlar kendi iradelerini baskın göstermeye ve üstün otoritelerini pekiştirmeye çalıştılar. Her iki durumda da, çok genç yaşlarda katledildiler. Ölümlerinden sonra isimleri lekelendi ve gelecek nesiller boyunca deli, canavar, gaddar gibi ifadelerle damgalandılar. Caligula ile tek fark, Caligula'nın ölümü yönetimin barışçıl bir şekilde el değiştirmesini sağlarken, Nerom'un ölümü karmaşayla sonuçlandı. Kanlı iç savaş, sadece Neron'u değil, Julio-Claudian Hanedanı'ndaki imparatorların (Augustus, Tiberius, Caligula, Claudius ve Neron) büyük bölümünü lanetleyen ve tarihi propaganda aracına dönüştüren yeni bir hanedanı öne çıkardı. Aslında hayatı boyunca sanatçı olmak isteyen bir imparator birdenbire Deccal yapılmıştı.
İmparator Neron ile ilgili merak edilen sorular var cevapları
Neron gerçekten Roma'yı yaktı mı?
Büyük Roma Yangını'nın Neron ile bir ilgisi yoktur. Sadece onun imparatorluğu döneminde yaşanmıştır.
Neron neden intihar etti?
Neron senato tarafından vatana ihanetle suçlandı ve Roma'dan kaçmak zorunda kaldı. Daha sonra intihar ederek yaşamına son verdi.
Neron neden annesini neden öldürdü?
Annesi Agrippina'nın üstündeki etkisinden kurtulmak ve imparatorluğu tek başına yönetmek için annesini öldürmek zorunda kaldı. Annesinin de Neron'u öldürmeye çalıştığı anlar olmuştur.
Neron nasıl ünlü oldu?
O imparatorken Roma yandı ve yeniden inşa etme hevesi birçok kişinin yangından onun sorumlu olduğuna inanmasına neden oldu. Suçu Hristiyanlara atmaya çalışarak Roma'nın bu genç dine karşı zulmünü başlattı. Bu da Hristiyanların onu Deccal olarak etiketlemesine yol açtı.
Neron'un çocukluğu nasıldı?
Babası Neron üç yaşındayken öldü. Annesi Julia Agrippina, Nero 12 yaşındayken ikinci kocasını zehirledi. Daha sonra amcası imparator Claudius ile evlendi. Neron 16 yaşındayken Claudius'u zehirlediğine ve Claudius'un oğlu Britannicus'u da Neron'un taht üzerindeki hak iddiasını sağlamlaştırmak için zehirlediğine inanılmaktadır.
Neron'un başarıları nelerdi?
Nero, görünüşte muhteşem olan Altın Saray adında bir saray yaptırdı, ancak halk ve halefleri tarafından o kadar içerlendi ki neredeyse tamamen yıkıldı. Orduları Britanya ve Yahudiye'deki isyanları bastırdı, sanatın hevesli bir koruyucusuydu ve düşmanlarına karşı hoşgörülüydü.
Neron'un hükümdarlığı dönemindeki önemli kişiler kimlerdi?
Neron'un hükümdarlığı sırasındaki önemli şahsiyetler arasında danışmanı ve filozof Seneca; Neron'un kendisi tarafından öldürüldüğü söylenen ikinci karısı Poppaea Sabina ve iktidara gelmesinde önemli bir rol oynayan annesi Genç Agrippina vardı.
Kaynaklar:
- Tacitus, Histories, I–IV (c. 105)
- Tacitus, Annals, XIII–XVI (c. 117)
- Josephus, War of the Jews, Books II–VI (c. 94)
- Josephus, Antiquities of the Jews, Book XX (c. 94)
- Rogers, Robert Samuel (1955). "Heirs and Rivals to Nero". Transactions and Proceedings of the American Philological Association. 86: 190–212. doi:10.2307/283618. ISSN 0065-9711. JSTOR 283618.